19 Temmuz 2008

GÜNÜN SÖZÜ...


"Başarı insana çok şey öğretmez, fakat başarısızlık çok şey öğretir." Çin Atasözü

15 Temmuz 2008

İŞTE GELDİM BURDAYIMM…


Özel hayatımdaki fırtınaları geçici süre bir kenara bırakmayı deneyerek gittiğim İzmir’den nihayet dün gece döndüm evime…KAPTAN hala zor durumda .Çok büyük bir değişiklik yok hayatında.Gene aynı sıkıntılarla boğuşmakta…Çok üzülsemde elimden bir şey gelmiyor.Keşkeler hiçbirşeyi geri getirmiyor.Evliliğimiz ne olucak henüz o da belli değil çünkü tam anlamıyla konuşmadık.Sadece cici kızımızı çok özleyen babasını daha fazla üzmemek adına şimdilik döndüm.Yarın ne olucak bilmiyorum??? Bu yazımı okuyan herkese sadece şunu söylemek isterimki bulunduğunuz şartların ,sahip olduğunuz değerlerin kıymetini iyi bilin…Onları korumak için çaba sarfedin…Çünkü yarının size ne getireceğini inanınki bilemiyorsunuz…Benim çok güzel bir evliliğim ,yuvam vardı.Şimdi bir baktımki hepsi ellerimden kayıp gitti…O kadar prensipli,kontrollü yaşamama rağmen, eşimin vermiş olduğu kararlar bizi bu duruma sürükledi…Gerçi o da istemezdi böyle olmasını ama kendinden çok başkalarına güvendi…:( (
1

08 Temmuz 2008

NASIL YANİ???

Kanalları zaplıyorum...Karşımda konuşan adam "E.K.İ.R Türkiye Süprem Konseyi Gran Komandörü" Nasıl yani ??????
Kafam karıştı bu yaşıma geldim böyle bir ünvan hiç duymadım??? Neyle ilgili acaba derken haber bitti...İşte o günden beri ne olduğunu düşünüyorum...Siz ne dersiniz ,bu ünvanı daha önce duyan oldumu????
1

05 Temmuz 2008

İLGİNÇ BİR EV...PAVİLİDES'İN KÖŞKÜ...

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşın bloğundaki dekorasyonla ilgili resimleri incelerken çokk eskilere gittim...Sene 1989 daha ortaokuldayım...Babamın görevi nedeniyle Kıbrıs'tayız.Bu arada da görülmeye değer neresi varsa geziyoruz.İşte bu gezilerin birinde görmüş olduğum bir ev beni çok etkilemişti.Sizlerle paylaşmak istedim...Günün birinde yolunuz düşerse gitmenizi tavsiye ederim. wowturkey.com 'dan derleme yapılmıştır.
"Girne Çamlıbel köyü, 1956 tarihli Mavi Köşk, Makarios'un avukatı ve Orta Doğu'nun en büyük silah tüccarı İtalyan asıllı Rum olan Pablo Pavilides'in evi bahsedeceğim ev. 1974 Kıbrıs çıkartmasından sonra, bir kaçış tüneli de bulunan bu köşkten kaçmış...Ev "mavi köşk" yada "Pavilides'in evi "diye anılıyor ve müze olarak kullanılmakta...


Dönemin şartlarında muhteşem bir mimariyle yapılan ,dağın tepesinde dışarıdan hiç kimsenin göremediği ama içeriden her yerin göründüğü ve katliam planlarının yapıldığı bir köşk, Mavi Köşk.
Mavi köşkün bahçesinden bir görüntü;
Buradan gelen gemiler kontrol ediliyormuş zamanında. bütün alanı gören köşkün sahibi Pavilides'in silahlarını denize açılan bu boğazdan kaçırıyormuş. Kilit nokta ise şu: Köşk bu fotoğrafta görünen (dağların tepe noktaları bile dahil) hiçbir noktadan görünmüyor. Pavilides çok yakın bir arkadaşı olan bir mimara bu köşkü yaptırdıktan sonra köşkün yerinin kimseler tarafından öğrenilmemesi için mimarı öldürtmüş . Ev şu an Türk askerinin elinde bir ibret müzesi olarak ziyaretçilere açık.
İçeride fotoğraf çekmek yasaktı o nedenle fotoğrafları netten buldum şimdiden söyliyim:)) (bu arada fotolar için "E.r.e.n " teşekkür etmem lazım özel bir izinle bir kaç foto alabilmiş heralde.)

