30 Ağustos 2010

YAĞMUR SEVİYESİNİ ÖLÇEN ÇİZME...


Mevsimlerin dengesi iyice bozuldu,yaz ayında bile sel haberlerini izliyebiliyoruz artık...
Tabii tüm olumsuzluklara rağmen zeki beyinler işlemeye devam ediyor.
Regina Regis isimli firma yağmurlu havalarda su seviyesini ölçmek için bu çizmeleri üretmiş...
Şu an satışı sadece İtalya'da görünüyor.Fiyatı 69 €..
Bu arada adamlar sitelerine eğlenceli bir de müzik koymuşlar.Kaç dakika oldu bilmiyorum bir türlü çıkamadım. :))

İZMİR MARŞI...

Erkan Yolaç'ın sunduğu "evet"- "hayır" yarışmasıyla hafızalarımıza kazındı İzmir Marşı...

Günün anlam ve önemine yakışacağını düşündüm.Ben 30 Ağustos' ta hep İzmir'de olurdum...
Bu sene kısmet değilmiş, bunun için üzgünüm.:((



27 Ağustos 2010

6 TELLİ CENNET KUŞUNUN MARİFETİ…

Photobucket


Çokta kolay olmuyor aslında, bir de en ufak fikriniz yoksa internetten uygun kelimelerle arama yapmak biraz zamanınızı alıyor…
Karşımda balet edasıyla dans eden bir kuş,renkler şahane…
Bilim adamlarının Endonezya’da yeni keşfettiği kayıp cennete ait bir kuş…

42 farklı türü olduğu söyleniyor.Yeni Gine’nin Foja dağlarında yaşayan bu erkek kuşun kafasında her biri 10 santim uzunluğunda 6 güzel tüy bulunuyor.İsmini de buradan alıyor…

Görüntüdeki erkeğin dişi için yaptığı dans tamamen kur amaçlı.Sergilenen renkli tüylerse etkilemeye çalışmanın bir parçası…

KAVUN ÇEKİRDEĞİNİ ÇOK SEVERİM AMA…

Bizim evde kavun çekirdekleri atılmaz…

Babam güzelce temizler,hafifçe tuzlar kurumaya bırakır.Bir kaç gün içinde kuruyan çekirdekleri hafif nemli teflon tavada kavurur…

Kardeşimde bende bayılırız o tada…

Hatta çocukluğumuzda karpuz çekirdeklerini de atmazdı.O zamanlar iri iri olurdu karpuzun çekirdekleri şimdiki gibi değil…

Geçenlerde bende özenle temizledim,kurumaya bıraktım mevsim kavunu kelek falanda çıkmadı gayet iyiydi…

Gelgelelim kavurduktan sonra içi boş çıktı çekirdeklerin…

Düşünün ki daha çekirdeği bile gelişmeden kavun kocaman olmuş.Söylememe gerek yok genetiğine neler yapılmış…

Bilerek ya da bilmeyerek tüketilen bu yiyeceklerle işimiz zor…

Photobucket

TAKİP EDİLMEYE DEĞER…

Photobucket
Blog dünyası böyledir işte…

İçeriğiniz özgün ise hemen fark edilirsiniz tıpkı Adele Enersen’ın yaptıkları gibi...

Haziran ayında açmış bloğunu daha çok yeni buna rağmen ilgi müthiş...

Finlandiyalı Adele Enersen iki aylık kızı Mila’nın uykudaki hallerini farklı bir tarz ile fotoğraflıyor...

Ben bayıldım bu bloğa ve takibe aldım...
Photobucket

23 Ağustos 2010

DORIS SALCEDO ‘NUN SANDALYELERİ…

Doris Salcedo Kolombiya’lı bir heykeltıraş…
Yalnız bizim düşündüğümüz heykeltıraşlar gibi değil kendisi,tasarımları oldukça sıra dışı…


Eserlerinde eski mobilya ve tablolar kullanıyor…
Masa,dolap,sandalye, kumaş vb. malzemelerle bu eşyaların önceki sahiplerini anlatıyor ve özellikle ırkçılık karşıtı anıt çalışmalarıyla biliniyor…


Photobucket

Sandalyeler isimli çalışmasını,2003 yılında 8.’si düzenlenen ve bir çağdaş sanat festivali olan Uluslararası İstanbul Bienali’nde sergilemek üzere hazırlamış…

Karaköy Yemeniciler caddesi üzerinde boş iki bina arasına 1600 adet sandalye doldurulmuş.Bu çalışma festivalin en beğenilen eseri olmuş…


NE DEMİŞ ?

" Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? "
Victor Hugo

Photobucket

21 Ağustos 2010

GURME…

Photobucket

“Yok hocam, resim kabiliyetim sıfır ancak Cin Ali falan çizebilirim.” dedim.

“Denemeden bilemezsin.”diye cevap verdi Nermin Hocam.
“Gel bak seni Can ile tanıştırayım” dediğinde ise şaşırıp kaldım.Karşımda 7 yaşında bir çocuk elinde fırça, yağlıboya resim yapıyordu…

“Harika olmuş Can, peki büyüyünce ne olucaksın? “ diye sordum duruşundan belli büyümüşte küçülmüş...

“Gurmen olacağım”…
“ ???? O nedir ? “
“Hani yemeklerin tadına bakıyorlar yaaa…”
“O gurme olmasın? pek yemeklede aran yok bakıyorum çok zayıfsın.” dediğimde
“ İyi o zaman bende cumhurbaşkanı olurum.” diye karşılık verdi zamane çocuğu… :))


foto.flickr

“SUYU ÇOK KULLANDIN GÜZELİM…”

Bu konudaki hassasiyetimi bilen arkadaşım yardım istemek için telefon açtı dün.
“Sular kesilince ben mi aklına geliyorum? İlginç…” diye güldüm önce.

Elde olan bişey değil ciddi ciddi fobi, suyun yokluğu müthiş bir baskı yaratıyor bende.

O nedenle, su varken tasarruf edilmeli diye düşünür öyle hareket ederim.
Photobucket

Bahsetmek istediğim bu teknolojik ürün henüz Türkiye’ye gelmedi sanıyorum.Çünkü aramalarda bişey çıkmadı.

Çakıl taşı biçimindeki alet, duş teknesine bırakılıyor ve fazla su israfını ölçerek size sinyal veriyor.LED lambası normal su kullanımında yeşil, normali aşan su sarfiyatında sarı, çok fazla kullanıldığında kırmızı ışıkla haber veriyor.

Satış fiyatı ise 10 €.

Photobucket





GÜNÜN SÖZÜ...

" İnsan gülmediği günü , yaşadım diye hayat defterine kaydetmemelidir. " Sokrates

Photobucket

19 Ağustos 2010

DÜNYA ŞAMPİYONUMUZUN TRAJİK ÖLÜMÜ…

Öldüğü gün cebinde şöyle bir not bulmuşlar…

“Bezirgan yanında mis kokar,
Demirci yanında is kokar,
İnsan kiminle arkadaşlık ederse,
Onun huyundan kapar…”

Şair ruhlu adammış Kara Ahmet...
Duygusal ve kibar biri olarak anılırmış arkadaşları tarafından…

Küçük yaşta yetim kalmış,evlenme çağına geldiğinde zengin bir ailenin kızı olan Fato’ya gönül vermiş.Annesini gönderip istetmiş.”Biz çulsuz adama kız vermeyiz.” deyince kızın ailesi kahrından her şeyini satıp İstanbul’a göç etmiş.


Çocuk yaşta başlayan güreş merakıyla Ethem Beyin güreş akademisine yazılmış.O dönemde Ethem Bey konusunda uzman, yüzden fazla öğrenciyi çalıştırmaktaymış…

Kara Ahmet yine dönemin usta isimleri Torlaklı Hafız Pehlivan,Hergeleci İbrahim, Galatasaray Sultanisi idman hocası Faik Beyden dersler almaya devam etmiş…

Belçika’da ,Avusturalya’da ve Rusya’da müsabakalara katılıp dereceler almaya başlamış,bu arada derdini anlatacak kadar Fransızca öğrenmiş…
Ardından ,1899 yılında düzenlenen Dünya Baş Pehlivanlığı Şampiyonasına katılmak için düşmüş Paris yollarına…

