KIBRIS etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KIBRIS etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2014

Girne Amerikan Üniversitesi ile Kıbrıs’ı Kazan, Kıbrıs ve İngiltere’de oku!

Girne Amerikan Üniversitesi, "Kıbrıs’ı Kazan, Kıbrıs ve İngiltere’de Oku" sloganı ile bütünleşen ve yurtdışı kampüsleriyle de öğrencilerine üç farklı kıtada eğitim fırsatı sunan öncü bir üniversite.

Eğitimde mobiliteye verdiği önem ve uluslararasılaşma sürecinin bir göstergesi olarak Girne Amerikan Üniversitesi; İngiltere, ABD ve Hong Kong’dan sonra küresel kampüslerine bir yenisini ekleyerek Türkiye’de İstanbul yerleşkesini hizmete açmıştır. Bu süreçte Girne Amerikan Üniversitesi, öğrencilerine 3 farklı kıtada eğitim imkânı sunmakta ve "Üç Kıta Tek Üniversite" sloganı ile de bir dünya üniversitesi olma noktasında bir hareketlilik içerisinde olduğunu kanıtlamaktadır.



Kazandıkları ÖSYM bursları ile GAÜ’ye yerleşen öğrenciler, Girne Amerikan Üniversitesi’nin yurtdışı yerleşkelerinde aynı burslarla ve ek ücret ödemeden programlarıyla uyumlu dersler yada ELA’da (English Language Academy) İngilizce dil eğitimi alıyor; geri döndüklerinde ise yurtdışında aldıkları dersleri GAÜ programlarındaki ders yükümlülükleri yerine saydırarak eğitimlerine devam edebiliyorlar.

Eğitimde 30 Yıl...

Geçtiğimiz günlerde görkemli bir törenle 30. Onur Yılı’nı kutlayan Girne Amerikan Üniversitesi için bu sene oldukça özel bir yıl. GAÜ, 2014-2015 Akademik Yılında tam 2260 yeni öğrencisine 7 yıl boyunca kesintisiz ÖSYM Bursu verecek.

GAÜ sosyal ağlarda da çok aktif; bu sene tercih dönemi boyunca facebook.com/girneamerican üzerinden tüm kampüsler ve öğrenci hayatı ile ilgili herşeyi paylaşıyorlar ve tüm sorulara resmi sayfa üzerinden cevap veriyorlar. Twitter takipcilerini de unutmamışlar @girneamerican üzerinden en güncel paylaşımları takip edebilirsiniz.



GAÜ, şu anda küresel dünyanın yükselen meslekleri Denizcilik, Havacılık, Sahne Sanatları, Hukuk, İleri Mühendislik Disiplinleri, Güzel Sanatlar, Mimarlık, İç Mimarlık, Uluslararası İşletme, Uluslararası İlişkiler, Psikoloji, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik, Türkçe Hukuk, Çin Dili ve Edebiyatı, Gastronomi ve Mutfak Sanatları, Sınıf Öğretmenliği, Sağlık Yönetimi, Ergoterapi, Enerji Sistemleri Mühendisliği, Ebelik, İnşaat Mühendisliği ve Sivil Havacılık Ulaştırma İşletmeciliği, Pilotaj gibi programları barındıran; 9 Fakülte, 6 Yüksekokul, 2 Enstitü ve  2 Meslek Yüksekokulu’nda olmak üzere , 69 Lisans 21 Önlisans 48 Yükseklisans ve 17 Doktora programı sunmakta.

GAÜ’den saygın dünya üniversiteleri ile akademik işbirliği ve değişim programları fırsatı!

Girne Amerikan Üniversitesi, kampüsleri ve 200’ü aşkın dünya üniversitesiyle sürdürdüğü öğrenci değişim programları kapsamında, öğrencilerine yaşam boyu hatırlayacakları deneyimlerin kapılarını açmakta.



Uluslararası Denklik ve Tanınma

Girne Amerikan Üniversitesi sağladığı eğitimin kalitesini sürekli olarak geliştirmek için akreditasyonlarını ve üyeliklerini yenilemektedir. GAÜ yerel olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordınasyon Kurulu YÖDAK ve Türkiye Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından tanınmaktadır. Ayrıca dünyanın bir çok saygın denklik kurullarından akredite olan GAÜ’nün bir çok uluslararası üyeliği de bulunmaktadır.



