26 Nisan 2009

NE DEMEK İSTEDİĞİMİ ANLADINIZ MI ?

Değerli blog arkadaşım FıkraSevenlere günün anlam ve önemine tam da yakışacak şekilde beni mimlemiş…Ancak yazma fırsatım oldu kendisine teşekkür ediyorum…
Atamıza ait birkaç kelime söylememizi istemiş…
Ben , ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gördüğümü söylemek istiyorum.Bununla ilgili olarak hani okullarda defalarca okutulan,yazdırılan fakat anlamını şimdi çok daha iyi kavradığımız Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinden bir bölüm hatta hitabenin kalbi olarak düşünülen bir cümle ile göstermek istiyorum…
“…Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir…”
Cümle daha açık ifade edilirse, “ZORLA VE HİLE YAPILARAK KUTSAL VATANIN, BÜTÜN TEMEL DEVLET KURUMLARI TESLİM ALINMIŞ (SİYASİ HEDEF), BÜTÜN TEMEL EKONOMİK İŞLETMELERİ ELE GEÇİRİLMİŞ (EKONOMİK HEDEF), BÜTÜN ORDULARI TERHİS EDİLİP DAĞITILMIŞ (ASKERİ HEDEF) VE YURDUN HER KÖŞESİ TAMAMEN İŞGAL EDİLMİŞ OLABİLİR…
Şimdi bunun devamında birde şu haberi okuyalım…Bakalım haber ne diyor? *
(*yaa bahsi geçen kişi geçen hafta burada değilmiydi? peki ne konuştu bunlar? )

-------------------------------------------------------------------
yazmak isterlerse GeCe ve Smilena sizi mimliyorum...

GÜNÜN SÖZÜ...

"Zorlukları karşılamanın iki yolu vardır; ya zorlukları değistirirsiniz ya da zorlukları çözmek için kendinizi."
                                                                              Phyllis Bottome

24 Nisan 2009

SÖZÜN KAYNAĞI…

İnsanların farelerden adım atamayacak hale geldiği bir köyde kendisini fare avcısı olarak tanıtan biri ,belli ücret karşılığında köyü farelerden kurtaracağını söyler.Bunun üzerine tüm köy seferber olur ve avcı ile anlaşır.Etkili müziği sayesinde bütün fareleri peşine takan avcı en yakın dereye girer bu sayede farelerin boğulmasını sağlar.

Onun aylarca uğraşacağını sanan köylüler çözümün bu kadar basit olduğunu görünce anlaşılan ücreti avcıya ödemez.Bunun üzerine aldatıldığını düşünen avcı köydeki çocukları çaldığı melodi ile toplar hep birlikte köyden çıkıp giderler…

Çocukken hepimizin okuduğu ya da duyduğu bir masal “Fareli Köyün Kavalcısı” hatırladığım kadarıyla özeti bu şekildeydi…

Yapılan araştırmalar farelerin zehirden daha çok sudan korktuğunu ortaya koymuş.Yuvalarına az da olsa su girince kaçacak başka delik aramalarının nedeni işte buymuş...

Aslında suda yüzebilirler,fakat korkudan düz bir şekilde değil,sürekli kendi etrafında dönerek yüzme eyleminde bulunuyor, bir süre sonra korku ve gerginliğin etkisiyle yorulup boğuluyorlar.

Mesela gemilerin ambarlarında alışılmışın dışında su birikintisi gören fareler hemen bir yol bulup dışarı çıkmaya çalışır.Çünkü suyun dahada yükseleceğini ve bununda boğulmayla neticeleneceğini kendinden önceki kuşaklardan öğrenmişler.
“Batan gemiyi önce fareler terk eder.” sözü işte buradan geliyor…

******************************************************************


yararlanılan kynk.başkent üniv.yayınları

SİZ HİÇ BAŞKALARIYLA KIYASLANDINIZ MI?

Arzu ile ilkokula birlikte başladık.Aynı apartmanda oturuyorduk,annelerimiz samimiydi,babalarımızda meslektaş...

