kahve etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kahve etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Haziran 2018

ANLAR ♥♥♥♥

Şöyle kahvenizi  alıp, yudum yudum içerken tadını çıkarabileceğiniz anlarınız olsun...



28 Nisan 2014

mola ♥




"Kısa bir mola vermek istiyorum, izin verir misin hayat?
Gerçekler sancı yapıyor, az bir düş alıp döneceğim." demiş şair 

bende hayata kısa bir mola verdim ama 
istiyorum ki bu mola biraz daha uzun olsun.


Koşuşturmalar, yapılacaklar listesinin uzunluğu yordu beni.
Bir yandan yılların emeği bloga vakit ayıramıyorum istediğim gibi ilgilenemiyorum ve blog arkadaşlarımı özlüyorum neler yaptıklarını merak ediyorum.

Meşguliyetler bir süre daha devam edicek kısmetse
 bende buralarda daha çok vakit geçireceğim, 
ümit ediyorum.

Dostlukla♥


Diğer sosyal ağlardan beni takip için;

12 Ocak 2014

Siyah Çay, Ağız Sağlığına İyi Geliyor

Kahveyi daha çok sevsem de gün içinde şöyle iyi demlenmiş çaya asla hayır demiyorum.
Onun dışında, özellikle göz içinde siyah çayın iyi geldiğine inanıyorum.
Çok sık olmasa da gözlerimde mikrobik bir durum ya da kızarıklık hissettiğimde ılık çay ve steril sargı bezi ile temizliyorum.

Eskilerden gözü çayla temizleme amaçlı küçük göz kadehleri vardı rahmetli dedemden hatırlıyorum şimdilerde bulmak mümkün değil o nedenle sargı bezi ile yapıyorum ben bu işlemi.

Neyse konuyu daha da fazla genişletmeden, çayın ağız sağlığına da iyi geldiği araştırmalarca kanıtlanmış.
İlgimi çektiği için sizinle paylaşıyorum.



Diğer sosyal ağlardan beni takip etmek isterseniz;

31 Ağustos 2013

SERAMİK SANATÇISI MARY O'MALLEY, MUTFAK TAKIMLARINDA DENİZ YAŞAMINI NASIL ANLATTI ?


Amerikalı seramik sanatçısı Mary O'Malley  tasarımı porselen çaydanlıklar,kupa ve fincan takımları sanki uzun süredir denizin altında kalmış izlenimi veriyor insana.

Üzerindeki deniz kabukları, mercan, istiridye ve deniz yıldızları ile sonradan gün yüzüne çıkmış gibi...

Tabii bu emeğin karşılığı pek ucuz değil. Etsy üzerinden satışı yapılan seramiklerin fiyatına buradan bakabilirsiniz.


01 Eylül 2011

DAMLA SAKIZLI TÜRK KAHVESİ ...

Bu lezzetten mahrum kalmayın derim.Aldığım üçüncü paket,daha önce varmıydı? bilmiyorum ama ben yeni keşfettim.

İçerken ağzınıza gelen damla sakızının tadı hatta ufak parçalarını sevdim.Şimdilik Migros'larda bulabiliyorum.
Reklamları dinlediniz efenim.hehehe:))


07 Temmuz 2011

BİR FİNCAN KAHVE

Kahve ve krema beynimde öyle özdeşleşmiş ki, haaaa birde sevgili arkadaşım "Flame" var kahve deyince aklımda...
Benim kadar kahveyi seven bir onu tanıdım, belki onun içindir.:))



05 Temmuz 2011

KAHVE TİRYAKİSİNE ...

Ellerinde poşetler içeri girdi...

"demek kahve içmeyi çok seviyorsun, peki al o zaman" dedi... :))

30 Ocak 2011

KAHVE TERMOSU BİÇİMİNDE HOPARLÖR...


Sony firmasının kahve termosu görünümünde ürettiği SRS- V500IP hoparlör, "Circle Sound-Stage" sistemi sayesinde sesi tüm mekana 360 derece dağıtıyor.

Hoparlör iPod /iPhone şarj istasyonuyla birlikte satılıyor.Diğer medya çalıcıları için 3,5 mm'lik giriş mevcut.

Fiyatı 240 Dolar.