Tüm rakiplerini bir bir tuşlayarak finale kadar yükselmiş.Dünya Şampiyonu Fransız Paul Pons rakibini küçümseyip “Ben Kara Ahmet’i samanlık çuvalı yerden yere vururum.” diye gazetelere demeç vermiş.İlk maç zorlu başlamış Kara Ahmet’le Paul Pons iki saat güreş tutmuş sonuç berabere …

Ertesi güne sarkan maç bu sefer üç saat sürmüş gene berabere kalınmış.Üçüncü günde durum değişmemiş…

Jüri dördüncü ve son kez güreşe karar vermiş.Altı saat süren müsabaka gene berabere bitince sonuç jüriye kalmış.”Kara Ahmet’e meydan okuyan sendin yenmen gerekirdi,üstelik sen daha gençtin,rakibin önceki maçlardan yorgundu.” diyerek Kara Ahmet’i Dünya Şampiyonu ilan etmiş…


Salon alkışlardan inlemiş,Fransızlar bile bu başarı karşısında çığlıklar atıp tebrik için sıraya girmiş.Altın kemeri alan şampiyon seyircileri uzun uzun selamlamış.Gazeteler günlerce bu haberden bahsetmiş…

1900 ‘lü yıllara gelindiğinde Kara Ahmet göğsündeki ağrılar nedeniyle güreşi bırakmış.

24.05.1902 günü İstanbul Aksaray’daki bir gezinti esnasında fenalaşarak yere yığılmış.Hükümet doktorları Şevket ve İsmail beylerin muayenesi ile “Kalp yetmezliğiden ölüm” raporu verilmiş.

Ertesi sabah Eyüp Sultan Kabristanına gömülmüş.Aynı günün akşamı mezarlıktan gelen sesler ve çalışanlarının anlattıkları karşısında şüpheye düşen yetkililer, mezarın açılması talimatını vermiş.Ortaya çıkan görüntü şok etkisi yaratmış.Naaşı tekrar muayeneye gönderilen Kara Ahmet’in aslında ölmediği geçirdiği zatürre krizi nedeniyle bayıldığı anlaşılmış…


Yararlanılan kynk. Heeri / Sezai Işkın‘la Er Meydanı

foto.

~~~~~~~~
* Bu hikaye yazılmak için uzun süre bekledi önce onu belirteyim.Haksızlık yaptım, çok uzun olduğu için onu bir nevi cezalandırdım.Toparlamakta biraz zorlandım ancak nihayetinde daha okunur hale getirdiğime inanıyorum…

Oldum olası sevmedim, çok uzun metinleri okurken hala sıkılıyorum.Belki de tarih bilgisindeki eksikliğim bundan kaynaklanmakta.
Sırf bu nedenlerden okumadığımız daha ne olaylar var kimbilir ???

TEŞEKKÜRLER…

Photobucket

Bloglamaya ilk başladığım zaman blog teması simsiyahtı.Öyle bir seçim yapmıştım çünkü beni anlatıyordu…

Sonra yazmakta hoşuma gitti.Her post sıkıntılı düşüncelerden biraz daha uzaklaştırdı beni…

Zaman içinde alt fonda yumuşadı siyahtan griye doğru bir geçiş yaptı.Bu bile bir değişimdi…

Yazarken daha mutlu olduğumu biliyorum…
Değer gösterip takip eden ve yokluğumda destek veren herkese buradan teşekkür ediyorum…


foto.knuttz.

14 Ağustos 2010

...

"Ömür dediğin üç gündür,
dün geldi geçti yarın meçhuldür…
O halde ömür dediğin bir gündür,o da bugündür….(Can Yücel) "

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İçimde ,günlerdir devam eden sıkıntının sonuna gelindi...
Teyzemi üç gün önce defnettik...
Ruh halim yazmaya elverişli değil.O nedenle bir süre sizlerle olamayacağım arkadaşlar.

10 Ağustos 2010

ÖDÜLLÜ TELESKOP YAPMA YARIŞMASI…

Türk Astronomi Derneği & Nano Manyetik Bilimsel Cihazlar San. Tic.Ltd.Şirketi 1000 TL. ödüllü Teleskop Yapma Yarışması düzenliyormuş…

Yarışmanın amacı, Astronomiye ve Fiziğe ilgi duyan herkesi bir şeyler yapmaya davet etmek…

Yarışmacılar yaptıkları teleskopları en son 1 Aralık 2010 tarihine kadar “Türk Astronomi Derneği (Arzu Kıran eliyle) Sabancı Üniversitesi Orhanlı,Tuzla 34956 İstanbul “ adresine gönderecekler ,yapım aşamasını anlatan en çok 2 sayfalık bir metinle birlikte…


Yarışma kuralları ise;
Teleskop merceklerle yapılacak
Oluşan görüntü ters olmayacak.
Büyütme en az x10 olacak.

Detay için