Zamanında burada bulunan Rum askerleri alanda olan bitenleri kontrol ediyorlarmış. Kıbrıs Barış Harekatı başlayınca köşkün sahibi burayı terkediyor. Burayı ele geçirebilmek için bölgenin ve köşkün bilinmeyişi nedeniyle tam 100 askerimiz şehit düşüyor.

Evin içindeki eşyalar, değerli tablolar, aksesuarlar, perdeler, banyo ve tuvalet dekorasyonları, bahçesindeki havuzu, içeriden bahçedeki süs havuzlarına uzanan devir-daimli olarak şarap akan muslukları , Roma medeniyetinin etkilerini taşıyan havuzları, o zamanın şartlarında bütün odalarının klimalı oluşu, gizli tüneller , gizli kasalar, köşkün içerisindeki açıklanamayan sırları ile ilginç bir ev. Köşk şimdilerde sıradan bir ev havasında ama insanı etkilemeye yetiyor.

Zamanın şartlarında (sene 1956) ...muhteşem sayılabilecek havuz...

oturma odası
Pavilides'in salonda içerisinde süt ile doldurulup banyo yaptığı ufak havuzu
Köşkte büyük bir ihtişamla süslenmiş; bir sürü oda var. Köşkün içerisinde dikkat çeken kırmızı, mavi, sarı olmak üzere üç farklı oda daha var. Kırmızı oda mafya görüşmeleri için gelen arkadaşlarıyla toplantı yaptığı oda, mavi olağan misafirlerini ağırladığı oda,(hatta dönemin ünlü yıldızlarından Sophia Loren'in de bu odada misafir kalmış) sarı oda ise misafir çocukların odası . Alt kattaki şömineli yemek odasındaki masalar ve sandalyeler ise dikkat çekici. Her masa ve sandalye kırmızı, mavi ve sarı olarak boyanmış. Nedeni ise kalan misafirlerin kaldıkları odanın rengi olan masalardan başka masaya oturmalarına izin verilmemesi; dolayısıyla herhangi bir kalabalık durumunda evin içerisindeki düzeni ve asayişi sağlayabilmek için böyle yapılmış.(fotoları altta )
Odanın duvarlarında sevdiği kişilerin burçlarını simgeleyen semboller var ..
Burası giriş katındaki şömineli yemek odası. Şöminenin hemen sağ taraftan bahçeye çıkılıyor...
Burası köşk sahibinin yatak odası. Fotoğrafta okla gösterilen kısmın gizli bir geçite giden bir bölüm olduğu söyleniyor. Geçitin tam olarak nereye vardığı belirlenememiş; bu yüzden yatağın hemen arkasında bulunan bu kapağın gizli bir mahzene açıldığı ihtimalide göz önünde bulunduruluyor. Bu kapağın bir silah kaçakçısı olan Pavilides'in ölüm korkusuyla yaşadığının bir göstergesi olduğu söyleniyor. Burası ise köşkte misafirler için ayrılmış bir çok odadan yalnızca biri, bir yatak odası. Fotoğrafta görülen perdeler köşkün bütün odalarında değişik desenler olarak mevcut. Bu perdelerin özelliği ses yalıtımını sağlaması. Anlatılana göre köşkün bahçesinde müzikli toplantılar, partiler verildiği zaman sesin odalara ulaşması bu perdeler sayesinde mümkün olmuyormuş. Fotoğrafa bakıldığında duvarlarda değerli tablolar gözükmekte.

