31 Aralık 2014

Mutlu Yıllar Dileğiyle...

Geride bırakmaya hazırlandığımız yıla ben, hafızamda güzel anılarla "güle güle" diyeceğim.
Sorunlar, ufak tefek arızalar olmadı değil hayatımda ancak 2014'ü sevdiğimi söyleyebilirim.

Şükrettiğim zamanların sayısı epeyce fazla aslında.
Gelecek yıl içinde her zaman olduğu gibi dileklerim aynı olucak.

Kendim, ailem,sevdiklerim ve herkes için sağlıklı bir yıl diliyorum, öncelik hep sağlık olsun...

ve diliyorum ki 2015 yılı sizin içinde hayallerinizin gerçekleştiği, sürprizlerle dolu, huzurla,mutlulukla geçen bir yıl olsun.


Diğer sosyal ağlardan beni takip etmek isterseniz;

19 Aralık 2014

Su Sebil Temizliğini Nasıl Yaptık ?


Su sebilimizde bir süre önce oluşan koku, içme suyumuzu kullanılamaz hale getirdi.
İşin ilginci iş yerinde kullandığımız sebilde de durum aynıydı.

Sürekli su aldığım bayii elemanına bununla ilgili ne yapabileceğimi sordum.Su sebili temizleme kimyasalları olduğunu o zaman öğrendim ve sipariş ettim.
Aslında bu işlemi servis belli bir ücret karşılığında ( 30 TL) yapıyormuş.Çok zor olmadığına karar verip, servis çağırmaktan vazgeçtim.

İlk denemeyi  iş yerimizde bulunan su sebiliyle yaptık

Temizleme işlemi için iki kişinin olması daha mantıklı.Şayet yardım alabileceğiniz kimse yoksa su tahliyesi için bir leğen ya da kova işinizi halledecektir.

Sağolsun arkadaşım Nurcan Hanımın desteğiyle kısa sürede sebili temizledik..Elektrik bağlantısını kestiğimiz sebilin üst mekanizmanın yani damacanın yerleştiği bölümü çıkartıp temizlemekle işe başladık.

Daha sonra rahatça temizlemek adına sebili balkona taşıdık.
Temiz bir hortum yardımıyla iç kazanı bir müddet yıkadık.
Arka tarafta bulunan su tahliye yerinden ( aşağıdaki resim ) suyu da bu arada tahliye ettik..
Muslukları  yerinden sökerek onları da temizledik.
Su tahliye kapağını tekrar sıkıca kapatarak kimyasal bekletme işlemi için hazırladık.


Paket içinde bulunan kimyasal için su 1.5 lt civarı su kaynattık.
Su sıcak olucak ancak kaynar olmayacak.
Sebilin içine boşaltılan 20ml kimyasalın üzerine sıcak suyu dökerek beklemeye aldık.

Bu işlem için 1-2 saat beklemek daha yararlı oluyormuş.
Süre geçtikten sonra bir kap yardımıyla dışarı alınan kimyasallı suyu birkaç kez daha doldur boşalt yaptıktan sonra sebili duru suyla yıkama işlemine geçtik.

Bu işlemi balkonda rahatça yapmamızın en önemli nedeni buydu.Kimyasaldan iyice arındırmak için su tahliye deliğini tekrar açıp emin oluncaya dek uzun süre duru suyla içini yıkadık.Musluklardan sürekli su çıkışı sağladık.



Sonuç olarak kokusuz, pırıl pırıl su sebilini tekrar kullanmaya başladık.

Bu işlemin normalde 3 ayda bir tekrar edilmesi gerekiyormuş onu da yeni öğrenmiş bulunuyor, siz arkadaşlarımla da bu sayfa aracılığı ile paylaşıyorum.

Dostlukla kalın. 

*************
Diğer sosyal ağlardan takip için;

09 Aralık 2014

07 Aralık 2014

Web Ortamında Bir Anit Sayaç

Geçen hafta "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü " kapsamında çeşitli etkinliklere katılmıştım.
Zaman yetersizliğinden sizlerle paylaşamadım.