~~~~~~

* Evliliğimizin ilk yıllarında kendimize göre bir hobi odası yapmıştık.Ders çalışıp, tavla oynadığımız, balıklarımıza bakıp,resim yaptığımız….
Bu arada bir teleskop bile aldık. Öyle profesyonel falan değil…
Sonra ilgi alanlarımız değişti,bizim meşhur teleskopumuz sökülerek dolaplardan birine kaldırıldı, oda ise bir süre sonra çocuk odası şeklinde dizayn edildi… :))


foto.

KULAKLARA KÜPE ...

Photobucket

Sen verdikçe, dost görünen çok olur.
İste de gör hepsi birden yok olur.
Sen kendi kendine yetmeyi öğren,
Tüm dünyanın malına gönlün tok olur...
(Hz. Mevlana)

07 Ağustos 2010

PİRAMİTLERİN KUMUNDAN, PRENSES DIANA’NIN SAÇINDAN REÇELLER…

Eskiden gazetelerde “garip ama gerçek “ isimli köşeler olurdu.Zaman içinde magazin haberlerine yenik düştü, bu bölümler kaldırıldı …

Okurdum.Hatta zaman zaman “yok artık bu kadarda olmaz” dediğim haberleri bile severek takip ederdim…
İşte o haberleri anımsattı bana… :))

Geçenlerde İnsan Kaynakları ekinde yer almış bir haberdi bu…

Photobucket

Habere konu olan “Bombas and Parr “ isimli firmanın ürünlerini incelendiğinizde, şekerleme üzerine üretim yaptığını görüyorsunuz. Şu bizim jöle dediğimiz malzemelerden üretilmiş şekerlemeler…

İngiliz basınının da yakından takip ettiği ve asıl ilgi çeken konu ise, bu firmanın kurucularından Sam Bompas’ın yapmış olduğu gizli karışımlar…

İlk defa Barbican Sanat Galerisinde sergilenen tuhaf ürünler içinde Mısır piramitlerinin kumundan ,Prenses Diana’nın saçından ve ünlü deniz savaşlarından kalan kadırgaların ağaçlarından yapılmış reçellerin olduğu anlatılmakta …

Bu ürünlerin içeriği veya nereden temin edildiği konusunda Sam Bompas bir açıklama yapmamış.Suyla karıştırılarak tüketilen reçeller kavanozu 12TL’den satışa sunulmuş…


foto. foto. haber. haber.2 haber.3

kynk.Hürriyet İK.

BÜYÜMEK HEM DE 35 SANİYEDE...

Zaman öyle hızlı akıp geçiyor ki,geriye baktığınızda şaşırıyorsunuz özellikle 30'lu yaşladan sonra... :)))

Dostoyevsky' inin bir sözü var."Hayata yeniden başlasaydım saniyelerin nabzını tutardım." der.Tam da bu sözü anlatırcasına yaratılmış bir görüntü...





KISA SÜRELİ HUZUR ARAYIŞI…

Bu sene tatil hayal oldu…
Gerçi hava sıcaklıkları böyle giderse yaz süresi uzar, bu arada bir yerlere gidermiyim onu bilmiyorum…


Yine de Ankara’nın kavurucu sıcağında geçici huzur arayışlarında olacağım kesin. :((

Photobucket

Bugün buradaydım…
Birkaç saatliğine bütün düşüncelerden uzaklaşmış bir vaziyette...

