"Girne Çamlıbel köyü, 1956 tarihli Mavi Köşk, Makarios'un avukatı ve Orta Doğu'nun en büyük silah tüccarı İtalyan asıllı Rum olan Pablo Pavilides'in evi bahsedeceğim ev. 1974 Kıbrıs çıkartmasından sonra, bir kaçış tüneli de bulunan bu köşkten kaçmış...Ev "mavi köşk" yada "Pavilides'in evi "diye anılıyor ve müze olarak kullanılmakta...
Dönemin şartlarında muhteşem bir mimariyle yapılan ,dağın tepesinde dışarıdan hiç kimsenin göremediği ama içeriden her yerin göründüğü ve katliam planlarının yapıldığı bir köşk, Mavi Köşk.
Mavi köşkün bahçesinden bir görüntü;
Buradan gelen gemiler kontrol ediliyormuş zamanında. bütün alanı gören köşkün sahibi Pavilides'in silahlarını denize açılan bu boğazdan kaçırıyormuş. Kilit nokta ise şu: Köşk bu fotoğrafta görünen (dağların tepe noktaları bile dahil) hiçbir noktadan görünmüyor. Pavilides çok yakın bir arkadaşı olan bir mimara bu köşkü yaptırdıktan sonra köşkün yerinin kimseler tarafından öğrenilmemesi için mimarı öldürtmüş . Ev şu an Türk askerinin elinde bir ibret müzesi olarak ziyaretçilere açık.
İçeride fotoğraf çekmek yasaktı o nedenle fotoğrafları netten buldum şimdiden söyliyim:)) (bu arada fotolar için "E.r.e.n " teşekkür etmem lazım özel bir izinle bir kaç foto alabilmiş heralde.)Zamanında burada bulunan Rum askerleri alanda olan bitenleri kontrol ediyorlarmış. Kıbrıs Barış Harekatı başlayınca köşkün sahibi burayı terkediyor. Burayı ele geçirebilmek için bölgenin ve köşkün bilinmeyişi nedeniyle tam 100 askerimiz şehit düşüyor.
Evin içindeki eşyalar, değerli tablolar, aksesuarlar, perdeler, banyo ve tuvalet dekorasyonları, bahçesindeki havuzu, içeriden bahçedeki süs havuzlarına uzanan devir-daimli olarak şarap akan muslukları , Roma medeniyetinin etkilerini taşıyan havuzları, o zamanın şartlarında bütün odalarının klimalı oluşu, gizli tüneller , gizli kasalar, köşkün içerisindeki açıklanamayan sırları ile ilginç bir ev. Köşk şimdilerde sıradan bir ev havasında ama insanı etkilemeye yetiyor.
Zamanın şartlarında (sene 1956) ...muhteşem sayılabilecek havuz...
oturma odası
Pavilides'in salonda içerisinde süt ile doldurulup banyo yaptığı ufak havuzu
Köşkte büyük bir ihtişamla süslenmiş; bir sürü oda var. Köşkün içerisinde dikkat çeken kırmızı, mavi, sarı olmak üzere üç farklı oda daha var. Kırmızı oda mafya görüşmeleri için gelen arkadaşlarıyla toplantı yaptığı oda, mavi olağan misafirlerini ağırladığı oda,(hatta dönemin ünlü yıldızlarından Sophia Loren'in de bu odada misafir kalmış) sarı oda ise misafir çocukların odası . Alt kattaki şömineli yemek odasındaki masalar ve sandalyeler ise dikkat çekici. Her masa ve sandalye kırmızı, mavi ve sarı olarak boyanmış. Nedeni ise kalan misafirlerin kaldıkları odanın rengi olan masalardan başka masaya oturmalarına izin verilmemesi; dolayısıyla herhangi bir kalabalık durumunda evin içerisindeki düzeni ve asayişi sağlayabilmek için böyle yapılmış.(fotoları altta )
Odanın duvarlarında sevdiği kişilerin burçlarını simgeleyen semboller var ..Burası giriş katındaki şömineli yemek odası. Şöminenin hemen sağ taraftan bahçeye çıkılıyor...
Burası köşkün içindeki içki salonu. Duvarlarda değişik aksesuarlar bulunmakta. Örneğin,duvarda görünenler köşk sahibinin yakın dostlarının burçlarını temsil ediyor.Bardaki seramiklerin hepsinin orjinal ...
