23 Şubat 2015

Siyah Pirinçten Pilav Denemesi


Epey zaman önce merak ederek aldığımız siyah pirinci nihayet pişirme fırsatı buldum.Öncelikle görüntü olarak beyaz pirinç kadar güzel görünmediğini kabul ediyorum.Çünkü yemeğin önce güzel görünmesi, iştah açması gerekiyor benim için.Nitekim kızımda renginden dolayı çok severekte yemedi.Ancak siyah pirincin beyaz pirince göre şeker miktarı oldukça düşük yani oldukça sağlıklı.

İçeriğinde güçlü antioksidan, yüksek protein, diyet lif ve mineral bakımından zengin.GDO'suz ve Glutensiz bu pirincin tadı daha çok bulgur pilavını anımsatıyor.

Ben son anda yapmaya karar verdiğim için ılık suda fazla bekletemedim.Aslında pişmeden önce birkaç kere yıkanıp süzülmesi ve 1,5 saat suda bekletilmesi gerekiyor.

Pişirirken içine önce şehriye de kavurdum ancak o da siyah pirincin rengiyle daha siyah bir renk alarak kayboldu gitti.Eğer misafirlerinize sunum yapmayı düşünürseniz şehriyeyi ya da iki renkli olsun diye beyaz pirinci ayrı bir yerde pişirip en son ikisini karıştırmanızı öneririm.

Yine pişirirken daha lezzetli olsun diye tereyağ kullandım.Ancak miktarı az tuttuğum için tereyağ tadını pek alamadığımı da eklemek isterim.Pişrme şekli aynı beyaz pirinç pilavı gibi sadece süresi biraz daha uzun sürüyor.

Haaa bu arada uzakdoğuda çok eskiden beri kullanılan kıymetli bir pirinçmiş ki, sadece zenginler yiyebilsin diye ismi "yasak pirinç" olarak anılıyormuş.

Sizde merak edip yapmak isterseniz bu pirinci Migros'lar da bulabilirsiniz. 




*************
Diğer sosyal ağlardan takip için;

22 Şubat 2015

Tavuklarda hisli hayvanlardır

Sevgi yeryüzündeki en büyük güçtür.
Canlılar arasındaki iletişimin en güzel anahtarıdır.



*************
Diğer sosyal ağlardan takip için;

16 Şubat 2015

#ÖzgecanAslan



Eğitim önce aileden başlar.
Bu güzel yüze kıyanların ailesinde en büyük suç.

Çocuğuna vicdanı, merhameti,sevgiyi,saygıyı,dini yükümlülükleri öğretmeyen ana babada.
Evlat yerine bir canavar yetiştirip salmışlar topluma...

Allah gani gani rahmet eylesin...

#ÖzgecanAslan

26 Ocak 2015

Olağanüstü Bir Yetenek Ressam Mustafa Yüce

1978 Kütahya / Simav doğumlu sanatçı Mustafa Yüce, 2001 yılında Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun olmuş.

2008 yılından beri İzmir Kemalpaşa Ümran Baradan Güzel Sanatlar ve Spor Lisesinde görev yapan Yüce,  iki kişisel ve altı karma sergide eserleri sanatseverlerle buluşmuş.

Sürrealist çalışmalarının yanı sıra dev boyutlarda soft pastel tekniğiyle inanılmaz güzellikte portreler çiziyor.



Soft pastel tekniği 180x140



Sanatçının diğer eserleri için burayı tıklayınız

Web Sitesi http://www.mustafayuce.com.tr/

*Görseller için Mustafa Yüce'ye teşekkür ederim.

*************
Diğer sosyal ağlardan takip için;

21 Ocak 2015

Ne Demiş ?


"Olimpiyatlarda suikastten kurtulmak diye bir branş olsaydı, altın madalya her defasında benim olurdu."      Fidel Castro

09 Ocak 2015

Portakal Kabuklarını Artık Ben de Atmıyorum

Sevgili Devletşah'ın tavsiyesi ile denedim ve çok memnun kaldım.
Bende kış aylarında vitamin niyetine tükettiğimiz portakal, limon kabuklarını atmayıp 
bulaşık makinası sepetine yerleştiriyorum.

