16 Mayıs 2011
15 Mayıs 2011
BİR KÜSKÜN BLOGCU ...
Zahmetle seçip kolajladığım yazımı geri yüklemiş blogger yutmamış yani, yorumları silmiş ama buna da şükür diyelim.Gerçi dün Reader'da görünüyordu yazılar fotoları oradan kaydettim.
Blog yedeklemesini de en son iki ay önce yapmışım yeni farkettim.Oysa sık sık yedek alırım yoğunluktan unutmuşum demek ki...
Neyse tüm bu olanlara rağmen yinede kızgınlığım tam geçmiş değil.
Her ne kadar ben çalışıyor olsamda, herkese güzel bir tatil günü diliyorum..
"Hayaller ve gerçekler yarışır. Hayaller hep önden gider; ama her zaman gerçekler kazanır".
Blog yedeklemesini de en son iki ay önce yapmışım yeni farkettim.Oysa sık sık yedek alırım yoğunluktan unutmuşum demek ki...
Neyse tüm bu olanlara rağmen yinede kızgınlığım tam geçmiş değil.
Her ne kadar ben çalışıyor olsamda, herkese güzel bir tatil günü diliyorum..
"Hayaller ve gerçekler yarışır. Hayaller hep önden gider; ama her zaman gerçekler kazanır".
13 Mayıs 2011
KABAK TADI VERDİN BLOGGER ...
KAPANDI AÇILDI, YOK DAHA AÇILMADI...
ACABA AÇILDI MI? NİYE AÇILMADI ?
SORUN VAR ŞU AN KAPALI DERKEN İYİCE KABAK TADI VERDİN BE GÜZELİM...
BURADA HOŞ ŞEYLER PAYLAŞMAK İSTERKEN OLACAK İŞ Mİ ŞİMDİ?
BAK DÜN GİRDİĞİM YAZILARI DA SİLMİŞSİN...
İYİSİN,GÜZELSİN, BÜYÜKSÜN, BU İŞTE UZMANSIN DİYE SENİ SEÇTİM, EHHH ÇOCUK DA DEĞİLİM BU TÜR OYUNLARA VAKTİM YOK ...
YAZMAYI DÜŞÜNMÜYORUM ARTIK ÇÜNKÜ İÇİMDEN GELMİYOR ...
*ayakkabıları hoşuma gittiği için ekledim.
12 Mayıs 2011
YAZA MERHABA ...
Güne çiçek kokuları içinde ve su sesini dinleyerek başlamak iyi geldi.Köyün sakinliği bir yandan çocukların neşesi moral oldu.Yaza ilk "merhaba"mızı gönderdik...
İki gün önce Ankara güneşliydi,bugünse yağmurlu....
11 Mayıs 2011
GOOGLE DOODLE ...
Martha Graham kimdir bilmiyordum ama Google'ın bugün için hazırladığı doodle müthiş olmuş.:))
Hatta bugüne kadar hazırladıklarının içinde en çok bunu sevdim.
Bize ait özel gün tasarımları yurtdışında yayınlanmıyor diye biliyorum ama ben onlarında bizim kültürümüzü tanımasından yanayım.Mesela Hz. Mevlana için böyle bir şey tasarlanabilir.Çokta iyi olur...
10 Mayıs 2011
09 Mayıs 2011
YILAN NEDEN TIP SEMBOLÜDÜR ?
Tıp kelimesi kaynağını eski Mısır şehir TEB (Thebai)’den alıyor.
TEB şehri o dönemde Mısır’ın en önemli tıp merkezlerinden biri ve geleneksel inanışa göre Teb şehrinin simgesi yılan kabul ediliyor.
Sanat tarihi eserlerinde yılanın ilk defa tıp sembolü olarak kullanılması ise Sümerlere dayanıyor.Sembolde yaşam ağacına sarılı bir dişi bir erkek yılan görülüyor.Bu sembolde sopa yaşamı,yılanlar ise (kadın –erkek ) gençliği temsil ediyor.
Yunan mitolojisinde tanrı Zeus’un önce öldürüp sonra Tıp tanrısı ilan ettiği Asklepios,tıp sembolündeki asaya sarılmış yılanla bütünleştirilmiş.