Girne Amerikan Üniversitesi Eduniversal’ın En İyi Üniversiteler sıralamasında yer almaktadır. Avrupa Birliği Yükseköğretim Sistemi içerisinde üniversite eğitimini denetleyen uluslararası eğitim kuruluşu Eduniversal, 153 ülkeden 12 bin yükseklisans programının incelenmesi ve 100 bin öğrenci ile yaptığı “En İyi Yükseklisans Eğitimi Veren Üniversiteler” araştırmasının sonuç raporuna göre GAÜ "En İyi Yükseklisans Eğitimi Veren İlk 100 Üniversite" arasında gösterilmektedir.

GAÜ, YÖK onaylı programlarıyla geleceğin pilotlarını yetiştiriyor



4 yıllık Pilotaj eğitimi alan öğrenciler, GAÜ İstanbul Yerleşkesi Uluslararası Havacılık Akademisi’nde similatör ve uçuş derslerini tamamlayarak Pilot olma hakkını kazanıyorlar. GAÜ’nün, uluslararası standartlarda verdiği eğitimle yetiştirdiği öğrenciler, önümüzdeki 20 yılın en gözde mesleklerinden biri olan havacılık sektöründe kolaylıkla iş bulabilecekler.

Kıbrıs, dünyanın en güzel adalarından biri!

Kıbrıs Dünya’nın en güzel adalarındandır ve iklimi sayesinde bir tatil ülkesinde eğitim alma şansınız var, üniversite kampüsü plajlara çok yakın mesafede bulunmakta ve kampüse çok renkli bir yaşam hakim. GAÜ, adanın en turistik sahil kenti olan Girne’de kendisine özel plaj ve uygulamalı 5 yıldızlı oteli ile öğrencilerine eşi benzeri olmayan bir eğitim fırsatı sunmaktadır.

Peki kampüste hayat mı nasıl? Tanıtım filmleri için youtube.com/girneamerican ve vimeo.com/girneamerican
Bir boomads advertorial içeriğidir.

09 Ocak 2013

Yeni Yılı Kıbrıs'ta Karşıladık...

Birkaç gün de olsa çalışma temposuna ara vermek, uzaklara gitmek hatta çocukluk anılarının tekrar canlanmasını sağlamak iyi geldi...

Yılbaşını Kıbrıs'ta karşıladık.Elbette bu farklı bir deneyim oldu benim için çünkü senelerdir akraba,eş-dost, ev kutlamalarının dışına çıkmış olduk.Buna yıllar önce yaşadığım yerleri yeniden görebilme sevinci de eklendi...



Fazla detaylara girerek vaktinizi almak istemem ancak daha önce gitmeyenler için yararlı olabilecek birkaç detayı ve yeni öğrendiğim bilgiyi paylaşmak isterim.

Seyahat öncesi kafama takılan ilk konu ailemle nasıl iletişim kuracağımdı? Telefonum yurtdışı görüşmelerine kapalı olduğu için önce onu açtırdım.Arkadaşlarım yurtdışı görüşmelerinde her iki tarafa (arayan-aranan) faturalanma yapıldığını söylemişlerdi.O arada operatör yurtdışı kampanya paketlerinden bahsetti 15 günlük veya aylık,dakika hesabı  ilk faturaya yansıtılıyor.Neyse bu benim için çok mühim bir konuydu hiçbir sorun çıkmadan iletişimi rahatça sağladım.

Kıbrıs'a eskiden pasaport ile giriş yapıyordunuz şimdi nüfus cüzdanı yeterli oluyor.Alışverişleri Türk Lirası ya da Euro ile yapabiliyorsunuz.Bankamatik sorunu yok,her bankanın var mı bilmiyorum? ama Garanti,İş Bankası,Ziraat ve HSBC  ATM'lerinin yanından geçtim.

Yılbaşı nedeniyle resmi tatildi ve ne yazık ki müze vb. gezilecek yerler kapalıydı ancak daha önce her yeri gezdiğim için bunu problem etmedim sadece arkadaşlarım göremediği için biraz üzüldüm.

23 Aralık 2012

BİR TARİH, BİR ÖMÜR


ONUN SON VASİYETİ

"Devletsiz kalmak her şeyiyle aciz kalmak demek,başkasına muhtaç olmak demektir.

Devletsiz yaşayan insanlar olabilir, ama devletsiz yaşayan millet yoktur.

Kıbrıs Türk halkı,Türk milletinin ayrılmaz,kopmaz bir parçasıdır.

Kıbrıs Türk Halkını kurtarmak için verilen mücadele unutulmamalıdır. Bunun yeni nesillere anlatılması vatan borcudur… 

Kıbrıs Türk halkının geleceğe bakarak, geçmişte yaşananların yaşanmaması için dik durması, Türklüğüyle gurur duyarak, Atatürk ilkelerinden taviz vermemesi gerekir.

