08 Ocak 2009

MECBURİ KOMMENSALİZM...

1988 yılında sapsarı bir muhabbet kuşu “Limon” ile başladı her şey.Sonra ona sarı renkte bir eş alındı.Aradan geçen zamanda yine sarı renkli üç yavru dünyaya geldi.Yavrular büyünce onların yavruları… beş-altı kuşak yaklaşık kırk adet oldular.Bir ara evde altı ayrı kafes, işin içinden çıkamayınca yakın dostlara dağıtıldı torunlar…Hemen hemen hepsi sarıydı,sadece bir tanesi mavi renkte doğdu…
Kuşlar duygusal hayvanlar...Akvaryum amacıyla yapılan su tankı içine kafes yerleştirilmiş.Yapay yolla oluşturulmuş bu zoraki kommensalizmin sonuçları düşünülmüş mü acaba?

Foto: akvaryum
Bknz: kommensalizm

06 Ocak 2009

KAYITSIZ KALMAK MÜMKÜN MÜ?

İçimden bir şey yazmak gelmiyor açıkçası.Sadece haritada yerini bildiğim diyarlarda , hiç tanımadığım insanların üzüntüsünü, en önemliside korkudan faltaşı gibi açılmış gözleriyle bakan o çocukları görmeye dayanamıyorum.
Endonezya’da Tsunami felaketi yaşandığında genç çocuk soruyor bana ---Abla kaçsalardı yaa…Binaların tepesine çıksalardı ya da yüksek yerlere…kaçamamışlarmı? –Sen denizde oynarken üstüne küçücük bir dalga geldiğinde başa çıkabiliyormusun? Tokat gibi çarpıyor insanı sersemletiyor.10-15 metrelik dalga geldiğinde kaçman mümkünmü? diyorum…Şimdi ben babama soruyorum.Mesleği icabı bilir cevaplar diye---Baba sığınaklara girseler? – Peki daha uzak mesafelere gitseler.? Yok işte karşında her bakımdan üstün düşman var.Kaçamıyorsun…Sen onun yanında belkide nokta kadarsın.Empati kurarak bizim başımıza gelse diye düşünüyorum ne olurdu? Nasıl yapardık?…Öyle ya da böyle bir yerlerde çocuklar ölüyor,sakat kalıyor,vücutlarına en önemliside beyinlerinde yaralar açılıyor…Dua ediyorum,Umarım en kısa zamanda bu şiddet son bulurda başka çocuklar ölmez diye…

* Bunun intikamını mı alıyorsunuz? Ama bunu yapan onlar değildi ki?

---------------------------------------------------------------------------------Yukarıdaki yazıya ek: Ülkemin 1984 yılından beri verdiği şehit sayısına bakmaksızın ,bu gelişmelerle ilgili sokağa dökülen ağabeylerin tepkilerinin hepsini samimiyetsiz buluyorum ya da başka bir niyet arıyorum…

05 Ocak 2009

" Bir Baltaya Sap Olmak "Deyiminin Öyküsü...

Osmanlı zamanında ahşap gövdeli yük gemileri kıyıya yaklaşırken, boğazında çeşitli renklerde flar olan adamlar ellerinde baltalarıyla hazır bekler konuma geçermiş.

Her biri başka başka grubun lideri olan adamlar boyunlarından çıkardıkları flarları baltaya bağlar, iskele tarafından kıyıya yaklaşan geminin üzerinde ekmek tahtasına benzer bölüme baltaları ile nişan alırlarmış.

İşte o ekmek tahtasına baltasını ilk saplayan adam o gün gemideki yükü indirmeye hak kazanırmış.Tabi ekibiyle birlikte…
Bugünün tabiriyle hamallık yaparak ekmek paralarını kazanan bu kişiler liderlerini kendi seçermiş ki balta gemiye isabet etsinde yükü indiren ekip içinde olayım diye…

Baltayı isabet ettiremeyip düşüren kişi ve ekibide para kazanamayınca , dilden dile “ Bir baltaya sap olamadın” ya da “olamadım” denmeye başlanmış…


*Bununla ilgili bir kaynak söyleyemiyorum çünkü babamlarla yaptığım bir sohbette dinledim.

Bknz. Bir baltaya sap olmak , Bir baltaya sap olmak (2)

HER AN GİDEBİLİRİM...

Koltuğun duruşu mağrur ve eyvallahsız…Sanki istediği yere yürüyüp gidecek…
---Bana ne kardeşim !! yerimi ben seçerim,beğenmezsem çeker giderim…

*bu bendeki hayal gücünün sonu iyi değil galiba :))))