Zaten uzun süredir bulaşık makinasında parlatıcı yerine elma sirkesi kullanıyordum.
Portakal ve limon kabuklarıyla birlikte bulaşık makinasında hem koku oluşumunu önleniyor 
hem de bardaklar eskisinden daha parlak bir görüntüyle çıkıyor.

En fazla iki yıkamada kabukları yenisiyle değiştiriyorum.
İyi bir fikir değerlendirilebilir.



06 Ocak 2015

♥ Kar Yağışı ile Gelen Mutluluk. ♥


Meğer ne özlemişiz Ankara'da kar yağışını...♥
Bu kadar mutlu olacağımı tahmin edemezdim.
Bugün kimse soğuktan şikayet etmedi, 
yolların kapanması ile işe geç kalanlar hayıflanmadı...
Tabii kışın çilesi en çok muhtaç insanları ve dışarıdaki canlıları etkiliyor.
İnşallah mevsimi güzellikleriyle ve dengesiyle yaşarız.


31 Aralık 2014

Mutlu Yıllar Dileğiyle...

Geride bırakmaya hazırlandığımız yıla ben, hafızamda güzel anılarla "güle güle" diyeceğim.
Sorunlar, ufak tefek arızalar olmadı değil hayatımda ancak 2014'ü sevdiğimi söyleyebilirim.

Şükrettiğim zamanların sayısı epeyce fazla aslında.
Gelecek yıl içinde her zaman olduğu gibi dileklerim aynı olucak.

Kendim, ailem,sevdiklerim ve herkes için sağlıklı bir yıl diliyorum, öncelik hep sağlık olsun...

ve diliyorum ki 2015 yılı sizin içinde hayallerinizin gerçekleştiği, sürprizlerle dolu, huzurla,mutlulukla geçen bir yıl olsun.


Diğer sosyal ağlardan beni takip etmek isterseniz;

19 Aralık 2014

Su Sebil Temizliğini Nasıl Yaptık ?


Su sebilimizde bir süre önce oluşan koku, içme suyumuzu kullanılamaz hale getirdi.
İşin ilginci iş yerinde kullandığımız sebilde de durum aynıydı.

Sürekli su aldığım bayii elemanına bununla ilgili ne yapabileceğimi sordum.Su sebili temizleme kimyasalları olduğunu o zaman öğrendim ve sipariş ettim.
Aslında bu işlemi servis belli bir ücret karşılığında ( 30 TL) yapıyormuş.Çok zor olmadığına karar verip, servis çağırmaktan vazgeçtim.

İlk denemeyi  iş yerimizde bulunan su sebiliyle yaptık

Temizleme işlemi için iki kişinin olması daha mantıklı.Şayet yardım alabileceğiniz kimse yoksa su tahliyesi için bir leğen ya da kova işinizi halledecektir.

Sağolsun arkadaşım Nurcan Hanımın desteğiyle kısa sürede sebili temizledik..Elektrik bağlantısını kestiğimiz sebilin üst mekanizmanın yani damacanın yerleştiği bölümü çıkartıp temizlemekle işe başladık.

Daha sonra rahatça temizlemek adına sebili balkona taşıdık.
Temiz bir hortum yardımıyla iç kazanı bir müddet yıkadık.
Arka tarafta bulunan su tahliye yerinden ( aşağıdaki resim ) suyu da bu arada tahliye ettik..
Muslukları  yerinden sökerek onları da temizledik.
Su tahliye kapağını tekrar sıkıca kapatarak kimyasal bekletme işlemi için hazırladık.


Paket içinde bulunan kimyasal için su 1.5 lt civarı su kaynattık.
Su sıcak olucak ancak kaynar olmayacak.
Sebilin içine boşaltılan 20ml kimyasalın üzerine sıcak suyu dökerek beklemeye aldık.