Burası köşkün içindeki içki salonu. Duvarlarda değişik aksesuarlar bulunmakta. Örneğin,duvarda görünenler köşk sahibinin yakın dostlarının burçlarını temsil ediyor.Bardaki seramiklerin hepsinin orjinal ...
Bu meryem ana ve oğlu isa tablosunda tuttuğu kase ve başında görülen sarı taç som altından yapılmış.Günümüzde değerine paha biçilememiş...Bu tablonun bir özelliğide odanın neresine geçerseniz geçin meryem ananın gözleri ve ayakları size bakıyor....Çok ilginç ama gerçek.bizzat şahit oldum..


Bunun dışında köşk ile ilgili hatırladıklarım ,köşkün her odasında duvara gömülü ve şu an hala çalışır durumda olan klima var.Salondan başka bir kapıyla çalışma odasına giriliyor ceylan derisi kaplı ağaç bir masa makariosun hediyesi olan harika bir koltuk,bu koltuğun özelliği oturduktan 1 saat sonra sırt kısmı 2 saat sonra oturulan yerin taş gibi olması(uyku ve rehavet basmasın diye)odadaki pencere köşkün ortasındaki büyük yüzme havuzuna bakıyor havuzun fıskiyesinden gelen ses odaya girmesin diye ses geçirmez olarak yaptırılmış.Evin hemen hemen her köşesinde günah çıkarma bölümü ve odanın her yerini görebilmesi için aynalar var.Köşkün ikinci katında ve merkezinde içi boş büyük bir konsol üzerindede bir heykel,deprem için düşünülmüş küçük bir sarsıntıda heykelin konsola düşüp ses çıkarması ve köşktekilerin bu gürültüde deprem odasına sığınmaları için düşünülmüş.Köşkten ayrı olarak sonradan ilave edilmiş çocuk odasına bitişik raylı deprem odası yapılmış.Pavlidisin yatak odasında başucunda kilometrelerce uzunlukta yapılmış ve 8 ayrı eve çıkan tünel var 74 harekatında pavlidis bu tünelden kaçmış arkasındanda tüneli dinamitle imha etmiş.Köşkün özel olarak yaptırılmış televizyonu dinlenme odasında.Üst kat salonunda kapaklarındaki manzarasının bukalemun derisinden yapılmış bir içki dolabı bulunuyor özelliği 4 mevsimde bu renklerin özel bir yağ sürülerek değişmesi.(kışın sarı yazın kırmızı gibi).Pavlidis 74 te italyaya kaçtıktan sonra 84 yılına kadar tekrar gelirim düşüncesiyle bu yağı her mevsim köşke gönderiyormuş.Salonda süper lüks koltuklar yemek masası hint halısı,güneş batışını seyretmek için kapalı büyük bir balkon ve oturma grubu ve gelen konukların erkeklerinin bayan heykelinde bayanlarında erkek heykelinden içmeleri için harika içki şişeleri.Köşkün banyoları şuan bile lüks denilir küvet klozet ayaklı lavabolar.Yemek salonundan havuzlu bahçeye çıkışta havuz kenarına yakın aslan kafasından bir heykel ağzındanda devamlı akan şarap altındaki küpe dökülüp tekrar ağıza geliyormuş gelen konukların içki sıkıntısı yaşamamaları için.havuza bakan bir balkon var Pavlidis buradan havuza elma atıyormuş elmayı gelen konuklardan kim tutarsa onunla birlikte oluyormuş kadın erkek farketmeden. Bahçenin uç kısmında akustik bir yer yaptırmış ay şeklinde taşlardan yarım metre boyunda bir yer tam ortadaki taşın üzerinde durup konuşunca sanki mikrofondan konuşurcasına ses aksediyor.Pablo insanları etkilemek amaçlı burada alıştırmalar yapıyormuş. "
İşte böyle ev anlatmakla bitmiyor...Gezip görmeniz lazım...52 sene öncesinde düşünülerek yaratılan bu ev insanı şaşırtıyor...Adam gerçekten uç yaşamış diyor insan...

köşkün bahçesinden bir görüntü...

