içimden geldiği gibi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
içimden geldiği gibi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

03 Nisan 2013

WoMen Dergisi Röportajımız ve Yeni Yaşımız ...


Nisan ayı mutluluklarıyla geldi bloga.
Bu mutluluğa sizi de ortak etmek istedim çünkü asıl kaynağı sizdiniz.

İçimden Geldiği Gibi ~~~ bugün 6.yaşına girdi.
An itibariyle 859.313 sayfa görüntülenmesi, 1740 yayın ve en güzeli gelen 
10.915 yorumla karşılıyoruz yeni yaşımızı.

İlgi gösterip sayfamı ziyaret eden herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.♥♥♥

Sevincim bununla da sınırlı değil.
Bu ay ki WoMen dergisinde röportajım yayınlandı.
Hoş bir sürpriz oldu benim için. 

"İyi blogger olmanın sırları,blog dünyası ve sosyal medya" ile ilgili düşüncelerimi öğrendiler.


Okumak isterseniz burayı tıklayabilirsiniz.(sayfa.46)
WoMen Dergisi ekibine tekrar sevgilerimi yolluyor,teşekkür ediyorum.

21 Temmuz 2012

Bloglar Mahallesi Sakinleri ve Blog Star Ödülleri


Blog topluluklarına pek katılma taraftarı değilim, açıkçası sıralama veya puanlama işi pek hoşuma gitmiyor.

Herkesin paylaşımları kendine göre ve hepimiz bir şekilde bu işe emek harcıyoruz.İşte bunu düşünerek bir kalıba girmek istemiyorum belki de…
Ancak bir süreden beri çalışmalarını takip ettiğim, oldukça disiplinli ve samimi olduklarına inandığım bir topluluk içerisinde buldum kendimi.Henüz duymayanları da haberdar etmek istedim.

Bugüne kadar yapılmış blog topluluklarından farklı olarak puanlama vs. olmaksızın, bloglar arası duyuru,tebrik,vefat  haberlerini BloglarMahallesi Sakinlerinden almaktayım.

Birkaç Blogger arkadaşımızın desteğiyle oluşturulmuş bu topluluğa ve de hazırladıkları blog kataloğuna kayıt olmak isterseniz onlarla iletişime geçebilirsiniz.

Ve gelelim Blog Star ödüllerine…
Benim sürpriz bir maille ancak sonuçlardan haberdar olduğum yarışma.J

Sevgili Dayatılanla Yaşayan’ın düzenlemesiyle, önce blog adaylarının bloggerlar tarafından belirlendiği, sonra çeşitli dallarda listeler oluşturulup oylamaya sunulduğu Blog Star Yarışması.

Sanırım beni en çok bu mutlu etti.
Habersiz bir şekilde, bloggerlar tarafından adaylar arasında gösterilmek, bu ödülü daha da kıymetli kıldı.
  
İnce ayrıntıları bile unutmadan,bu yarışmayı düzenleyen Sevgili Dayatılanla Yaşayan ve emeği geçen  herkese ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum.Ayrıca ödül alan diğer arkadaşlarımı da candan kutluyorum.




04 Eylül 2010

ÖLÜMLÜ İLK TRAFİK KAZASI…

1885’te benzinle çalışan ilk motorlu otomobilin icadıyla birlikte ufak tefek kazalar elbette yaşanır ancak ilk ölümlü trafik kazası Londra’da 17 Ağustos 1896’da meydana gelir…

Ehliyetini yeni almış bir sürücü 12km hızla giderken yolda yürüyen bir bayana çarpar.

44 yaşındaki iki çocuk annesi Bridget Driscoll olay yerinde hayatını kaybeder…


Photobucket

“Kötü bir rastlantı” olarak değerlendirilen kaza sonrasında sürücüye herhangi bir ceza verilmez çünkü bu konuyla ilgili ceza kanununda bir madde yoktur…

Polis kayıtlarına geçen tarihteki bu ilk ölümlü trafik kazası “Böyle bir olayın bir daha yaşanmaması dileğiyle” kapatılır…


*Şimdi düşünülecek olursa, böyle bir temenni ne kadar şaşırtıyor insanı öyle değil mi?


kynk.
kynk.
ford foto.