Asklepios’a göre hekim yılan gibi olmalı sırrını kimseye söylememeli,sabır ve sükun içinde çalışmalıdır…
İslam ülkelerindeki kıssalarda ise Lokman Hekim,ölümsüzlüğü keşfettiği formülünü heyecanla geçtiği köprüden düşürüyor.Otlar Lokman Hekim geri alamadan bir yılan tarafından yeniliyor.Yılan o günden sonra yaşama gücünü ve sağlığı temsil ediyor…
Yılanlı sembol, bugün tüm dünyada sağlık bilimlerini (hekimlik,diş hekimliği,eczacılık ve veterinerliği ) temsil ediyor…
SAYILARLA ...
Siyasi bir programda, konuk koltuğunda oturan oyuncu Lale Mansur'a sorulmuş o da "Bence Türkiye'de ki en önemli sorun işsizlik falan değil" demişti.Bu cümleyi unutmuyor olmamın sebebi sonrasında anlattıklarıdır elbet...
Neyse lafı uzatmayalım, Milliyet'in şuradaki haberine göre; Ocak 2011 itibariyle Türkiye'de işsiz sayısı 25 ilin nüfus toplamına ulaşmış...
İzleyici gözüyle bunu okuyunca o programramda ki konuşmaları hatırladım...
Neyse lafı uzatmayalım, Milliyet'in şuradaki haberine göre; Ocak 2011 itibariyle Türkiye'de işsiz sayısı 25 ilin nüfus toplamına ulaşmış...
İzleyici gözüyle bunu okuyunca o programramda ki konuşmaları hatırladım...
08 Mayıs 2011
Çekici elinde pusulası belinde Domatesi ezilmiş çantasının dibinde…
Başlık, öğrencilik yıllarımdan kalan küçük bir anı.Aslında epey uzun bir şarkı, tamamı dönem arkadaşlarımla birlikte yazılmıştı,ekmeğini taştan çıkaran jeologlara ithafen.:))
"Kızılcıklar oldu mu?" şarkısının müziğini kullandığımız da süper bir şey çıkmıştı ortaya daha dün gibi...
İşte o çalışmalar esnasında özenle toplanan numuneler zamanla birikti,içlerinden en güzelleri ayrıldı küçük bir kolleksiyon oluşturuldu fakat bugüne kadar bunları blogda sergileme düşüncesi olmadı bende...
Jeoloji çalışma alanı geniş bir bilim dalıdır.Her ne kadar ülkemizde değer görmese de,gelişmiş ülkelerde bakanlıkları kurulmuştur...
Bu bilime dair güzellikleri sınavlar esnasında görmeniz pek mümkün olmasa da :)) mezuniyet sonrası daha bilinçli ve akılcı davranmanız olasıdır...
Daha fazla sizi sıkmadan sadede geleyim, her ne kadar bugüne kadar değinmemiş olsam da kayıtsız kalamadım, nette karşıma çıkan bu şahane ve de nadide mineralden bahsetmek istedim...
Görmediğim birşey hakkında, hele de fotoğraf üzerinde yorum yapmak zorladı beni.Tahminlerse tutmadı ne yalan söyliyim.Sosyal hayatım ve çocuktan sonra kalan zamanda yapılan aramalar bir kaç gün sürdü, katkılarından dolayı Pakous'a buradan teşekkür ederim.
Moissanite isimli mineral daha önce belirttiğim gibi doğada nadir bulunuyor. Mücevher yapımının yanı sıra kurşun geçirmez yelekler, LED ışıklandırma sistemleri, nükleer yakıt üretimi ve otomotiv sanayiinde kullanılıyor.
07 Mayıs 2011
05 Mayıs 2011
BİR DÖNEMİN EVCİL TAŞ ÇILGINLIĞI ...
Yaşanmış ilginç bir hikaye ile gene karşınızdayım arkadaşlar.
Yıl 1975...