Devlet demek hürriyet demektir, dimdik ayakta durup, kimsenin boyunduruğu altına girmemek demektir.
Bağımsızlığınızdan asla vazgeçmeyin. 
Müzakere masasına bunların bilinciyle oturulması gerekir. Maraş, Güzelyurt ve Karpaz Yarımadası konusunda asla taviz verilmemelidir. 
Karpaz stratejik bakımdan çok önemli bir bölge. Asla taviz verilmeyeceğini herkesin bilmesi gerek. 

Kimse bizi bu yurttan, vatandan mahrum edemez. 
Kıbrıs Türk halkı, Anavatan Türkiye’ye güvenmelidir. 
Anavatana gelecek her zarar, bize de zarar verecektir. 

Kıbrıs Türk halkının kimseye muhtaç olmadan yaşama, her zorluğun üzerinden gelme gücü vardır. 
K.K.T.C bir evlat gibidir, bu evladı yaşatmak, ona zarar vermeye çalışan herkese ‘dur’ demek, tüm Kıbrıslı Türklerin görevidir.’’

23.Aralık.2011 Cuma 21.12
Rauf Raif DENKTAŞ
                                                         KURUCU CUMHURBAŞKANI

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

* Hayatı boyunca fikirlerinden ödün vermemiş,söylediklerini yapmış, yaptıkları ile halkının sevgisini kazanmış bir kahramandı Rauf DENKTAŞ.
Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin toplantısında dağıtılmış bir belgeydi sizinle paylaşmak istedim.Özellikle kendisinin kaleme aldığı tarihte ve aynı saatte...


23 Eylül 2012

Her Ulus Ordusu Kadar Güçlüdür...

Çocukluğumda dedemden kalan gazete kolleksiyonuna bakar,bazılarını korkup kapatırdım.

Özellikle Kıbrıs Savaşında Yunanlıların yaktığı Kıbrıslı Türklerin görüntüleri hala gözlerimin önündedir.

Bulunan toplu mezarların fotoğraflarını ise hatırlamak istemem ancak silinmiyor işte hafızadan!!

Ben sadece şunu söylemek istiyorum.Her ne sebep olursa olsun ya da şartlar !!

Her ulus ordusu kadar güçlüdür...


Bunu unutmayalım.



14 Haziran 2010

AYŞE TATİLE ÇIKTI…

1974 yılındaki 2.Kıbrıs Barış Harekatının başlama parolasıydı “Ayşe tatile çıktı”…

Telefonların dinlenme olasılığına karşı dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve Dışişleri Bakanı Turan Güneş arasında önceden kararlaştırılan gizli bir mesajdı …

Ayşe, Dışişleri Bakanı Güneş'in kızının adıydı.İlk harekattan sonrası yapılan ateşkeste Cenevre’de görüşmelere devam ediliyordu…

Görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağını anlayan Ecevit bu mesajı Cenevre’de bulunan heyete yani Turan Güneş’e yolladı ve harekat başladı…

Photobucket

Parolada ismi geçen Prof.Dr.Ayşe Güneş Ayata, halen ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde akademisyen olarak görev yapmaktadır…

kynk.
kynk.

20 Ocak 2010

CUMHURİYETİN İÇİNDE DOĞMAK…

Olaya en uygun başlığı düşündüm.Olsa olsa bu olur diye karar verdim ve gün içinde bende derin etki bıraktığı için sıcağı sıcağına yazmak istedim...

Arkadaşım Füsun hanım yıllarca kamuda çalışmış,emekli olduktan sonrada kendini hayır işlerine adamış aydın biri.Öyle ki günlük koşuşturmasına rağmen hiçbir talepte bulunmadan sadece gönüllü olarak okuma yazma bilmeyen hanımlara ders veriyor ve bunu yol masrafı dahil yemek vs. cebinden harcayarak yapıyor.Zuhal hanımda aynı şekilde.Dedim ya gönüllü…
Füsun hanım sohbet esnasında kendisini olduğu kadar bizide çok etkileyen bir anısını paylaştı bende size aktarıyorum...