O gün öğrendim ki; şiddetten ölen kadınlar için bir anıt sayaç hazırlanmış. :( 

Türkiye'de kocaları tarafından  öldürülen kadınların isimleri yıllara göre kaydedilmiş.Site sürekli güncelleniyor maalesef...   Sayfada yer alan isimleri tıkladığınızda öldürülüş nedenleri ile ilgili yeni bir sayfa açılıyor.

İşte utancın adresi.



06 Aralık 2014

Ne Demiş ?

"Ben klavye kullanamıyorum; dolayısıyla senaryolarımı da sadece sağ elimin işaret parmağını kullanarak 1987 model Smith Corona marka bir daktiloyla yazarım.Senaryomu, düzeltmesi ve yeniden yazması için, bir editöre ya da yazara vermem.Bu işin ruhunu öldürür.Yazdığım senaryo tamamen benim elimden çıkmalı."
Quentin Tarantino

28 Kasım 2014

İnternet bankacılığını kullan bir fidan da sen dik


Ormanlarımız hergeçen gün daha da azalıyor. Biz insanlar kendimize daha fazla yaşam alanı yaratmak için maalesef hayat kaynaklarımızı tüketiyoruz. Özellikle büyük şehirlerde bu gidişle nefes almak gerçekten çok zor olacak. Ancak gelecek nesillerimizi de düşünmemiz gerekli. Çocuklarımızın yaşanabilir bir dünyada yaşayabilmesi için çok geç olmadan bazı adımlar atılması gerekli.

Günümüzde çevre ve doğa konularında çok duyarlı insanlar var. Hergeçen gün de bilinçlenme artıyor. Ancak sadece bilinçli olmak maalesef yeterli olmuyor. Bu konuda çalışmalar yapmak gerekli. Bu ağaç dikmek de olabilir, ağaçları yok olmasını azaltmak için kağıt kullanımını azaltmak, toplu taşıma kullanarak çevreye daha az egzos yaymak da olabilir.

TEB de sosyal sorumluluk sahibi bir marka olarak gelecek nesillere yeşil bir çevre bırakmak adına bir süredir bir kampanya yürütmekte. TEB Ağacım Kampanyası...

TEB İnternet şubesini kullanarak, yani teb şubelerine gitmeyerek önlediğiniz karbon salınımını TEB Ağacım'ı kullanarak gözlemleyebilirsiniz. Bir ağacın karşılayacağı miktara ulaştığınızda ise Tema Vakfı ile adınıza TEB İnternet Şubesi tarafından bir fidan bağışlanmasını sağlayabilirsiniz.

Kampanyadainternet şubesinin anasayfasındaki ağaç görselini tamamlayan ilk 5000 kişi adına TEB İnternet Bankacılığı tarafından fidan bağışı yapılacak ve dijital sertifikaları mail adreslerine gönderilecek. Bağışlanan fidanlar İzmir Bayındır Bozdağ’da bulunan yeşillendirme alanına dikilecektir.

23 Kasım 2014

BU ARTIK BİR “ŞEREF MESELESİ”!

Her yıl yüzlerce dizi reyting pastasından kendine kalın bir pay almaya çalışırken, bunların büyük bir çoğunluğu reyting kurbanı olarak ekrana veda ediyor. Hatta öyle ki bugün için daha yayına girdiğinden haberimizin bile olmadığı bir dizinin yayından kaldırıldığı haberini görüp “Böyle bir dizi mi vardı?” diyoruz.

Büyük umutlarla başladığı dizisi yayından kalkan kanal, yapımcı, ekip kuşkusuz büyük bir hüsrana uğruyor. İşin cilvesidir ki bu durumdan mutlu olan bir taraf var: Yayındaki dizinin reytinge kurban gitmesini ve böylece onun yerini almayı bekleyen diziler. Bu sebeple artık iddialı yapımlar yeni sezonda ya da ara sezonda değil, ihtiyaç hâlinde her an taze kan olarak yayına girebiliyorlar. Bu yılın taze kanlarından biri de “Şeref Meselesi”.


