16 Haziran 2010

“ BENİM BAŞIMA GELMEZ ” DEMİYELİM...

İnterneti kulanmaya başladığım ilk yıllarda gelen mailleri tek tek açar okurdum.Ancak şimdi vakit kısıtlı sadece önemli olabileceğini düşündüğüm mailleri okuyorum...
Aşağıdaki uyarı yazısı bana maille ulaştı.İçerik bakımından hayli ilginç ve düşündürücü geldi...



“ Gece araç sürerken, camınıza firlatılan yumurtalar ile saldırıya uğrarsanız, sileceği çalıştırmayın ve cama su püskürtmeyin. Çünkü su ile karışan yumurta sütümsü bir renk alır ve görüşünüzü %92.5 oranında bloke eder.

Bu durumda aracı durdurmak zorunda kalıp, soyguncuların kurbanı olabilirsiniz.

Bu soyguncular tarafından kullanılan yeni bir yöntemdir. Lütfen arkadaşlarınıza, çevrenize iletin. “

14 Haziran 2010

AYŞE TATİLE ÇIKTI…

1974 yılındaki 2.Kıbrıs Barış Harekatının başlama parolasıydı “Ayşe tatile çıktı”…

Telefonların dinlenme olasılığına karşı dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve Dışişleri Bakanı Turan Güneş arasında önceden kararlaştırılan gizli bir mesajdı …

Ayşe, Dışişleri Bakanı Güneş'in kızının adıydı.İlk harekattan sonrası yapılan ateşkeste Cenevre’de görüşmelere devam ediliyordu…

Görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağını anlayan Ecevit bu mesajı Cenevre’de bulunan heyete yani Turan Güneş’e yolladı ve harekat başladı…

Photobucket

Parolada ismi geçen Prof.Dr.Ayşe Güneş Ayata, halen ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde akademisyen olarak görev yapmaktadır…

kynk.
kynk.

13 Haziran 2010

DEĞİŞMEYEN BİR BEN…

Photobucket

Hayatım boyunca hep alçakgönüllü oldum ama hiçbir avantajını göremedim…

Bu davranış şeklimin bana getirdiği kayıplar her geçen gün artmaya devam etti…

Bazı şeylerde sonradan değişmiyor.Nasıl başlıyorsanız maalesef öyle devam ediyorsunuz …

Ben yinede söylemiş olayım çok da fazla mütevazi olmaya gerek yok bu hayatta…


foto.knuttz.

10 Haziran 2010

ANALARIN ANASI OK KURBAĞASI…

Güney Amerika’da yaşayan ok kurbağası, bir kalemin ucunu kaplayan boyutları ve morfinden 200 kat daha etkili zehiriyle nadir bulunan canlılar sınıfında yer alıyor…

Photobucket

Çok küçük ve zehirli olması dışında onu özel kılan bir özelliği daha var…

kynk.

kynk.

“ ARKADAŞ ” YA DA İLK HALİYLE “ ARKA TAŞ ” KELİMESİ…

Ortaasya’daki Türkler savaş sırasında okla nişan alırken, arkalarından gelebilecek tehlikeleri önlemek içinde sırtlarını önceden bu amaçla yerleştirilmiş taşlara dayarlarmış…

Bu taşa “arka taş” ya da Azeri söyleniş şekliyle “arka daş” olarak isim verilmiş…

Zaman içinde bu kelime,insanın arkasını yaslayıp güven duyduğu ve olabilecek kötülüklerden koruyacağı “dost” kavramıyla özdeşleştirilmiş ve Türkçe’de aynı anlama sahip olarak kullanılmaya başlamış…

* bunu sevdim ve anlatmak istedim. :))


Photobucket


kynk.Sedefhan Oğuz
foto.knuttz

SINAV SİSTEMİMİZ NEREYE GİDİYOR SORUSU ???

Gazi Mustafa Kemal 1924 yılında Samsun’da yaptğı bir konuşmada şöyle der,
” Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder…”


Photobucket

Analitik düşünce gücünü geliştiren ya da öğreten,ciddi ve de mantıklı daha nice sorulara…

08 Haziran 2010

07 Haziran 2010

GÖKKUŞAĞI RENKLİ GÜLLER…

Bir ara civcivleri rengarenk boyayıp satışa sunmuşlardı.Tepki alınca çocuklara “hayvan sevgisini aşılamak” adına yapıldığı söylenmişti.Oysa alındıktan kısa bir süre sonra ölen bu hayvanların,çocuk üzerinde yaratacağı psikoloji satışı yapan kişilerce hiç düşünülmemişti…

Canlıların genetiği ile oynamak hoş bir durum değil esasında aynı şey bitkiler içinde geçerli ancak güllerin fotoğraf üzerindeki cezp edici duruşu bir başka…

Photobucket

Hollanda’lı çiçek sanatçısı Peter Van de Werken “Mutlu Güller” ya da “Gökkuşağı Gülleri” ismini verdiği tasarımının sırrını tam açıklamasa da renklendirmede gıda boyaları kullanıyormuş…

Photobucket

Dünyanın her yerine sipariş için.

foto. (1) (2) (3)

06 Haziran 2010

TASARIM ÖDÜLLÜ BİR KÖPRÜ “ ROLLING BRIDGE “...