Üniversitede okuduğu yıllarda, kapısı çalınıyor Füsun hanımın.Birini beklemediği için merak ederek açıyor kapıyı.Karşısında elinde kocaman bir buket çiçekle İran’lı sınıf arkadaşı duruyor.Şaşkınlığı devam ederken arkadaşı ”Füsuncum bugün 29 Ekim Cumhuriyet bayramı,siz zaten her sene coşkuyla bu bayramı kutluyorsunuz ama bende Türkiye’de yaşamanın nasıl bir şey olduğunu artık biliyorum gerçekten şanslısınız bu nedenle ben bayramını kutlamaya geldim” diyor…

Hoşuma gitti bunun üzerine bende yıllar öncesinden bir olayı hatırlayıp anlatmaya başlıyorum…
Sene 1988 Mersin Taşucu’ndan Kıbrıs’a doğru yola çıkıyoruz hızlı deniz otobüsüyle,annem,kardeşim ve ben…
Dört kişilik karşılıklı koltuklar yanımıza kömür karası saçlarıyla ,modern giyimli hoş bir bayan oturuyor.İlerleyen dakikalarda annem çantadan çıkardığı poaçaları uzatıyor bende bayana ikram ediyorum.Kadın önce duraksıyor ardından İngilizce olarak Türkçe bilmediğini söyleyip teşekkür ediyor…
İçimden seviniyorum konuşma pratiğimi geliştirmek adına güzel bir fırsat olduğunu düşünerek klasik sorularla sohbete başlıyorum.(Hani şakır şakır konuştuğum zannedilmesin bu arada ama dil konusunda sıkı çalıştığım bir dönemdi).
Takıldığım yerlerde yanımdan hiç ayırmadığım cep sözlüğüme bakıyorum…
Kıbrıs’ta nereye gideceğini sorduğumda çantasından pasaportunu çıkartıp bana önce resmini gösteriyor İran vatandaşıymış.Kara çarşaflı tanımakta güçlük çekiyorum haliyle çok değişik görünüyor.”Humeyni” deyip ondan kaçtığını anlatıyor.İyi de Humeyni kim? Ne yapıyor ki ondan kaçıyor? Bilmiyorum anneme soruyorum...
Kendisine yol göstermişler önce Türkiye’ye,sonra Kıbrıs’a oradan da Kanada vatandaşlığı için başvuru…
Konu derinleşip anlatmak için olaya el kol hareketleri,kağıt kalem ve çizimler girince şansımı fazla zorlamıyorum.O yıllarda bunun anlam ve önemini çokta kavrayamadığım için sıradan bir olay gibi geliyor kadının özgürlüğe kaçışı...

Sonrasında ne oldu bilinmez ??

Ayrılmaya yakın boynumda Mevlana figürlü kolyeye bakıp beğenisi gösteriyor,çıkarıp kendisine veriyorum o da bana kolundaki dijital saati anı olarak veriyor bir daha hiç karşılaşmayacağımızı bilerek…

Photobucket

20 Aralık 1929

03 Kasım 2009

“BABUTSA" NEDİR ?

Photobucket
Babutsa Kıbrıslı yerel halkın kullandığı bir terim.Bizde kaynanadili olarak bilinen kaktüs çeşidinin meyvesi Kıbrıs’ta “babutsa” olarak biliniyor…
Soyulurken dikkat gerektiriyor , üzerinde küçük küçük dikenleri var...
Sıcağı seven bu bitkiyi yetiştirirken de zorlanmıyorsunuz…
İzmir’de komşumuz bahçesine dikmişti 4-5 sene önce ancak Kıbrıs’ta olduğu gibi çok meyve vermiyor neticede o bölgeye has…
Tadı konusunda bir tavsiyede bulunamayağım çünkü yemedim biraz çocukluktan, birazda önyargıdan tadına bakmak istememiştim o yıllarda…
Oysa yiyenler hiçte pişman olmamıştı.:))


detay isterseniz…

23 Mayıs 2009

YAMYAM…

Saat 00.30 ‘u gösterirken çalan telefonla bir an irkildi.Tahmini doğru çıktı… Uçuş için acil görev emri gelmişti.Gerekli malzemelerini hazırlayıp brifing için toplantı salonuna geldi.Her zamankinden kısa sürdü, nelerin yapılacağı tüm ekibe anlatıldıktan sonra yola çıkma vakti gelmişti…

Bölgede zaten tansiyon yüksekti ve alınan Barış Harekatı kararı kimse için sürpriz olmadı.Rumlar Türkler için hoparlörlerden “Bekledim de gelmedin “ şarkısını hergün dalga geçerek çalarken,yapılan tüm tahriklerin artık sonuna gelinmişti...

Görev dağılımı dahilinde 19 Temmuz 1974’de Girne’nin batısındaki Pladini bölgesine karadan ulaştılar.Aksilik bu ya görev için kendisine verilen telsiz arızalandı.Mobil telsizde yanlarında yoktu.3 pilot yanlarındaki kara birlikleriyle tek telsizi kullanmak zorunda kaldı.Çıkarma devam ederken dağlardan açılan düşman ateşi bir süre planları yavaşlattı…

Harekatın 2. günü saatler geceyarısını gösterirken hava birliklerine karadan destek vermek için tüm hazırlıklar yapıldı.Düşman mevzilerine oldukça yakın bir yerde iken bir Türk jeti taarruzu başladı.