Bu işlem için 1-2 saat beklemek daha yararlı oluyormuş.
Süre geçtikten sonra bir kap yardımıyla dışarı alınan kimyasallı suyu birkaç kez daha doldur boşalt yaptıktan sonra sebili duru suyla yıkama işlemine geçtik.

Bu işlemi balkonda rahatça yapmamızın en önemli nedeni buydu.Kimyasaldan iyice arındırmak için su tahliye deliğini tekrar açıp emin oluncaya dek uzun süre duru suyla içini yıkadık.Musluklardan sürekli su çıkışı sağladık.



Sonuç olarak kokusuz, pırıl pırıl su sebilini tekrar kullanmaya başladık.

Bu işlemin normalde 3 ayda bir tekrar edilmesi gerekiyormuş onu da yeni öğrenmiş bulunuyor, siz arkadaşlarımla da bu sayfa aracılığı ile paylaşıyorum.

Dostlukla kalın. 

*************
Diğer sosyal ağlardan takip için;

09 Aralık 2014

07 Aralık 2014

Web Ortamında Bir Anit Sayaç

Geçen hafta "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü " kapsamında çeşitli etkinliklere katılmıştım.
Zaman yetersizliğinden sizlerle paylaşamadım.

O gün öğrendim ki; şiddetten ölen kadınlar için bir anıt sayaç hazırlanmış. :( 

Türkiye'de kocaları tarafından  öldürülen kadınların isimleri yıllara göre kaydedilmiş.Site sürekli güncelleniyor maalesef...   Sayfada yer alan isimleri tıkladığınızda öldürülüş nedenleri ile ilgili yeni bir sayfa açılıyor.

İşte utancın adresi.



06 Aralık 2014

Ne Demiş ?

"Ben klavye kullanamıyorum; dolayısıyla senaryolarımı da sadece sağ elimin işaret parmağını kullanarak 1987 model Smith Corona marka bir daktiloyla yazarım.Senaryomu, düzeltmesi ve yeniden yazması için, bir editöre ya da yazara vermem.Bu işin ruhunu öldürür.Yazdığım senaryo tamamen benim elimden çıkmalı."
Quentin Tarantino

28 Kasım 2014

İnternet bankacılığını kullan bir fidan da sen dik


Ormanlarımız hergeçen gün daha da azalıyor. Biz insanlar kendimize daha fazla yaşam alanı yaratmak için maalesef hayat kaynaklarımızı tüketiyoruz. Özellikle büyük şehirlerde bu gidişle nefes almak gerçekten çok zor olacak. Ancak gelecek nesillerimizi de düşünmemiz gerekli. Çocuklarımızın yaşanabilir bir dünyada yaşayabilmesi için çok geç olmadan bazı adımlar atılması gerekli.

Günümüzde çevre ve doğa konularında çok duyarlı insanlar var. Hergeçen gün de bilinçlenme artıyor. Ancak sadece bilinçli olmak maalesef yeterli olmuyor. Bu konuda çalışmalar yapmak gerekli. Bu ağaç dikmek de olabilir, ağaçları yok olmasını azaltmak için kağıt kullanımını azaltmak, toplu taşıma kullanarak çevreye daha az egzos yaymak da olabilir.

TEB de sosyal sorumluluk sahibi bir marka olarak gelecek nesillere yeşil bir çevre bırakmak adına bir süredir bir kampanya yürütmekte. TEB Ağacım Kampanyası...

TEB İnternet şubesini kullanarak, yani teb şubelerine gitmeyerek önlediğiniz karbon salınımını TEB Ağacım'ı kullanarak gözlemleyebilirsiniz. Bir ağacın karşılayacağı miktara ulaştığınızda ise Tema Vakfı ile adınıza TEB İnternet Şubesi tarafından bir fidan bağışlanmasını sağlayabilirsiniz.