19 Kasım 2010

“ZAYIFLAMA KAHVESİ” DENİLEN ŞEY…

coffee
Kahvenin bağımlılık yaptığı aşikar.Her ne kadar kendimi engellemeye çalışsam da zaman zaman başarılı olamıyorum.Günde iki kez kahve içmesem kendime gelemiyorum,tiryakiyim…

Geçen aylarda bakarım diye kesip saklamışım gazete küpürünü.Melike Karakartal Habitus isimli köşesinde uyarmıştı.Zayıflama kahvesi diye birşey çıkmış dikkatimi çekti haliyle...

Yeni trend bu kahvelerle zayıflamak!! Yaşanan ölümlere kayıtsız kalamayan tüketici hap,şurup benzeri şeyleri kullanmaktan vazgeçince yeni bir pazarlama formülü bulunmuş.

Tabii yine kimse sizi zorlamıyor.Zayıflamak için çözüm arayan tüketici” bir de bu kahveyi deneyim” demekten kendini alamıyor.

Üstelik işe de yarıyormuş bu kahve kısa sürede kilo vermenize yardımcı oluyormuş.Ancak öldürücü içeriğe sahip diet haplarındaki aynı kimyasallar bu sefer kahve ile karıştırılarak kullanılmaya başlamış.

Kuvvetli iştah bastırıcılardaymış işin sırrı kahvede değil yani.

“Ne anladım bu işten ?” diyor insan.
Onu bunu bilmem zayıflarken biraz acı çekecek insan.Az ve kontrollü yemek artı spor…
İlaç milaç hikaye bana göre…

27 Aralık 2009

KAHVE ALTI

Çocukluğumda yazları mutlaka İstanbul’a gider teyzemlerde bir süre kalırdım…Tatilde olmama rağmen çok erken kalktığımı günü dolu dolu yaşadığımı hatırlıyorum.Teyzem ise yoğun çalışma hayatına rağmen hazırladığı kahvaltıya mutlaka çorba ile başlar, mide için bunun yararlı olduğunu söylerdi. Ben ise alışık olmadığım için istemez, ısrarlar karşısında mecburen içmek zorunda kalırdım.:((
Kahvaltıda çorba içmek Osmanlı’dan kalan bir gelenek ancak dedim ya baştan nasıl alışılırsa öyle gidiyor ben bir türlü sevemedim…
Buna karşın yine o zamanlardan kalan bir kültür olan sabah kahvesini severim.Zaten kahvaltıyı “kahvaltı” yapan bu “kahvedir”…
Güne başlar başlamaz hemen herkesin telaffuz ettiği bu kelime, o yıllarda yani Osmanlı’da içilen kahve öncesi mideye zarar vermemek için yenilen hafif yiyeceklere “kahve alti” denilerek ilk şeklini almış.Zaman içinde “e” harfinin düşmesiyle kelime “Kahvaltı”ya dönüşmüş…

Şimdi yorucu geçen bir haftaya ödül olarak güzel bir kahvaltı planlıyorum ve herkesin güzel bir haftasonu geçirmesini diliyorum…

26 Mayıs 2009

KAHVE...

Uzun süredir gülmeyen talih,aşırı gerginlik ve kilolar…Sonuç şiddetli başağrısı.Belki rahatlatır ümidiyle üç kupa kahve bitti ama bir değişiklik yok.İşin ilginç tarafı hala kahve içmek istiyorum yok yok hatta ve hatta kahve içinde boğulmak istiyorum...

16 Ocak 2009

UYKUSUZLUĞA KAÇ GÜN DAYANABİLİRİZ ?


Okulda final zamanı yaklaştığında bir şekilde derslerden yüzü gülmemiş ekip Eko, Faso, Gülo ve Sui artık kendilerine verilen son şansı değerlendirmek için eve kapandılar.(Zaten hepsi aynı evde kalıyorlardı.)


Kitaplar ,notlar daha önce çıkan sınav soruları vs. derken adamlar kitapları hatim edercesine çalışıyorlar, bir günde iki sınava girecek şekilde hazırlanıyorlardı.

Telefon açtım
 –sizde şu şu dersin hangi notları var? Kaç sayfa,fotokopi çektirebilirmiyim? Neyse tam notları alıcam Faso dedi ki;

—İnanır mısın resmen sabahladım sular seller gibi kitabı hatim ettim.
—yaaa ne güzel umarım bende bu dersten geçebilirim?