İlk zamanlar herhangi bir sorun yoktu.Sınav sonuçları, sonra diğerleri gelmeye başladıkça Arzu’nun annesi ona kötü davranmaya başladı.Sebebi sınavda ondan daha iyi bir notlar almam…

Yok öyle sınıf birincisi ya da ikincisi değilim sadece derslerim ondan biraz daha iyi o kadar…
Bu, yıl sonuna kadar bu böyle devam etti.Annesi yeri geldi bizim yanımızda,yeri geldi evlerinde kızcağızı hırpaladı.Koşarak, kaçarcasına bize gelir uzun uzun ağlardı…

Yıl sonu “okuma bayramı” adı altında bir etkinlik yapılacak ,bilmem kaç dakikada en hızlı okuyan çocuklara ödüller verilecek…ben 4. oldum çünkü kitap okumayı sevmiş,bu konuda bayağa çalışmıştım.Bu sefer annesi döve döve eve getirdi Arzu’yu , çocuk korku ve endişeden yazıları okuyamamış son sıralarda yer almıştı…

Yıllar sonra tekrar bir aradayız…Baktım eski günleri düşündüm bir ara…Üniversiteden mezun olmuş,evlenmiş,dünya tatlısı bir kızı olmuş Arzu’nun…

Ne kadar anlamsızdı yapılanlar, annesi pişmanmıdır acaba ? Peki ne değişti ? O da bir meslek sahibi oldu,bende…O da evlendi anne oldu ,bende…

Çocuklarımızı başkalarıyla kıyaslamak ya da yarıştırmak yerine kendisiyle yarışmasını sağlamak, her konuda başarılı olmasını beklemeden onun yeteneklerini ortaya çıkarmak en doğru yol değil mi?…

PANİK YOK !!!

Evsahibi : paniğe gerek yok,her şey kontrol altında…

GÜNÜN SÖZÜ…

“ Herkesin bakmadığı yönden bak dünyaya…” MEVLANA

13 Nisan 2009

BEN ANLATANIN YALANCISIYIM…

Elçilikte çalışan bir tanıdığımızın anlattığı olayı yazmak istedim.Acaba öyle mi ?diye şöyle baktım ama bir şey bulamadım açıkçası bana ilginç geldi…

Ankara’da yoğun bir kar yağışı sonrası sabah arabasının üstündeki karları temizlemek için çok uğraştığını anlatmış arkadaşımıza yine aynı elçilikte çalışan yabancı uyruklu bayan.

--Çok üşüdüm resmen buz kestim deyince arkadaşımız –Sende eşine söyleseydin.Hatta biraz nazlansaydın.Yaaa şimdi nasıl temizlerim baksana havaya falan deseydin o da temizlerdi deyince, yabancı bayan şaşırmış…


-- Nazlanmak mı? O ne demek? Nasıl bişey diye sormuş.Neticede bu benim görevim kendi arabamı neden eşime temizleteyim ki ?diye olayı anlamaya çalışmış.Nazlanmanın nasıl bir şey olduğunu elinden geldiğince örneklerle anlatmaya çalışan arkadaş ve karşısında şaşırmış gözlerle bakan bayanın konuşması orada sonlanmış.

Birkaç gün sonra yabancı bayan gelmiş ve demiş ki
– geçen gün konuştuğumuz konu kafama takıldı ve merak edip ben bir araştırma yaptım.Anlattığın “nazlanma” denen olay Türklerde, Araplarda ve Yunanlılarda varmış…

O an kendimden de bir şeyler buldum ki tebessümle dinledim ve sizle paylaşmak istedim…

10 Nisan 2009

GARİP BİR SOYGUN...


Herşeyi günler öncesinden ustalıkla planladı.”Bank of America” şubesini soyacaktı…

Banka şubesinin havale kağıtlarından birine “paraları çıkın ,yoksa ölürsünüz “ diye yazdı...Ama ne var ki o gün banka çok kalabalıktı.

Vezne kuyruğuna girdi ve beklemeye başladı.Aşırı heyecana,sabırsızlıkta eklenince sinirlendi ve aniden fikir değiştirip caddenin karşısındaki “Wells Fargo Bank”ı soymaya karar verdi.

Veznedeki görevli adama sert bir biçimde havale kadını uzattı.Kağıdı okuyan vezne görevlisi soğukkanlı bir biçimde “Şirket politikası gereği soygunlarda rakip bankanın belgelerini kabul etmediklerini” söyledi.Bunun üzerine soyguncu vakit kaybetmeden öteki bankaya döndü ve veznedeki kuyruğa tekrar girdi.

