04 Eylül 2009
BİRLİKTE SON UYKU...
Eşi 1909 yılında,kendisi 1915 yılında vefat etmiş.Şimdi eşiyle aynı mezarda.
Yatağın üzerinde Charles Pigeon takım elbise giymiş elinde kalem ve bir not defteri ,eşi ise yanına uzanmış onu dinliyor.
Yatağın başında elinde lamba tutan bir melek var…
Hani bizde derler yaa “ ebedi istirahatgahına yollandı” işte aynı bu cümleyi anlatırcasına bir mezar yapılmış.Kendi isteğimi yoksa aile fertlerinin tercihi mi onunla ilgili bir şey kaynaklarda belirtilmemiş…
GÖRMEYİ UMUYORUM…
Keza yabancı bloglarda ihtiyaç duyulmadığından bu modülü fazla ekleyen yok ama karşıma çıkanlarda da benim bayrağım yok işte sırf bu yüzden ben bayrak modelli olan çeviriyi eklemedim.
Biliyorum gene "tavşan dağa küsmüş,dağın haberi olmamış "modundayım ama inatla birgün karşıma çıkmasını bekliyorum…
03 Eylül 2009
RUSYA’DA İLGİNÇ BİR EV
Sahipleri geçimlerini demircilik yaparak sağlıyormuş…
Dışarıdan ilgiyle izlenen bu evi ,satın almak isteyenlere verilen cevap ise hep aynıymış.”Biz bu evi satmayı düşünmüyoruz”…
kynk.
“ İNANMAK, BAŞARMANIN YARISIDIR…”
Kısa bir süre geçmişti ki ayağına giren krampla çırpınmaya başladı.Yardım çağrısını yakında bir tarlada çalışan köylü çocuğu duydu ve onu boğulmaktan son anda kurtardı…
Babası çocuğu kurtulduğu için minnettardı teşekkür için ona davette bulundu.Sohbet sırasında gelecek planlarını sordu çocuğa...
“doktor olmak isterdim ancak durumumuz okumama elverişli değil,bende babam gibi çiftçi olacağım” dedi üzgün bir şekilde.
Soylu adam “Peki,hazırlıklarını yap,eğitim masraflarını ben karşılayacağım.Doktor olmak mı istiyorsun? Ol o zaman dedi…
Henüz tıp camiasında geçerliliği kabul görmemiş “ penisilin” adı verilen ilk antibiyotik ilaç üzerinde çalışan Dr. Alexander Fleming’e haber verildi…
Hemen İngiltere’den Afrika’ya giden doktor yeni ilacını kullanmaya başladı ve tedaviye kısa bir sürede cevap veren Churchill’in yine hayatını kurtardı tıpkı yıllar önce onu gölde boğulmaktan kurtardığı gibi…
01 Eylül 2009
“YAZICIM BOZULDU” DİYE BENİM GİBİ ÜZÜLMEYİN…
Üç katlı işyerinin yazıcı sıkıntısı bitmek bilmeyince gittik aldık hani fotokopide çekiyor,belge tarıyor dakikada bilmem kaç çoğaltıyor diye…
Midi fırın ebatlarında,getirdim kurulumunu yaparken terslikler başladı.Cd’yi yüklediğim halde bilgisayar hata verince teknik servisini aradım.Başladı karşı taraf o dosyadan o dosyaya “ordan onu alın ,kopyalayın,şuraya yapıştırın vs…”
“Kardeşim böyle kurulum olur mu?benim bildiğim cd’yi takarsın next tuşuna basarsın olur biter.” Anlamadım, karşı tarafta neden böyle anlatamadı zaten…
Yazıcı çalışmaya başladı 4.gün kağıtları toptan almaya başladı.10-10, 20-20 kafasına göre…Kullanıcaz yaaa para verdik nihayetinde hemen çözüm bulduk az kağıt koyduk.
İkinci haftanın sonunda kartuşu bitti.Birçok marketi dolaştık yok yok yok neyse bulduk bir tane, haftası dolmadan o da bitti,hem de renkleri dağıtıp siyah mürekkebi en bol şekilde atarak...
En sonunda hipermarkete gidip şikayetimizi bildirdik “yapabilecekleri birşey olmadığını,servisinin baktığını, şayet servis yazı verirse değişim yapacaklarını söylediler.
