İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2015

Büyükada'da Rüya Alemine Geçiş Yaptık

Dokuz günlük bayram tatilini İstanbul'da geçirecekler için güzel bir alternatif mekanı sizlerle paylaşmak üzere karşınızdayım.

Bizimki aniden karar verilmiş bir gezi olunca hazırlıksız çıktık yola.Bunu neden belirttiğimi birazdan anlayacaksınız.
Eeee ne de olsa yazı bitirip sonbahara geçiş yaptık. 

İstanbul'u daha önce çokça ziyaret ettiğim için öncelik olarak Adaları görmek istiyordum.Hava şartları o gün için çok bozuk olmasına rağmen planımızı değiştirmeden Kabataş'tan feribota bindik.



Bilmeyenler için yazıyorum.
Adalara geçiş için farklı firmalar ve fiyat listeleri mevcut, küçük bir araştırma ile gidiş dönüş biletinizi saatleriyle önceden belirlemenizi tavsiye ederim.
Şehir içi hatlar yavaş gidiyor ancak fiyatları daha düşük.(fikir olması açısından aşağıya 2015 örnek listesini ekliyorum.)

Feribot, adalara tek tek uğradığı için yolculuk ortalama iki saat sürüyor.

Yanımıza mont, yağmurluk vs. almadığımız için biraz üşüsek te, manzaranın güzelliği ile fazla şikayetlenmedik.



En son ada Büyükada' da feribottan indik ve yolumuza yaya olarak devam ettik.

10 Ocak 2013

CANLI HAVA TRAFİK TAKİBİ

Aslında niyetim bu konuyu bir önceki yazıda anlatmaktı ancak görsel uyumu bozmamak adına ayrı bir post olarak işlemeyi uygun buldum.Hava trafiğin canlı olarak takibinin yapıldığını bu gezi dönüşü babamdan öğrendim.

Kızkardeşim iş nedeniyle hava yolunu çok fazla kullanmak zorunda kalıyor.Meğerse babam kardeşimin gidiş-gelişlerini bu yolla takip ediyormuş.

Siteye bayıldımmm onu söyliyeyim.:))
Uçakların hareketlerini online takip ediyorsunuz.Önce takip etmek istediğiniz havalimanını üstte seçiyorsunuz.Mesela ben aşağıdaki görselde Ankara Esenboğa'yı sizler için kırmızıyla işaretledim.Uçakların uçuş sefer kodları üzerinde kısaltmalar var mesela Türk Hava Yolları THY ile Pegasus PGS kodları ile işaretli.


Durun sadece bu kadar da değil :))) Seçtiğiniz uçağın üzerini tıkladığınız zaman yan sol sütunda seferle ilgili bir kimlik kartı açılıyor.Kimlik kartının altında Cockpit view'i tıkladığınızda (aşağıdaki görselde işaretledim) google earth eklentisi ve cockpit konuşmaları açılıyor.Gerçi havacılık terimlerinin kullanıldığı konuşmalar hiçbirşey anlaşılmıyor ama teknolojiye bu denli kullanma mutluluğu ile sitede vakit geçirebilirsiniz.Unutmadan belirteyim bu bölüme ulaşabilmeniz, cockpit'ten yani pilot gözüyle uçuş yönünü takip edebilmeniz için google earth programının bilgisayara yüklü olması gerekiyor.

Toparlayacak olursak uçak şu an nerede? Hareket etti mi? İnişe geçti mi? diye düşünmeden buradan canlı takip edebiliyorsunuz.

Umarım hoşunuza gider bu site.




İstanbul Atatürk Havalimanı Hava Trafik
 http://www.iststatus.com/
Ankara Esenboğa Hava Trafik  

28 Mart 2011

İSTANBUL UÇURTMACILAR DERNEĞİ …

İstanbul Uçurtmacılar Derneği, uçurtma sevgisini aşılamak ve bu alışkanlığı yaygınlaştırırken, yerli - yabancı uçurtma modellerini tanıtmak amacıyla 1996 yılında kurulmuş.

Ülkemizin ilk ve tek uçurtma derneği Kurucusu Mehmet Naci Aköz tarafından sürdürülen çalışmalarda uçurtma konferansları panel ve söyleşiler ile projelendirme her türlü bilgi ve belgelerle birlikte yapılmakta.