Ertesi gün gene sınav var.
Sınava girdik.
Faso geldi –Sanırım psikolojik ben bugünde gözümü kırpmadım hiç uyumadım yani..

—Ciddi misin? Sınava nasıl konsantre olucaksın? dedim.
aradan üç gün geçti başka sınav için bekliyoruz…

Kahve içiyoruz Faso’nun gözler uykusuzluktan kanlanmaya başlamış.
–Bende bir anormallik var ben bugünde uyumadım.
--Şaka yapıyorsun?

evdekilere sordum hepsi onayladılar. Faso o günde uyumamıştı.

Belli ki sınav stresi bir gerginlik yarattı ve Cuma günü sınav sonrası ev arkadaşlarının da yardımıyla Faso derin bir uykuya daldı.

İşte o zaman böyle bir konu geçmişti acaba uykusuzluğa bir insan ne kadar dayanabilir? Cevabı askıda kalan o gün unutulan soru tekrar karşıma çıktı.




Bugüne kadar uykusuzluktan ölen insan kayıtlara geçmemiş ancak bununla ilgili tabiki deneyler yapılmış yaklaşık on bir gün, 264 saat ile bir lise öğrencisi dünya rekorunu kırmış.

Başka deneylerde kullanılan deneklerin ise uzun süre uykusuzluk sonrasında iki günlük bir uyku ile tekrar eski yaşantılarına döndükleri görülmüş.


Bu da yetmemiş sıçanlar üzerinde deneyler yapılmış ,beyin dalgaları takip edilerek uyudukları saptanan sıçanlar tekrar tekrar uyandırılmış ancak on beş günün sonunda dayanamayıp ölmüşler tabi…


Birde zaman zaman duyduğum ancak adını şimdi öğrendiğim "Morvan Sendromu" denilen nadir hastalıktan aylarca uyumayan insanların kendilerini yorgun ya da 
uykulu hissetmeyip ara ara halüsinasyonlar gördükleri tesbit edilmiş.



İlginizi çektiyse daha detay… biyolojidefteri

03 Ocak 2009

FALA İNANMA, EĞER BAKTIRMAK İSTİYORSAN İŞİN TADINI KAÇIRMA...

Birkaç sene önce samimi bir arkadaşımdan uzun süre haber alamayınca telefonla aradım.
Keyfi yokmuş,evden dışarı çıkmıyormuş.Sebebini sorduğumda anlattı...

Uzak akrabalarından biri yıllardır fal bakarmış.Hatta sürekli müşterileri varmış.Bir arkadaş ortamında gel sana da bakayım demiş tabii atlamış bizimki.
Kadın baktığı falda siyah bir araba içinde bunu kaza yaparken görmüş.”Felç olacaksın.Bence siyah araçlara binme” gibi bir tavsiyede bulununca bunu almış bir korku.

O kadar etkilenmiş ki evden dışarı çıkmamacasına...
Dedim ki  –Bak kimse bir başkasının kaderine yön veremez , gelecekten haber veremez.Tamam altıncı hissi kuvvetli kişiler var ama sen böyle etkileneceksen , Allah’a olan inancın yoksa senin işin zor.

Bir süre sonra kendini toparladı neyse ama çokta kolay olmadı. 
Aslında hepimiz merak ediyoruz gelecekte ne olacak? İyi bir şeyler duymayı ümit ederek bu tür işlere alet oluyoruz.
Bilmiyorum kendimizi iyi hissetmek için belkide.
Üstelik kötü şeyler duyabileceğimizi bile bile yapıyoruz. 
Mesela bununla ilgili başka bir fal olayı daha geldi aklıma. Gerçekliği zaman zaman tartışılmış gerçi,Atatürk’ün arkadaş çevresinden duyulmuş.

Ata’nın genç bir subayken Trablusgarp’ta bulunduğu dönemde , yine kendisi gibi subay olan arkadaşı bir gün sokakta fal bakan bir adamla karşılaşır. 