Bir süredir Kanal D ekranında tanıtımları sıkça dönen “Şeref Meselesi”, nihayet bu Pazar akşamı saat 20.00’de izleyiciyle buluşacak. Hürriyet Bumerang’ın davetlisi olarak salı akşamı dizinin Kanyon’da gerçekleştirilen galasına ben de katıldım ve oyuncularıyla birlikte ilk bölümü izleme fırsatı buldum. Gala âdeta bir film gösterimi havasındaydı ve medyanın geceye büyük ilgisi vardı. Gösterimden önce, yaklaşık bir saat boyunca basına poz veren oyuncuları gördükçe yaptıkları işin aslında ne kadar zor olduğunu bir kez daha düşündüm. Bu fasıl da tamamlandıktan sonra koltuklarımızda yerimizi aldık. Işıklar karardı, film başladı…

“Şeref Meselesi”ni yaklaşık iki saat boyunca hiçbir şey düşünmeden, pürdikkat kesilerek izledim… Zaman zaman güldüm, zaman zaman öfkelendim, zaman zaman gözlerim doldu, zaman zaman olacaklar konusunda tahminlerim oldu. Televizyon izleyicilerinden önce, davetlilerle aynı salonda diziyi seyretmem izleyicilerin reaksiyonunu görmemde ve dizinin göreceği ilgiyi tahmin etmemde bana fikir vermiş oldu.

“Şeref Meselesi” bir defa alabildiğine gerçek, hayatın içinden. Balıkesir’de yaşayan Kılıç Ailesi’nin İstanbul’a taşınmasıyla başlayan bu hikâye eminim ki izleyenleri peşi sıra sürükleyecek. Yayımlanmadan önce ipucu vermem doğru olmaz ancak birinci bölüm bittikten sonra izleyiciyi bir süre kendine gelemeyecek.



Dizinin modern, genç yüzlerden oluşan kadrosu ilk anda göze çarpıyor.  “Şeref Meselesi”, bana kalırsa bu yılın en başarılı oyuncu kadrosuna sahip dizisi. İlk dizi yönetmenliği tecrübesini “Güneşi Beklerden”de edinen Altan Dönmez, ikinci dizisinde de Kerem Bursin ile yoluna devam ediyor. Öyle ki kısa sürede kendine büyük bir hayran kitlesi edinen Bursin’in “Yiğit” karakteriyle yine beğeni kazanacağını düşünüyorum. Ancak bana kalırsa uzun vadede bu dizinin yıldızı Şükrü Özyıldız olacak. Daha önce birkaç dizide izleyicinin karşısına çıkan Özyıldız’ın sahip olduğu jön ışığının doğru bir projeyle daha da parlayacağını düşünüyordum ki nihayet genç oyuncu hak ettiği türden bir yapımda yer alıyor. Bir bütün olarak sanki Yiğit’in yanında biraz sönükmüş gibi ifade edilse de Özyıldız’ın hayat verdiği “Emir” karakterinin sınırlarını aşacağı su götürmez bir gerçek. Genç oyuncunun gösterimin ardından gece boyunca seyircilerin yanında kalarak fotoğraf çektirdiğinin ve alçakgönüllü tavırlar sergilediğinin altını da çizmek isterim.  Bu arada, doğrusu Yiğit-Emir kardeşler benim aklıma doğrudan Kuzey-Güney kardeşleri getirdi ama bu bir tesadüften ibaret olsa gerek. Sonuçta dizi İtalyan uyarlaması.