--Kahretsin! dedi burada olduğumuzu bildirmezsek eğer , bu bizimde sonumuz olur…Telsiz tam bozulacak zamanı buldun!!!

Ellerinde çalışan tek telsizle Anamur radarına ve hava trafiğini sağlayan arkadaşına durumu anlatmaya çalıştı.Bulundukları yerin koordinatlarını verdi ancak hava trafik doğal olarak kendisine parola sordu. --Demir !!! parola demir !!! dedi ancak iyi Türkçe bilen Rumlar parolayı kısa sürede öğrenmiş ve parola geçerliliğini kaybetmişti…

Hava trafikteki arkadaşıda sesini tanımamış, parolayıda kabul etmemişti…Havadan taarruz devam edecekken tekrar sarıldı telsize –ben Yamyam duyuyormusun? ben Yamyam…diyebildi.Pilot taarruzu hemen kesti çünkü o lakabı pilot arkadaşları kendisine takmıştı…

******************************************************************
Sene 2005 heyecanlıyım çünkü hikayenin kahramanı “Yamyam” ofisimize ziyarete gelicek…


Kıbrıslı gazeteci Mehmet Remzi Gökhan’ın yazdığı “Kıbrıs Barış Harekatı’nda İlginç Olaylar “ kitabındaki bu ve diğer anıları zevkle okuduğumdan bahsediyorum kendisine…

--Peki dedim.Neden size bu lakabı taktılar? “O bir espiri ile başladı çok esmer olduğum için beni bu isimle çağırıyorlardı.Lakabım o gün hayatımızı kurtardı “diye cevap verdi…

17 Şubat 2009

BİR PİLOT VARDI...

Askeri okulu başarıyla bitirmiş genç pilotu belki ödüllendirmek belki de yeteneklerini daha da arttırmak için Kanada’ya yolladılar…İki senelik eğitimin ardından yurda dönen pilot önce Merzifon’da daha sonrada Eskişehir’de görevine devam etti…1964 yılında Kıbrıs’da başlayan Rum zulmüne sessiz kalamayan hükümet ,tıpkı diğer askerleri gibi ona da görev verdi…
Eskişehir’den havalanan pilot Kıbrıs semalarına geldiğinde uçağı yerden açılan ateş sonucu alev aldı ve hızla düşüşe geçti…Son anda paraşütünü açmayı başaran genç pilot öyle bir yere iniş yaptı ki… bir tarafı Rum,bir tarafı Türk köyü olan bir nehir yatağına …İyi Türkçe konuşan Rumlar el işaretleriyle birlikte –gel bu tarafa gel dediler…Türk köyündekiler—hayır bu tarafa diye seslendiler…kim doğru söylüyordu ? bilemedi ve yanlış tarafa gitti…Rumlar tarafından esir alınan genç pilot ele geçtikten sonra konuşturulmak adına öyle işkencelere maruz kaldı ki genede direndi…Hiçbir şekilde konuşmayan genç pilot yüzbaşı 29 yaşında , beton çivisi ile şehit edildi…
Hükümet naaşını Rum tarafından istediğinde ,önce isteklerini bildirdi düşman…Yurda getirilen şehit ,büyük bir tören sonrası İstanbul –Edirnekapı şehitliğine defnedildi…
O belki yakınınızdaki bir okula ya da bir sokağa adı verilen İlk hava harp şehidimiz Cengiz Topel’di…
----------------------------------------------------------------------------------

* Cengiz Topel’in uçağı düştükten sonrası aslında varsayımlar üzerine kurulu.Ben bu hikayeyi 1989 senesinde Lefkoşa’daki “Barbarlık Müzesini” gezerken dinledim.İşkence sonrası çekilen fotoğraflarına yüreğin dayanması mümkün değil…
Sonra ne oldu bilinmez öyle ya da böyle hunharca işlenen bu olay bizim tarihimiz ve bunu herkes öğrenmeli…Hani biz barbar ve zalim olarak anılıyoruz yaaa bunu özellikle onun için anlatmak istedim…


bknz. işkence bölüm- Johnson mektubu

14 Ocak 2009

YENİ MİM KONUSU...