Kampanyadainternet şubesinin anasayfasındaki ağaç görselini tamamlayan ilk 5000 kişi adına TEB İnternet Bankacılığı tarafından fidan bağışı yapılacak ve dijital sertifikaları mail adreslerine gönderilecek. Bağışlanan fidanlar İzmir Bayındır Bozdağ’da bulunan yeşillendirme alanına dikilecektir.

23 Kasım 2014

BU ARTIK BİR “ŞEREF MESELESİ”!

Her yıl yüzlerce dizi reyting pastasından kendine kalın bir pay almaya çalışırken, bunların büyük bir çoğunluğu reyting kurbanı olarak ekrana veda ediyor. Hatta öyle ki bugün için daha yayına girdiğinden haberimizin bile olmadığı bir dizinin yayından kaldırıldığı haberini görüp “Böyle bir dizi mi vardı?” diyoruz.

Büyük umutlarla başladığı dizisi yayından kalkan kanal, yapımcı, ekip kuşkusuz büyük bir hüsrana uğruyor. İşin cilvesidir ki bu durumdan mutlu olan bir taraf var: Yayındaki dizinin reytinge kurban gitmesini ve böylece onun yerini almayı bekleyen diziler. Bu sebeple artık iddialı yapımlar yeni sezonda ya da ara sezonda değil, ihtiyaç hâlinde her an taze kan olarak yayına girebiliyorlar. Bu yılın taze kanlarından biri de “Şeref Meselesi”.


Bir süredir Kanal D ekranında tanıtımları sıkça dönen “Şeref Meselesi”, nihayet bu Pazar akşamı saat 20.00’de izleyiciyle buluşacak. Hürriyet Bumerang’ın davetlisi olarak salı akşamı dizinin Kanyon’da gerçekleştirilen galasına ben de katıldım ve oyuncularıyla birlikte ilk bölümü izleme fırsatı buldum. Gala âdeta bir film gösterimi havasındaydı ve medyanın geceye büyük ilgisi vardı. Gösterimden önce, yaklaşık bir saat boyunca basına poz veren oyuncuları gördükçe yaptıkları işin aslında ne kadar zor olduğunu bir kez daha düşündüm. Bu fasıl da tamamlandıktan sonra koltuklarımızda yerimizi aldık. Işıklar karardı, film başladı…

“Şeref Meselesi”ni yaklaşık iki saat boyunca hiçbir şey düşünmeden, pürdikkat kesilerek izledim… Zaman zaman güldüm, zaman zaman öfkelendim, zaman zaman gözlerim doldu, zaman zaman olacaklar konusunda tahminlerim oldu. Televizyon izleyicilerinden önce, davetlilerle aynı salonda diziyi seyretmem izleyicilerin reaksiyonunu görmemde ve dizinin göreceği ilgiyi tahmin etmemde bana fikir vermiş oldu.

“Şeref Meselesi” bir defa alabildiğine gerçek, hayatın içinden. Balıkesir’de yaşayan Kılıç Ailesi’nin İstanbul’a taşınmasıyla başlayan bu hikâye eminim ki izleyenleri peşi sıra sürükleyecek. Yayımlanmadan önce ipucu vermem doğru olmaz ancak birinci bölüm bittikten sonra izleyiciyi bir süre kendine gelemeyecek.