01 Eylül 2010

BİR CUMHURİYET HANIMEFENDİSİ NASIL GİYİNDİ ?

Photobucket


Benim Mevhibe İnönü’ye hayranlığım yazdığı bu mektupla başladı.

Bugün eski bir dergide ise bu resmiyle karşılaştım orijinal haliyle tam sayfa basılmış.

O kadar zarif ve örnek tarzıyla “1940’larda işte böyleydi “ dercesine…

Diğer resimler 2009 yılında açılan Mevhibe İnönü sergisine ait.

Fazla söze gerek yok aslında her şey görüldüğü gibi…

Photobucket


Photobucket

foto. (1) (2) (3)

30 Ağustos 2010

İZMİR MARŞI...

Erkan Yolaç'ın sunduğu "evet"- "hayır" yarışmasıyla hafızalarımıza kazındı İzmir Marşı...

Günün anlam ve önemine yakışacağını düşündüm.Ben 30 Ağustos' ta hep İzmir'de olurdum...
Bu sene kısmet değilmiş, bunun için üzgünüm.:((



27 Ağustos 2010

6 TELLİ CENNET KUŞUNUN MARİFETİ…

Photobucket


Çokta kolay olmuyor aslında, bir de en ufak fikriniz yoksa internetten uygun kelimelerle arama yapmak biraz zamanınızı alıyor…
Karşımda balet edasıyla dans eden bir kuş,renkler şahane…
Bilim adamlarının Endonezya’da yeni keşfettiği kayıp cennete ait bir kuş…

42 farklı türü olduğu söyleniyor.Yeni Gine’nin Foja dağlarında yaşayan bu erkek kuşun kafasında her biri 10 santim uzunluğunda 6 güzel tüy bulunuyor.İsmini de buradan alıyor…

Görüntüdeki erkeğin dişi için yaptığı dans tamamen kur amaçlı.Sergilenen renkli tüylerse etkilemeye çalışmanın bir parçası…

KAVUN ÇEKİRDEĞİNİ ÇOK SEVERİM AMA…

Bizim evde kavun çekirdekleri atılmaz…

Babam güzelce temizler,hafifçe tuzlar kurumaya bırakır.Bir kaç gün içinde kuruyan çekirdekleri hafif nemli teflon tavada kavurur…

Kardeşimde bende bayılırız o tada…

Hatta çocukluğumuzda karpuz çekirdeklerini de atmazdı.O zamanlar iri iri olurdu karpuzun çekirdekleri şimdiki gibi değil…

Geçenlerde bende özenle temizledim,kurumaya bıraktım mevsim kavunu kelek falanda çıkmadı gayet iyiydi…

Gelgelelim kavurduktan sonra içi boş çıktı çekirdeklerin…

Düşünün ki daha çekirdeği bile gelişmeden kavun kocaman olmuş.Söylememe gerek yok genetiğine neler yapılmış…

Bilerek ya da bilmeyerek tüketilen bu yiyeceklerle işimiz zor…

Photobucket

TAKİP EDİLMEYE DEĞER…

Photobucket
Blog dünyası böyledir işte…

İçeriğiniz özgün ise hemen fark edilirsiniz tıpkı Adele Enersen’ın yaptıkları gibi...

Haziran ayında açmış bloğunu daha çok yeni buna rağmen ilgi müthiş...

Finlandiyalı Adele Enersen iki aylık kızı Mila’nın uykudaki hallerini farklı bir tarz ile fotoğraflıyor...

Ben bayıldım bu bloğa ve takibe aldım...
Photobucket

23 Ağustos 2010

DORIS SALCEDO ‘NUN SANDALYELERİ…

Doris Salcedo Kolombiya’lı bir heykeltıraş…
Yalnız bizim düşündüğümüz heykeltıraşlar gibi değil kendisi,tasarımları oldukça sıra dışı…


Eserlerinde eski mobilya ve tablolar kullanıyor…
Masa,dolap,sandalye, kumaş vb. malzemelerle bu eşyaların önceki sahiplerini anlatıyor ve özellikle ırkçılık karşıtı anıt çalışmalarıyla biliniyor…


Photobucket

Sandalyeler isimli çalışmasını,2003 yılında 8.’si düzenlenen ve bir çağdaş sanat festivali olan Uluslararası İstanbul Bienali’nde sergilemek üzere hazırlamış…

Karaköy Yemeniciler caddesi üzerinde boş iki bina arasına 1600 adet sandalye doldurulmuş.Bu çalışma festivalin en beğenilen eseri olmuş…


21 Ağustos 2010

GURME…

Photobucket

“Yok hocam, resim kabiliyetim sıfır ancak Cin Ali falan çizebilirim.” dedim.