Daha önce bu konuyla ilgili düşüncelerimi yazdığımı biliyorum.Ancak yazdığım günden bugüne bakıyorum hiçbir gelişme ya da bir değişiklik yok….Red purple in the blue yeni bir mim konusu dahilinde benimde düşüncelerimi yazmamı istemiş.Filistin’le ilgili birkaç cümlede siz kurun demiş.Aynı düşüncelerimi yinelemekle birlikte bir de yeni ek yapmak istiyorum.Tabi bu düşünceler yeni yeni oluştu kafamda…Kimisi katılır kimisi katılmaz ancak Filistin’de savaşın 19. günü, ölenlerin 3’de 1’i çocuklar olunca ister istemez böyle düşünmeye başladım.Tabiki vatan toprağı kutsal olmalı herkes için, haritada baktığımızda Gazze küçücük bir yer ve karşısında şu an dünya devlerini temsilen bir düşman var ve düşmanın vazgeçmeye hiç niyeti yok.Burada ifade ettikleri üzere bölücü hareketleri, kendisi için tehdit olacak ne varsa her şeyi silip süpürüyor.Hatta bu bebekler gelecekte büyüyecek başıma bela olacak diye resmen soykırım yapıyor…Şöyle söyliyim mesela siz anne babasınız ailenizi yok etmekle tehdit etseler ne yaparsınız? Hani “Sezercik” Kıbrıs harekatıyla ilgili bir flimde oynamıştı. Sahnenin birinde , Rumlar evlerine gireceği vakit annesiyle babası dolaba saklıyor Sezerciği…Evladıma dokunmayın bırakın ben buradayım ne yapacaksanız bana yapın demezmisiniz? İşte Filistin’i adamlar önceden aldıkları bilgiler dahilinde yıkıp geçiyorlar.Peki o bölgelerde çocukların işi ne? Sivil yerlere bişey yapamaz mantığı ile çocukların olduğu bölgelere saklanan ,onları korumakla görevli gücün hiç mi suçu yok? Bence bu savaş daha çok zayiatla sonuçlanmadan Filistin’de bir takım önlemler alması gerekiyor yoksa kime kafa tuttuğunun farkında değil mi bu adamlar?
Biraz farklı bir bakış açısı oldu belki ama savaş aynı zamanda strateji gerektirmez mi? Bişey uğruna kuru kuruya verilecek kayıpların anlamı ne ?
Sonuçta öyle ya da böyle tek ortak dilek var bir an önce savaş ve bu soykırım dursun…
Yazmak isterlerse Burcu Sezer, Elif, Gönüldenele,ve Öykü’ye pas ediyorum…

24 Ekim 2008

BİR KAHRAMANLIK ÖYKÜSÜ...

1974 Kıbrıs Barıs Harekatı zamanında bir Türk tankının Beşparmak dağlarının zirvesine kadar tırmanıp orada kaldığından bahsedilir. Resmini görmeyenler hep onun bir savaş efsanesi olduğunu sanır. Ama bu gerçektir ve bir de hikayesi vardır; Girne Beşparmak dağlarının üzerinde bu savaştan kalma, Türk Ordusu'nun tankı hâlâ hayretle seyredilmektedir. Dünya savaş tarihinin ibret dolu bir tablosudur bu.Bu tankı buraya çıkaran, onbaşı Gürler ERDAĞ, Er Abdulkadir KURT, Er Recep Doğan YİĞİT'tir.
"Birliğin komutanı, tankın sürücüsü kahraman askere;

- Evladım bu tankı buraya nasıl çıkardın? diye sorunca. Asker;

- Komutanım, o anda gözlerimin önünde engelsiz dümdüz bir yol göründü. Rumlar kaçıyordu, ateş ede ede buraya öyle çıktım.Komutan mehmetçiğe emreder.

- Tankı indir.Er cevap verir.

- O yolu görmeden nasıl indireyim komutanım.

Tank hâlâ o dağın zirvesinde durmaktadır. Dünya durdukça da duracaktır. Bu bir destandır. Dilden dile, gönülden gönüle ulaştırılacak bir destandır…


Kaynak:Kuzey Kıbrıs Şükran Dergisi - Enformasyon Dairesi.20 Temmuz 1974 Şafak Vakti Kıbrısta - MesutGünsey.

05 Temmuz 2008

İLGİNÇ BİR EV...PAVİLİDES'İN KÖŞKÜ...

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşın bloğundaki dekorasyonla ilgili resimleri incelerken çokk eskilere gittim...Sene 1989 daha ortaokuldayım...Babamın görevi nedeniyle Kıbrıs'tayız.Bu arada da görülmeye değer neresi varsa geziyoruz.İşte bu gezilerin birinde görmüş olduğum bir ev beni çok etkilemişti.Sizlerle paylaşmak istedim...Günün birinde yolunuz düşerse gitmenizi tavsiye ederim. wowturkey.com 'dan derleme yapılmıştır.
"Girne Çamlıbel köyü, 1956 tarihli Mavi Köşk, Makarios'un avukatı ve Orta Doğu'nun en büyük silah tüccarı İtalyan asıllı Rum olan Pablo Pavilides'in evi bahsedeceğim ev. 1974 Kıbrıs çıkartmasından sonra, bir kaçış tüneli de bulunan bu köşkten kaçmış...Ev "mavi köşk" yada "Pavilides'in evi "diye anılıyor ve müze olarak kullanılmakta...