Ayrıca malzemelerini getiren uçurtma severlere eğitmenler eşliğinde 10.00 -17.00 mesai saatleri içinde ücretsiz eğitim verilmekte.

İlgilenenler için Facebook grubu burada...


12 Şubat 2011

PEKİ SİZİN KOMŞUYA VERDİĞİNİZ DEĞER NEDİR?

“Komşu komşunun külüne muhtaçtır “sözüne yürekten inanır ve bununla ilgili tecrübelerimi zaman zaman paylaşırım belki hatırlayanlar vardır…

Samimi arkadaşlarımdan biri eşinden yana pek bir sıkıntılı, geçenlerde bahsettiği olay bu kadarına da pes dedirtecek kadar...

Adam antisosyal,evinde kimseyi istemiyor kimseyle görüşmüyor.Bir akşam yeni taşınan komşularına çekiç lazım olmuş.Bunların kapısını çalmış, istemiş.Hani vesile oldu diyerek sevinmiş arkadaşım tam da portmantonun üstünde duruyormuş çekiç, tam verecekken eşi yetişmiş kapıya ,”hayır bizde çekiç falan yok” demiş kapatmış kapıyı, böylece başlayacak komşuluk ilişkisi başlamadan bitmiş… :( :(

neighboring

Şimdi elimde yerel “Keyifperisi” dergisi var, Mine Sezer isimli bir hanım yazmış.Günümüzün dramatik komşuluk ilişkilerine dair kendi yaşadığı bir olayı anlatmış hayli ilgimi çekti…

THY’ nın Newyork –İstanbul seferini yapan uçakta yerini almış Mine Hanım, yan koltukta da kendi yaşlarında bir bayan.Yol boyunca tek kelime yok !!! İstanbul'a iniş yapmışlar.

Sonra İstanbul’dan aktarma yapıp Ankara uçağına binmişler, tesadüf bu sefer aralarında koridor olmasına rağmen yan yana oturmuşlar, gene tek kelime yok !!!

Valiz maliz derken serviste sadece bir tebessümle gene yan yana bulmuşlar kendilerini, servisten inip aynı apartmana yönelip asansöre binmişler hem de aynı kata basarak…

Dünyanın öbür ucundan gelen komşular o güne kadar karşılaşmamış, basmışlar kahkahayı o günden sonra çok iyi dost olmuşlar…

Ne diyeyim, kıssadan hisse misali…


foto.

23 Ocak 2011

"ASAYİŞ BERKEMAL" DERKEN...


"Dün gece silahçı Zihni Efendi'nin dükkanına bir müşteri gelmiştir.Meçhul adam Zihni Efendi'ye "Bir brovning ver.En iyi cinsinden olsun "demiştir.

Meçhul müşteri gayet güzel bir silah beğenmiş ve "Bu iyi patlar mı?" diye silahçıya sormuştur.Silahçı "Evet" cevabını verince müşteri silaha altı mermi doldurmuştur.Bundan sonra meçhul adam silahı Zihni Efendi'ye çevirmiş "Davranma yakarım,eller yukarı" dedikten sonra çekmecedeki paraları alarak kaçmıştır."