“Denemeden bilemezsin.”diye cevap verdi Nermin Hocam.
“Gel bak seni Can ile tanıştırayım” dediğinde ise şaşırıp kaldım.Karşımda 7 yaşında bir çocuk elinde fırça, yağlıboya resim yapıyordu…

“Harika olmuş Can, peki büyüyünce ne olucaksın? “ diye sordum duruşundan belli büyümüşte küçülmüş...

“Gurmen olacağım”…
“ ???? O nedir ? “
“Hani yemeklerin tadına bakıyorlar yaaa…”
“O gurme olmasın? pek yemeklede aran yok bakıyorum çok zayıfsın.” dediğimde
“ İyi o zaman bende cumhurbaşkanı olurum.” diye karşılık verdi zamane çocuğu… :))


foto.flickr

GÜNÜN SÖZÜ...

" İnsan gülmediği günü , yaşadım diye hayat defterine kaydetmemelidir. " Sokrates

Photobucket

19 Ağustos 2010

DÜNYA ŞAMPİYONUMUZUN TRAJİK ÖLÜMÜ…

Öldüğü gün cebinde şöyle bir not bulmuşlar…

“Bezirgan yanında mis kokar,
Demirci yanında is kokar,
İnsan kiminle arkadaşlık ederse,
Onun huyundan kapar…”

Şair ruhlu adammış Kara Ahmet...
Duygusal ve kibar biri olarak anılırmış arkadaşları tarafından…

Küçük yaşta yetim kalmış,evlenme çağına geldiğinde zengin bir ailenin kızı olan Fato’ya gönül vermiş.Annesini gönderip istetmiş.”Biz çulsuz adama kız vermeyiz.” deyince kızın ailesi kahrından her şeyini satıp İstanbul’a göç etmiş.


Çocuk yaşta başlayan güreş merakıyla Ethem Beyin güreş akademisine yazılmış.O dönemde Ethem Bey konusunda uzman, yüzden fazla öğrenciyi çalıştırmaktaymış…

Kara Ahmet yine dönemin usta isimleri Torlaklı Hafız Pehlivan,Hergeleci İbrahim, Galatasaray Sultanisi idman hocası Faik Beyden dersler almaya devam etmiş…

Belçika’da ,Avusturalya’da ve Rusya’da müsabakalara katılıp dereceler almaya başlamış,bu arada derdini anlatacak kadar Fransızca öğrenmiş…
Ardından ,1899 yılında düzenlenen Dünya Baş Pehlivanlığı Şampiyonasına katılmak için düşmüş Paris yollarına…

Tüm rakiplerini bir bir tuşlayarak finale kadar yükselmiş.Dünya Şampiyonu Fransız Paul Pons rakibini küçümseyip “Ben Kara Ahmet’i samanlık çuvalı yerden yere vururum.” diye gazetelere demeç vermiş.İlk maç zorlu başlamış Kara Ahmet’le Paul Pons iki saat güreş tutmuş sonuç berabere …

Ertesi güne sarkan maç bu sefer üç saat sürmüş gene berabere kalınmış.Üçüncü günde durum değişmemiş…

Jüri dördüncü ve son kez güreşe karar vermiş.Altı saat süren müsabaka gene berabere bitince sonuç jüriye kalmış.”Kara Ahmet’e meydan okuyan sendin yenmen gerekirdi,üstelik sen daha gençtin,rakibin önceki maçlardan yorgundu.” diyerek Kara Ahmet’i Dünya Şampiyonu ilan etmiş…


Salon alkışlardan inlemiş,Fransızlar bile bu başarı karşısında çığlıklar atıp tebrik için sıraya girmiş.Altın kemeri alan şampiyon seyircileri uzun uzun selamlamış.Gazeteler günlerce bu haberden bahsetmiş…

1900 ‘lü yıllara gelindiğinde Kara Ahmet göğsündeki ağrılar nedeniyle güreşi bırakmış.

