08 Ocak 2009

HIRSIZA KİLİT DAYANMAZ...

İki hafta önce bir diş hekimi arkadaşımın muayenehanesine hırsız girdi.Bir hayli kaybı var.Giden eşyalarına mı yoksa,hiç yoktan çıkan yeni çelik kapı ve alarm masrafına mı üzülsün? Bu hafta da başka bir arkadaşımın evine hırsız girdi.Ehh onunda zayiatı az değil…

Bizim evede üç sene önce girmişti.Hemde gündüz vakti…Hareketli oyuncakların pil yuvalarına kadar söküp dağıtmıştı evi.Alarm taktırdık ama sonradan insanda oluşan psikoloji çok zor ,nasıl anlatayım?Dilerim ki kimse yaşamasın bu durumu ,ancak Ankara’da hırsızlık olayları arttı mı ne ? diye bir soru geliyor aklıma.Paranoya yaratmak için söylemiyorum genede dikkatli olun evinizin güvenliğini alın.


MEKTUP...



22 Nisan 1923 ‘de yazılmış mektubu okuyorum..Bir gelinin kayınvalidesine hitaben hal hatır sorduğu,kendilerininde iyi olduğunu anlatan cümlelerle dolu.Aslında sıradan bir mektup sayılabilir ama yazan kişi bakımından kitaplara geçecek kadar önemli…Mektubun tamamını yazmıyacağım tabiki fakat öyle bir cümle var ki esas onda saklı…
Sadece ilk paragraf :

Sevgili Hanımanneciğim,
Salimen Pazar gecesi saat 21’de Lozan’a vasıl olduk.Polisler dizilmiş,otomobil bekliyordu.Paşa ve ben arabaya bindik.On dakika sonra Lozan Palas’a geldik.Her taraf elektriklerle süslenmiş adeta donanma gibi.Otelden içeri girdik,asansöre binip ikinci kata çıktık.Burada üç oda bizim.Biri yatakodası,biri Paşa’ya çalışma salonu,biri de misafir kabul yeri.Lozan’ın en mükemmel oteliymiş.Bir odanın geceliği on lira imiş.Demek ki üç oda bir gecede otuz lira ediyor.Kirayı hükümet verecekmiş.Biz yalnız yemek parasını vereceğiz.Lozan’a yaklaşınca trene gazeteciler gelmeye başladı.Paşa’yı da düşünce aldı.”Çetin iş nasıl olacak? Herkes zevk-ü sefasında! Bizim gibi milletin yükünü almamış” diyor.
Ve mektup böyle devam ediyor…
Mevhibe İnönü’nün kayınvalidesine yazdığı bu satırları okurken –Vayyy beee dedim.Türkiye Cumhuriyet’inin ikinci kurucu adamı şu an yaşadığımız vatan toprağının sınırlarını belirlemek üzere gittiği Lozan'da yemek parasını cebinden ödemiş…Bugünkü alınan harcırahları düşününce hayretler içinde kaldım…


mektup kynk:başkent üniv.yayınları
bknz.Lozan Antlaşması

MECBURİ KOMMENSALİZM...

1988 yılında sapsarı bir muhabbet kuşu “Limon” ile başladı her şey.Sonra ona sarı renkte bir eş alındı.Aradan geçen zamanda yine sarı renkli üç yavru dünyaya geldi.Yavrular büyünce onların yavruları… beş-altı kuşak yaklaşık kırk adet oldular.Bir ara evde altı ayrı kafes, işin içinden çıkamayınca yakın dostlara dağıtıldı torunlar…Hemen hemen hepsi sarıydı,sadece bir tanesi mavi renkte doğdu…
Kuşlar duygusal hayvanlar...Akvaryum amacıyla yapılan su tankı içine kafes yerleştirilmiş.Yapay yolla oluşturulmuş bu zoraki kommensalizmin sonuçları düşünülmüş mü acaba?

Foto: akvaryum
Bknz: kommensalizm

06 Ocak 2009

KAYITSIZ KALMAK MÜMKÜN MÜ?

İçimden bir şey yazmak gelmiyor açıkçası.Sadece haritada yerini bildiğim diyarlarda , hiç tanımadığım insanların üzüntüsünü, en önemliside korkudan faltaşı gibi açılmış gözleriyle bakan o çocukları görmeye dayanamıyorum.
Endonezya’da Tsunami felaketi yaşandığında genç çocuk soruyor bana ---Abla kaçsalardı yaa…Binaların tepesine çıksalardı ya da yüksek yerlere…kaçamamışlarmı? –Sen denizde oynarken üstüne küçücük bir dalga geldiğinde başa çıkabiliyormusun? Tokat gibi çarpıyor insanı sersemletiyor.10-15 metrelik dalga geldiğinde kaçman mümkünmü? diyorum…Şimdi ben babama soruyorum.Mesleği icabı bilir cevaplar diye---Baba sığınaklara girseler? – Peki daha uzak mesafelere gitseler.? Yok işte karşında her bakımdan üstün düşman var.Kaçamıyorsun…Sen onun yanında belkide nokta kadarsın.Empati kurarak bizim başımıza gelse diye düşünüyorum ne olurdu? Nasıl yapardık?…Öyle ya da böyle bir yerlerde çocuklar ölüyor,sakat kalıyor,vücutlarına en önemliside beyinlerinde yaralar açılıyor…Dua ediyorum,Umarım en kısa zamanda bu şiddet son bulurda başka çocuklar ölmez diye…

* Bunun intikamını mı alıyorsunuz? Ama bunu yapan onlar değildi ki?

---------------------------------------------------------------------------------Yukarıdaki yazıya ek: Ülkemin 1984 yılından beri verdiği şehit sayısına bakmaksızın ,bu gelişmelerle ilgili sokağa dökülen ağabeylerin tepkilerinin hepsini samimiyetsiz buluyorum ya da başka bir niyet arıyorum…