Bu meryem ana ve oğlu isa tablosunda tuttuğu kase ve başında görülen sarı taç som altından yapılmış.Günümüzde değerine paha biçilememiş...Bu tablonun bir özelliğide odanın neresine geçerseniz geçin meryem ananın gözleri ve ayakları size bakıyor....Çok ilginç ama gerçek.bizzat şahit oldum..
Bunun dışında köşk ile ilgili hatırladıklarım ,köşkün her odasında duvara gömülü ve şu an hala çalışır durumda olan klima var.Salondan başka bir kapıyla çalışma odasına giriliyor ceylan derisi kaplı ağaç bir masa makariosun hediyesi olan harika bir koltuk,bu koltuğun özelliği oturduktan 1 saat sonra sırt kısmı 2 saat sonra oturulan yerin taş gibi olması(uyku ve rehavet basmasın diye)odadaki pencere köşkün ortasındaki büyük yüzme havuzuna bakıyor havuzun fıskiyesinden gelen ses odaya girmesin diye ses geçirmez olarak yaptırılmış.Evin hemen hemen her köşesinde günah çıkarma bölümü ve odanın her yerini görebilmesi için aynalar var.Köşkün ikinci katında ve merkezinde içi boş büyük bir konsol üzerindede bir heykel,deprem için düşünülmüş küçük bir sarsıntıda heykelin konsola düşüp ses çıkarması ve köşktekilerin bu gürültüde deprem odasına sığınmaları için düşünülmüş.Köşkten ayrı olarak sonradan ilave edilmiş çocuk odasına bitişik raylı deprem odası yapılmış.Pavlidisin yatak odasında başucunda kilometrelerce uzunlukta yapılmış ve 8 ayrı eve çıkan tünel var 74 harekatında pavlidis bu tünelden kaçmış arkasındanda tüneli dinamitle imha etmiş.Köşkün özel olarak yaptırılmış televizyonu dinlenme odasında.Üst kat salonunda kapaklarındaki manzarasının bukalemun derisinden yapılmış bir içki dolabı bulunuyor özelliği 4 mevsimde bu renklerin özel bir yağ sürülerek değişmesi.(kışın sarı yazın kırmızı gibi).Pavlidis 74 te italyaya kaçtıktan sonra 84 yılına kadar tekrar gelirim düşüncesiyle bu yağı her mevsim köşke gönderiyormuş.Salonda süper lüks koltuklar yemek masası hint halısı,güneş batışını seyretmek için kapalı büyük bir balkon ve oturma grubu ve gelen konukların erkeklerinin bayan heykelinde bayanlarında erkek heykelinden içmeleri için harika içki şişeleri.Köşkün banyoları şuan bile lüks denilir küvet klozet ayaklı lavabolar.Yemek salonundan havuzlu bahçeye çıkışta havuz kenarına yakın aslan kafasından bir heykel ağzındanda devamlı akan şarap altındaki küpe dökülüp tekrar ağıza geliyormuş gelen konukların içki sıkıntısı yaşamamaları için.havuza bakan bir balkon var Pavlidis buradan havuza elma atıyormuş elmayı gelen konuklardan kim tutarsa onunla birlikte oluyormuş kadın erkek farketmeden. Bahçenin uç kısmında akustik bir yer yaptırmış ay şeklinde taşlardan yarım metre boyunda bir yer tam ortadaki taşın üzerinde durup konuşunca sanki mikrofondan konuşurcasına ses aksediyor.Pablo insanları etkilemek amaçlı burada alıştırmalar yapıyormuş. "İşte böyle ev anlatmakla bitmiyor...Gezip görmeniz lazım...52 sene öncesinde düşünülerek yaratılan bu ev insanı şaşırtıyor...Adam gerçekten uç yaşamış diyor insan...
köşkün bahçesinden bir görüntü...
İşte meşhur köşkün sahibi Pablo Pavilides... fotolar:E.r.e.n
9 yorum:
Benim merak ettigim pablo pavilides'e ne olmus acaba??
Ev degisik bir fantezi urunuymus gercekten..Ben kibrisi gitmedim hic, bir ara dusunmustuk sikilirsiniz dediler bize..Simdi yeniden dusunmeli :P
sevgili haydins,pavlides savaş çıknca rum kesimine kaçmış..söylenilene göre aynı evden oradada yaptırmış :))
slm
iadeyi ziyarte geldim.
gerçekta o zamana göre çok güzel tasarlanmış bir yapı.
slm
iadeyi ziyarte geldim.
gerçekta o zamana göre çok güzel tasarlanmış bir yapı.
mavi köşke gittim çok güzel bir yer herkese tavsiye ederim
ben mavi köşkü ziyaret ettim ve burda yazılanların hepsi aynen doğrudur, pavlidise ne oldugunu merak eden arkadaslar daha çok eski bi zaman deil bundan 8-10 yıl önce italyada bir kumar partisinde mafya lar tarafından öldürülmüştür, ve bu köşkün bir özelliği daha tam tepede olmasına rağmen dışarıdan hiç bir şekilde köşkün görülmemesi..