:))) 5 Temmuz 1928 -Milliyet gazetesinde yayınlanan bir haber...

~~~~~~~~

12 Ocak 2011

MEMLEKETİMİZ SİNEMAYLA NE ZAMAN TANIŞTI ?

Osmanlının son dönemine rastlar memleketimizin sinemayla tanışması.

Önce II. Abdülhamid’e bir gösteri sunulur Yıldız Sarayında.

Fransız hokkabaz padişahın beğenisini kazanınca sık sık gidip gelmeye başlar saraya, yanında yeni görüntülerle…

“Hareketli Görüntüler Alemi” diye adlandırır padişah ve 1896 yılında önce saraya hizmet veren gösterilerin, halka da açılması konusunda talimat verir…

İlk sunum Beyoğlu’nda yapılır.
O dönemde ki ismiyle "Pera" şimdiki adıyla Beyoğlu’nun zengin sakinleri doldurur salonları…

Zaman içinde halkın sinemaya olan yoğun ilgisi padişahı endişelendirir, farklı dünyaları gören gözleri istemez…

Desteğini çeker ve 1908 yılına kadar İstanbul’a elektriğin girmesine izin vermez.

2. Meşrutiyetin ilanına kadar sinema sokaklarda, panayırlarda gezen stroskoplar yardımıyla izletilir.

Zamanla elektrik gelir caddeler,sokaklar aydınlanır.
Yabancı uyruklu vatandaşların girişimleriyle sinema salonları bir bir açılmaya başlar.
İstanbul’dan sonra “Hareketli Görüntüler Alemi” Anadolu’ya açılır sonrası malum…

sinema

27 Aralık 2010

BAŞTAN SAVMA…

Tüm dünyada olduğu gibi, bizde maliyetler düşsün diye Çin’e mal ürettiriyoruz.Kalitesi tartışılır.(bana göre sıfır)

Olabilir, buraya kadar her şey tamam diyelim ancak el oğlu nerden bilecek? Sen işinin takipçisi olucaksın ...

Oyuncak firması Türk merkezi de İstanbul'da…

Hani desem kelime hatası olmuş “e” yerine “a” basılmış, “yeni doğan bebek” yerine “yani doğan bebek” yazılmış ama o da ne???

Baştaki “GB” (Great Britain) işin ne kadar baştan savma yapıldığının bir göstergesi …

TR (Türkçe) yazmak çok mu zor geldi?
tr

01 Aralık 2010

MÜCEVHER MÜHENDİSLİĞİ AÇILIYOR…

İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin YÖK’e yapmış olduğu başvuru neticelenmiş ve 2011 itibariyle Mücevher Mühendisliği Lisans Eğitiminin başlamasına karar verilmiş.
Program dahilinde alınacak olan 20 öğrenci, Mühendislik ve Tasarım Fakültesi bünyesinde eğitime başlayacak.

Bölüm, değerli metallerin üretimi,işlenmesi,tanımlanması,tasarımı,dış ticaret,hukuk ve işletme alanında eğitim almış mühendisler yetiştirecek.

Benim hayli ilgimi çekti,tekrar hazırlanoyor olsaydım ÖSS' ye tercihlerim arasında olurdu heralde.:)
Cumhuriyet gazetesinde yer almış bir duyuruydu ilgilenenlerin dikkatine…

foto.

19 Ağustos 2010

DÜNYA ŞAMPİYONUMUZUN TRAJİK ÖLÜMÜ…

Öldüğü gün cebinde şöyle bir not bulmuşlar…

“Bezirgan yanında mis kokar,
Demirci yanında is kokar,
İnsan kiminle arkadaşlık ederse,
Onun huyundan kapar…”

Şair ruhlu adammış Kara Ahmet...
Duygusal ve kibar biri olarak anılırmış arkadaşları tarafından…

Küçük yaşta yetim kalmış,evlenme çağına geldiğinde zengin bir ailenin kızı olan Fato’ya gönül vermiş.Annesini gönderip istetmiş.”Biz çulsuz adama kız vermeyiz.” deyince kızın ailesi kahrından her şeyini satıp İstanbul’a göç etmiş.


Çocuk yaşta başlayan güreş merakıyla Ethem Beyin güreş akademisine yazılmış.O dönemde Ethem Bey konusunda uzman, yüzden fazla öğrenciyi çalıştırmaktaymış…

Kara Ahmet yine dönemin usta isimleri Torlaklı Hafız Pehlivan,Hergeleci İbrahim, Galatasaray Sultanisi idman hocası Faik Beyden dersler almaya devam etmiş…

Belçika’da ,Avusturalya’da ve Rusya’da müsabakalara katılıp dereceler almaya başlamış,bu arada derdini anlatacak kadar Fransızca öğrenmiş…
Ardından ,1899 yılında düzenlenen Dünya Baş Pehlivanlığı Şampiyonasına katılmak için düşmüş Paris yollarına…

Tüm rakiplerini bir bir tuşlayarak finale kadar yükselmiş.Dünya Şampiyonu Fransız Paul Pons rakibini küçümseyip “Ben Kara Ahmet’i samanlık çuvalı yerden yere vururum.” diye gazetelere demeç vermiş.İlk maç zorlu başlamış Kara Ahmet’le Paul Pons iki saat güreş tutmuş sonuç berabere …

Ertesi güne sarkan maç bu sefer üç saat sürmüş gene berabere kalınmış.Üçüncü günde durum değişmemiş…

Jüri dördüncü ve son kez güreşe karar vermiş.Altı saat süren müsabaka gene berabere bitince sonuç jüriye kalmış.”Kara Ahmet’e meydan okuyan sendin yenmen gerekirdi,üstelik sen daha gençtin,rakibin önceki maçlardan yorgundu.” diyerek Kara Ahmet’i Dünya Şampiyonu ilan etmiş…


Salon alkışlardan inlemiş,Fransızlar bile bu başarı karşısında çığlıklar atıp tebrik için sıraya girmiş.Altın kemeri alan şampiyon seyircileri uzun uzun selamlamış.Gazeteler günlerce bu haberden bahsetmiş…

1900 ‘lü yıllara gelindiğinde Kara Ahmet göğsündeki ağrılar nedeniyle güreşi bırakmış.

24.05.1902 günü İstanbul Aksaray’daki bir gezinti esnasında fenalaşarak yere yığılmış.Hükümet doktorları Şevket ve İsmail beylerin muayenesi ile “Kalp yetmezliğiden ölüm” raporu verilmiş.

Ertesi sabah Eyüp Sultan Kabristanına gömülmüş.Aynı günün akşamı mezarlıktan gelen sesler ve çalışanlarının anlattıkları karşısında şüpheye düşen yetkililer, mezarın açılması talimatını vermiş.Ortaya çıkan görüntü şok etkisi yaratmış.Naaşı tekrar muayeneye gönderilen Kara Ahmet’in aslında ölmediği geçirdiği zatürre krizi nedeniyle bayıldığı anlaşılmış…


Yararlanılan kynk. Heeri / Sezai Işkın‘la Er Meydanı

foto.