24.05.1902 günü İstanbul Aksaray’daki bir gezinti esnasında fenalaşarak yere yığılmış.Hükümet doktorları Şevket ve İsmail beylerin muayenesi ile “Kalp yetmezliğiden ölüm” raporu verilmiş.

Ertesi sabah Eyüp Sultan Kabristanına gömülmüş.Aynı günün akşamı mezarlıktan gelen sesler ve çalışanlarının anlattıkları karşısında şüpheye düşen yetkililer, mezarın açılması talimatını vermiş.Ortaya çıkan görüntü şok etkisi yaratmış.Naaşı tekrar muayeneye gönderilen Kara Ahmet’in aslında ölmediği geçirdiği zatürre krizi nedeniyle bayıldığı anlaşılmış…


Yararlanılan kynk. Heeri / Sezai Işkın‘la Er Meydanı

foto.

~~~~~~~~
* Bu hikaye yazılmak için uzun süre bekledi önce onu belirteyim.Haksızlık yaptım, çok uzun olduğu için onu bir nevi cezalandırdım.Toparlamakta biraz zorlandım ancak nihayetinde daha okunur hale getirdiğime inanıyorum…

Oldum olası sevmedim, çok uzun metinleri okurken hala sıkılıyorum.Belki de tarih bilgisindeki eksikliğim bundan kaynaklanmakta.
Sırf bu nedenlerden okumadığımız daha ne olaylar var kimbilir ???

TEŞEKKÜRLER…

Photobucket

Bloglamaya ilk başladığım zaman blog teması simsiyahtı.Öyle bir seçim yapmıştım çünkü beni anlatıyordu…

Sonra yazmakta hoşuma gitti.Her post sıkıntılı düşüncelerden biraz daha uzaklaştırdı beni…

Zaman içinde alt fonda yumuşadı siyahtan griye doğru bir geçiş yaptı.Bu bile bir değişimdi…

Yazarken daha mutlu olduğumu biliyorum…
Değer gösterip takip eden ve yokluğumda destek veren herkese buradan teşekkür ediyorum…


foto.knuttz.

14 Ağustos 2010

...

"Ömür dediğin üç gündür,
dün geldi geçti yarın meçhuldür…
O halde ömür dediğin bir gündür,o da bugündür….(Can Yücel) "

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İçimde ,günlerdir devam eden sıkıntının sonuna gelindi...
Teyzemi üç gün önce defnettik...
Ruh halim yazmaya elverişli değil.O nedenle bir süre sizlerle olamayacağım arkadaşlar.

10 Ağustos 2010

ÖDÜLLÜ TELESKOP YAPMA YARIŞMASI…

Türk Astronomi Derneği & Nano Manyetik Bilimsel Cihazlar San. Tic.Ltd.Şirketi 1000 TL. ödüllü Teleskop Yapma Yarışması düzenliyormuş…

Yarışmanın amacı, Astronomiye ve Fiziğe ilgi duyan herkesi bir şeyler yapmaya davet etmek…

Yarışmacılar yaptıkları teleskopları en son 1 Aralık 2010 tarihine kadar “Türk Astronomi Derneği (Arzu Kıran eliyle) Sabancı Üniversitesi Orhanlı,Tuzla 34956 İstanbul “ adresine gönderecekler ,yapım aşamasını anlatan en çok 2 sayfalık bir metinle birlikte…


Yarışma kuralları ise;
Teleskop merceklerle yapılacak
Oluşan görüntü ters olmayacak.
Büyütme en az x10 olacak.

Detay için

~~~~~~

* Evliliğimizin ilk yıllarında kendimize göre bir hobi odası yapmıştık.Ders çalışıp, tavla oynadığımız, balıklarımıza bakıp,resim yaptığımız….
Bu arada bir teleskop bile aldık. Öyle profesyonel falan değil…
Sonra ilgi alanlarımız değişti,bizim meşhur teleskopumuz sökülerek dolaplardan birine kaldırıldı, oda ise bir süre sonra çocuk odası şeklinde dizayn edildi… :))


foto.