Son dönemin genç ve başarılı isimlerinden Yasemin Allen’ın “Sibel” karakteriyle yükselişini devam ettireceği şüphesiz. Geçtiğimiz aylarda sinema filmi için verdiği bir tv röportajında Şükran Ovalı’yı izlemiş ve “Yakında alır yürür” demiştim. “Derya” karakteriyle Ovalı’yı dizide görmek beni oldukça mutlu etti. Bir diğer karakter olan Kübra’ya ise Burcu Biricik hayat veriyor. Biricik, zarafetiyle galanın en dikkat çeken isimlerinden biriydi. Kübra, silik karakteri nedeniyle beni şimdilik pek çekmedi fakat ilerleyen bölümlerde belki de kabuk değiştirir. Belli mi olur?

Oyunculardan bu kadar bahsetmişken Tilbe Saran’dan bahsetmemek olmaz. Emir ve Yiğit’in annesi Tilbe’yi canlandıran Saran, oyunculuğuyla daha ilk bölümde akıllarda yer etmeyi başardı. Bir ara, duyduğumuz sesin kendisine ait olduğundan tereddüt edip duyduğum sesle Tilbe’nin ağız hareketleri arasındaki senkronun tutup tutmadığına odaklandım. Aynı zamanda seslendirme sanatçısı olduğu bilgisini de edinince o güzel sesin bizzat kendisine ait olduğunu anladım. Tabii aile reisi Hasan Kılıç’ı canlandıran Şerif Erol’u da es geçmemek lazım. Erol’un hayat verdiği iyi aile babası Hasan, izleyiciyi çok sarsacak. Bu dizide iyiler seviliyor, kötülerden nefret ediliyor, karakterler seçiliyor, taraflar tutuluyor. O kadar sürükleyici ki izleyici de bir şekilde kendini dizide buluyor.

“Şeref Meselesi”ne ait değinilmesi gereken bir husus da tekniği. İlk bölümdeki yüksek prodüksiyon, helikopter çekimleri, kamera takipleri âdeta bir sinema filmi izliyormuş etkisi yarattı. Dilerim ki aynı özen ve titizlik bundan sonraki bölümler için de geçerli olacaktır. Ne de olsa birçok dizi ilk bölümüyle yarattığı büyük beklentiyi ilerleyen zamanlarda karşılayamadığı için izleyicileri hüsrana uğratabiliyor. Ancak dizinin çok iyi bir teknik ekibe sahip olduğu da ortada. Görüntüsü, sesi, ışığı, sanat yönetimi, kostümüyle D Productions son derece kaliteli bir prodüksiyona imza atmış. Senaryonun güçlü bir kalem tarafından uyarlandığı ve olay örgülerinin yüksek zekâyla birbirine bağlandığı hissediliyor. Bu arada, İtalyan esintileri taşıyan dizi müziğini çok beğendiğimi de sözlerime eklemeliyim. Hatta yayımlandığı takdirde gidip ilk kez bir dizi müziği albümü alacağım.

Doğru bir stratejiyle pazar akşamı 20.00’de yayımlanacak dizi sadece izleyici için değil, aynı zamanda reyting yarışında yer alan Kanal D için de bir tür “Şeref Meselesi” olacak. Temennim bu “mesele”nin çok uzun süre kapanmaması yönünde.

Pazar akşamları görüşmek isteyen arkadaşlarım şimdiden kusuruma bakmasınlar çünkü halledilmesi gereken önemli bir “mesele” var.

Bu içerik http://www.diliminayariyok.com/ tarafından hazırlanmıştır.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

20 Kasım 2014

Ne Demiş?

"Bir gün gelir, dünyanın bir yerinde yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine bütün hayatını anlatmak istersin..." Murathan Mungan

16 Kasım 2014

Çaycı dediğin...

Hangi mesleğin sahibi olursak olalım, asıl mühim olan işimizi en iyi şekilde yapmaktır.
Bu hafta içinde en beğendiğim videolardan biriydi... :)



Diğer sosyal ağlardan beni takip için;

♥♫♪☼♥♫♪☼ Pazar Günü Dilekleri


Öncelikle aileniz ve sevdiklerinizle huzur içinde bir Pazar günü geçirmenizi diliyorum.