Nişanlısından uzakta olan ve evlilik hazırlığı yapan arkadaşı ısrarla bu adama fal baktırmak ister.Falcı arkadaşının avucuna kil cinsi bir toz sürüp fırça ile temizledikten sonra başlar avuç çizgilerini yorumlamaya…
evlilik,eş,para vs.
Genç subay bir hayli şaşırır. Bu sefer Atatürk’e dönerek sende baktır der.
--Benim bu tür şeylere inancım yoktur.Olmaz dese de arkadaşının ısrarını kıramaz.Bu sefer falcı aynı işlemi Atatürk için yapar.Avuç içine bir müddet baktıktan sonra gözleri fal taşı gibi açılır.Olmadı diyerek elini yıkar tekrar kil cinsi tozu sürer…
Şaşkınlığı devam eder bir halde der ki –“Öyle şeyler gördüm ki tarifi imkansız.Siz çok özel bir insansınız.Gelecekte çok çok büyük bir topluluğun başı olup onları yöneteceksiniz.(padişah gibi diyeceğim ama eminim böyle söylenmesini istemezdi) ve halkınız sizi çok sevecek onlar için siz vazgeçilmez olacaksınız.Fakat süre vermem gerekirse 15 yıl başta olabileceksiniz.Hayat çizginizin devamını göremiyorum.” diyerek bir kehanette bulunmuş.

Atatürk söylenenlere tebessüm etmiş.Tabii bu olay öylece unutulup gitmiş.

Cumhuriyetin ilanından 15 yıl sonra 1938 yılında Atatürk hasta yatağında çevresinde doktorlar ve o silah arkadaşı. (ismini hatırlayamadım bir türlü) durumu ağırlaşıp koşuşturmalar başlayınca dönerek demiş ki arkadaşına

- falcı hesabı tutturdu söyle de benimle fazla uğraşmasınlar diye espiri yapmış…

İşte size iki farklı fal olayı şimdi bu tür mistik olayların gerçekliği tartışılsa da kadere fal ile yön vermek bundan etkilenmek kişinin kendine verdiği zarardan başka bir şey değil bence .Unutulmamalı ki duygusal hareket eden insanlar ,reel hareket eden insanlara göre her zaman daha çok üzülmüşler ve başarısız olmuşlar.Fal olayına inanmayıp ya baştan hiç girmeyelim ya da işi tadında bırakalım boşu boşuna üzülmeyelim..


not.gene uzun bir yazı oldu umarım baymadım…

17 Haziran 2008

ATATÜRK 'ÜN BİLİNMEYENLERİ


"ATA" LAFINI SEVMEZDİ"Atatürk" lafını ilk kez donemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine "Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.


EN SEVDİĞİ YEMEK Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.


EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.


BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU"YDU Binlerce kitabi vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü "Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rast gele bir yerinden acar, birkaç sayfa okurdu.


KABUL SALONUNDAKİ AT YAVRUSU Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği, Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Cankaya Kosku kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.


TAM BİR SALON ADAMI En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.Klasik Bati müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.


GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.


DOLABINDA LACİVERTE YER YOKTU Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.


ÖLÇÜLERİ Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.


RUMELİ ŞİVESİ Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.


HAZİN BİR HİKAYE Hayatında bir donem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanim`in mezarının nerede olduğu bilinmiyor.


CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU.Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.


KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.


DÜZEN TAKINTISI VARDI Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.


HOŞGÖRÜLÜ LİDER Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış, "Alin bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.


SİGARA PAZARLIĞI Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti: "Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".


"BU NASIL HALKÇILIK?"Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına sasırmış nedenini sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.


"LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!"İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: "Adam olmak demektir hocam, adam olmak!


"KURBANLARI BAĞIŞLARDI Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.


YABANCI DİLE MERAKI Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.


FASULYESİNE POKER Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.


KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.


KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına sasırmış anılarında bunu esprili bir dille anlatmıştı: "T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".


BİR RİCASI BAŞ TACIDIR Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış, "Hafız Hanim benim hatırım için başındaki örtüyü acar mısın?" diye sormuştu. Kadın bas örtüsünü açarak, Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.


BİLARDO VE YÜZME Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo oynardı.


EN BAŞARILI DERSİ Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.


YAĞCILARA GECIT YOK Yağcılara çok kızardı Bir aksam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.


SON YILBAŞI GECESI1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile bas basa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.


KÖSKTEKİ GÜVERCİNLİK Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakicinin ilgilendiği güvercinliği vardı.