Amerikalı reklamcı Gary Dahl bir gece arkadaşlarıyla evde oturmuş sohbet ederken konu evcil hayvanlara geliyor.Dahl kedi, köpek, kuş vb. hayvanları beslemenin zahmetli ve masraflı bir iş olduğunu söylüyor.Ardından söz gelişi “taş” beslemenin kolaylıklarından bahsediyor.Arkadaşları bu “müthiş” fikir karşısında epey gülüyor…
Amerikalı reklamcı Gary Dahl bir gece arkadaşlarıyla evde oturmuş sohbet ederken konu evcil hayvanlara geliyor.Dahl kedi, köpek, kuş vb. hayvanları beslemenin zahmetli ve masraflı bir iş olduğunu söylüyor.Ardından söz gelişi “taş” beslemenin kolaylıklarından bahsediyor.Arkadaşları bu “müthiş” fikir karşısında epey gülüyor…
Gary Dahl sonraki haftalar çalışmalara koyulup önce evcil taş eğitimini anlatan bir kılavuz hazırlıyor. 36 sayfalık kitap iki hafta da tamamlanıyor …
Daha sonra bir yapı markete giden Dahl en pahalı taşı satın alıyor.Gri renkli ve oval yapıda seçilen bu taşı önce karton bir kutuya koyuyor.Tıpkı kedi-köpeklerin taşındığı kafes çantalar gibi çevresine delikler açıyor,içine saman koyup üzerine taşı yerleştiriyor.Eğitim kataloğuyla birlikte projesini satışa hazır hale getiriyor…
1975 yılının Ağustos ayında iki hediye mağazası ile anlaşıyor.Evcil taş ile ilgili Newsweek dergisinde yarım sayfalık bir yazı yayınlanınca olanlar oluyor.Satışlarda patlama yaşanıyor.Günde on bin satış rakamını gören mağazalar ,en güzel çakıl yarışmaları düzenliyor,taşlara nasıl daha iyi bakılacağı konusunda dergiler çıkartıyor, ölen taşları ücretsiz gömüyor…
Bu çılgınlık yaklaşık bir sene böyle devam ediyor…
Satış rakamları bir milyonu geçiyor geçmesine de yavaş yavaş trend düşüyor.Evcil taş projesiyle Gary Dahl 3 milyon dolarlık servet ediniyor….
foto .kynk.
BLOGLAMAYA NASIL BAŞLADIM ? (mim)
Blog dünyasının bana kazandırdığı nadide dostlardan HobiCoffee, bloglamaya nasıl başladığımı sormuş.Aslında daha önce anlatmıştım bana göre çokta ilginç olmuştu.O dönemde nette geçirdiğim zaman kısıtlıydı.Fakülte yıllarından çok sevdiğim oda arkadaşımı aramış,bir türlü bulamamıştım...
Müthiş bir tesadüf neticesinde karşılaşmamız, bir süre onu bloğundan takip etmem, mailler telefonlar derken 2007 yılında ilk bloğumu açmış oldum.Paylaşımlarım hamilelik ve annelik üzerineydi ve ben sıkıntılı bir dönemden geçiyordum."Neden başka bir blog daha açmıyorsun? Eminim kendini anlatmak daha iyi gelicektir." deyince bu blogda açılmış oldu.Gerçekten de yazmak iyi geldi, ilgimi çeken şeyleri paylaşmak geçici olsada sıkıntılarımı unutturdu, bir çok yeni arkadaş edindim.
Bir aksilik çıkmazsa, herhangi bir yasak ya da engel gelmezse yazmaya devam etmeyi düşünüyorum çünkü burada çok eğleniyorum,yeni şeyler öğreniyor yeni dostluklar ediniyorum...
Şayet anlatmak isterlerse bende Sevgili Özii'nin, Mit'in ve GeCe'nin nasıl başladığını merak ediyorum.
Müthiş bir tesadüf neticesinde karşılaşmamız, bir süre onu bloğundan takip etmem, mailler telefonlar derken 2007 yılında ilk bloğumu açmış oldum.Paylaşımlarım hamilelik ve annelik üzerineydi ve ben sıkıntılı bir dönemden geçiyordum."Neden başka bir blog daha açmıyorsun? Eminim kendini anlatmak daha iyi gelicektir." deyince bu blogda açılmış oldu.Gerçekten de yazmak iyi geldi, ilgimi çeken şeyleri paylaşmak geçici olsada sıkıntılarımı unutturdu, bir çok yeni arkadaş edindim.