Dönemin şartlarında muhteşem bir mimariyle yapılan ,dağın tepesinde dışarıdan hiç kimsenin göremediği ama içeriden her yerin göründüğü ve katliam planlarının yapıldığı bir köşk, Mavi Köşk.
Mavi köşkün bahçesinden bir görüntü;
Buradan gelen gemiler kontrol ediliyormuş zamanında. bütün alanı gören köşkün sahibi Pavilides'in silahlarını denize açılan bu boğazdan kaçırıyormuş. Kilit nokta ise şu: Köşk bu fotoğrafta görünen (dağların tepe noktaları bile dahil) hiçbir noktadan görünmüyor. Pavilides çok yakın bir arkadaşı olan bir mimara bu köşkü yaptırdıktan sonra köşkün yerinin kimseler tarafından öğrenilmemesi için mimarı öldürtmüş . Ev şu an Türk askerinin elinde bir ibret müzesi olarak ziyaretçilere açık.
İçeride fotoğraf çekmek yasaktı o nedenle fotoğrafları netten buldum şimdiden söyliyim:)) (bu arada fotolar için "E.r.e.n " teşekkür etmem lazım özel bir izinle bir kaç foto alabilmiş heralde.)

Zamanında burada bulunan Rum askerleri alanda olan bitenleri kontrol ediyorlarmış. Kıbrıs Barış Harekatı başlayınca köşkün sahibi burayı terkediyor. Burayı ele geçirebilmek için bölgenin ve köşkün bilinmeyişi nedeniyle tam 100 askerimiz şehit düşüyor.

Evin içindeki eşyalar, değerli tablolar, aksesuarlar, perdeler, banyo ve tuvalet dekorasyonları, bahçesindeki havuzu, içeriden bahçedeki süs havuzlarına uzanan devir-daimli olarak şarap akan muslukları , Roma medeniyetinin etkilerini taşıyan havuzları, o zamanın şartlarında bütün odalarının klimalı oluşu, gizli tüneller , gizli kasalar, köşkün içerisindeki açıklanamayan sırları ile ilginç bir ev. Köşk şimdilerde sıradan bir ev havasında ama insanı etkilemeye yetiyor.

Zamanın şartlarında (sene 1956) ...muhteşem sayılabilecek havuz...

oturma odası
Pavilides'in salonda içerisinde süt ile doldurulup banyo yaptığı ufak havuzu
Köşkte büyük bir ihtişamla süslenmiş; bir sürü oda var. Köşkün içerisinde dikkat çeken kırmızı, mavi, sarı olmak üzere üç farklı oda daha var. Kırmızı oda mafya görüşmeleri için gelen arkadaşlarıyla toplantı yaptığı oda, mavi olağan misafirlerini ağırladığı oda,(hatta dönemin ünlü yıldızlarından Sophia Loren'in de bu odada misafir kalmış) sarı oda ise misafir çocukların odası . Alt kattaki şömineli yemek odasındaki masalar ve sandalyeler ise dikkat çekici. Her masa ve sandalye kırmızı, mavi ve sarı olarak boyanmış. Nedeni ise kalan misafirlerin kaldıkları odanın rengi olan masalardan başka masaya oturmalarına izin verilmemesi; dolayısıyla herhangi bir kalabalık durumunda evin içerisindeki düzeni ve asayişi sağlayabilmek için böyle yapılmış.(fotoları altta )
Odanın duvarlarında sevdiği kişilerin burçlarını simgeleyen semboller var ..
Burası giriş katındaki şömineli yemek odası. Şöminenin hemen sağ taraftan bahçeye çıkılıyor...
Burası köşk sahibinin yatak odası. Fotoğrafta okla gösterilen kısmın gizli bir geçite giden bir bölüm olduğu söyleniyor. Geçitin tam olarak nereye vardığı belirlenememiş; bu yüzden yatağın hemen arkasında bulunan bu kapağın gizli bir mahzene açıldığı ihtimalide göz önünde bulunduruluyor. Bu kapağın bir silah kaçakçısı olan Pavilides'in ölüm korkusuyla yaşadığının bir göstergesi olduğu söyleniyor. Burası ise köşkte misafirler için ayrılmış bir çok odadan yalnızca biri, bir yatak odası. Fotoğrafta görülen perdeler köşkün bütün odalarında değişik desenler olarak mevcut. Bu perdelerin özelliği ses yalıtımını sağlaması. Anlatılana göre köşkün bahçesinde müzikli toplantılar, partiler verildiği zaman sesin odalara ulaşması bu perdeler sayesinde mümkün olmuyormuş. Fotoğrafa bakıldığında duvarlarda değerli tablolar gözükmekte.