Bende mavi köşkü gezenlerdenim gerçekten müthiş bir köşk insanı şaşkınlıklar içerisinde bırakıyor.Kıbrıs a gidilip buralar kesinlikle görülmeli diyorum.Ben de sıkılırım diyordum ama bir hafta kaldım ancak yetti.
görülmeye değer biryer 39 tümen askeri birliğin içinde kıbrısın gezi yerlerinden biri burda askerlik yaomıştım her karesini çok iyi biliyorum asker olarak gelen ziyaretçilere rehberlik yapıyordum görmeyenleri gidiyimmi gitmeyimmi ? düşünenlere gidin derim :D
15 Şubat 2015de Mavi Köşk turuna katıldım ve şunu söyleyebilirim; biraz okumuş,dünyayı ve ülkesini biraz olsun gezmiş, insan tanımış, hele hele askerliğini yapmış, hiçkimse bu hikayeye sorgulamadan körü körüne inanmayı tercih etmez. Rehberlik yapan askerin "bizden önceki arkadaşlar yatak odasındaki bu kapağı kaçış tüneli olarak anlatmışlar fakat bu havalandırma kanallarının şaftıdır biz terhis olduktan sonra siz istediğiniz gibi anlatın" şeklindeki söylemini duyduktan sonra kısa bir web taramasıyla ulaştığım bilgilerle mesleğimin verdiği algıda seçicilik birbiriyle örtüşünce açıkçası turun kalanında sadece evin güzelliğine kendimi bıraktım ve anlatılan hikayedeki absürdlüklere çok takılmadım. Detaylı bilgi için bu linke göz atmanızı tavsiye ederim> https://answers.yahoo.com/question/index?qid=20070914011140AAhmNOJ
Bir iç mimar olarak, eve girmeden dikkatimi çeken bahçedeki klima santrali, duvardaki fancoil kumandaları ve içerideki lineer slotlar yatağın arkasındaki kapağın şaft kapağı olduğunu doğruluyordu. Pavlo Pavlides ismi dahi, anlatımı yapan askerin kolay ezberlemesi için uydurulmuş olan bu adamın gerçek ismi Byron Pavlides… 1957 yılında böylesi naif iç mekanlar yaratmak için mimar tutmuş, kütüphanesinde bir oda dolusu kitabı olan, sanat eserlerine ilgi duyan, meslek sahibi haliyle bugünün tabiriyle biraz da cemiyet hayatı yaşayan bu adamın avukatlığın yanında aynı zamanda General Motors un bayisiymiş.
Şu soruyu kendinize sormanız lazım: Savaş ortamında Adada yaşayan zengin bir Türk olsanız , Türk komutan ve politikacılarla bir araya gelmez miydiniz? Haliyle bu adam da Rumlarla toplantılar yapmış ve bir süre sonra evini terk etmiş…fakat bana kalırsa Silahlı Kuvvetlerimiz savaş sonrası dönemde bir AntiRum propagandası olarak profesyonel bir yazara bir senaryo hazırlatmış ve vadiye bakan sığınak ise muhtemelen Türk Komutanların karargah olarak kullandığı zamanda inşa edilmiş. Kaldı ki adamın "silah kaçakçısı" olduğunu destekleyici hiçbir somut belge, internette herhangi bir tarihi yazı veya kanıt yok. Evin içinde şahsın "tek fotoğrafı" :) olarak gösterilen siyah beyaz fotoğraftaki şapkalı adamın, gangster imajı yaratmak için özenle seçilmiş olduğu ve ağzındaki sigaranın da fotomontajla eklendiğini bugün bir çocuk dahi ilk bakışta anlayabilir. Hele o içinde Sophia Loren in süt banyosu yaptığı iddia edilen havuz..Allahaşkına yetişkin bir kadın olarak o süs havuzunun içine otursanız süt kalça kemiğinizin hizasından yukarı çıkmaz çünkü iki basamaklı havuzun derinliği 25 cm ve ortasındaki derin yerde ise fıskiye var oraya da giremezsiniz. Diyeceğim o ki; araştırın, sorgulayın, empati yapın…biz hep ezberden kaybetmedik mi?
Yorum Gönder