“Hadi yatma zamanı geldi “dedi ve kapattı televizyonu rahmetli dedem.Nasıl bir izleme isteği Eurovision’u…
Herkes uyuduktan sonra ayak parmaklarımın ucunda ilerleyerek sessizce tekrar açtım…
Birkaç dakika geçti geçmedi dedem uyandı söylene söylene tekrar kapattı,bir türlü izin vermedi o gece içimde uhte kaldı…
İşte her sene Eurovision’u izleme takıntım böyle başladı…
O sene kimse Ajda’yı anlayamadı,çünkü şarkının sözleri hayli garipti…
Demek ki onu anlamak için bir 30 sene geçmesi gerekiyormuş.Şimdilerde bir anlam kazandı bu şarkı… :) :)Yıllar yıllar önce Amerika’da insanların henüz petrolün enerji ile ilgili özelliğinin fark etmediği zamanlar, küçük şişelere doldurup üzerini etiketliyerek sağlık toniği olarak sattıklarını duymuş muydunuz?
Ya petrol zengini Bakü’de bir zamanlar köylülerin toprakta bir delik açıp içine yanmakta olan bir kömür atarak ısındıklarını???
Maalesef biz o kadar şanslı değiliz kaynaklarımızı bol keseden kullanamıyoruz, sesimizi de duyuramıyoruz.Bize hep kemer sıkıp tasarruf etmek kalıyor …
Mesela ben, benzin almam gerektiğinde bunu akşamdan yapmayı tercih ediyorum.Çünkü düşük sıcaklıklarda benzinin yoğunluğu artıyor ve daha ucuza geliyor.Benzin pompaları verilen yakıt miktarının yoğunluğunu ölçerek çalışıyor…
Bunun yanında arabayı yüksek hızda sürerken camları kapalı tutmak gerekiyor.Çünkü açık camlardan giren havanın yarattığı direnç aracın yakıt verimliliğini %10 düşürüyor…
Arabadaki düzende önemli çöp niteliğindeki eşyaları boşu boşuna taşımak kilometrede % 2 düşüşe neden oluyor…
Son olarak benzin kapağının sıkıca kapatılmış olmasına dikkat edelim.(bende üşengeçlikten bunu hep ihmal ederim) Çünkü kapaksız ya da kapağı iyice kapatılmamış depolardan sızarak havaya karışan yakıt miktarının yılda yaklaşık 45 litreyi buluyormuş…
Aslında yazık halimize nelerin hesabını yapıyoruz öyle değil mi?
“Akmasa damlar misali “ bilmem anlatabildim mi?
foto.