Burası köşkün içindeki içki salonu. Duvarlarda değişik aksesuarlar bulunmakta. Örneğin,duvarda görünenler köşk sahibinin yakın dostlarının burçlarını temsil ediyor.Bardaki seramiklerin hepsinin orjinal ...
Bu meryem ana ve oğlu isa tablosunda tuttuğu kase ve başında görülen sarı taç som altından yapılmış.Günümüzde değerine paha biçilememiş...Bu tablonun bir özelliğide odanın neresine geçerseniz geçin meryem ananın gözleri ve ayakları size bakıyor....Çok ilginç ama gerçek.bizzat şahit oldum..


Bunun dışında köşk ile ilgili hatırladıklarım ,köşkün her odasında duvara gömülü ve şu an hala çalışır durumda olan klima var.Salondan başka bir kapıyla çalışma odasına giriliyor ceylan derisi kaplı ağaç bir masa makariosun hediyesi olan harika bir koltuk,bu koltuğun özelliği oturduktan 1 saat sonra sırt kısmı 2 saat sonra oturulan yerin taş gibi olması(uyku ve rehavet basmasın diye)odadaki pencere köşkün ortasındaki büyük yüzme havuzuna bakıyor havuzun fıskiyesinden gelen ses odaya girmesin diye ses geçirmez olarak yaptırılmış.Evin hemen hemen her köşesinde günah çıkarma bölümü ve odanın her yerini görebilmesi için aynalar var.Köşkün ikinci katında ve merkezinde içi boş büyük bir konsol üzerindede bir heykel,deprem için düşünülmüş küçük bir sarsıntıda heykelin konsola düşüp ses çıkarması ve köşktekilerin bu gürültüde deprem odasına sığınmaları için düşünülmüş.Köşkten ayrı olarak sonradan ilave edilmiş çocuk odasına bitişik raylı deprem odası yapılmış.Pavlidisin yatak odasında başucunda kilometrelerce uzunlukta yapılmış ve 8 ayrı eve çıkan tünel var 74 harekatında pavlidis bu tünelden kaçmış arkasındanda tüneli dinamitle imha etmiş.Köşkün özel olarak yaptırılmış televizyonu dinlenme odasında.Üst kat salonunda kapaklarındaki manzarasının bukalemun derisinden yapılmış bir içki dolabı bulunuyor özelliği 4 mevsimde bu renklerin özel bir yağ sürülerek değişmesi.(kışın sarı yazın kırmızı gibi).Pavlidis 74 te italyaya kaçtıktan sonra 84 yılına kadar tekrar gelirim düşüncesiyle bu yağı her mevsim köşke gönderiyormuş.Salonda süper lüks koltuklar yemek masası hint halısı,güneş batışını seyretmek için kapalı büyük bir balkon ve oturma grubu ve gelen konukların erkeklerinin bayan heykelinde bayanlarında erkek heykelinden içmeleri için harika içki şişeleri.Köşkün banyoları şuan bile lüks denilir küvet klozet ayaklı lavabolar.Yemek salonundan havuzlu bahçeye çıkışta havuz kenarına yakın aslan kafasından bir heykel ağzındanda devamlı akan şarap altındaki küpe dökülüp tekrar ağıza geliyormuş gelen konukların içki sıkıntısı yaşamamaları için.havuza bakan bir balkon var Pavlidis buradan havuza elma atıyormuş elmayı gelen konuklardan kim tutarsa onunla birlikte oluyormuş kadın erkek farketmeden. Bahçenin uç kısmında akustik bir yer yaptırmış ay şeklinde taşlardan yarım metre boyunda bir yer tam ortadaki taşın üzerinde durup konuşunca sanki mikrofondan konuşurcasına ses aksediyor.Pablo insanları etkilemek amaçlı burada alıştırmalar yapıyormuş. "
İşte böyle ev anlatmakla bitmiyor...Gezip görmeniz lazım...52 sene öncesinde düşünülerek yaratılan bu ev insanı şaşırtıyor...Adam gerçekten uç yaşamış diyor insan...

köşkün bahçesinden bir görüntü...

İşte meşhur köşkün sahibi Pablo Pavilides... fotolar:E.r.e.n