Dizinin modern, genç yüzlerden oluşan kadrosu ilk anda göze çarpıyor.  “Şeref Meselesi”, bana kalırsa bu yılın en başarılı oyuncu kadrosuna sahip dizisi. İlk dizi yönetmenliği tecrübesini “Güneşi Beklerden”de edinen Altan Dönmez, ikinci dizisinde de Kerem Bursin ile yoluna devam ediyor. Öyle ki kısa sürede kendine büyük bir hayran kitlesi edinen Bursin’in “Yiğit” karakteriyle yine beğeni kazanacağını düşünüyorum. Ancak bana kalırsa uzun vadede bu dizinin yıldızı Şükrü Özyıldız olacak. Daha önce birkaç dizide izleyicinin karşısına çıkan Özyıldız’ın sahip olduğu jön ışığının doğru bir projeyle daha da parlayacağını düşünüyordum ki nihayet genç oyuncu hak ettiği türden bir yapımda yer alıyor. Bir bütün olarak sanki Yiğit’in yanında biraz sönükmüş gibi ifade edilse de Özyıldız’ın hayat verdiği “Emir” karakterinin sınırlarını aşacağı su götürmez bir gerçek. Genç oyuncunun gösterimin ardından gece boyunca seyircilerin yanında kalarak fotoğraf çektirdiğinin ve alçakgönüllü tavırlar sergilediğinin altını da çizmek isterim.  Bu arada, doğrusu Yiğit-Emir kardeşler benim aklıma doğrudan Kuzey-Güney kardeşleri getirdi ama bu bir tesadüften ibaret olsa gerek. Sonuçta dizi İtalyan uyarlaması.

Son dönemin genç ve başarılı isimlerinden Yasemin Allen’ın “Sibel” karakteriyle yükselişini devam ettireceği şüphesiz. Geçtiğimiz aylarda sinema filmi için verdiği bir tv röportajında Şükran Ovalı’yı izlemiş ve “Yakında alır yürür” demiştim. “Derya” karakteriyle Ovalı’yı dizide görmek beni oldukça mutlu etti. Bir diğer karakter olan Kübra’ya ise Burcu Biricik hayat veriyor. Biricik, zarafetiyle galanın en dikkat çeken isimlerinden biriydi. Kübra, silik karakteri nedeniyle beni şimdilik pek çekmedi fakat ilerleyen bölümlerde belki de kabuk değiştirir. Belli mi olur?

Oyunculardan bu kadar bahsetmişken Tilbe Saran’dan bahsetmemek olmaz. Emir ve Yiğit’in annesi Tilbe’yi canlandıran Saran, oyunculuğuyla daha ilk bölümde akıllarda yer etmeyi başardı. Bir ara, duyduğumuz sesin kendisine ait olduğundan tereddüt edip duyduğum sesle Tilbe’nin ağız hareketleri arasındaki senkronun tutup tutmadığına odaklandım. Aynı zamanda seslendirme sanatçısı olduğu bilgisini de edinince o güzel sesin bizzat kendisine ait olduğunu anladım. Tabii aile reisi Hasan Kılıç’ı canlandıran Şerif Erol’u da es geçmemek lazım. Erol’un hayat verdiği iyi aile babası Hasan, izleyiciyi çok sarsacak. Bu dizide iyiler seviliyor, kötülerden nefret ediliyor, karakterler seçiliyor, taraflar tutuluyor. O kadar sürükleyici ki izleyici de bir şekilde kendini dizide buluyor.

“Şeref Meselesi”ne ait değinilmesi gereken bir husus da tekniği. İlk bölümdeki yüksek prodüksiyon, helikopter çekimleri, kamera takipleri âdeta bir sinema filmi izliyormuş etkisi yarattı. Dilerim ki aynı özen ve titizlik bundan sonraki bölümler için de geçerli olacaktır. Ne de olsa birçok dizi ilk bölümüyle yarattığı büyük beklentiyi ilerleyen zamanlarda karşılayamadığı için izleyicileri hüsrana uğratabiliyor. Ancak dizinin çok iyi bir teknik ekibe sahip olduğu da ortada. Görüntüsü, sesi, ışığı, sanat yönetimi, kostümüyle D Productions son derece kaliteli bir prodüksiyona imza atmış. Senaryonun güçlü bir kalem tarafından uyarlandığı ve olay örgülerinin yüksek zekâyla birbirine bağlandığı hissediliyor. Bu arada, İtalyan esintileri taşıyan dizi müziğini çok beğendiğimi de sözlerime eklemeliyim. Hatta yayımlandığı takdirde gidip ilk kez bir dizi müziği albümü alacağım.