~~~~~~~~
* Bu hikaye yazılmak için uzun süre bekledi önce onu belirteyim.Haksızlık yaptım, çok uzun olduğu için onu bir nevi cezalandırdım.Toparlamakta biraz zorlandım ancak nihayetinde daha okunur hale getirdiğime inanıyorum…

Oldum olası sevmedim, çok uzun metinleri okurken hala sıkılıyorum.Belki de tarih bilgisindeki eksikliğim bundan kaynaklanmakta.
Sırf bu nedenlerden okumadığımız daha ne olaylar var kimbilir ???

10 Ağustos 2010

ÖDÜLLÜ TELESKOP YAPMA YARIŞMASI…

Türk Astronomi Derneği & Nano Manyetik Bilimsel Cihazlar San. Tic.Ltd.Şirketi 1000 TL. ödüllü Teleskop Yapma Yarışması düzenliyormuş…

Yarışmanın amacı, Astronomiye ve Fiziğe ilgi duyan herkesi bir şeyler yapmaya davet etmek…

Yarışmacılar yaptıkları teleskopları en son 1 Aralık 2010 tarihine kadar “Türk Astronomi Derneği (Arzu Kıran eliyle) Sabancı Üniversitesi Orhanlı,Tuzla 34956 İstanbul “ adresine gönderecekler ,yapım aşamasını anlatan en çok 2 sayfalık bir metinle birlikte…


Yarışma kuralları ise;
Teleskop merceklerle yapılacak
Oluşan görüntü ters olmayacak.
Büyütme en az x10 olacak.