İşte meşhur köşkün sahibi Pablo Pavilides... fotolar:E.r.e.n


GÜNÜN SÖZÜ...


"Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz..."
William Shakespeare

04 Temmuz 2008

BUGÜN EN ÇOK BU HABERE ÜZÜLDÜM :((


"Alanya'da herkesin gözü önünde çöpe atılan 1.5 yaşındaki çocuğu esnaf çöpten çıkardı. Ne olduğunu anlayamayan minik çocuk korumaya alındı.. Antalya'nın Alanya ilçesinde akli dengesi yerinde olmayan anne, "İstemiyorum" diyerek dövdüğü 1.5 yaşındaki oğlunu çevredekilerin şaşkın bakışları arasında çöpe attı. 42 yaşındaki Zeynep Yazar, dün 1.5 yaşındaki oğlu Hüseyin Can'ı bir süre dövdükten sonra "Bu çocuğu istemiyorum. Öldürün bunu" diyerek esnafın şaşkın bakışları arasında çöpe attı. Bir esnaf, çocuğu çöpten çıkardıktan sonra polise haber verdi. Polis, çocuk ile gözleri görmeyen ve yürüyemeyen 59 yaşındaki baba Mustafa Yazar ile eşi Zeynep Yazar'ı Alanya Kaymakamlığı Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'ne götürdü. "

03 Temmuz 2008

ÖZLÜYORUZ...


Yokluğun her geçen gün daha fazla hissediliyor...

BOZUK PARALARIN KENARLARI NEDEN TIRTIKLIDIR??


Bugünlerde boş vaktim çokkk yaaa.( İpekböceğinden arta kalan vaktimi kastediyorum) kafama ilginç sorular takılıyor.


Demir paraların kenarları neden tırtıklıdır?

"Özellikle kağıt para devrinden önce, alışverişte kullanılan paralar altın ve gümüş içeriyorlardı. Her devirde olduğu gibi, o devirde de bulunan bazı düzenbazlar, bu paraları kenarlarından kazıyarak, çok az miktarda da olsa, bu değerli madenleri biriktiriyor, parayı da tekrar kullanabiliyorlardı.



O devirlerde tüccarlar, parayı tartıyorlar ve ağırlığı eksikse kabul etmiyorlardı. Tabii, para da elinizde kalıyordu. Antik para kataloglarında dikkat ederseniz, paraların büyük bir kısmının tam yuvarlak olmadığını görürsünüz.
Bu sorunu çözmek ve halkı eksik paraya karşı korumak için bozuk paraların kenarları tırtıklı yapılmaya başlandı. Bu tırtıklar sayesinde paranın kenarının kazındığı hemen belli oluyordu ve kenarı kazınmış parayı kimse almıyordu.Bu adet günümüze kadar devam etti. Artık içinde değerli bir maden bulunmamasına rağmen, bozuk paralarımızın kenarlarında ya tırtıklı ya da bir yazı vardır.


Hiç dikkat ettiniz mi? İnsan yüzleri kağıt paralarda önden, madeni paralarda ise yandandır. Madeni paralarda yer çok küçük olduğundan, kabartma tekniği ile bir yüzün tam detayını vermek mümkün olamamaktadır. Yandan bir profil kişiyi daha iyi tanınır kılmaktadır."

Kaynak: sevgiadası.com

GÜNÜN SÖZÜ...


"Her şey üstüne üstüne geliyorsa,belki de sen ters gidiyorsundur.. "(Fransız atasözü)

02 Temmuz 2008

İĞRENÇ OLSADA BU ARAŞTIRMAYI MALESEF YAPTIM...