05 Ağustos 2010

DAVETSİZ MİSAFİR… :))

Melissa Brandts Kanada’daki Minnewanka gölü, Banff Ulusal Parkı'nda eşiyle geçirdikleri tatillerini ölümsüzleştirmek için fotoğraf makinasını ayarlamış ve bir kaya üstüne yerleştirmiş...

Makina otomatik çekmeye hazırlanırken meraklı bir sincap çıka gelmiş, öyle ki plansız bu anlık görüntüye dahil olmuş... :))


Photobucket

* Fotoğraf National Geographic’in internet sitesinde de yayınlanmış ve büyük ilgi görmüş.


03 Ağustos 2010

ÇILGIN FISKİYE...

Photobucket

Oldum olası böyle şeyler hep ilgimi çekmiştir.Arkadaşım bahsetti Carrefour’larda satışı başlamış bu çılgın çiçeğin. Fiyatı 22 lira civarıymış. Sulaması suyun basıncına göre değişiyor,suyu ne kadar çok açarsanız fıskiye o kadar çılgınlaşıyor...

Tesadüf o gün piknik yaptığımız yerde satın almış bundan.
Bir fıskiyenin sizi bu kadar gülümseteceğini düşünürmüsünüz ??
Güldürüyor işte..:))



Trololololololololololo ...

Photobucket


Eduard Anatolyevich Khil, 1934 doğumlu Rus devlet sanatçısı….

St.Petersburg Devlet Üniversitesi’nden 1960 yılında mezun olmuş,aynı üniversitede şan dersi hocalığı yapmış…

Müzikal kariyerinde pek çok şarkıya imza atsa da asıl çıkışını 1976 yılında "I Am Glad I'm Finally Going Home" şarkısının sözsüz versiyonu ile yapmış…

O günden sonra Eduard Khil “bay trololo” olarak anılmaya başlamış…

Şarkı günümüz şartlarıyla dinlendiğinde insana garip geliyor ancak asıl garip olan bu şarkıya olan ilginin hiç bitmemesi…

Şarkı adına açılmış pek çok site mevcut internette ,bunun yanı sıra Facebook üzerinden açılan hayran grubuna da ilgi büyük…

02 Ağustos 2010

ANKARA’DA DENİZ DÜNYASI…

Reklamını falan görmedim açıkçası,birkaç ay önce Meleğin Dünyası sayesinde haberim oldu…

Keçiören’i hiç bilmememe rağmen tarif ettiği şekilde bulduk.Atatürk caddesi üzerinde,belediye binasına yakın bir bölgede…
Mekan fazla büyük değil ,gezmeniz öyle saatlerinizi falan almıyor ancak hoşca vakit geçirdiğimizi söyleyebilirim.Giriş ücreti oldukça cüzi.


Tam bilet 3 TL ,öğrenci 1 TL...

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket


Photobucket

SERAMONİ...

İlk fotoğrafın ne olduğunu anlama çabası ve sonraki görsel aramaların sonucu...

İyi tasarlanmış bir gösteri, tuhafta olsa kostümler benden tam puan aldı. :))


Photobucket


Photobucket


Photobucket

2008 Çin Olimpiyat Oyunları açılış gösterisinden...

foto. foto. foto.

01 Ağustos 2010

DON’T BE EVİL…


Paul Buchheit ve Amit Patel tarafından bir toplantıda önerilmiş “Don’t be evil”( Kötü Olmayın !!) cümlesi ve Google’un kurumsal şirket sloganı olmuş.

Hani bizdeki haliyle “Nazar etme ne olur,çalış seninde olur” misali düşünülmüş… :))


foto.

YARIM KALMIŞ BİR BLOG…

Disney’in güzel paylaşımları o kadar büyük ilgi görmüş ki, üstelik daha birinci yılını doldurmadan…

Sonradan ne oldu bilmiyorum.Disney yazmaktan vazgeçmiş, bloğunu bırakıp gitmiş…


*Aslında yazmayı bırakan arkadaşların o son yazılarını okumak hüzünlendiriyor beni…

Verilen emeklerin bir anda sonlanması ve ayrılık vaktinin ilanı hele birde uzun zaman olduysa…

Hiç olmazsa tamamen kaldırmayın,silmeyin bloglarınızı bırakın öylece kalsın.Bunun kime ne zararı var ki?