Beni yakından takip eden arkadaşlar bilir, Pazar günleri benim çalışma günlerimden biridir.O nedenle alışık değilimdir keyif yapmaya çünkü koşuşturmam sabah saatlerinde başlar.

Yalnız bu Pazar evde olacağım için mutluyum.♥

Ankara'da kış soğuğunda balkonda oturmak pek mümkün olmaz ama sıcak bir çay ya da sahlep eşliğinde balkonumda oturmayı planlıyorum.


Herkese tekrar iyi Pazarlar !

06 Kasım 2014

Haftanın Ganimetleri ve Sarımsaklı Ekmek Denemesi


Şükrederek güne başlıyorum, uzun yıllardır olmadığım kadar iyi hissediyorum kendimi.♥♥
Evet "ha bugün,ha yarın" derken blogu fazla güncelleyemiyorum ama onun da orada olduğunu, yazmamı beklediğini biliyorum.

Geçen hafta içinde annemler sezonu kapatarak İzmir'den dönüş yaptılar.Gelirken bahçemizin limon ve narlarını toplayıp getirdiler. 
Bebek limonlarımız mini mini ama hepsinin tadı yerinde.
Nar ağacını ise 15 yıl önce bizim Kaptan dikmişti.
"Nasıl bir duygu kendi diktiğin ağacın meyvesini yemek?" diye sordum.Küçücük bir saksıda gelmişti eve hatırlıyorum.
Şimdi tabağa bakarken duygulanıyorum.



Mutfak denemelerine devam ediyorum.Annem evrim geçirdiğimi söyleyip duruyor. :)

Facebook'ta meşhur bir görseldi bu, ne zamandır da aklımdaydı.Basit bir tarif Sarımsaklı ekmek tadı gerçekten güzel oldu.

Sosunu karıştırma ve dağitma işlemini bizim prenses yaptı.Ekmeği fotoğraftaki gibi kestim ancak tabanını bölmeden sadece üstten dilimledim. 

Şimdi ilk tecrübe sonuçları; bir daha ki sefere yeşil malzeme daha az ( taze nane-taze soğan-maydanoz), kaşar daha bol olucak.
Zeytinyağ, dövülmüş sarımsak ve baharatlarla hazırlanan sos, üç seferde dağıtılacak. 
İç malzeme konulmadan önce - malzemeler konulduktan sonra ve piştikten sonra. 
230 derece fırında 15.dk 'da pişti, ben kepek ekmek kullandım bu arada...


En kısa zamanda tekrar görüşmek dileğiyle ♥ Dostlukla kalın.

Diğer sosyal ağlardan beni takip için;

29 Ekim 2014

CUMHURİYETİMİZ 91 YAŞINDA.

Cumhuriyetimizin 91. yıl gururu ve mutluluğu madencilerimizden gelecek iyi haberlerle taçlanır inşallah.



Gölköy adında bir köy varmış Gelibolu'da
televizyonda gösterdiler geçen gün.
gelenek edinmiş köy halkı,
ben kendimi bildim bileli bu böyledir
diyor muhtar:
29 ekim'de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını...
derken ekranda entarili bir çocuk belirdi
kirvesi tutmuş kolundan
yatırdılar bir kamp yatağına,
ardından sünnetçi olacak zat boy gösterdi
elinde bıçağıyla,
çocuk kaldırdı başını, bağırdı:
"Yaşasın Cumhuriyet"diye
korkarım, bu, sade Gölköylülerin değil,
umumuzun 
sade küçüklerimizin değil, büyüklerimizin de 
düştüğü tarihsel yanılgı
çünkü sünnet değil,Farzdır CUMHURİYET.