İğrenç ama yazmak zorundayım...Bugünlerdeki en büyük düşmanlarım sivrisinekler...Aslında geçen senelerde yoktu bu yaratıklar nerden çoğaldılar bu sene anlamadım...Geçen gece sabah 03.30 'da ayaktaydım ve ava çıktım...Herşeye rağmen beni ve küçük bebeğimi sabaha kadar ısırdılar...nette hastalık bulaştırırmı? diye ararken neler buldum neler...Merak ediyorsanız okuyun,mideniz kaldırmıyorsa hiç bakmayın...
Sivrisinekler neden ısırır???
"Sivrisineklerin sizin kanınızı emerek beslendiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Onların beslenmek için şekere ihtiyaçları vardır. Bunu da bitki ve meyve sularından elde ederler. Kana ise yalnız dişi bireyler muhtaçdırlar. Yani sizi ısıranlar dişilerdir!!! Çünkü dişiler yumurta üretirler ve bunun için kana ihtiyaçları vardır. İşte bu yüzden yorganın dışından sarkan elinize yumuşak bir iniş yaparlar. Cildinize en yakın olan damarı tespit ettikten sonra alt ve üst çene yardımıyla altı bıçaktan oluşan kesme sistemleriyle derinizi derinlemesine keserler. Bu bıçaklardan birinden akıtılan sıvı dokuları uyuştururken aynı zamanda kanın pıhtılaşmasını engelleyerek kanın dişi sivrisineğin karnına doluşunu devam ettirir. Böylece bu küçük canlı sizi uyuşturarak nazikçe ameliyat eder. Ancak siz bundan haberdar olmazsınız. Sivrisinek işini bitirdikten sonra ise derinize akıttığı sıvı kaşıntı hissi verir hatta şişliğe sebep olabilir.

Hastalık Bulaştırırlar Mı?
Sivrisinekler kan taşıdıkları için hastalık bulaştırma riskleri vardır. Örneğin sarı humma, fil hastalığı ya da sıtmaya yakalanabilirsiniz. Ancak bu sizi fazla ürkütmesin çünkü sivrisinekler asla AIDS gibi ölümcül bir hastalığın taşınmasına olamazlar. Çünkü AIDS'e sebep olan HIV virüsü bu canlılarda gelişme ortamı bulamaz. AIDS'li bir hastanın kanı bir sivrisinek tarafindan emildiğinde içindeki HIV virüsleri besinmişcesine sindirilir. Böylece bu hastalık size bulaşamaz. Peki hayati tehlikeniz yok ama yine de onlara katlanamıyorsunuz. Nasıl kurtuluruz diyorsanız bu tamamen sizin el çabukluğunuza kalıyor.

Bunları biliyor muydunuz?
Sadece dişi sivrisinekler sizi ısırır.
Bir sivrisinek hareket eden avını yaklaşık 5.5 m'den algılıyabilir.
Yumurtaladığında ortalama 300 tane yumurta bırakabilir.
Yapılan bir araştırmaya göre dolunayda sivrisinekler ısırma işlemleri 500 kat daha fazladır.
Sivrisinekler kendinizi ne kadar korumaya çalışsanızda yine de ufak bir demir para kadar bile açık bıraktığınız alanı sezebilir.
Sivrisinek yumurtaları kurumuş bir halde bile 5 sene yaşayabilirler.
Ortalama hayatları boyunca 250 km'lik yol yaparlar.
Saniyede ortalama bir sivrisinek kanatlarını 500 defa çırpar.
Genelde sivrisinek ısırmaları güneşin batımı ve çıkışında olur."
Kaynak. söylenasıl.com

27 Haziran 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

"Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür..." ARISTOTELES

MUTLULUK NEREDE ACABA???


İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş... Hep şikayetçi hep bıkkınmış... Birgün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler... 'Saklayalım, zor bulsunlar... Zor buldukları için belki kıymetini bilirler' diyerek başlamışlar tartışmaya... Sorun büyükmüş... Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü... Kimisi: 'Everest'in tepesine saklayalım' demiş, kimisi: 'Atlas Okyanusu'nun dibine demiş. Tac Mahal'in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası... Bir hastanenin yenidoğan odası, dondurma külahı, şarap şişesi.. Sigara paketi, lale bahçesi... Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş... Derken meleklerden biri: 'İÇLERİNE SAKLAYALIM' demiş... 'Kimsenin aklına gelmez içine bakmak! ! ! ' İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış... Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor. Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü... Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk... Ne başkasının ekmeğinde, ne başkasının evinde, ne de başka bir şeyde... Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun... Siz dışını boşverin, içine bakın...

kaynak. bilgipasajı.com

26 Haziran 2008

GELİNLİKLERİN RENGİ NEDEN BEYAZDIR??

Çocuk annesine sormuş: 'Anne gelinlerin giysisi neden beyaz renkte?' Annesi cevaplamış: 'Beyaz renk masumiyetin ve mutluluğun sembolüdür.' Çocuk tekrar sormuş: 'Peki o zaman damatlar neden siyah giyiyorlar?
Eski Roma'da gelinliklerin rengi sarıydı. Gelinler yine sarı renkte peçe takıyorlardı. Peçe evli ve bekar kadınları ayırt ediyordu. Ortaçağlarda ise gelinliğin rengi üzerinde pek durulmadı. Kumaşın kaliteli ve gösterişli olması daha önemliydi. Herkes en iyi elbiselerini giyiyordu, renk de herkesin kendi tercihine göreydi.Beyaz gelinlik adetinin yaygınlaşması 16. yüzyılda olmuştur. Bu yıllarda kraliyet ailesi gelinlerinin gümüşi renkte gelinlik giymeleri gelenekti. Kraliçe Viktoria bunu reddetti ve beyaz gelinlik giymekte ısrar etti.Bundan sonra İngiliz ve Fransız yazarlar, beyaz rengin masumiyetin simgesi olduğu konusunu işlemeye başladılar. O dönemahlakına göre bekaret evliliğin vazgeçilmez koşulu olduğu için beyaz gelinlik adeti tuttu. Evlenirken beyaz giysi giymek genç kızların bekaretlerini topluma ilan etmelerinin vasıtası oldu.Gelinlikle ilgili bazı batıl inançlar da var. Bunlara göre gelinin gelinliğini bizzat kendisi dikmesi, damadın düğünden önce gelini gelinlikle görmesi, gelinin gelinliği düğünden önce giymesi uğursuzluk getiriyor.
kaynak: gorselsanatlar.org

GÜNÜN SÖZÜ...(kaptana ithafımdır.)


"Hiçbirşey için "BENİMDİR" deme, sadece de ki; "YANIMDADIR" Çünkü ne altın, ne toprak, ne sevgili, ne hayat, ne ölüm, ne huzur, ne de keder... DAİMA SENİNLE KALMAZ..." H. Lawrence

23 Haziran 2008

GÜNÜN SÖZÜ..


Dört şey geri gelmez ..atılan ok, söylenen söz, kaçırılan fırsat ve geçen zaman . ...

ŞU ÇILGIN TÜRKLER...

Bugünlerdeki en güzel mutluluk milli takımın gösterdiği başarı...Umarım başarılarına yenilerini ekler...Eeeee dünyanın (şu an itibariyle) ilk dördünde olmakta büyük başarı...

19 Haziran 2008

İLK KEZ MİMLENDİMM...