Doğru bir stratejiyle pazar akşamı 20.00’de yayımlanacak dizi sadece izleyici için değil, aynı zamanda reyting yarışında yer alan Kanal D için de bir tür “Şeref Meselesi” olacak. Temennim bu “mesele”nin çok uzun süre kapanmaması yönünde.

Pazar akşamları görüşmek isteyen arkadaşlarım şimdiden kusuruma bakmasınlar çünkü halledilmesi gereken önemli bir “mesele” var.

Bu içerik http://www.diliminayariyok.com/ tarafından hazırlanmıştır.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

20 Kasım 2014

Ne Demiş?

"Bir gün gelir, dünyanın bir yerinde yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine bütün hayatını anlatmak istersin..." Murathan Mungan

16 Kasım 2014

Çaycı dediğin...

Hangi mesleğin sahibi olursak olalım, asıl mühim olan işimizi en iyi şekilde yapmaktır.
Bu hafta içinde en beğendiğim videolardan biriydi... :)



Diğer sosyal ağlardan beni takip için;

♥♫♪☼♥♫♪☼ Pazar Günü Dilekleri


Öncelikle aileniz ve sevdiklerinizle huzur içinde bir Pazar günü geçirmenizi diliyorum.

Beni yakından takip eden arkadaşlar bilir, Pazar günleri benim çalışma günlerimden biridir.O nedenle alışık değilimdir keyif yapmaya çünkü koşuşturmam sabah saatlerinde başlar.

Yalnız bu Pazar evde olacağım için mutluyum.♥

Ankara'da kış soğuğunda balkonda oturmak pek mümkün olmaz ama sıcak bir çay ya da sahlep eşliğinde balkonumda oturmayı planlıyorum.


Herkese tekrar iyi Pazarlar !

06 Kasım 2014

Haftanın Ganimetleri ve Sarımsaklı Ekmek Denemesi


Şükrederek güne başlıyorum, uzun yıllardır olmadığım kadar iyi hissediyorum kendimi.♥♥
Evet "ha bugün,ha yarın" derken blogu fazla güncelleyemiyorum ama onun da orada olduğunu, yazmamı beklediğini biliyorum.

Geçen hafta içinde annemler sezonu kapatarak İzmir'den dönüş yaptılar.Gelirken bahçemizin limon ve narlarını toplayıp getirdiler. 
Bebek limonlarımız mini mini ama hepsinin tadı yerinde.
Nar ağacını ise 15 yıl önce bizim Kaptan dikmişti.
"Nasıl bir duygu kendi diktiğin ağacın meyvesini yemek?" diye sordum.Küçücük bir saksıda gelmişti eve hatırlıyorum.
Şimdi tabağa bakarken duygulanıyorum.



Mutfak denemelerine devam ediyorum.Annem evrim geçirdiğimi söyleyip duruyor. :)

Facebook'ta meşhur bir görseldi bu, ne zamandır da aklımdaydı.Basit bir tarif Sarımsaklı ekmek tadı gerçekten güzel oldu.

Sosunu karıştırma ve dağitma işlemini bizim prenses yaptı.Ekmeği fotoğraftaki gibi kestim ancak tabanını bölmeden sadece üstten dilimledim. 

Şimdi ilk tecrübe sonuçları; bir daha ki sefere yeşil malzeme daha az ( taze nane-taze soğan-maydanoz), kaşar daha bol olucak.
Zeytinyağ, dövülmüş sarımsak ve baharatlarla hazırlanan sos, üç seferde dağıtılacak. 
İç malzeme konulmadan önce - malzemeler konulduktan sonra ve piştikten sonra. 
230 derece fırında 15.dk 'da pişti, ben kepek ekmek kullandım bu arada...


En kısa zamanda tekrar görüşmek dileğiyle ♥ Dostlukla kalın.

Diğer sosyal ağlardan beni takip için;