Rolling Bridge, 2004 yılında Yapısal Çelik Tasarım Ödülüne layık görülmüş bir köprü…

12 metre uzunluğunda, sekiz parçadan oluşuyor ve tamamen katlanıyor.Zaten ismini de buradan almış.Katlandığında rulo görünümünü aldığı için köprüye “Rolling Bridge” ismi verilmiş.

İngiliz tasarımcı Thomas Heatherwick tarafından yaya ve bisiklet kullanıcıları düşünülerek projelendirilmiş.

Photobucket

Tekne trafiğinin yoğun olduğu yerlerde geçiş kolaylığı sağlayan köprünün tanıtımı Londra’daki Paddington havzasında yapılmış ve halk tarafından büyük ilgi görmüş…

Mimari ve heykel tasarımlarının yanısıra mühendislik projeleriyle uğraşan Heatherwick, farklı projelerle daha birçok ödülün sahibi olmuş...


Photobucket


Photobucket
Thomas Heatherwick’in diğer tasarımları...

05 Haziran 2010

BUGÜNE DAİR...

Photobucket

"Dert içinde sevinci bul da yaşa; Haksız düzende haklı ol da yaşa; Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın, varından, yoğundan kurtul da yaşa..."
Ömer Hayyam
~~~~~~



Herkes için güzel bir haftasonu diliyorum...

foto.esencekasabası.com-M.Şirin ve babası

04 Haziran 2010

YANLIŞLIKLA YIKILAN BERLİN DUVARI…

Berlin duvarı 1961 yılında Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya’ya geçmesini önlemek için yapılmış.Çok kişi isyan etmiş,hatta ölümü göze alanlar olmuş.28 sene de duvarı geçmek isterken ölenlerin sayısı 238…
Photobucket

Ölenler arttıkça adı “Utanç Duvarı” diye anılmaya başlamış…
Gelişen olaylar, sebepler burada ayrıntılı anlatılmış…
Benim ilgimi çeken asıl bölüm duvarın yıkılışı…

Sovyetler Birliği son devlet başkanı Mihail Gorbaçov ve politbüro sözcüsü Günter Schabowski’nin 1989 yılında katıldığı belgesel sonrasında gelişiyor her şey…

Programda Schabowski’nin “vize alan herkes batıya geçebilir” sözü ,”herkes batıya geçebilir” şeklinde aktarılıyor ve bunun üzerine sevinen halk Brandenburg kapısına yığılıyor…
Bu durum karşısında ne yapacağını bilemeyen nöbetçiler halkı durdurmak istese de arkadan gelen binlerce kişiye engel olamıyorlar…
Birkaç dakika içinde kaldırılmak zorunda kalan bariyerlerle birlikte binlerce kişi Tv kameralarına gülerek ve el sallayarak Batı tarafına geçiyor…

İlerleyen yıllarda Berlin Duvarı’nın yanlışlıkla yıkılmasıyla ilgili BBC kanalı bir belgesel çekiyor…


Photobucket

SADECE ÜÇ HARF…

Ayrı şehirlerdeyiz…
Dünya telaşı, iş güç koşuşturma derken her şey detaylı konuşulmuyor
telefonda …
Şu an yolunda gitmeyen şeyler var hayatında ,
canım arkadaşım üzgün…
Bugün şöyle yazmış profiline okurken üzüldüm… :((


“Üç harf yanyana kaç şekilde gelir bilir misin?
Aşk dersin... Sen dersin... Ben dersin...
Sen, ben biter; biz dersin...
Gün gelir git dersin...
Peki dur kelimesinden haberdar değil misin?
Dur demeyi bilmez misin?
Git demek kolay, dur diyebilecek kadar yürekli misin?"


Photobucket

01 Haziran 2010

SAP GÖZLÜ SİNEK...

Doğanın bilinmeyen mucizelerine tanıklık etmek adına...


Vücut formunu kendi kendine veren sap gözlü sineğin görüntüsü hayli ilginç.


kynk. Hayat Belgeseli

7+ 7 KÜNYE DAHA …

Ölümün her türlüsü üzüyor insanı,ama bu daha bir başka…

İki gün üst üste verilen,hayatının baharında başına geleceklerden habersiz, vatani görevini yerine getirmek için anaları tarafından sapasağlam gönderilmiş ve pusuya uykuda yakalanmış gençleri düşündükçe…