Servisi Büyük Esat’ta bilmem kaç km? giden benzin parasıyla zaten diğer markanın fiyatını çoktan geçmiş oldu…
Yapıldı !! diye teslim aldık bir hafta içinde tekrar bozuldu.Tekrar götürdük “bunun parça sıkıntısı var,zaten kullanıcı hataları söz konusu,değişim için yazı falan vermeyiz ” deyip bizi yolladılar…
Sonra ne mi oldu ? 1.5 ay kullanılan yazıcı bodrum kattaki depomuzun en güzide yerine kaldırıldı…
Şimdi bu bozuk yazıcı fotoğrafını görünce o aklıma geldi...Bu tür şeyleri alırken yedek parça devamlılığı ve teknik servis gücüne bakıp, piyasada en çok bilinen markadan şaşmamak uzun lafın kısası benim gibi körü körüne fiyatına aldanmamak lazım…
İç tertibatı çıkartıldıktan sonra ,dekopaj yardımıyla kesilen yazıcı görüldüğü üzere ekmeklik olmuş...Yaratıcı fikir aşkına !!!
YALAN ÜZERİNE…
Seçilenler yalan üzerine…
~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~
"Hoşumuza giden yalanları avuç dolusu yutarız da, acı gerçekleri yudum yudum içeriz." Denis DIDEROT
"Gerçek çizmelerini giyerken, yalan bütün dünyayı dolaşır." Spurgeon
~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~
foto.knuttz
30 Ağustos 2009
BİR GENÇ KIZ VARDI, ADINI BİLE BİLMEDİĞİMİZ…
O gece yaralı Mehmetçiklerden biri ölünce , bir yaş küçük kızkardeşinin saçları tamamen kesilip abisinin elbiseleri giydirildi ve 20 kişilik ekip tamamlanmış oldu…
Çanakkale siperlerinde anzak askerlerinin yazdığı günlük ve mektuplar 8 Eylül 1915 tarihinde “The Age”adlı Avusturalya gazetesinde yayınlandı…Biri annesine şöyle sesleniyordu…
”Vurulduğum 18 Mayıs günü keskin nişancı bir Türk kızı vardı.19-20 yaşlarında iri yapılı ve güzel.Gün boyunca sürekli ateş etti.Bir çok adamımızı vurdu.Gün bitimine yakın bir Anzak tarafından vurulunca kızdan ses kesildi.Gene de üzüldüm…Ölüsünü ele geçirdiğimizde gördük ki vücudunda tam 52 kurşun yarası vardı.Bu savaş korkunç anne…"
~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~
Duygu yoğunluğu içinde okuduğum bir yazıydı, ne zamandır yazılmayı bekleyen…
Günün anlam ve önemini anlatan olaylardan sadece biriydi…
yararlanılan kynk.Çanakkale Şehitleri Tanıtım ve Araştırma Derneği Yayını
28 Ağustos 2009
KAÇAN FIRSAT !!!
Onlar tüm dünyada 1 milyardan fazla plak, kaset, Cd satışıyla birlikte sayısız ödülün sahibi oldu.
The Beatles, Guinness Rekorlar kitabına adını “Dünyanın en başarılı grubu” olarak yazdırmayı başardı…
SORUN YOK...
1-Bakmak isterseniz, Uluslararası dalış işaret dili...
2-Photoshop tekniği...
BİRAZCIK ADRENALİN -BÖLÜM -2-
Ankara’da Cepa alışveriş merkezine bu senede park kuruldu.Ama geçen seneye göre farkla…
Sanki etüd yapar gibi üç kez gittim ,biraz korktum ne yalan söyliyeyim belki de çığlıklardan ürktüm.Dördüncü gidişimde oturdum koltuğa ,yanımdaki bayan “eğer korkarsanız elimi tutabilirsiniz” dediğinde “eyvah”dedim ama kilitler çoktan kapanmıştı…
Bir sağa ,bir sola salınırken aynı zamanda kendi ekseni etrafında dönüyor…Süratliydi ama çok kısa sürdü.Herhangi bir tepki vermeden Ankara manzarasını izledim.Neticede bundan da bir şey anlamadım…
27 Ağustos 2009
SUÇLANAN "ÇOCUK KALBİ" NE YAPTI ?
Mahallenin afacanı günlerdir babasını ikna etmeye çalışıyordu.
-- Peki al bu parayı git berbere kendin traş ol dedi babası.
Sevinçle parayı alan 6 yaşındaki çocuk büyüdüğünü ispat etmek istercesine mahalle berberine koştu.
"Saçlarımı kestireceğim amca" dedi ve parayı uzattı.
Parayı alan berber, çocuğu ayna hizasına getirmek için koltuğun kollarına tahta bir platform yerleştirdi.
Çocuğu tahta üzerine oturtan berber kısa sürede işini tamamladı…
"--Hadi bakalım saatler olsun" dedi ve parayı istedi.
Çocuk önce ne olduğunu anlayamadı.
”Amca parayı geldiğimde verdim, üstelik sende açık duran şu çekmeceye koydun işte bu para” diyerek işaret etti.
Berber kabul etmedi kızarak “hayır para mara vermedin, git babanı çağır bana” dedi.