Polis geldiğinde hala sırasını bekliyordu.Soyguncunun yapmış olduğu bu davranış, konusunda uzman bilim adamlarının kayıtlarına geçti.Bilin bakalım ne diye? :)))

kynk.

ÇİÇEK BAKIMI...

Misafir : Güle güle oturun…Nasıl eve alışabildiniz mi?

Evsahibi: Valla ev çok güzel, bahçe müsait.Çiçek yetiştirmeye bayılıyorum.Bakımı kolay bir yer istedim işte gördüğünüz gibi burayı tercih ettik…

Misafir :Hımmm peki çiçeklerin bakımını yaparken kullandığınız özel teknikler var mı?

MİMLERE KARIŞTIM...

Vakit yok eve çok geç geliyorum.Çok istesemde bloglara şöyle bir göz atıp çıkıyorum.Çünkü uzun süre oturamayacak kadar yorgunum…Bu ara mimlenmiyorum diye düşünürken bir baktım mim yağmuruna tutulmuşum.Severek takip ettiğim Gürkankalkan “karşı cins olsan neleri yaparsın yada yapmazsın “ diye sormuş.

Yaparım
Çok önemli bir toplantıda da olsam telefonu samimi bir şekilde açar onu arayacağımı söylerim.
Söylediklerine önem verir ,mutlaka fikir alırım…
Özel günleri asla unutmam…
Bencil davranmam ,her konuda ona yardımcı olurum…
İş sebebiyle asla geç saatlere kadar bekletmem…

Yapmam
küpe ya da kolye takmam…
Sevmediği parfümü kullanmam…
Frapan ,ipeksi kıyafetler giymem…
Arabayı hızlı kullanmam,bayan sürücülere nazik davranırım…vs..vs.. aklıma ilk gelenleri sıraladım.Tabi çoğaltılabilir.
Eğer cevaplamak isterse, bu ara “mim” lere karışmış Cesetizleri’ne pas ediyorum…Kolay gelsin…:)

Diğer mim hareketi gene okunmaya değer blog “İnsansevgisi:Hakan-can”dan gelmiş…
”Kalbinizi çalan eylemsel hareketler neler olabilir?” Cevabı benim için çok basit…Dürüst, Adaletli , Yalın, Saygın ve Espirili bir kişilik… O da kalbimi çoktan çaldı…(Şayet okuyorsan Kaptan 18 yıldır seni seviyorum ama bu seneki kızgınlıklıklarım hala geçmedi onu bilesin…)
Yazmak isterlerse bunuda Annelerle Hayata Dair, Nazoyla ve Yaşadıkça’ya yolluyorum…Aklıma gelmişken blog ödülü için sevgili Neslihan'a buradan teşekkür ediyor,sevgilerimi yolluyorum...

not:bir sonraki bölümde Fıkrasevenlere'nin mim konusunu cevaplayacağım.unutmadım aklımda.

03 Nisan 2009

PİTON…

İsrail’de sahne oyuncusu bayan Lilian üç metre boyundaki dev pitonu ile harika gösteriler yapıyordu.

Halkın gösterdiği ilgiden ve kazancından memnundu.

Pitona evinde gözü gibi bakan bu bayan, günün birinde yılana yem diye canlı bir fare verdi.
Gelgelelim fare öyle azılı çıktı ki pitonu ısırarak felç etti.
Bunu gören bayan Lilian derhal pitonu veterinere götürdü,yaşamını kurtardı belki ama yılan özellikle belkemiğinden çok kötü bir biçimde ısırıldığı için eskisi gibi hareket edemedi ve artık gösterilere katılamadı…

Büyükler ne demiş...“Gözünüze çok küçük gibi görünen bir şey, büyük olaylara imza atabilir” hatta ömür boyu iz bırakabilir.

Çok hoşuma gitti.Bütün Dünya dergisinde okuduğum bir hikaye idi.

YAŞ 34 AMA BEN BUNLARI HİÇ DUYMADIM…

Bugüne kadar duymadığım üç deyim var karşımda...

