14 Ekim 2009

NEODİMYUM MIKNATIS...

Benim için mıknatıs,dikiş kutusundaki iğnelerin üzerinde yapışık halde durmasından ibaretti…Gördüm ki çeşitleride varmış.Neodimyum mıknatıs kullandığımız normal mıknatıslardan çok daha güçlü manyetik alana sahip ancak yüksek ısıya ve paslanmaya karşı dirençsiz… Elektronik sanayi ve şu içinde pil olmayan el fenerleri varya onun yapımında kullanılıyor.
Fiyatları diğer mıknatıslara göre daha pahalı.
Pek de kolay bulunmuyormuş anlaşılan nette arayan arayana…

10 Ekim 2009

BİR DEDİKODU…

Yaşantılarına değil ama oturdukları eve özendiğimi hatırlıyorum.Dağın eteğinde,denize karşı bahçelerinde içtiğim kahvenin tadını unutamıyorum mesela…
Çok samimi olduğum söylenemezdi ancak zaman zaman görüşüyorduk.Bundan iki sene evvel boşandılar oldukça kötü bitti evlilikleri , dört yaşındaki oğullarının velayeti babaya verildi.Çocuk özellikle babasını istemiş mahkemede annede “zaten ekonomik gücüm yok bakamam” demiş…
Adam iki ay geçmeden başka bir bayanla tekrar evlenince “hımmm acaba ?” dedi herkes.Neyse kadın mesleği olduğu için bir süre sonra iş buldu.Gelgelelim bu zor dönemi atlatması kolay olmadı.Çocuğu görmek için her yanına aldığında çocuk tarafından istenmedi vs…

Photobucket

Her sene olduğu gibi bu senede ortak tanıdıklarımıza merak ettim sordum.”o nasıl iyimi?” diye…”Ohooo çok iyi,evleniyor biliyormusun bir Amerikalı ile yaz sonunda Amerika’ya yerleşicek hani samimi arkadaşı Kadriye varya o söyledi “dedi Dilek hanım…

Güzel haberler almak insanı mutlu ediyor.Zor günler onun için bitecek dedim içimden.

Birkaç hafta geçmeden bu sefer Kadriye ile karşılaştım “Onun yanından geliyorum,evleniyor biliyormusun?” Tam o sırada “duydum” diyecekken devam etti.”Samsun’lu biriyle evleniyor,Samsun’a yerleşecek…”
?????? Nasıl yani Amerika neresi,Samsun neresi? Hani Kanada falan olsa yaklaşmış dersin.Uydurulur da bu kadarı nasıl olur onu anlamadım.
Bir haberde şöyle diyordu.”
Dedikodu insan sağlığına iyi geliyor
Eeee bana iyi gelmedi bu…Farkında olmadan dedikoduya alet oldum,dinledim,inandım ...
Evet bende konuşurum insanları ama sadece aile fertlerimle,kişilere zarar vermeden,hayali şeyler üretmeden…
Dedim ya benim sağlığıma iyi gelmedi bu.Kendimi o gün kötü hissettim…
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

08 Ekim 2009

YAŞLI KADININ EVİ...

Photobucket

Fotoğraftaki yaşlı bayan Ukrayna’da yaşıyor.Onun sıkıntılı ve zor hayatı oğlunun hapse girmesiyle son bulmuş.Çünkü oğlu kendisinden sürekli para ister,evdeki mobilya ve eşyaları satması içinde annesini dövermiş.Oğlu hapse girince bayan yalnız kalmış ve yaşadıklarını unutmak istercesine küçük bir köye yerleşmiş…
Yaşlı bayan resme olan ilgisini bu evin önce bir duvarında göstermiş , ilerleyen zaman içinde de diğer duvarlara resimler yapmaya devam etmiş…
İlgisini çeken,sevdiği şeyleri anlatmış…
Sonuçta ev bir sanat galerisine dönmüş ancak bunu yaparken de tüm emekli maaşını harcamış…


Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

SİTE ÖNERİSİ...