07 Ağustos 2010

PİRAMİTLERİN KUMUNDAN, PRENSES DIANA’NIN SAÇINDAN REÇELLER…

Eskiden gazetelerde “garip ama gerçek “ isimli köşeler olurdu.Zaman içinde magazin haberlerine yenik düştü, bu bölümler kaldırıldı …

Okurdum.Hatta zaman zaman “yok artık bu kadarda olmaz” dediğim haberleri bile severek takip ederdim…
İşte o haberleri anımsattı bana… :))

Geçenlerde İnsan Kaynakları ekinde yer almış bir haberdi bu…

Photobucket

Habere konu olan “Bombas and Parr “ isimli firmanın ürünlerini incelendiğinizde, şekerleme üzerine üretim yaptığını görüyorsunuz. Şu bizim jöle dediğimiz malzemelerden üretilmiş şekerlemeler…

İngiliz basınının da yakından takip ettiği ve asıl ilgi çeken konu ise, bu firmanın kurucularından Sam Bompas’ın yapmış olduğu gizli karışımlar…

İlk defa Barbican Sanat Galerisinde sergilenen tuhaf ürünler içinde Mısır piramitlerinin kumundan ,Prenses Diana’nın saçından ve ünlü deniz savaşlarından kalan kadırgaların ağaçlarından yapılmış reçellerin olduğu anlatılmakta …

Bu ürünlerin içeriği veya nereden temin edildiği konusunda Sam Bompas bir açıklama yapmamış.Suyla karıştırılarak tüketilen reçeller kavanozu 12TL’den satışa sunulmuş…


foto. foto. haber. haber.2 haber.3

kynk.Hürriyet İK.

BÜYÜMEK HEM DE 35 SANİYEDE...

Zaman öyle hızlı akıp geçiyor ki,geriye baktığınızda şaşırıyorsunuz özellikle 30'lu yaşladan sonra... :)))

Dostoyevsky' inin bir sözü var."Hayata yeniden başlasaydım saniyelerin nabzını tutardım." der.Tam da bu sözü anlatırcasına yaratılmış bir görüntü...





05 Ağustos 2010

DAVETSİZ MİSAFİR… :))

Melissa Brandts Kanada’daki Minnewanka gölü, Banff Ulusal Parkı'nda eşiyle geçirdikleri tatillerini ölümsüzleştirmek için fotoğraf makinasını ayarlamış ve bir kaya üstüne yerleştirmiş...

Makina otomatik çekmeye hazırlanırken meraklı bir sincap çıka gelmiş, öyle ki plansız bu anlık görüntüye dahil olmuş... :))


Photobucket

* Fotoğraf National Geographic’in internet sitesinde de yayınlanmış ve büyük ilgi görmüş.


03 Ağustos 2010

ÇILGIN FISKİYE...

Photobucket

Oldum olası böyle şeyler hep ilgimi çekmiştir.Arkadaşım bahsetti Carrefour’larda satışı başlamış bu çılgın çiçeğin. Fiyatı 22 lira civarıymış. Sulaması suyun basıncına göre değişiyor,suyu ne kadar çok açarsanız fıskiye o kadar çılgınlaşıyor...

Tesadüf o gün piknik yaptığımız yerde satın almış bundan.
Bir fıskiyenin sizi bu kadar gülümseteceğini düşünürmüsünüz ??
Güldürüyor işte..:))



28 Temmuz 2010

LUTHİYER ( Luthier) NEDİR ?

Keman yeteneğini her daim taktir ettiğim Mustafa hocamın aslında luthiyer olduğunu söylemesi beni şaşırttı.İlk başta verdiğim tepki “O nedir ?” oldu…

Önce kulağa değişik geldi,hem onca sohbet geçmişken bunun hiç konuşulmamış olması şaşırmama sebepti…

Telli müzik aletlerini yapan kişilere “Luthiyer” deniyormuş.Tabi sadece üretmekle kalmıyor bakım ve onarımlarını da yapıyorlarmış…
Luthiyer olabilmek için, titiz işçiliğin yanı sıra iyi de bir kulağa sahip olmak gerekiyormuş…

Photobucket

foto .amatör çekimlerimden biri..
bakmak isterseniz Luthiyer ...
Detay.