Can Yücel

15 Ekim 2014

Artik kendimi Emine Beder gibi hissediyorum. :)


Sormayın dostlar, bu ara evrim geçiriyorum desem yeridir.
Bunun adına yenilenme mi? yoksa farklı birşeyler deneme isteği mi? 
ne derseniz artık bilemiyorum.

Bu arada yemek bloğuna dönüş yapmayacağımı da hemen belirteyim.
Sadece beğenimi paylaşmak azıcıkta tecrübeleri aktarma çabasındayım.
Hâlâ diyette olup kendini mutfağa vermek garip onu da biliyorum.
Sistem böyle işledi bende.Yapıyorum, azıcık tadına bakıyorum diyelim.

Herkesin denediği benimde çok merak ettiğim ve tarifini 
Sevgili Smilena'dan aldığım oldukça hafif bir tatlı Çilekli Magnolia.

Ben size nasıl yaptığımı anlatmayacağım sadece acemi bir ahçı olarak 
bir-iki ek yapmak istiyorum.
Ölçüleri ve yapılışını burada bulabilirsiniz.

Çilekli Magnolia aslında yaza yakışır bir tatlı.
Çünkü orjinali çilekli ve çileği bu mevsimde bulmak biraz zor oldu söyliyeyim.
Herşeye rağmen çilek bulamazsanız muz ile de bu tatlıyı denemek mümkün.

Sevgili Smilena  tarifinde krema yerine krem şanti kullanmış.
Şantiyi daha çok sevmeme rağmen ben krema ile yaptım.
İlk deneme başarılı olmadı malesef  muhallebi kıvamını tutmayıp 
koyulaşmadığı için dökmek zorunda kaldım.
Sanıyorum karışımı iyice çırpmadım ondan oldu.

İkinci denemede muhallebi malzemelerini mikserle iyice çırptım 
ve kaynarken devamlı karıştırdım.
Muhallebi kıvamını tutunca ılımaya bıraktım ve en son kremayı azar azar dökerek 
muhallebiye son şeklini verdim.

Kullandığım bardaklar oldukça büyüktü.
1lt sütten 6 bardak çıktı.
Bir daha ki sefere kullanacağım kapları küçültmeyi düşünüyorum çünkü tatlı miktarı fazla geldi.

Şekeri de kendi isteğinize göre ayarlayabilirsiniz.
Ben 1 bardak ölçüsünden biraz daha az kullandım.
Diğer ölçülerden un ve nişastayı dolu dolu çorba kaşığı olarak ekledim.

Newyork'ta ünlü bir pastanenin spesiyal tatlısıymış.
Herkese tavsiye ediyorum bende.
Mutfağa girin ve içinizdeki ahçı ruhunu ortaya çıkartın derim. (:

-----------------------
Diğer sosyal ağlardan takip için;

10 Ekim 2014

41 Yıla Maşallah ♥

Günler öncesinden aklımdaydı aslında...
Annemle babamın kırkbirinci evlilik yıldönümünde küçük bir sürpriz planlıyordum.
Gelin görün ki ben o günü tamamen unuttum.

Aynı şehirde olmadığımız için telefonla kutlamayı, sonradan bir araya geldiğimizde bunu telafi etmeyi düşünmüştüm.

Okulların açılması, iş- ev telaşı derken unuttuğum o müthiş tarihi birden hatırladım.

Üzerinden bir hafta geçtikten sonra nihayet bir araya geldik.

41 nazar boncuğu ile hazırladığım ufak keselerin yanına ponponlar yaptım.Tarifi burada var.


Aile arasında yenen yemek sonrası pastamızla da kutlamamazı tamamladık.Ben kendi adıma çok güzel bir akşam geçirdim.

Rabbim bütün evli çiftlere bu mutluluğu yaşatsın.

03 Ekim 2014

30 Eylül 2014

Mutfakta Gelişmeler Var

Bu ara bana bir haller oldu.Farklı birşeyler yapmak istiyorum demek ki.
Mutfaktayım sürekli...