Belki birkaç sene önce olsaydı fazlasıyla işime yarardı bu site.Çünkü her sene aynı ya da benzer hediyeler almaktan sıkılmıştım.Bayanlar için seçenekler daha fazla tabi ,oysa bir erkeğe hediye almak,öncesinde ne alacağına karar vermek oldukça zor bana göre…
Sıkıntılardan mıdır bilinmez Kaptan’da özel günleri unutur oldu zaten.Evet bazen hatırlıyor ama üzerinden birkaç günde geçmiş oluyor.Bu böyle olmaz baktım güceniyorum bende aynısını yapmaya başladım.Tarihleri unutmamış olsamda artık sesimi çıkarmıyorum…
Neyse gelelim asıl konuya , faydalanmak isteyenler olabilir.Sitede özel günler için popüler ya da sıra dışı hediye seçeneklerini inceleyebilir, e-kart yollayabilir veya günün anlam –önemiyle ilgili yazıları okuyabilirsiniz…
Benim en çok ilgimi çeken kısım ise “doğumgünü” bölümünde…Sayfadaki kutucuğa doğum tarihinizi girdiğinizde o günle ilgili ilginç verilere ulaşıyorsunuz.( O yıl dünyada hit olan şarkılar, Dolar kuru, ekmeğin fiyatı, Futbol Şampiyonu vb…)

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bunun dışında Kasım ayında gösterime girmeye hazırlanan “2012” isimli dev bütçeli flim daha şimdiden wikipedia ‘da yerini almış…
Daha şimdiden merak uyandıran bu flim hakkında buradan bilgi alabilir,resmi web sitesindeki video bölümünde yayınlanan korkutucu iki fragmanı
izleyebilirsiniz.

07 Ekim 2009

O BÖYLE DÜŞÜNÜYORDU AMA…

Digital Equipment Corporation isimli bilgisayar firmasının kurucusu ve CEO’su Kenneth Olsen, 1977 yılında Boston’da katıldığı “Gelecekteki Toplum” konulu bir toplantıda şöyle söylemiş…

“Aslında insanların evlerinde bilgisayar bulundurmaları için herhangi bir neden göremiyorum”…
~~~~~~~~~
*İleri görüşlü olmak ayrı bir yetenek anlaşılan. :))
kynk.
kynk.
foto.

KARINCA TÜNELLERİ…

10 ton çimentoyu nasıl karınca yuvasına döktüler ? Neden böyle bir şey yaptılar ? Kahretsin !! dedim önce.Bilim adamları öğrenmek ve de insanlığı aydınlatmak adına acımasız olabiliyor. Sonuçları bakımından son zamanlarda izlediğim en etkileyici görüntüydü…
Bizim bilmediğimiz ve de görmediğimiz toprak altında ortaya çıkan dev karınca şehrine öylece bakakaldım…

06 Ekim 2009

1 MECİT

Savaşın en hararetli günlerinde yaralıların tedavisi için Kocadere köyü yakınlarında büyük bir sargı yeri kurulur.Gelen yaralılar içinde kimi Urfalı ,kimi Sivaslı ,kimi Halepli’dir…Bunlardan biride Lapseki’nin Beybaş köyündendir ve getirildiğinde yarası oldukça ağırdır.Zor nefes alıp vermesine rağmen tüm gücünü toplayıp komutanının elbisesine yapışır. ”Ölme ihtimalim çok fazla.Ben bir pusula yazdım.Bunu arkadaşıma mutlaka ulaştırın,köylüm Lapseki'li İbrahim Onbaşı’dan 1 Mecit borç aldıydım.Kendisini göremedim.Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin”…
Kollarında hızla kan kaybeden askere bakarak komutanı “Sen merak etme evladım” der ve asker komutanın kollarında kısa bir süre sonra şehit olur…
Aradan fazla zaman geçmez yaralılar getirilmeye devam eder bir yandan da yolda şehit düşenlerin künyeleri ve üzerlerinden çıkan eşyalar komutana teslim edilir.İşte bir künye ve yanında bir pusula daha gelir…

Komutan notu okuyunca olduğu yere yığılır, ellerini yüzüne kapatıp vücudunun titremesine ve gözyaşlarına engel olmaya çalışır…
Pusuladaki not aynen şöyledir.“Ben Beybaş köyünden arkadaşım Halil’e 1 Mecit borç verdiydim.Kendisi beni göremedi.Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.”

Peki biz bu olayın neresindeyiz? Bugüne kadar kaç arkadaşımıza,dostumuza hakkımızı helal ettik ?
Ya da şu hayatta bize hakkını helal edecek kaç dost edindik acaba?

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Mecidiye ya da halk arasındaki söylemiyle mecit ,Sultan Abdülmecid Han zamanında adına bastırılmış yirmi kuruş değerinde gümüş paradır.1873 yılında hazine kayıplarına neden olduğu düşüncesiyle basımına son verilmiştir…
Yine ek olarak yukarıda bahsi geçen seyyar hastane daha sonra denizden bombalanmış ve 15 bin insanımız şehit olmuştur.
Günümüzde Tarihe Saygı Projesi kapsamına alınmış “Kocadere Hastane Şehitliği” olarak 2005 yılında ziyarete açılmıştır.


foto.
mecidiye.
kynk.
harita.

05 Ekim 2009

...

Cuma gecesi kuzenimin eşi geldi.Hem bıdık hava alır, hem de yemek yeriz diye dışarı çıktık…
Konu konuyu açtı sohbete fazla katılamadım çocukla ilgilenmekten ama bir ara Kaptanın şöyle dediğini duydum.”Dedem 92 yaşında ara sıra sağlık problemleri olsa da maşallah…”
Yemek sonrası bir telefon dedemizi kaybetmişiz…
Hayat anlardan ibaret.Bir saat içinde her şey değişebiliyor…
Artık telefonla aradığımda cevap verecek kimse yok.Ev bomboş kaldı... Seni kaybettiğimiz için üzgünüm dedecim.

02 Ekim 2009

GLASGOW MÜZESİNDE İLGİNÇ BİR SALON...

Bu heykeller İskoçya'nın En Çok Ziyaret edilen yerlerinden Kelvingrove Sanat Galerisi ve Müzesinin "Sophie Mağarası" salonunda sergilenmekte ...
İnsani duyguların yüzümüzde oluşturduğu mimik hareketlerinden yola çıkılarak yapılmış kafalar tamamen beyaza boyanarak tavandan sarkıtılmış.Bir nevüs nasil göründüğümüzün göstergesi Olmuş ...
Dört farklı Yüz ifadesi ile asılı toplam 95 adet heykel oldugu müzenin web sitesinde anlatılmakta.
Tür etapta ürkütücü hazırsındır gelse de müzenin En Çok ziyaretçi alan bölümlerinden biriymiş. Unutmadan müzeyi gezmek tamamen ucretsiz.

~ ~ ~

* Ülkemdeki Müze Giriş ücretlerini hatırlayınca BİR "ahh" çektim kendi kendime ...