İlk kez mimlendimm.Biraz geciktim ama Sevgili FLAME'ye teşekkür ediyorumm..Konu benim açımdan pek iç açıcı olmasada yazmak belkide beni rahatlatacak...Bir kaç ay öncesine kadar maddi anlamda olan ne varsa elimizden gitti.Eşimin işlerinin bozulması nedeniyle ne varsa kaybettik maleseff..Evliliğimiz boyunca yapmaya çalıştığm birikimleri yanlış kararlara ,yanlış insanlara heba ettik..Bunun yanı sıra mutluluğumuzu ,güzel yuvamızı,kendimize güvenimizi,en önemliside evliliğe olan saygımızı kaybettik...Güzel olacak hayalleriyle başlanan bir iş hüsranla sonuçlandı ve faturası sadece bana ve çocuğuma çıktı...Bu kadar olumsuzluğa rağmen evliliğimi kurtarmaya çalışsamda artık ne sinirlerim ,ne olumsuzluklar nede eşim buna fırsat vermedi...Evliliğimde dün itibariyle bitmek üzere ya da bitti...Manevi anlamda geride kalan sağlıklı bir evlat ve ailem kaldı...Bundan sonrası için beni neler bekliyor bilmiyorummm..Yalnız hayatta gerçek olan tek şey insanın sağlıklı ve huzurlu olması gerçek servet bu...Annem hep derki -İnsanın ne yediği önemli değil,yemeği nasıl yediği önemli..istersen sofranda soğan-ekmek olsun ama huzurla yensin...Allah kimsenin mutlu yuvasını bozmasın ama kişilerde bu mutluluğu bozmamak için temkinli ve tedbirli olsunn.Sanırım benimde birini mimlemem gerekiyor...Bende HAMARAT ANNE 'yi mimliyorum tabiii kabul ederse...


Not: Arkadaşlar biliyorum mim konuları eğlenmek amaçlı yapılıyor güzel birşeyler yazmak isterdim fakat durumum sizinkilerden çok farklı olduğu için ne varsa "içimden geldiği gibi " yazdım...Rahatsızlık verdiysem şimdiden özür dilerim...



1

17 Haziran 2008

GÜNÜN SÖZÜ..

"Sen ne kadar doldurursan doldur karşındaki kabı kadar alır..." Mevlana

ATATÜRK 'ÜN BİLİNMEYENLERİ


"ATA" LAFINI SEVMEZDİ"Atatürk" lafını ilk kez donemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine "Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.


EN SEVDİĞİ YEMEK Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.


EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.


BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU"YDU Binlerce kitabi vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü "Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rast gele bir yerinden acar, birkaç sayfa okurdu.


KABUL SALONUNDAKİ AT YAVRUSU Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği, Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Cankaya Kosku kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.


TAM BİR SALON ADAMI En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.Klasik Bati müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.


GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.


DOLABINDA LACİVERTE YER YOKTU Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.


ÖLÇÜLERİ Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.


RUMELİ ŞİVESİ Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.


HAZİN BİR HİKAYE Hayatında bir donem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanim`in mezarının nerede olduğu bilinmiyor.


CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU.Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.


KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.


DÜZEN TAKINTISI VARDI Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.


HOŞGÖRÜLÜ LİDER Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış, "Alin bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.


SİGARA PAZARLIĞI Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti: "Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".


"BU NASIL HALKÇILIK?"Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına sasırmış nedenini sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.


"LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!"İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: "Adam olmak demektir hocam, adam olmak!


"KURBANLARI BAĞIŞLARDI Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.


YABANCI DİLE MERAKI Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.


FASULYESİNE POKER Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.


KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.


KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına sasırmış anılarında bunu esprili bir dille anlatmıştı: "T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".


BİR RİCASI BAŞ TACIDIR Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış, "Hafız Hanim benim hatırım için başındaki örtüyü acar mısın?" diye sormuştu. Kadın bas örtüsünü açarak, Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.


BİLARDO VE YÜZME Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo oynardı.


EN BAŞARILI DERSİ Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.


YAĞCILARA GECIT YOK Yağcılara çok kızardı Bir aksam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.


SON YILBAŞI GECESI1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile bas basa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.


KÖSKTEKİ GÜVERCİNLİK Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakicinin ilgilendiği güvercinliği vardı.

16 Haziran 2008

GÜNÜN SÖZÜ...


" Her şeyin yok olduğunu düşündüğünüz anda, gelecek hâlâ yerindedir."Bill Cosby