“Acaba geride kalanların durumu nasıl ? diye kanal kanal gezip doğru dürüst bir tek haber bulamayınca, basından “üzgünüz ama vakit kalırsa sizin habere de değiniriz” yapılınca daha daha öfkeleniyor insan…

Şehitlere Allah’tan rahmet acılı ailelerine sabır diliyorum…


Photobucket

foto. Şehit Ağacı / Kızılcahamam
Ruhları şaad olsun...


Şehit Jandarma Başçavuş Hasan Özüberk Kilis
Uzman Çavuş Kemal Koçyiğit Kayseri
Er Adem Şimşek- Muğla-Fethiye
Jandarma Komando Er Ahmet Eyce-Sivas,
Serhat Aslan (Mardin), Kerem Oğuz Erbay (İzmir), İsmail Kartal (Erzincan), Erol Tavukçu (Van), Ümit Akbulut (Malatya), Erhan Terletme (Giresun)

29 Mayıs 2010

REMZİYE HANIMIN NESCAFE İLE ÇİZDİĞİ TABLOLAR...

Remziye hanımla tanışmamız bundan sekiz ay öncesine dayanıyor…

Kendisi oldukça nazik,düşünceli ve prensipli kişiliğine hayranlık duyduğum bir büyüğüm...

Remziye Efcan bir resim sanatçısı.Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kişisel sergiler açmış.Ne ilginçtir ki, bu işe profesyonel olarak 50’li yaşlarda yakalandığı kanser rahatsızlığından sonra başlamış.Temelde varolan yeteneğini terapi amaçlı kullanmaya başlayarak resime yoğunlaşmış…

Tablolarında yağlı ve suluboyanın yanı sıra granül nescafe kullanmakta.Bu tekniği tuvalin üzerine yanlışlıkla dökülen nescafe sayesinde bulmuş ve hocasıyla üzerinde çalışarak geliştirmiş…


Photobucket

Nescafe’den resim nasıl olur acaba? diye düşünürken karşımda birkaç saat içinde biten Namık Kemal portresiyle şaşırıp kaldım…
Özellikle Osmanlı resimlerinde bu teknikle güzel sonuçlar elde ettiğini,üstelik maliyetininde çok düşük olduğunu söyledi…


Bunun dışında soğan kabukları ve böğürtlenden elde ettiği renkleri resimlerinde kullandığını anlattı…


Photobucket

Photobucket

SİTE ÖNERİSİ...

90’lı yılların başında lise öğrencisi olan kuzenim heavy metal müziğini ve tarzını benimsemiş fiziki görünümünde bir takım değişiklikler yapmıştı… Önceleri bu durum büyükler üzerinde tedirginlik yaratmış, hemen hemen aynı yaş grubunda olduğumuz içinde kendisiyle benim konuşmam uygun görülmüştü…

“Müziği dinlemende sorun yok da,böyle giyinmek istediğine eminmisin?” diye sormuştum.
“Ablacım,ben böyle seviyorum emin ol 50’li yaşlara geldiğimde yine böyle giyinip bu müziği dinliyor olacağım” dedi…

Neyse şimdi 30’lu yaşların ortalarındayız, zaman geçtikçe zevklerde değişebiliyor.
Onunki de değişti. :))
~~~~~~

Ben çok ağır olmamak kaydıyla Türk Sanat Müziği klasiklerini dinlemekten hoşlanan biriyim.Bunun yanında artık yeni yeteneklere de fırsat verilmesi gerektiğini düşünenlerdenim.Tv kanallarında yapılan sayısız yarışmadan pek çok yarışmacı geldi geçti isimlerini unuttuk bile…
Ancak kabiliyetli olanların peşi yine de bırakılmıyor.TRT’ de halen görmeye devam ettiğimiz İhsan Güvenç kendisine hoş bir site hazırlatmış. TSM sevenlerin videolar bölümüyle daha çok ilgileneceğini düşünüyorum…

İhsan Güvenç Sitem 2010

27 Mayıs 2010

AYNADAKİ RUJ İZLERİ…

Okul tuvaletinde gizlice sürülen ruj sonrası dudaklarını kontrol eder kız öğrenci…

Kendisine ne kadar yakıştığını düşünürken içinden gelen bir hareketle dudaklarını aynaya yapıştırıp ruj izini aynaya bırakır.Yaptığı bu hareketin okul içinde önce bir modaya , sonrada bir krize dönüşeceğini tahmin edemez tabi…

Oregon (ABD) eyaletindeki okulda bu moda gitgide yayılır.Öyle ki kızlar tuvaletindeki aynalar ruj izinden görünmez hale gelir.