  1. Pösteki saymak : Hiç ilerlemeyen gereksiz ve tatsız bir işle uğraşmak.
  2. Yılanı sen tut gözüne ben bakayım: Tehlikeli bir işe sen giriş,ondan yarar sağlayan kişi ben olayım anlamında…
  3. Ahfeşin keçisi gibi baş sallamak: Söyleneni anlamadan başıyla sürekli onaylamak.

HADİ ANLAT BAKALIM…

Aslında sorgulanması gereken bir konudur.Karşı taraftan ne istediğimizi tam anlatabiliyormuyuz?
Dolambaçlı ve dolaylı yollara başvurmadan , isteklerimizi karşımızdaki insana doğru bir biçimde aktarabilsek yaşam daha da kolaylaşmaz mı? Bak şimdi şu cümleleri yazarken bende aynı hatayı yaptım.Ne demek istediğimi tam
anlatamadım… :)
olsun yinede bu yazıyı sana ithaf ettim kaptan.

29 Mart 2009

AYRINTILAR ÖNEMLİDİR...

Ünlü futbolcu eşini öldürmekle suçlandığında herkes şok olmuştu.Haber Amerikan televizyonlarında o kadar ilgi gördü ki mahkemeden canlı yayın yapabilmek için birbirleriyle resmen yarıştılar.Futbolcu sürekli suçsuz olduğunu kayıp olan eşinin nerede olduğunu bilmediğini tekrarladı durdu ancak bu sözleri tutuklanmasına engel olmadı…
Hemen araştırılıp kesenin ağzı açıldı ve ünlü bir avukat tutuldu…
Duruşma günü avukatı heyecanlı bir biçimde mahkeme salonundaki jüriyi ikna etmeye çalışıyordu.O ise avukatına sonsuz güveniyordu çünkü baktığı davaları hiç kaybetmemiş birine emanet etti kendisini...
–Sayın Jüri dedi avukat,müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten inanıyorum.Buna az sonra sizlerde inanacaksınız.Bakın şimdi ona kadar sayacağım ve müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen eşi mahkeme salonuna bu kapıdan girecek…1,2,3,4,5,6,7,8,9,10..???
Jüri üyelerinin gözleri kapıda…Sessizlik…İçeri giren kimse yok !!! Jüri üyeleri “hani” dercesine bakarken kurnaz avukat ,
--Bakın siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz,hepiniz onun içeri gireceğini düşünerek kapıya baktınız…İşte kararınızı verirken bunu unutmamanızı istiyorum ve müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum…
Jüri kısa bir aradan sonra kararını açıkladı ve futbolcuyu suçlu buldu.Mahkeme çıkışında bayan jüri başkanına yaklaşan avukat sordu.
--Ona kadar saydığımda siz de diğer jüri üyeleri gibi kapıya baktınız.Peki neden böyle bir karar aldınız?
--Doğru,haklısınız. dedi jüri başkanı, “bende kapıya baktım ama…müvekkiliniz bakmıyordu.”

*******************************************************************
Bildiğim kadarıyla dava daha sonra temyize gitti ve futbolcu bir yıl sonra tahliye oldu…Ama huylu huyundan vazgeçmez onsekiz yıl sonra başka suçtan cezaevine girdi.Bir türk atasözü der ki “Aklınla gör, kalbinle işit. “ Gerçekler bazen önemsiz gibi görünen ayrıntılarda saklı olabiliyor.
kynk.

...

Günlerdir hatta aylardır süren seçim çalışmalarının sonuna gelindi.Bizler vatandaşlık görevimizi yerine getirdik oyumuzu kullanıp evimize döndük.Seçim, parti , oy ,derken hafta içinde resmen trajik bir olay yaşadık ulusça…Ölümün insanı nerde, ne zaman yakalayacağı bilinmiyor.Fakat hepimizin yaşacağı bir gerçek.Kayıtsız kalamıyor insan.Belki böyle söylenmez ama haberleri dinlerken içimden “Allah ölümünde hayırlısını versin” dedim.
Çok acı çektiler mi? bilinmez.Yakınlarına Allah sabır versin.
Tıpkı ölüm gibi doğumda bir gerçek.Bu elim kazada yakınlarını kaybedenler şu an kahrolurken, bilmediğimiz yerlerde tanımadığımız insanların hayatına yeni fertler katılıyor.Hayat böyle birşey işte ne garip…

BEN BU KÖŞEYİ SEVERİM(i)M...