~~~~~~~~~
Ayrıca içeriği Araştırma zahmetine katlanmadan ve de Kaynak göstermeden yazımı kopyalayan, Emek hırsızı forum sitelerini de buradan görebilirsiniz ...
Canpare.com kullanıcı Sanal Prens
Hayatname.com. kullanıcı Yorgunella

01 Ekim 2009

YAŞ FARKI ÖNEMLİ Mİ ?

33 yaşındaki Muhammed Nur Musa Malezya’nın kuzeyinde Terengganu kentinde bir pansiyonda yaşıyordu.Genç adam pansiyon sahibi 104 yaşındaki Wook Kundor’un yalnızlığına önceleri üzülüyordu.Daha sonra kendi deyimiyle duyguları değişti ,saygı ve arkadaşlıkları zamanla aşka dönüştü ve 104 yaşındaki kadına evlenme teklif etti…
Kısa bir süre içinde evlendiler…Bu evlilik adamın ilk, 104 yaşındaki bayanın ise yirmibirinci evliliği oldu..
Kendi ülkeleri dahil olay tüm dünya basınında yer aldı.Muhammed Nur Musa kendinden yaşça büyük bir kadınla evlenmesinin toplum tarafından sorgulanacağını,Kundor’la parası için evlenmediğini, aradaki 71 yıllık yaş farkına rağmen bu birlikteliğin uzun yıllar devam etmesini istediğini konuşmalarında belirtti…

* Ne diyelim...“Aşkın gözü gerçekten körmüş…” diyelim mi ? :)

kynk.

30 Eylül 2009

DÜNYADA EN ÇOK ÜNVANA SAHİP OLAN KİŞİ...