İşin zor kısmı temizlikten sorumlu hademenindir.Hergün saatlerini harcayarak temizlediği aynalara tekrar ruj sürüldüğünü görmek sinirlendirir görevliyi.En sonunda okul müdürüne durumu anlatarak yardım ister…

Duruma el koyan müdür,okuldaki tüm kız öğrencilerin tuvalette toplanmasını söyler…

Okul içinde giderek büyüyen bu sorunu ve temizlerken yaşanan zorlukları önce birbir anlatır müdür…
“Bakın” der “O kurumuş ruj lekelerini temizlemek o kadar zor ki,şimdi görevli arkadaşımız bu izleri size nasıl temizlediğini gösterecek.” Başıyla işaret ederek görevliyi çağırır…

Hademe elindeki uzun saplı temizlik fırçasını alır,suyla doldurduğu lavabonun içine fırçayı daldırıp daldırıp çıkarır ve aynaları o fırçayla temizleye başlar…

Kızlar şaşkın bakışlarla olup biteni izler ve o gün son olur.Tuvaletteki aynalarda bir daha kimse ruj izine rastlamaz…

~~~~

*Bana göre dünyadaki en zor işlerden biridir ,yönetici olmak ve idarenizdeki kişileri yönetmek.Bir kere ayrı meziyetlerinizin olması gerekir...

Olasılıkları iyi düşünemiyor,çözüm üretemiyorsanız o zaman hiç denemeyin derim...

olay kynk.

TİPİK ÖĞRENCİ...

Photobucket


"Hocam,yarınki sınava tahtadaki konular da dahil mi? "
~~~~

*valla en çok sorduğum sorulardan biriydi bende yalan yok... :)))

POST IT 'LE GELEN AŞK...

Post it kağıtları sadece not yazmak için mi kullanılır? Yoksa... :)))

25 Mayıs 2010

BİR ŞEYLER DEĞİŞMİŞ OLMALIYDI…



“Bir kere şunu anlamanız lazım,siz evli değilsiniz.15 yıl boyunca neyi beklediniz bilmiyorum ama eşim diye bahsettiğiniz kişi kocanız değil,resmi nikah olmadan da bu isteklerinizin gerçekleşmesi mümkün görünmüyor.” dedim sorununu anlatan bayana, yol göstermeye çalıştım…


Bu konuşmanın sonlarına doğru Mehmet Ali amcada katıldı bize.Tebessüm ederek ayakta sessizce dinledi.Bayan gittikten sonrada traji komik öyküsünü başladı anlatmaya…

63 senesinde Konya’nın Kadınhanı ilçesi-Şahören köyünde öğrencilerinin birinci dönem karnelerini hazırlarken fark etmiş, bir öğrencisi belgeleri olmadığı halde kayıt yaptırmış.Velisini çağırmış.”Bu çocuğun nüfus cüzdan bilgileri lazım,nüfus cüzdanını getirin yoksa karne alamayacak” demiş. Annede çocuğunun kimliğinin olmadığını ve yol yordam bilmediğini söyleyerek yardım istemiş.

Bunun üzerine nüfus idaresindeki arkadaşını arayan Mehmet Ali amca,göndereceği aileye yardımcı olunmasını rica etmiş…

Kısa süre sonra arkadaşı dönüş yapmış.”İyi de demiş.Bu çocuğun kimliğinin çıkması için önce annesinin doğması gerekiyor.Annesi de nüfus kayıtlarında yok ki” diye espri yapmış…

Bu sefer anneanne ve dedenin kayıtlarına bakılmış.Onların da nüfusta kayıtları yokmuş… :-0

Mehmet Ali amca aileyi tekrar bularak onlarla tek tek konuşmuş.Önce 50’li yaşlardaki anneanne ve dedenin nüfusa kaydı yapılmış, kısa süre sonra da resmi nikah kıyılarak bilgileri buraya eklenmiş.Bu aileden doğan çocuğun anneside nüfusta yerini almış.O da kısa süre sonra resmen evlenerek bilgilerini kayıt ettirmiş.Veeee nihayet küçük öğrencininde ismi nüfusta yerini almış…

Tabii bu işlemler olurken karneler çoktan dağıtılmış.O öğrenci ancak ikinci dönemin sonunda nüfus cüzdanını ve karnesini eline alabilmiş…

Aslında çok yazık bu anlatılan,yıl 2010 birşeylerin çoktan değişmiş olması gerekirdi.Hala daha kendini kandıran,resmi nikah olmadan yaşayan kadınların olması şaşırtmaya devam ediyor insanı…