09 Temmuz 2010
WINDOWS DUVAR KAĞIDI...
04 Temmuz 2010
JABUTICABA AĞACI…
Dünyada daha bilmediğimiz ne ilginçlikler,ne güzellikler var…
Jabuticaba ağacı, gövdesinden meyve veren tek ağaç.Bir diğer ismi Brezilya üzümü…
Anavatanı Güney Amerika en çok Arjantin, Brezilya ve Paraguay’da yetişiyor…
Ağaç yılda iki kez meyve veriyor.
Uzun saklanabilme özelliğine sahip bu meyveden marmelat ,reçel ve meyve suyu yapılabiliyor...
Sağlıklı olduğuna inanılan bu yaz meyvesinin astım,bademcik ve ishal tedavisinde kullanıldığı yine kaynaklarda anlatılmakta…
GÜNÜN SÖZÜ...
MEFARET HANIM…
1951 yılında tayin olduğu Bodrum’un ilk kadın hakimi olur…
Kısa sürede sever Bodrum halkı Mefaret Hanımı…
Dürüst temiz kişiliğini örnek gösterir…
1954 yılında intihar eder…
Kimine göre nişanlısının ölümü sebeptir bu intihara,kimine göreyse idam cezası verdiği bir gencin abisi kaçırıp tecavüz eder Mefaret Hanıma…
Bunu hazmedemeyen Bodrum Hakimi intihar eder…
Adına türkü yakılır…
01 Temmuz 2010
ÇOK AYIP…
Kimi insanın midesi çok hassastır.Sizin görmezden geleceğiniz bazı şeyler onlar için bir kabustur, yolculuklar bile eziyettir …
Benim bu tür sıkıntılarım pek yok çok şükür.Sadece bardakta duyacağım yumurta vs. kokusu,bir de ismini bile duymaktan nefret ettiğim hamamböceği tiksinmem için sebeptir…
Şimdi midem sağlam diye övündüğüme bakmayın.Yaklaşık yarım saat önce enteresan bir durum oldu…
Eleştri alan bir siteyi MAALESEF ziyaret ettim.İçeriğinde hiçbir bilgi kaynağının olmadığı,Türkçe’nin alabildiğine katledildiği,gelenek örf adetlerin hiçe sayıldığı anlamsız bir adres.Pişman oldum ama iş işten geçti...
Özür dilerim böyle yazdığım için ama şu an miğdemde karşı konulmaz bir tiksinti duygusu var…
Hiçbirimiz mükemmel değiliz zaman zaman küfür ediyor argo kelimeler kullanabiliyoruz.Ancak bunu aleni yapmamak,toplumu hiçe saymamak,çevremizdeki kişilere rahatsızlık vermemek bir görev olmalı bireyler için…
“Ben istediğimi yazarım”dan ziyade ZAMANI daha eğlenceli,daha yararlı kılmak böyle bir teknolojik imkanı değerlendirmek hepimiz için önemli olmalı…
Blog dünyasında aktif üç seneyi bitirdim.Bu süre içinde çok nadide kişilikler tanıdım…
Yaşıtlarım , benden çok büyük ya da küçük arkadaşlarım…
İçlerinden kimisini imrenerek kimisini takdir ederek,kimisine de tebessüm ederek okudum…
Seçimlerime elbette dikkat ettim.Hemen hemen hiç rahatsız olmadım…
Takip etme sınırı olmasaydı belki daha çok blog okuyup daha çok güzel insan tanıyabilirdim.Ayıp duygusundan haberdar olan daha daha çok insan…
Aslında bu yazıyı sizler için yazdım desem ??
Bu işe gönül veren, yazılarında gereken özeni gösteren,samimi ve güzel paylaşımlarını sergileyen tanıdığım veya tanımadığım bütün arkadaşlarıma buradan teşekkür etmek istiyorum.
Bize ayıbı öğrettikleri içinde annelere,babalara ve iyi eğitim veren öğretmenlere de en içten sevgilerimi yolluyorum…
ASTRAGAN KUZULARI...
İsmini Tatar ve Kazakların bulunduğu Astrahan şehrinden almış.Aynı zamanda bu bölgede yetişen Buhara koçlarıda yeni doğduklarında astragan olarak anılıyor…
Kuzuların tüyleri parlak,yumuşak ve kıvırcık…
Kaliteli bir astragan elde etmek için kuzuların yeni doğmuş olması gerekiyor.Çünkü kuzular hemen kesilmezse tüylerin yumuşaklığı ve kıvırcıklığı kayboluyor…
Hatta işi daha ileriye götüren kimi üretici kuzuları anne karnındayken zamanından önce çıkarıp alıyor…
Tarihçi Cemal Kutay’da, bir nevi simge haline gelen astragan kalpaktan yola çıkarak Atatürk’ün astraganı sevdiğini anlatıyor…
Ata’sının tercihini bilenler o dönemde yeni kurulan Orman Çiftliğinde de bu koyunlardan yetiştirilebileceğini söylüyorlar.