Dünyada “en çok ünvana sahip” olan kişi bir kadındır…
18. Alba Düşesi Dona Maria Del Rosaria Cayetana Fitz-James Stuart Sylvia’nın sekiz düşeslik,onbeş markizlik,yirmibir konteslik ünvanları dışında ondokuz ayrı ünvanı daha vardı…

En sevdiği unvan ise “Kadın”dı… :)

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
*Yukarıda bahsedilen kavramlar bizde olmadığı için çoğu bir anlam ifade etmiyor hatta ne olduğunu bilmiyoruz bile.
Kadın kendini tanıtırken acaba hangilerini kullanıyordu ? Bir hayli ilginç geldiği için paylaştım.Genede benim gibi merak edenler için onuda ekleyelim hemen…
Avrupa ülkelerinde Prensten sonra gelen soyluluk ünvanları bunlar.Mesela Erkek “Dük” eşine de “Düşes” deniyor gbi…

UZAK DOĞU KÜLTÜRÜNDEKİ YEMEK ÇUBUKLARI…

Uzak Doğu kültüründe çatal-bıçak yerine kullanılan çubukların yani adıyla “Chopstick” (çopsitik) lerin kullanımı bize göre zor,onlara göre oldukça kolaydır…
Bu çubukların ortaya çıkışı ile ilgili rivayete göre Çin imparatorlarından biri halkın ayaklanmasından korktuğu için ,eritip silah olarak kullanılabilecek tüm metallerin toplatılmasını emretmiş.
Ellerinde çatal,kaşık vb. tüm metalleri vermek zorunda kalan halk yemek yemek için bambu ağaçlarından bu çubukları yapmaya başlamış ve o dönemden bugüne günlük hayatlarının ayrılmaz bir parçası olmuş.
Bambu ağacının tercih edilmesinin nedeni ise hem ucuz,hem kolay şekil alabilen ve ısıya dayanıklı olmasıymış…

Chopsticks nasıl kullanılır ?
kynk.
foto.

28 Eylül 2009

İYİ UÇUŞLAR !!!

Benim bıdık henüz 28.ayında olmasına rağmen kaydırakta yeni teknikler geliştirmeye başladı.Tabii kendisinden daha büyük çocukları taklit ederek...
Önce ayakta inmeye çalıştı.Daha sonra baş aşağı ve yüzükoyun kaymayı öğrendi…
Bizim zamanımızda kaydıraklar düzdü,şimdi yılan gibi kıvrılanlar,üstü tamamen kapalı tüp şeklinde olanlar…
Ama görüyorum ki durum başka ülkelerde daha da vahim. :))
Görüntü Rusya’dan...

EŞEK VE İNSANIN YERLERİ DEĞİŞİRSE…

II. Mahmut ve Abdülmecit döneminde iki kez belediye başkanlığı yapan Hüseyin Hasip Bey görevinden ödün vermeyen,titiz bir o kadar da sert kişiliği ile tanınırdı.Özellikle tüketici haklarını iyi korur, bozuk, çürük ve pahalı satan esnafa göz açtırmazdı.Bu huyunu iyi bilen esnaf ya da işportacı Hüseyin Hasip Beyin denetime çıktığını duyunca nereye kaçacağını bilemezdi çünkü suçluyu hoşgörmez anında aklına ilk gelen cezayı verirdi… Denetime çıktığı bir gün sırtında iki çuval yükle ağaca bağlanmış öylece duran bir eşek gördü.
“Bu eşeğin sahibi nerede ise hemen bulun getirin” diye emir verdi.Eşeğin sahibi yakın bir kahvede oturmuş dinleniyordu.Apar topar kahveden alınan adam belediye başkanın karşısına getirildiğinde yarım saat önce geldiğini,eşeğini ağaca bağladıktan sonra dinlenmeye çekildiğini anlattı…
Onun bu sözlerine öfkelenen Hüseyin Hasip Bey hemen talimat verip eşeğin sırtındaki yükü indirtti,bir torba yem buldurup hayvanın boynuna taktırdı.Sonra da eşeğin sahibinin boynuna bir ip geçirterek onu ağaca bağlattı hem de iki çuval yükle…
Adam ağladı,sızladı, o yükle kan ter içinde kaldı ama eşeğin yemini bitirmesini bekledi…
Verilen bu ceza yasalarda ya da yönetmeliklerde yoktu ama ceza öyle etkili oldu ki sadece eşeğin sahibine değil tüm izleyenlere ,daha sonra duyup öğrenenlere ömür boyu unutamayacakları bir “hayvan haklarına saygı” dersi yerine geçti

kynk.
foto.