Bir aksilik çıkmazsa, herhangi bir yasak ya da engel gelmezse yazmaya devam etmeyi düşünüyorum çünkü burada çok eğleniyorum,yeni şeyler öğreniyor yeni dostluklar ediniyorum...
Şayet anlatmak isterlerse bende Sevgili Özii'nin, Mit'in ve GeCe'nin nasıl başladığını merak ediyorum.
04 Mayıs 2011
TESTİ ...
Baş aşağı ettiniz beni;
Eh, boşalıverdim derken…
İyi mi ettiniz yani?
Sevgiler vardı içimde
Ezgiler vardı, iyilikler…
Boşaltıverdiniz, hem de
Düşürüp kırmaktan beter.
Hoş, yine bir testiyim ben,
Yine varım ama bomboş…
Ahmet Muhip Dıranas
SEN MİSİN AYARLARI DEĞİŞTİRİP,BLOGLARA GİREN ? AL SANA İNTERNETİ YASAKLIYORUM...
Sen !! boşu boşuna yeni blog açma,
Sen!! boşu boşuna yeni yazı yazma hazırlığı yapma,
Sen!! boşu boşuna uğraşma işte
İkinci dalga geliyor, yasa çıktı.
Filitrelerden geçersen amenna...
Yoksa 22 Ağustos'a kadar
"Sen Yana Ben Cama,
İkimizin Resmini Çıkarsınlar Yan Yana....
Haber Detay....
Sen!! boşu boşuna yeni yazı yazma hazırlığı yapma,
Sen!! boşu boşuna uğraşma işte
İkinci dalga geliyor, yasa çıktı.
Filitrelerden geçersen amenna...
Yoksa 22 Ağustos'a kadar
"Sen Yana Ben Cama,
İkimizin Resmini Çıkarsınlar Yan Yana....
Haber Detay....
* Üzülmeyelim,22 Ağustos'tan sonra klavyelerimizi saksı niyetine kullanabiliriz...
03 Mayıs 2011
“DUR ŞU KÖPEKBALIĞI İLE BİR HATIRA FOTOĞRAFI ÇEKTİREYİM” OLAYI …
Dev boyutlarda köpekbalığı yakalanır da balıkçıya getirilip sergilenmek üzere kuyruğundan asılır ya, sonra insanlar gelip "olmazsa olmaz" balığın ağzına kafasını sokup hatıra fotoğrafı çektirirler.
Bu harekete hep gülerim.
Dün akşam National,Geographic’i seyrediyorum adamlar epey uğraştı yakalamak için, tekneye çıkartıp önce numaralandırdılar sonra nazikçe bıraktılar okyanusa “aman türleri azalmasın bunlar araştırma için bize hep lazım” diyerek...
Düşündüm.Bizde olsaydı bu kadar zorlukla yakalanmışken akıbeti nasıl olurdu? :))
02 Mayıs 2011
BENİM İNANDIĞIM DİN BÖYLE DEĞİLDİ ...
Öldürmenin her türlüsü kötü elbet, ancak müslümanlık din savaşı adı altında herşeyden habersiz masum insanları öldürmeyi emretmiyordu...
Bu fikri savunan kişiler yüzünden benim dinim yanlış anlaşıldı.O dönemde yaşananlar,bir kaç saat içinde 3000'den fazla kişinin ölmesi hafızalardan silinmedi.Bin Ladin yüzünden bir çok kişinin psikolojisi bozuldu, bir çok kişi müslümanım demekten utandı...
Oysa benim dinim hoşgörü diniydi,bu nedenle tüm insanlığa gönderilmişti...
Bu fikri savunan kişiler yüzünden benim dinim yanlış anlaşıldı.O dönemde yaşananlar,bir kaç saat içinde 3000'den fazla kişinin ölmesi hafızalardan silinmedi.Bin Ladin yüzünden bir çok kişinin psikolojisi bozuldu, bir çok kişi müslümanım demekten utandı...
Oysa benim dinim hoşgörü diniydi,bu nedenle tüm insanlığa gönderilmişti...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)