Blogun tarihinde de yok zaten açıp bakabilirsiniz.
Yemek yapma yeteneğimde oldukça zayıf.Benim ki bakmalık ve de yemelik aslında.



Yasemin çayı içiyorum artık, nescafeye ara vermiş değilim ama rahatlamak için bu da çok iyi geliyor.

Balık sezonunu tekrar açtık.
Hava sıcaklıkları düştü, tüketimi fazlalaştırma zamanı...

Bal ise hâlâ rizikolu, güvenmediğim markaları tercih etmiyorum.


Bir gezide topladığım defne yapraklarını kuruttum ilk defa balık yaparken kullanmak için.

Bir kısmını arkadaşlarıma dağıttım kalanı da yarı yarıya kız kardeşim için böldüm.O çok sever böyle şeyleri...


Bloglar arası gezintide görüp özenmiştim bu kırmızı etli biber sarmasını ilk defa yaptım.
Sanırım fena olmadı görüntüsü...

Kışın gelişi ile vitamin takviyesi yapıyoruz kuru kayısıların eşliğinde...
Aşırıya kaçmadan tabii.
Sıkılmış meyve sularını bile artık tavsiye etmiyorlar biliyorsunuz.Şeker seviyesini aniden yükselttiği ve karaciğeri yağlandırdığı için.

"Kilo alıcam" korkusunu da biraz  attım.Diyete de devam ediyorum.
Şu an 12 kilo verdim ve oldukça da rahatladım.
Ertelemeden ve de kiloları biriktirmeden kilo verilmesini  tavsiye ederim.
Pazartesi değil  "kilo vermeye hemen başlanmalı...

Şimdilik benden bu kadar.
Sevgiyle ve Dostlukla kalın. ♥♥

-------------------------
Diğer sosyal ağlardan takip için;

27 Eylül 2014

25 Eylül 2014

yeni bir başlangıç yapıyorum

Çam sakızı çoban armağanı hiç değmeyecek birine, sırf mecburiyetten hediye almıştım.
Neyse defoldu gitti...
Giderken de bunu bırakmış. Kısacası hediyem benim oldu.

Tabii kusuruma bakmayın, bunu böyle ifade etmemi lütfen birikim kabul edin.
Sadece mutluluğumu sizinle paylaşmak istedim.
İş yerinde huzursuzluk hiçbir şeye benzemiyor.Beş yıl sorunlu bir kişilik ile çalışmak yormuştu beni.
Allah hepimizi iyi kişilerle karşılaştırsın. 


21 Eylül 2014

17 Eylül 2014

KAPUTAJ PLAJININ TURKUAZ RENGİ


Ehhh tatil bitti sen yeni paylaşıyorsun demeyin.Ekim'in sonuna kadar denize giriliyor buralarda.
Hem yakında bir bayram tatili daha var.Olmadı seneye, görmeyenler bir kenara not alsın.

Kaputaj Plajını ben ilk defa gördüm.İsmini hep duyduğum bu plaj Kaş -Kalkan sahil yolu üzerinde tam bir doğa harikası.

Yol kenarına arabanızı parkettikten sonra, 187 basamak iniyorsunuz ve işte oradasınız...

Deniz biraz serin olsa da turkuaz rengi harika.

Bu güzelliği unutamıyorum.



05 Eylül 2014

Antika Sever Ben

Eskiyi seviyorum ben.Tarih kokan,eskiye dair yaşanmışlıklar zaafım benim.

2000'li yılların başında aldığımız arabam eskidi diyerekten gittiğimiz galeride gördüm bunu.

Kırmızı renkli pırıl pırıl. 
1960 model Chevrolet, 180 'i görebiliyor. ((:

Diğer sosyal ağlardan beni takip için;

01 Eylül 2014

Tchibo 'dan Narenciye Spreyi


Tchibonun mutfakta işleri kolaylaştıran ürünlerini çok seviyorum.Yalnız bu seferki hayli ilginç geldi.