İlk fırsatta demiştim ama o fırsat gelmek bilmedi nedense.Sevgili Meleğin Dünyası beni mimlemişti evinizde en sevdiğiniz köşe neresi? diye…Düşündüm bizim cici kız yürümeye başlayıp heryeri karıştırmaya başladığından beri ne varsa kaldırdık.Çünkü şunu yutabilir,bunu ağzına alır,şunu kırar,bu kesici olabilir düşüncesiyle ne varsa topladık…Oturma odası yerine daha çok vaktimizi salonda geçirdiğimiz içinde evde pek düzen kalmadı açıkçası…En sevdiğim köşeler bir süreliğine rafa kalktı.Sanırım evde en eğlenceli yerde onun odası oldu…Ben bu odada vakit geçirmeyi daha çok seviyorum…
Yazmak isterlerse ve daha önce bu soruyu cevaplamadılarsa Dijle Bahtiyar Durgunlu,Kelebekana, Fıkra Sevenlere, Teletabi, Renginle Renkli Hayat ve AnneKaz ‘ı mimliyorum…Kolay gelsin.

22 Mart 2009

NEDEN SAÇIMIZ UZUYOR DA KİRPİKLERİMİZ VEYA KAŞLARIMIZ SÜREKLİ UZAMIYOR?

İyi ki şöyle söylemiyoruz “Kaşlarım çok uzadı,kuaföre gitmem lazım…”ya da “Kirpiklerimin ucu kırılmış, şekillendireyim belki kat verdiririm..”
Saçlarımız sürekli uzamaya devam ederken kirpiklerimizin ya da kaşlarımızın uzamaması aslında çok ilginç.Çünkü onlarda tıpkı saçlarımız gibi vücudumuzun bir parçası hatta aynı genetik şifreyi taşımakta.Birkaç kere çakmağın ayarını kaçırmış kirpiklerimi yakmıştım.Kısa süre sonra eski haline döndüler tabii ama bu kafama takılmış konulardan biridir.Kirpikler neden saçlar gibi uzamaya devam etmiyor? İşte kısa bir araştırma sonucu cevap geliyor…
Vücudumuzun farklı bölgelerindeki kılların ,farklı uzama potansiyelleri var.Bu potansiyele eriştiklerinde uzamaları duruyor.Saçlarımızın uzama potansiyeli diğer bölgelere daha fazla. Maksimum boya erişmeleri için daha fazla süre gerekiyor.Belli zamanlarda saçlarımızı kestirdiğimiz için sanki bize sürekli uzuyorlarmış gibi geliyor.Mesela kaş ya da kirpiği köke yakın bir yerden kestiğimizde belli bir boya gelinceye kadar uzayıp öylece kaldığını hepimiz gözlemliyebiliriz.Çünkü onların maksimum boya ulaşma potansiyelleride o kadar…
Bu demek oluyor ki saçlarımızı sabırlı davranıp kestirmesek hepimiz birer “Rapunzel “ olabiliriz …:)

SORUN YOK !!!

çocuk: Merak etme baba,bunun için annemden izin aldım…
baba: Annen tamam dediyse mesele yok yavrum…

İŞ VE EVLİLİK ...

Yaşanmış bir iş görüşmesi ve onun küçük ayrıntısı...


" Uluslararası bir nakliye firması yöneticisi,işe alınacak şoförlerle tek tek görüşüyordu.Başvuruda bulunan şoförlerden birine ,evli olup olmadığını sordu.Şoför önce durdu ve kafasını sallayarak şöyle yanıtladı.
”Ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorum efendim,evli değilim ama…Emirleri harfi harfine yerine getirmeyi çok iyi biliyorum” :)

19 Mart 2009

O SADECE ZEKASINI KULLANDI…

Newyork plakalı lüks araç öğlen sıcağında emlakçının önünde durdu ve içinden orta yaşlarda şişmanca bir adam indi.


Yeni müşterisini sempatik bir şekilde karşılayan emlakçıyla tokalaşarak hemen konuya girdi.Satın almayı düşündüğü evi tarif etti.
Kasabanın girişinde eski binaya talipti.
--Eminmisiniz? O bina çok eski ,üstelik evsahibi yaşlı bayan kesinlikle pazarlık payı bırakmıyor. dedi emlakçı ve devam etti.