Detay için

~~~~~~

* Evliliğimizin ilk yıllarında kendimize göre bir hobi odası yapmıştık.Ders çalışıp, tavla oynadığımız, balıklarımıza bakıp,resim yaptığımız….
Bu arada bir teleskop bile aldık. Öyle profesyonel falan değil…
Sonra ilgi alanlarımız değişti,bizim meşhur teleskopumuz sökülerek dolaplardan birine kaldırıldı, oda ise bir süre sonra çocuk odası şeklinde dizayn edildi… :))


foto.

21 Temmuz 2010

OLMADIK BİR ANDA…

İstanbul’a gidişlerim hep böyledir zaten…

En kısa sürede, en çok şeye programlı geçer zaman…

Ayrılmadan önce Eminönü’nde bir deniz havası almaktı niyetimiz…

Olmadık bir anda Aykut Hocayı hatırlamak yoktu hesapta…

Nice değerler gibi o da öylece gitti…





Aykut Barka kimdir ?

19 Temmuz 2010

FUTBOL OYNAMAMA ŞARTIYLA KURULAN BEŞİKTAŞ…

Babalarının görevi nedeniyle sarayda yetişmiş ve hepsi iyi eğitimlerden geçmiş gençlerin girişimleri her defasında sonuçsuz kalmış, çok istedikleri halde hayallerindeki spor klübünü bir türlü kuramamışlardı…

Son bir girişimle Başyaver Mehmet Paşa’ya durum iletildi…
Güvenlik nedeniyle bu tür oluşumlara izin verilmeyen bir saray ortamında Mehmet Paşa durumu padişaha anlatmak için uygun bir zamanı kolladı…

Bir süre sonra durumu öğrenen Sultan II. Abdülhamid gençlerin “yalnızca spor yapmak amacıyla bir spor kulübü kurma isteğini” değerlendirmeye aldı…

Ancak bir koşulu vardı !!!

“Çocuklar , İngilizler’in icadı ayak topunu oynamayacaklardı."

Türkiye’nin ilk spor kulübü bu şart ile kuruldu…

Takvim yaprakları Mart 1903 'ü gösterirken İstanbul Beşiktaş semti Serencebey Yokuşunda kurulan kulübün adı “Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü , renkleride kırmızı beyaz olarak kabul edildi…

~~~~~~


* Haftalar önce yazmayı planladığım bir yazıydı.Nihayet tamamlandı…
İlgimi çeken ,ülkenin büyük takımlarımdan biri olmadan önceki bu başlangıç noktasıydı…


Photobucket



foto.

kynk.Bütün Dünya/ Ocak 2003

18 Temmuz 2010

BALIK GÖZÜYLE BOĞAZİÇİ…

Mimar Alptekin Baloğlu, 2003 yılında yayınladığı “Sualtının Yıldızları” isimli kitabıyla Fransa'da yapılan 30. Dünya Sualtı Görüntüleme Festivali'nde “Dünyanın En İyi Sualtı Kitabı” ödülünü kazanmış…

2005 yılında İspanya’da düzenlenen ve 25 ülkeden 50 fotoğrafçının katıldığı “10. Dünya Sualtı Fotoğraf Şampiyonası” balık kategorisinde de Dünya Şampiyonu olmuş…

Uluslararası yarışmalarda daha birçok ödül alan Baloğlu, bu çalışmasını çevre koruma bilincini artıran bir projeyle İlk defa 2006 yılında İstanbul Taksim’de sergilemiş…



27 Ekim 2009

NE DEMİŞ ? -3-

Photobucket

“Eğer Dünya tek bir devlet olsaydı, başkenti İSTANBUL olurdu…” demiş ünlü kumandan Napolyon Bonapart
Bu sözü stratejik açıdan önemini iyi bildiği ancak hayatı boyunca hiç görmediği bir yer için söylemesi hayli ilginç geldi bana…


kynk.
foto

21 Aralık 2008

MASAL AĞACI...

Kısa ama önemli bir iş için İstanbul’a gitmemiz gerekti…Neyse Kaptan işleri bitirince bana sordu
–vaktimiz var nereye gitmek istersin? Bu sefer bir değişiklik olsun.Hep aynı yerlere gitmekten sıkıldım Minyatürk’e gitmek istiyorum dedim.Gerçekten ilgi çekici ve güzeldi…
Ama cici kızımın en ilgisini çeken şey işte bu Masal Ağacı oldu…Mimikleri ve konuşması müthişti...İçine bir lira atınca, kapalı olan kocaman gözlerini açtı bize masallar anlattı…:))
~~~~~~

*yazımı ve fotoğrafladığım görüntüyü kaynak göstermeden yayınlayan
"çikolata" isimli emek hırsızına ve buna fırsat veren kopyacı site gezikolik.com'a buradan bakabilirsiniz...