3 parçadan oluşan Narenciye spreyi, birleştirdikten  hemen sonra kullanıma hazır hale geliyor.

Ben ilk olarak limon ile deneme yaptım, tamamen sıkmak yerine püskürtme şeklinde kullanıyorsunuz.
Limon ne kadar yumuşak olursa o kadar iyi. 

Fiyatı 24.95 TL


27 Ağustos 2014

Paşa Odun Köfte'de Mola Verdik...

Biz gene Cuma akşamından İzmir'e haftasonu kaçamağı yaptık, kısa da olsa ruhumuzu dinlendirdik.

Araçla seyahat elbette daha güzel ancak gelişigüzel her yerde mola verilmiyor.Standart durduğumuz belli yerler var.Fakat bunlar zaman içinde ya kapanmış ya da el değiştirdiği için aynı hizmeti vermiyorlar.Bizde ister istemez yeni yerlerin arayışına girdik.

Bu arada isim belirtmeden hoşuma gitmeyen bir olayı da sizinle paylaşmak isterim.

İzmir Ankara istikametinde ilerlerken Salihli'de yemek molası vermek istedik.İsmen duyduğumuz büyük bir tesis, alabildiğine kalabalık.İlk kez burada mola veriyoruz.Masaların biri boşalırken diğeri doluyor.Herşey iyi güzel siparişler verildi acıkmışız, epey bir bekleme sonunda bir baktık ki bizden çok sonra gelen masanın siparişleri hoppppp karşılarında.

Neticede tek çeşit sadece odun köfte ve çorba var burada.Herkes aynı siparişi veriyor.

Ne şimdi bu? derken "tamam hemen bakıyorum" faslı da uzun sürünce toparlanıp kalkmayı tercih ettik.

Ben oldum olası abartıdan hoşlanmadım.
Doğallık ve temizlik her zaman önceliğim oldu.
Elbette bu hizmet sektöründe servis çabukluğu ve adaletli sunum önemli.


İşte bu kızgınlıkla aynı istikamet üzerinde tekrar yola çıkmışken, doğayla baş başa yeşillikler üstünde yemek yiyen insanları gördük.
Bahsettiğim işletme Salihli şehir merkezine gelmeden hemen önce ismi Paşa Odun Köfte.

26 Ağustos 2014

" Kocan Kadar Konuş " / Roman

Çok uzun süredir okumuyorum. Zaten "işler bitti şöyle çayımı- kahvemi alayım da kitabımı okuyayım." modu olmuyor bende.Bazen öyle ki zaman bile yetmiyor.

Zaman kaldıysa yorgunluktan uyuya kalmışımdır kesin.
Yalnız bu sene haksızlık etmiyeceğim kısa aralıklı tatiller çok iyi geldi.
İşte o yolculukların birinde "en çok satanlar" reyonunda gördüm bu kitabı.

İsmi dikkatimi çekti, konusu kafamda tahmin ettiğim gibi çıkmasa da romantik komedi tarzı sevenler için alternatif olabilecek kısa bir roman.


Diğer sosyal ağlardan beni takip için;

19 Ağustos 2014

YORGO SEFERİS BOUTIQUE HOTEL / URLA

Her yaz olduğu gibi bu sene de tatilimizin bir gününü Urla'ya ayırdık.

Hava sıcaklığının yüksek olması nedeniyle denize girip serinlemenin dışında gölge yerlere kaçıp ancak Urla manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Ama akşam öyle mi? Şehir merkezi cıvıl cıvıl panayırları, kurulan çarşısı ile Urla akşamları bir başka güzel...

Hareketli geçen günün sonunda, arkadaşlarımdan sürekli duyduğum hoş bir mekanda kapanışı yapmayı uygun bulduk.
Canlı müzik eşliğinde içeceklerimizi yudumlarken birbirinden ilginç, kültür mirası objeleri sizler için görüntüledim.