Şaşkındı çocuk!
Doğru eve gidip durumu babasına anlattı.
”Parayı verdiğim halde almadığını söylüyor git konuş “dedi.
Babasına da aynı şeyi söyledi berber.
" --Emin misin? benim çocuğumun yalan söyleme gibi bir huyu yok unutmuş olabilir misin?" diye sorsa da değişen bir şey olmadı.
İkinci kez berbere para verildi…
O günü üzgün geçirdi çocuk. :(
İlk hevesi hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştı.
Babası “Üzülme,ben sana inanıyorum”dedi. "Ama bundan sonra bir şey alırken parayı hep sonra ver” diye de tembihte bulundu.
Ertesi gün Pazar’dı ama çocuk çok erken uyandı.
Hiç kimseyi uyandırmadan evden çıktı.Kapı eşiğine terlik koymayı unutmadı çünkü anahtarı yoktu.
Issız sokaklarda ilerledi.Berberin önüne geldiğinde uzun uzun baktı içindeki kızgınlıkla cebinden çıkardığı yumruğu büyüklüğündeki taşı cama doğru fırlattı ve arkasına bakmadan eve koşturdu.
Yatağına girdiğinde gözlerini kapattı ve bütün gün dışarı çıkmadı.Öğlene doğru berberin kırılan camı mahallenin dilindeydi.Kimse nasıl olduğunu bilmiyordu.Babası da bakkaldan duymuştu.
Bir ara oğlunu merak eden baba onun yanına gitti.
”Neden yatıyorsun? Hadi dışarı çıkıp maç yapalım.
"Hayır" dedi çocuk…
”O zaman gezmeye gidelim”
"-canım istemiyor"…
Bir terslik olduğunu anlayan baba bir süre sustu…
”Berberin camını kırmışlar.Yoksa sen mi yaptın?" diye sordu. Evet der gibi başını sallayan oğluna baktı.
Çocukça alınan bu intikam karşısında “keşke yapmasaydın” diyebildi…
******************************************************
Kaptan başından geçen bu olayı bana her anlattığında, yaşadığı hayal kırıklığını ve çocuk kalbiyle uğradığı haksızlığı daima hatırlar.
Üzerinden otuz yıl geçmesine rağmen…1. foto 2.foto.
KASA YERİNE PRİZ...
Değerli eşyaları evin içinde fark edilmeden saklamak için yapılmış.Sıradan bir elektrik prizine benziyor,üstelik kilitleniyor…
2'li fiyatı 14.99 dolar.
link.
25 Ağustos 2009
KOMİKLİK CİDDİ BİR İŞTİR ...
”Hayır başlayamazsınız Altan bey,bu oyunu size oynatmam.Bir ay önceden aldığım bilete karşılık yerimde başkası oturuyor,ben nereden izleyeceğim oyunu? “dedi.
Kalabalık içinde yer aransa da bulunamadı.
Yaşanan kısa bir şaşkınlık sonrası Altan Erbulak bayana sordu.
“Valla tek boş yer sahnede var hanımefendi,isterseniz buyurun şu koltukta oturun ?”
Kadın tereddüt etmeden ,yüzünde memnuniyet ifadesiyle dekor amaçlı sahneye konulan koltuğa oturdu.
Oyuna devam etmek için seyirciye dönen Altan Erbulak kısa süreliğine tekrar durdu ve sahnedeki bayana şöyle dedi.
“Yalnız söylemedi demeyin hanımefendi,oyunun ikinci bölümü umumi evde geçiyor.Siz yine de buradan izlemeye kararlımısınız?”
Bunun üzerine mahçup olan kadın bir şey söylemeden sahneden indi, Erbulak ise oyuna başlamak için alkış seslerinin dinmesini bekledi…
~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~
Ben Trt’ deki programlarından hatırlıyorum onu, çocukluk anılarımın güldüren amcasıydı.
Sahne heyecanı bir yana ,ani gelişen bu olay karşısında seyirciye resmen oyun içinde oyun izletmiş.Tamamiyle kıvrak zeka ürünü. :))
kynk. ---- foto --- Altan Erbulak kimdir?
RESİM ARAMA...
Sitedeki ufak paint penceresine istediğiniz resmi rengine karar vererek kabaca çiziyorsunuz.(resminiz iyiyse ne ala,ben çok yeteneksizim bu konuda…)
23 Ağustos 2009
KOKO PROJESİ…
Eve dönüş sonrasında eski dökümanlarımı çıkardım.2000 yılında Koko 20’li yaşlarının sonlarındaydı.Gorillerin kaç yıl yaşadığını bilmediğimden ölmüş olabileceği ihtimalini düşündüm.Web site adresine ulaştığımda gördüm ki Koko bugün 38 yaşında ve hala hayattaydı…
Amerika’da 1976 yılından beri devam eden bu proje adını dişi goril Koko’dan almıştı.Devlet desteklerinin yanı sıra hayvanseverlerin bağışlarıyla çalışmalarına devam eden vakıf ,gorillerin davranış ve zekalarını incelemek bunun yanı sıra hayvanlara yapılan işkencelere son vererek soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bu canlılara insanların daha hassas yaklaşmasını amaçlamış,gerçekte insana özgü sanılan düşünce,hayal , duygu gibi kavramların hayvanlarda da olduğunu kanıtlamıştı.