NAR SOYMAK GERÇEKTEN ÇOK KOLAYMIŞ…

Annemler nihayet İzmir’den döndü.Gelirken bahçemizdeki nar ağacının meyvelerini toplamayı da ihmal etmemişler.Kabuğu yavaş yavaş kırmızıya dönmeye başladıysa da içi artık olmuş.Yani nar mevsimine az kalmış anlıyacağınız…
Kaptan tam bir nar hastası olduğu için bu işe en çok o sevindi...Dut ve nar onun vazgeçilmezi.Hiç üşenmeden sabırla uğraşır narı tek tek temizler kendisi. Haaa bu arada mutfak nar lekesinden geçilmez ,iyi bir temizliği hak eder o da ayrı bir konu (inşallah okumaz bu yazımı yoksa narı kaşıkla yemek hayal olabilir benim için :)
Şimdi gelelim asıl konuya bu tekniği okuyalı uzun süre oldu aslında ama ben denemeden bir tavsiyede bulunmak istemedim.
Buradaki site sahibinin anlattığı yöntem gerçekten başarılıydı.Çok kısa bir sürede kaseler nar taneleriyle doldu…

26 Eylül 2009

MENÜDE KÖFTE VAR...

Bayram gezimize ara verdik bir alışveriş merkezindeki köftecide…
Etrafa bakarken Türkiye’de 290’dan fazla köfte çeşidi olduğunu öğreniyorum.Ama bana sayıdan daha ziyade isimler ilginç geliyor.Not alıyorum bazılarını, özellikle hiç duymadıklarımı…
Acaba diyorum yemek bloglarında yapılmış olabilir mi? Görüşler nasıl?
Mesela Kilis’in “Kübbilmüşviyye köftesi” nette aradım ama tarifini bulamadım…
Şanlıurfa’nın “Beli Kırık” ve “Lık Lıkı köftesi”…
Siirt’in “Kittel” ve “Tap Tap köftesi”( maalesef bunu da bulamadım…)
Gaziantep’in “Molhatalı köftesi”…
Sakarya’nın “Sıknaç Köftesi” (bunun da tarifi yok…)

MUHTEŞEM BİR SAVUNMA ŞEKLİ...

Yaratıcı gücün her canlıya nasıl adaletli davrandığının ve düzeni nasıl dengelediğinin bir göstergesidir bu…


24 Eylül 2009

ÇİN’DE İLGİNÇ BİR OTEL…

Çin’in Hebei Eyaletinde 2000 yılında inşa edilen Tianzi Otel ya da diğer adıyla The Emperor ( İmparator ) Otel Guinness tarafından“Benzersiz İnşaat Projeleri “dalında en iyi proje ödülüne layık görülmüş …
Çinlilerin geleneksel üç tanrı modelinden (Fu- Lu –Shou) ilham alınarak yapılmış bu ilginç yapıda sol baştaki Shou - uzun ömür ,ortadaki Fu-servet, sağdaki Lu –mutluluğu simgelemekte…
Otel 10 katlı ve 41.6m yüksekliğinde…
İki tane özel suit odası mevcut,sol baştaki tanrının elindeki şeftali suit oda diye geçiyor.

Kaynaklar odaların tipik otellerden küçük ancak yeterli konfora sahip olduğunu söylüyor.Fiyatlar hakkında ise bir şey yazılmamış…

23 Eylül 2009

NE DEMİŞ ?

Çengelköy’de bir açık hava sinemasında düzenlenen oyunu beğenmeyen seyirci sahneye salatalık fırlatmış…

O sırada oyununu sergilemekte olan Geleneksel Türk Tiyatrosunun son temsilcisi İsmail Dümbüllü yere eğilip hıyarı almış ve
“Biri kartvizitini düşürdü,oyundan sonra gelip kulisten alsın”demiş…


Seyirciler arasında kopan alkış ve saygısız adamın yuhalanma seslerinden sonra kulise gelen İsmail Dümbüllü
öğrencisine “Seyirci gaddardır.Hani beni alkışladılar ya,eğer cevabını vermeseydim adamı alkışlayıp beni yuhalarlardı” demiş



İsmail Hakkı Dümbüllü kimdir ?
* bu yazım kaynak gösterilmeden uludağ sözlük ve gifanimasyon.com tarafından kopyalanmıştır.

22 Eylül 2009

MİDYE...

”Yeme şu pis şeyi” der annem ,kendisi olsa hiç aklına gelmez ama ben midyeyi görünce dayanamam…
Babamın geçirdiği ağır rahatsızlık sonucu doktorunun ilk söylediği şeylerden biriydi.
”Mesela midye yemiyeceksin” dedi…Deniz kirliliğine bağlı olarak, bünyesinde ağır metaller ve yüklü civa bulundurduğu için kanseri ya tetikliyor ya da oluşumuna neden oluyor diye anlattı…
Ne yazık bunları bilipte ,uygulamaya gelince yapmamak ne tuhaf ?…