Kuzular doğuyor.En fazla dokuz kez nefes almasına izin veriyorlar.Kuzu nefes aldıkça tüylerin kıvırcıklığı artıyor, dokuz nefesten sonra hayvanı boğup derisini işliyorlar…
Bir çiftlik ziyaretinde yapılan işlemlerle ilgili Atatürk’e bilgi veriliyor…
“Böyle hunharlık olur mu?” diyen ve duruma sinirlenen Atatürk çalışanların işten çıkartılıp,tesisin tamamen kapatılması talimatını veriyor…
30 Haziran 2010
DEV ÖRÜMCEK YENGECİNİN KABUK DEĞİŞTİRME GÖRÜNTÜSÜ…
Yalnız “İşte budur” diyebileceğim görüntülerin altında hiçbir açıklama olmaması hoşuma gitmiyor.Özellikle belgesel niteliği taşıyanlar...
Bu hafta en sevdiğim görüntü bu oldu.Azıcık ürpermedim desem yalan olur.Bu nedir? Nasıl bir şeydir derken sonunda buldum.
Dünyanın en büyük eklembacaklıları arasında ilk sırayı alıyor Örümcek Yengeci…
Japonya adalarının güneyinde olması nedeniyle Japon Örümcek Yengeci şeklinde de anılıyor.Ortalama yaşam süreleri 100 yıl,kabuk genişliği 37 cm.ağırlığı 20 kg civarı…
Korkmadan izleyin arkadaşlar…
29 Haziran 2010
GELENEKSEL AYAŞ DUT FESTİVAL’İNDEN KARELER…
Bunun yarattığı sıkıntı ve havanın yağmurlu olması nedeniyle arkadaşlarıma söz vermek istemedim ancak ısrarlara dayanamayıp etkinlik için fotoğraf makinamı hazırladım...
27 Haziran 2010
PERA CLASSIC’S ALBÜMÜ….
Yaş 30’ları geçince böyle oluyor demek ki zevkler alaturkaya dönüş yapıyor…
Keman ve piano ağırlıklı çalışılmış,enstürümental yani söz yok ama insanı o kadar dinlendiriyor bir o kadar rahat düşünmenizi sağlıyor.
Şarkıların çoğu tanıdık ama arşiv için saklamaya değer...
Una Calle Nos Separa (Anlamazdın)
Öyle Sarhoş Olsamki
Les Mouettes De Mikanos ( Deniz ve Mehtap)
Le Meteque (Hasret)
Rebe Rumelekh (Bir başkadır benim memleketim )
If I Were A Rich Man (Ah bir zengin Olsam)
Ya Du Travail (Her akşam votka Rakı ve Şarap) vb. şarkılar var albümde toplamda 14 şarkı…
Demolarına baktım ama sadece bunu bulabildim fikir olsun diye ekliyorum…
26 Haziran 2010
ELEKTRİKLİ FAYTON…
Fayton sahibinin yanına oturan 13-14 yaşlarında çocuk fayton hareket etmeden önce eline aldığı kırbaçla ata bir iki kez vurunca adam öyle bir kızdı ki.”Ne yapıyorsun sen? Ben sahibi olduğum halde ona hiç vurmadım” diyerek çocuğun elinden kırbacı aldı…
Daha ne olsun?
25 Haziran 2010
Korkunun olduğu yerde saygı var mıdır? Saygının olduğu yerde korku var mıdır? Olması gereken hangisidir?
Mesela insanlar fakirlikten, yokluktan vs’den korkarlar ama onlara saygı göstermezler"…
Yine sormuş "saygının olduğu yerde korku varmıdır?" cevaplamış"evet…
Saygının olduğu yerde, saygıya dayalı, bozulmaması yönünde bir korku vardır"…
Aramızda saygı olsun ve korkumuz saygıyı kaybetmemek üzerine olsun…
24 Haziran 2010
KARPUZ SÜSLEME SANATI...
Aslında izlerken çok da zor gözükmüyor...
Geçen ay “ yazın geldiğini düşünüp” aldığımız kelek karpuzlar üzerinde deneme yapmadığıma pişman oldum şimdi... :))
21 Haziran 2010
TAŞ BEBEK SERGİSİ...
Keşke demeseydim, tereciye tere sattım bilmeden...
Meğerse bir ara takı yapıyormuş...
Hayli komik duruma düştüm nede olsa benim ilk ve son denememdi. :))
Yaptığı takıları bir kaç gün sonra işyerine getirdi arkadaşım ...
Allah varya bu kadarını beklememiştim.O kadar profesyonel, daha önce hiç görmediğim dizaynda çok ama çok başarılıydı...
“Şimdi taş bebek kursuna yazıldım.” deyince ilgimi çekti...
Kursa başladı hatta bende gitmek istedim ama saatler malesef uymadı...
Tasarladığı taş bebekler için internetten kızılderili resimleri aradı,buldu...