Koko artık 2000’den fazla sözcüğü anlıyor.Kelime dağarcığı ise 500 sözcükten oluşuyor.
İnsanlarla sohbet ediyor 3 ila 6 kelimeden oluşan cümleler kuruyor.
Normal bir insanın IQ’su (zeka) 100 iken,Koko’nun IQ’sunun 70-95 olduğu anlaşılmış.
Koko nesneleri tek tek gösterebiliyor mesela “soba nedir?” dendiğinde sobayı gösteriyor ,azarlandığı zaman karşılık veriyor.Karnı acıktığında ise "Bana sen kurabiye, çabuk" "Şu içeceği dök" diyebiliyor.
Koko’nun burada çok sevdiği, gün içinde oyun oynadığı arkadaşları var.
Dr.Ron Cohn,erkek goriller Michael, Ndume , üç köpek ve bir kedide onlarla birlikte…
Koko 13 yaşında iken Dr.Penny’e bir kedi istediğini söylüyor.Penny ona oyuncak bir kedi alıyor.Bunun üzerine Koko surat asıyor…Bir süre sonra vakıfa terkedilmiş üç kedi yavrusu getiriliyor.Artık anne olmak isteyen Koko içlerinden birini göstererek “bunu sevdim” diyor ve ona “Top” adını veriyor.O günden sonra “top” ile oynuyor,altını bağlıyor ve onu gıdıklıyor.Doğal ortamları dışında yetişen gorillerin hamile kalması pek mümkün olmadığından Koko’nun anne olabilme ihtimalide zor gözüküyor.
Goril vakfının web sitesini şayet incelerseniz 1997 yılından bugüne Koko’nun gün içersinde neler yaptığı fotoğraflarla günlük halinde tutulmuş,her sene kutlanan doğum günleri resimler ve videolar eşliğinde anlatılmış.Proje sayısız dergiye kapak ve konu olmuş…
Aslında çeviri oldukça uzun elimden geldiğince özetlemeye çalıştım.Zaman zaman duygulandım okurken, zaman zamanda şaşırdım.Dile kolay tam 33 yıl önce kurulan vakfın bilimi ve insanlığı aydınlatmak adına yaptığı çalışmalarda ki sabrı,bir o kadar da emeği taktir etmemek mümkün değil…
22 Ağustos 2009
KULAĞA KÜPE…
Salona girip bekliyorum duvarda bir yazı…
"Nerede karşılıklı sevgi ve saygı varsa, orada itimat ve itaat vardır.
İtimat ve itaatin olduğu yerde disiplin vardır.
Disiplinin olduğu yerde huzur, huzurun olduğu yerde başarı vardır."
M. Kemal ATATÜRK
Acaba ben bunların hangisinde yanlış yaptım diye düşünüyorum…Ya da yanlış bende mi yoksa sistemde mi?
21 Ağustos 2009
OYUNCAK ve GÜNÜN SÖZÜ…
Başka versiyon olarak halka şeklinde dizilmiş küçük olanlarıda mevcuttu.Erkek çocuklarının tabancalarında vazgeçilmezdi…
--Yavrum yapma gözüne gelir…
--Sakın haa,eline yapışır…
--Amann bunlar tehlikeli şeyler vs…hepsini duyduk ama çocukluktu işte o zaman anlayamadık…
Ya da sadece bizim anne babalarımızın tembihleri yeterli olmadı.Başkalarının babaları onlara oyuncak tabanca aldı yetmedi,seside olsun diye çatapatlarla destekledi…
~~~
Peki o ortamda böyle bir modelin ne işi vardı? Hali vaktinin yerinde olduğu anlaşılan bu babanın aklına alacak başka oyuncak gelmemiş miydi?
Çocukluğumdan bugüne bazı şeyler değişmiş olmalıydı…
~~~
“Çocuklar; yok etmeyen, savaşı simgelemeyen, psikopat dürtüleri geliştirmeyen, vahşet, dehşet, öfke duygularını yaşatmayan oyuncaklarla oynamalıdırlar; yaratıcı ve üretici oyuncaklarla... Yani insan olmanın onurunu yaşatacak oyuncaklarla...” Çağatay Acar
~~~