--750 bin dolar istiyor.Evet ev çok büyük ama bugüne kadar hiç tadilat görmemiş.Bodrum katı her sene su dolar.Kesinlikle bu paraya o evi satın alan olmaz.

Bayanın kentte yaşayan bir oğlu vardı.Beş yıl önce öldü.İlk zamanlar satmayı hiç düşünmedi.Belkide onun anılarıyla avunuyor o yüzden kimse satın almasın diye fiyatı bu kadar yüksek tutuyor.dedi.


--Genede konuşup fiyatta pazarlık yapmasını isteyebilirim ,bir şansımı deneyeyim dedi şişman adam ve eve doğru yola koyuldu.


Yaşlı bayan kapıyı açtığında kendini tanıttı.Evi almak istediğini söyleyince kadın” tek fiyat pazarlık yok “diye cevap verdi.

--Ama bu fiyat çok dediğinde kadın adama
--Lütfen zamanımı almayın diye sert çıktı.
--Ben bekar bir işadamıyım.Uzun yıllar çalıştım ,iyi bir servet yaptım şimdi dinlenmek için sakin bir yer arıyorum.Burası tam istediğim gibi bir yer izin verin anlaşalım dediğinde yaşlı kadın kapıyı gösterdi.



--Yeter daha fazla size zaman ayıramayacağım dediğinde şişman adam
--Peki tamam istediğiniz parayı vereceğim dedi ve elini uzattı.



Kadın o an uzun uzun adama baktı.—Eminmisiniz? Kafasını salladı adam 
--delilik ama bu evi istiyorum.

Kadın-- O zaman bunu bir limonata ile kutlayalım bu arada evi anlatırım dedi içeriye davet etti.


Elinde tepsi ile görünen kadın bir yandan ikramını yaparken,bir yanda da anlatıyordu.


--Kasabadaki en sağlam ev bu değil biliyorum,bir hayli yıprandı.Oğlum dokuz yaşındayken babası öldüğünde bu evdeydik.Babası öldükten sonra hırçın bir çocuk oldu.Delikanlılık döneminde buralarda daha fazla duramayacağını söyleyerek kente çalışmaya gitti.Şişman adam elindeki limonatasını yudumlarken bir yandan ilgiyle kadını dinliyordu.


--Uzun yıllar görmedim onu,sonra günün birinde gece yarısı çıkageldi elinde bir bavul ile bavulunu yerleştirmek istediğimde beni itti ve hakaret etti.

Ertesi gün bavulu aradım ama bulamadım.Ne olduğunuda anlayamadım? Aynı gece eve bir yabancı adam geldi.Kim olduğunu bilmiyorum.Oğlumun odasında yüksek sesle tartışıyorlardı sonra bir el ateş edildi.Panikle içeri girdiğimde oğlum yerde yatıyordu ölmüştü ve yabancı adam açık olan pencereden kaçmıştı.
Tüm bunlar beş yıl önce oldu.Sonra polisten öğrendim ki oğlum o adamla birçok suça karışmış.Yüzbinlerce dolar çalmışlar.Oğlum parayı alıp kaçmış ve parayı bu evde hala yerini bilmediğim bir yere saklamış.Adam gelipte parasını alamayınca oğlumu gözünü kırpmadan öldürmüş.İşte o zaman evi 750bin dolara satışa çıkardım.Bir gün oğlumun katilinin döneceğini,ne fiyatta olursa olsun bu çürük evi satın alacağını biliyordum.


Şişman adam sustu –Limonata ne acıydı dedikten kısa bir süre sonra başı omzunun üzerine cansız düştü.

Kynk.Henry Slesar- Temiz Suçlar ve Düzgün cinayetler


********************************************************************
Eğer zamanım yoksa veya konsantre olamadıysam işte o zaman uygun kelimeleri bulmada zorlanıyorum.Hikaye orjinalinde çok çok uzun, birebir alıntı yapsaydım sanırım kimse okumazdı.Bazen uzun yazıları okumak için ya vaktimiz olmuyor ya da canımız istemiyor.Kalemin elinden ancak bu kadar geldi…:)