18 Eylül 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

"Her başarılı insanın bir planı, her başarısız insanın bir mazereti vardır. "Henry CLAUSEN

02 Eylül 2008

GECİKMİŞ BİR YAZI...

Sevgili FLAME ’cim unutmamış o acı günü , nasıl unutulabilirki?? Herkesin ayrı bir öyküsü var o günle ilgili…17 Ağustos 1999 ülkemiz için en çokta yakınlarını, sevdiklerini kaybedenler için kalplerde büyük bir depremdi…
Sabah 6 ‘da annemin ev içindeki koşturması,teyzemden,dayımdan,kuzenlerimden haber alamaması…Biz İzmir’deyiz.Teyzem Avcılar’da,Dayım Çorlu’da,Kuzenim Hava Harp Okulunda…Ne oldu? dediğimi hatırlıyorum.Kaptım telefonu elinden o kilitlenmede ne olduysa ikinci çevirmemde düştü…Neyse haberleştik, kimsede bir şey yok sadece Eskişehir’deki teyzemin evinde hasar var… ya sonrası??? Televizyonlardan günlerce takip başladı.Çaresizlik,boş bir bekleyiş…Anne,Baba gitmek istiyorum gönüllü olarak burada oturup bir şeyler yapamamak kahrediyor…Gönderilmedim maalesef …Aslında öyle duygusalım ki orada karşılaşacağım üzücü bir görüntü ile düşüp bayılmamdan , ya da ne bileyim başıma bir şey gelmesinden korktular…
Afyon-Dinar depreminde Isparta’dayım.Hocalarımla iki gün önce “fay aynasının” yanına gitmişiz ,bu bizim işimiz pusulayı koyduk ölçüler aldık, eğimlerini kaydettik,Celal Şengör Hoca gibi “deprem olduğunda sevinmeliyiz,yerkabuğu canlı,sinirleri gerilmiş insanlar nasılki zamanı gelince patlama yaşıyorsa yerkabuğuda öyle işte şöyle bir silkeleniyoo” Depremden korkmak ne demek???Soğukkanlı ol,içinde bulunduğun yapıya güveniyorsan mesele yok.Tabi bu anlattıklarım öğrenciyken geçerliydi,anne olduktan sonra değil.:))) Şimdi korkuyorum yaşanılan o kadar çok acıya uzaktanda olsa tanıklık ettik,sonuçlarını gördük. Mesela o yıllarda hazırlanan deprem çantalarının yerinde şimdi yeller esiyor,Kaçımız binamızın sağlamlığını kontrol ettirdik???Çok iyi biliyorumki teyzemin oturduğu bina hasarlı oturulamazken mütah-“it” ısrarla yeni yaptığı (o zaman 3 senelik) apartmandaki evsahiplerine para ödememek için tamir ettirip oturulur raporu aldı.
Bugün 9 sene içinde alınan dersleri görüyoruz.
”Deprem Dede” yıllarca bu bilim dalına kendini adamış fakat ne acı ki 17 ağustos 99 tarihine kadar tanımadığımız Ahmet Mete Işıkara emekli olduktan sonra “ağaç yaşken eğilir” diyerek okullarda depremden korunma yolları ile ilgili seminerlere katılmaya başlar.Doğudaki okulların birinde öğrencilere deprem sırasında nasıl davranmaları gerektiğini anlatır.Hatta sınıfta uygulama bile yaptırır.Öğrenciler mutlu olmuştur “Deprem Dedeyi” yakından görmüş ,ona soru bile sormuşlardır.Tam bu sırada tenefüs zili çalar.Öğrenciler tenefüsteyken, Işıkara okul müdürüne
–Bir deneme yapalım,deprem olduğuna dair bir anons yapın der.Okul müdürü deprem oluyormuş gibi anonsunu yapar.Bahçedeki tüm çocuklar birden bire okulun içine koşar ve sıraların altına girer.
İşte 7’den 77’ye bizim depreme bakış açımız bu…Sanırım hepimiz balık hafızalıyız herşeyi çabuk unutuyoruz.

1

25 Ağustos 2008

MANTI ,BAKLAVA, KRAVAT VE KAÇAN FIRSATLAR…

Gazetemi okurken gözüme bir duyuru takıldı.Kayseri Mantısını patentlemek üzere ilan verilmiş.Mantının yapılışından tutunda, hamurun kalınlığı kıymanın özelliği hatta teknik özellikleri adı altında malzemeleri ne ararsanız var anlayacağınız…Sevindim hiç olmazsa baklava ,döner ve lokumdan sonra hiç olmazsa bunu kurtardık diye düşündüm…


Bir doktor arkadaşım anlatmıştı Amerika’da kaldığı dönemde sık sık “Yunan Döneri “yemeğe gitmişler.O da çok şaşırmış ama maalesef döner biz farkında olmadan gitmiş elimizden haberimiz yok.


Durun daha bitmedi güzel haberler devam ediyor.Bilmiyorum duydunuzmu?? Birkaç ay önce Gaziantep’lilerden önce baklavanın patentini gene Yunanlılar aldılar…Ne güzel dimi??? Tüm dünyada bilinen “Türk Lokumu” deyimide yakında tarihe karışacak.Şimdi onun patentini vermek üzereyiz…Gelecekte “İskender Kebap” ,”İçli Köfte”,”Adana”,”Urfa” vs..elimizden giderse şaşırmayın.


Bugün okuduğuma göre Hırvatların durumuda bizimkinden farksız…


Kravat ilk olarak Hırvatistan’da doğmuş.17.yüzyılda Fransa ordusunda görev yapan lejyonerlerin (paralı asker) sevgilileri geri dönsün diye boyunlarına bağladıkları kumaş parçalarını (bugün bizim bildiğimiz adıyla Kravat) dönemin Fransa kralı 14.Louis çok beğeniyor ve bunlardan üretilmesini istiyor.İşte o gün bugündür Kravat Fransızların sanılıyor yani bende öyle biliyordum ne yalan söyleyim…”Kim 500 Milyar İster” yarışmasında adam bu soruya “Fransa “ cevabını veripte doğru cevabın “Hırvatistan” olduğunu öğrenince şok geçirmişti sonraki günlerde hakkımı yediler diye mahkemeye başvurmuştu hatırladınızmı???
Neticede şunu anlatmaya çalışıyorum, Milli Kültüre ait olan ne varsa sahip çıkmak gerekiyor.Yoksa günün birinde gelip alırlar elinizden neyiniz varsa, sizde öylece bakakalırsınız…
1

KADERE İNANMAYANLARA...

Yer: Japonya.

merak edenler için küçük bir not, sürücü yaralı kurtulmuş... :-o