15 Aralık 2009

DAMACANA…

Yıllarca aynı marka içme suyunu kullanırken birden değiştirmek tabiî ki zor geldi.Su bayisi işleri bozulup dükkan kapatınca,elde birikmiş başka broşürlerden birini arayıp sipariş verdik haliyle…
Kısa sürede eve ulaşan suyu kullanmaya başladık ancak tadını pekte beğenmedik.Hadii sil baştan broşürleri incele markası,fiyatı eve yakın olanı vs…

Tekrar başka bir markayı sipariş ettik.Kapıya gelen görevliye boş damacanayı uzatıp dolusunu almak üzereyken adam “bunu alamam hanımefendi” dedi.Altında üretim tarihini gösteren yuvarlak soğuk mühürü işaret ederek “bidonların belli bir ömrü var,2007 tarihli olanları bile almıyoruz.Bakın bunda 2006 yazıyor,Sağlık Bakanlığı bu konuda çok titiz sürekli denetim yapıyor.Hatta yılbaşından sonra 2008 tarihli olanları bile almayacağız,şu görmüş olduğunuz üçgen işaretinde yazan 7 rakamı ise bu bidona 7 kez su doldurulabileceğini gösteriyor aklınızda bulunsun ”deyip artık işe yaramayacak bidonu bırakıp gitti…Ne yalan söyliyeyim aklıma gelmedi bidonu çevirip altına bakmak,hatta o güne kadar bu soğuk mühürden bile haberim yoktu.İçine kaç kez dolum yapıldığı belli olmayan bu eski bidondaki suyu bilmeden içtik anlıyacağınız. :-0

13 Aralık 2009

EFE BABACAN İMZALI DÜĞÜN FOTOĞRAFLARI…

Kaptan'ın Arkadaslariyla sohbetteyiz.90 'lı yılların başında evlendiklerini anlatıyorlar.Düğünlerinin nasıl olduğunu merak ederek fotoğrafları soruyorum. "Yok ki" diyor bayan.


"Düğünümüz köyde oldu.O koşuşturmada kimsenin aklına gelmedi." Şaka gibi ...


İnanamıyorum böylesine özel bir günde bu ayrıntı nasıl atlanır? "Sonradan çektirseydiniz" diyorum aslında komşularının çektiği bir tane fotoğraf varmış, memuriyet dolayısıyle oradan oraya taşınırken o da kaybolup gitmiş ... :-0

Benim ilk yaptığım işlerden biriydi, yıllar sonra güzel bir anı kalması ümidiyle Ankara'da fotoğrafçıları araştırmıştım.Fotoğrafların albüm şeklinde yeni yeni basıldığı yıllardı.İmkanları biraz zorlayarak iyisi olsun istemiştim iyiki de öyle yapmışım.Hiçte fena olmamış.Şimdi gelinler için çıldıran cici kızıma gösteriyorum. :) O kadar şaşırıyor ve gülüyor ki ...
Photobucket
Bilmiyorum bütün bayanlarda böyle mi? Nerede bir gelin görsem ya da düğün fotoğrafı bakmadan geçemiyorum.Aynı ilgi ve merak bende hala devam etmekte…Hatta ara ara beğendiklerimi kayıt ediyorum.Gördüm ki farklı temada bir hayli fotoğraf birikmiş elimde, bunların içinde özellikle Efe Babacan'ın çektiği görüntüleri beğeniyorum.
Farklı bir bakış açısı ve espirili anlatımı var fotoğrafların...
İçlerinden birkaçını seçip yayınlamak istedim ancak hangisini ekleyeceğime karar veremedim çünkü her biri başka güzel...
Bahsettiğim bu fotoğrafların bulunduğu Web Sitesini gezerken ortama seçkin müziklerde eşlik ediyor ve hemen çıkmanız pek de mümkün olmuyor... :))
Photobucket

Photobucket

Photobucket
Photobucket
Photobucket
Photobucket
Photobucket
İzmir'li Efe Babacan'ın biyografisi de bir hayli ilginç.Turist olarak çıktığı dünya turunda, çekimleri beğenilince fotoğrafçı olmaya karar veriyor.Amerika 'da aldığı eğitimi tamamlayıp dünyanın çeşitli yerlerinde uzun yıllar Çekimler yapıyor.2007 yılında Türkiye'ye dönen Babacan, çalışmalarına İstanbul 'da' da devam ediyor ...
Photobucket

* Fotoğraflar için Efe Babacan'a teşekkür ederim ...

PC NET ARALIK SAYISINDA…

Bilgisayar ve İnternet dünyasının en güncel haberlerini tam 12 yıldır okuyucuları ile paylaşan PC Net dergisinde, A.Kıvanç Tanrıkulu’nun hazırlamış olduğu “Piri Reis’in Seyir Defteri”bölümünde tanıtılan site ve bloglar arasında yer almaktan büyük mutluluk duydum. Emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum…
~~~~~~
Aralık sayısında yer alan diğer site ve bloglar…
http://www.hulyakonar.com/ ~~~ http://www.firsatmatik.com/

10 Aralık 2009

DÜNYANIN EN ÜNLÜ TİMSAHI…

Marka öykülerine bayılıyorum.Başarı öykülerinin başlangıç noktalarını bilmek,hangi aşamalardan geçip bugünlere geldiğini öğrenmek çok hoş bence…
Belki hatırlayanlar olur,önceki yazılarda ilgimi çeken birkaç tanesini anlatmıştım.İşte onlara bir yenisi daha eklenecek...


~~~~~~
1927 yılında düzenlenen Tenis turnuvası öncesinde Fransız ekibin kaptanı, ünlü tenisçi Rene Lacoste’un hem motivasyonunu artırmak,hem de hırslanmasını sağlamak için çok pahalı bir hediye teklifinde bulunur.”Bu maçı alırsan sana timsah derisinden bir bavul alacağım”der.
Maç biter,Rene Lacoste maçı kazanır…
Amerikan basını bu konuşmayı manşetlerine taşır ve “Rene Lacoste rakibini timsah gibi yedi!” şeklinde bir başlık atar…Ünlü tenisçinin artık lakabı “Timsah”tır …
Bu olayların sonrasında Rene her maçına , arkadaşının çizdiği timsah resimli giysiler ile çıkar…
1929 yılında Fransız Açık Tenis Turnuvasını da kazandıktan sonra tenisi bırakır ve günümüzün ünlü markalarından Lacoste’u üretmeye başlar…