29 Aralık 2009

EYFEL YIKILMAKTAN NASIL KURTULDU ?

İkinci Dünya Savaşının tüm hızıyla devam ettiği yıllarda,Alman işgalindeki Paris’e sürpriz bir konuk gelir.

Gece yarısı apar topar yatağından kaldırılan Paris belediye başkanı şaşkın bakışlarla karşısında duran Nazi subayına bakmaktadır.


Subay Eyfel’e ait bilgileri içeren bütün dosyaları toparlamasını ve kendisiyle gelmesini söylemektedir.Neler olup bittiğini anlamaya çalışan başkan subayı takip ederek hızlı adımlarla arabaya biner.

Kuleye geldiklerinde belediye başkanının şaşkınlığı bir kat daha artar çünkü Hitler kendisini beklemektedir.

Beraberindeki subaylarla birlikte kuleye çıkan Hitler kısa süren görüşme sonrası grupla birlikte Alman karargahına geçer.

Belediye Başkanının alınmadığı toplantı sabaha karşı başlar.

Sovyet orduları karşısında çok fazla tank,top ve araç kaybeden Almanlar silah için gerekli hammadde yollarının müttefik devletlerce kapatılmasıyla iyice sıkıntıya düşmüştür.İş çözüm üretmeye gelince işgal ettikleri ülkelerden tüm metallerin toplatılması kararına varırlar.


İşte Hitler’in Eyfel’i ziyaretinin asıl sebebi de bu olur.

Kule söktürülüp tank,top ve tüfek yapımında kullanılacaktır.Ancak yapılan toplantı sonrası Eyfel’in sökülmesinin çok uzun süreceği ve elde edilecek çelikten beklenen miktarda silah üretilemiyeceği mühendislik hesaplarıyla ortaya konulunca bu projeden vazgeçilir.

Uykusuz geçen gecenin ardından toplantı salonun kapısı açılır.

Dışarı çıkan Alman general belediye başkanını yanına çağırtır.”Hadi git ! artık rahat uyuyabilirsin Eyfel ucuz kurtuldu” der.


~~~~

*Okurken ve de kaleme alırken hep şunu düşündüm ya yeterince zaman olsaydı? ya da hesaplar tutsaydı ? Fransa’nın simgesi şu an olurmuydu? :))


Photobucket
kynk.Evrensel Bakış Açısı-Gürbüz Evren

27 Aralık 2009

BEN YİRMİBEŞ YAŞINDA ÖĞRENDİM :)))

Çocukken kardeşimle oynadığımız bir oyuncağımız vardı.Sırt üstü yüzen bebek...Kurup suyun üstüne bıraktığınızda hızlı hızlı kulaç atıp leğende ordan oraya yüzerdi.Bu videoyu izlerken onu anımsadım ama burada durum biraz farklı yüzen oyuncak değil nihayetinde... :-0

Bu hafta izlediğim en ilginç görüntüydü beni hayli şaşırttı.

KAHVE ALTI

Çocukluğumda yazları mutlaka İstanbul’a gider teyzemlerde bir süre kalırdım…Tatilde olmama rağmen çok erken kalktığımı günü dolu dolu yaşadığımı hatırlıyorum.Teyzem ise yoğun çalışma hayatına rağmen hazırladığı kahvaltıya mutlaka çorba ile başlar, mide için bunun yararlı olduğunu söylerdi. Ben ise alışık olmadığım için istemez, ısrarlar karşısında mecburen içmek zorunda kalırdım.:((
Kahvaltıda çorba içmek Osmanlı’dan kalan bir gelenek ancak dedim ya baştan nasıl alışılırsa öyle gidiyor ben bir türlü sevemedim…
Buna karşın yine o zamanlardan kalan bir kültür olan sabah kahvesini severim.Zaten kahvaltıyı “kahvaltı” yapan bu “kahvedir”…
Güne başlar başlamaz hemen herkesin telaffuz ettiği bu kelime, o yıllarda yani Osmanlı’da içilen kahve öncesi mideye zarar vermemek için yenilen hafif yiyeceklere “kahve alti” denilerek ilk şeklini almış.Zaman içinde “e” harfinin düşmesiyle kelime “Kahvaltı”ya dönüşmüş…

Şimdi yorucu geçen bir haftaya ödül olarak güzel bir kahvaltı planlıyorum ve herkesin güzel bir haftasonu geçirmesini diliyorum…