Kurs nihayet sonlandığında Filiz Şur ‘un öğrencileri gerçekten harikalar yarattı...
Toplanan yuvarlak taşlar seramik hamuruyla şekillendirilip su bazlı ahşap boyasıyla boyanıyor...
Gerçi bakmayın bu kadar kısa anlattığıma biliyorum ki onlar bu iş için aylarını harcadılar...
20 Haziran 2010
ÇİRKİNLİĞE KARŞI SİGORTA...
“Eğer yaşlanınca çirkinleşirsen seni terkederim” diye tehdit eder...
Sarfedilen bu cümle karşısında ne yapacağını bilemeyen genç bayan düşünüp taşınır ve en sonunda soluğu bir sigorta şirketinde alır...
Sigorta şirketine eşinin hamileliği sırasında da kendisini beğenmediğini, bunu sık sık dile getirdiğini anlatarak güzelliğini sigorta ettirmek istediğini anlatır...
Bunun üzerine sigorta şirketi Nicole Jones’un aylık 200 pound (yaklaşık 480 TL) ödemesi karşılığında on yıllık sigorta yapabileceğini,bu süre zarfında on kişiden oluşan denetçi kurul ile bayanı ara ara denetleyeceğini şayet eşi tarafından eski güzelliğini yitirdiği gerekçesiyle terkedilirse 100.000 pound ( eski paramızla 260 milyar) ödemeyi taahhüt eder...
kynk.
kynk.
AJDA PEKKAN NEVRESİM TAKIMLARI...
Yıl 1978
19 Haziran 2010
17 Haziran 2010
KABİLİYETLİ KADINLAR… :))
“ Bir zamanlar erkeğin üstün olduğuna inanıyordum. Sonra evlendim. Karım bu inancımı tamamen yıktı.” demiş Amerikalı aktör Jack Lemmon…
ASANSÖR…
Şu an oturduğum evi görür görmez öyle etkilenmiş acaba deyip taşınma hayalleri kurmaya başlamıştım…
Gelin görün ki rakam yüksek geldiği için hayaller kısa sürede sonlanmıştı.Üzerinden 6 ay geçti evin sahibi tekrar kapımızı çalıp (bu arada biz yan apartmanda oturuyorduk) fiyat konusunda anlaşabileceğimizi söyleyip bizi kahve içmeye davet etti…
Bizim kaptan fiyatı konuşa dursun,ben mutfak ,parke, fayans ve karşımda duran Ankara manzarasını incelemeye devam ettim…
Nasibe çok inanırım öyle böyle derken ev bizim oldu…
Çoğu kişiye dezavantaj gelebilir ama 9 katlı bir binanın en üst katı olmasını hiç problem etmedim.Üst kat soğuk olur vs…
Neyse kısa süre sonra taşındık…
1. Gün. O da ne ???? Bir uğultu??? Saat başı bazen 10dk.da bir , gece yarısı olmuş ara ara sesi duymaya devam ediyorum…
Araştırıyorum sesin geldiği yeri.Üst katımız asansör mekanizmasının olduğu bölüm.Asansör her çalıştığında sesi duyuyorum.
” Eyvah dedim biz ne yaptık? Buna hiç dikkat etmedik ben bu sesle hayatta oturamam.”
İlk zamanlar rahatsızlık duyduğum bu sese zamanla öyle alıştım ki, artık doğal gelmeye başladı…
Hatta yıllar geçtikçe olay şuna dönüştü. :))
“sabah apartmandan ilk çıkan Ayşen hanım hımmm saat 7.30 oldu demek ki acele etmeliyim işe geç kalabilirim”
“ Çöpler toplanacak apartman görevlisi bizim kata çıkıyor çöpü kapıya çıkarmalıyım.”
“ Mehmet beyin kızıda işten döndü saat 21.30 “
“Asansör 6.katta durdu hayırdır bu saatte ?? ”
Bayram sabahı “ Çocuklar şeker toplamaya başladılar “ vs…
7 sene içinde bu sinir bozucu sese alıştım ben…
Diyeceğim o ki insanoğlu zamanla alışabiliyor kabul ediyor.Acıları,sıkıntıları
ya da takıntıları…:))
foto.
16 Haziran 2010
MÜZİĞİN DİLİ EVRENSELDİR...
Sonra tekrarlar ardı ardına geldi.Hiç sıkılmadan bütün bir hafta dinleyerek geçti...
Müziğin dilinin evrenselliğini seviyorum.Telaffuz farkından doğan bazı kelimeleri anlamıyorum belki ama olsun insanı mutlu eden ezgisi yetiyor.
Zamanında Eurovision’da Sertap Erener’in birinci olmasının sebebi de buydu bence,herkes üzerinde öyle bir etki yaptı ki şarkının çekim gücüne kimse karşı koyamadı...
Tıpkı bunun gibi...
Shakira Waka Waka
*videoyu yüklerken farketmedim blogger'da gene sorun var videoları yükledikten sonra bir türlü göstermiyor. :((