20 Aralık 2008

SADECE ONA...

Koca bir ömre neler sığdırdı? Biz kaçını biliyoruz? Bu anıyı geçen gün ilk defa okudum.
Bilenler için bir daha,bilmeyenlere ilk olsun düşüncesiyle...
" Atatürk, Mersin’e yaptığı gezilerin birinde, şehirde gördüğü büyük binaları işaret ederek sormuş:

-Bu köşk kimin?
-Kirkor’un...
-Ya şu koca bina?
-Yargo’nun...
-Ya şu?
-Salomon’un... Atatürk biraz sinirlenerek sormuş:
-Onlar bu binaları yaparken siz nerdeydiniz? Topluluğun arkasında yaşlı bir adamın sesi duyulmuş
Biz mi neredeydik? Biz Yemen’de, Tuna Boyları’nda, Balkanlar’da, Arnavutluk Dağlarında, Kafkaslar’da, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk paşam...
Atatürk bu anısını anlatırken: -Hayatımda boyunca cevap veremediğim tek kişi bu ak sakallı ihtiyar olmuştur, diye anlatıp durmuş…"
kynk: sakaryarehberim.com

********************************************************

sevgili arkadaşlarım, daha önce yazdımmı bilmiyorum bana göre düşünceler ya da fikirler kimsenin tekelinde değil.Burada asıl önemli olan bilgi paylaşımı,üçüncü bir göz olabilmek birbirimize .Hepimizin bir tarzı var bu da benim tarzım...Ben okuduğum ilginç şeyleri paylaşmayı seviyorum.bana göre blog sadece eğlence aracı değil,aynı zamanda bilgilenme aracı olmalı.Bir bloğu ziyaret edip çıktığınızda oradan hangi bilgi ya da duygu ve düşüncelerle ayrıldığınız önemli benim için.Tabularımda yok şu yaşta,şu tarzda blog ziyaret ederim diye.Vaktim olduğu ,beğendiğim sürece sorun yok bence.Şimdi bunu niye yazdım diye düşünenler olabilir.Bu ve benzeri yazıları ben karşılaştıkça yayınlamaya devam edeceğim.Biraz önce rahatsızlık verdiğim arkadaş gibi şu an kendini rahatsız hisseden varsa şimdiden buyursun lütfen!!!

" Herkesin istediğini yapabileceği bir yerde, hiç kimse istediğini yapamaz."Roosevelt

19 Aralık 2008

EKOLOJİK DENGESİZLİK TARZAN’I DA ETKİLEDİ…

BU ARA...

Şu Acun’un programında yarışmacıların gereğinden fazla sevinç gösterisi yapıp, birbirlerine sarılmalarını abartılı buluyorum.Hadi çok sevindiler sevgi yumağı oldular onu anladım diyelim ya şu kutu üzerindeki mührü kırıp elleriyle tek bir toz zerreciği kalmayacak şekilde temizlemelerini anlamıyorum.Her yarışmacı sözleşmişcesine bunu yapıyor.Haaa birde şu son zamanların en anlamsız reklamı ( smile adsl ) varya –öğretmenim seni ben …diyerek başlayan işte onu “”esefle kınıyorum”…1

18 Aralık 2008

BİR ZAMANLAR...

Fotoğraflar aslında o kadar değerlidir ki geçmişteki o “an”ların kanıtıdır.Bir daha tekrarı yaşanmayacak o anları sizin için durdurur ve yıllar sonra ispat olacak tek şey olur belkide…
22.04.1939

not: foto bana aittir.izinsiz kullanılmamasını rica ederim...1

GÜNÜN SÖZÜ...

Aslında hiç unutmadım…Yanıldım belki dostum sandım ama seni her zaman çok sevdim... Söz verdiğimiz gibi düğününde ya da oğlun doğduğunda yanında "olamadım" (daha doğrusu olmadım) ama senden haber almayı hiç ihmal etmedim.İyi olduğunu biliyorum…Sen bunu başaramasanda, hırsların uğruna bu dostluğun bitişini hazırlasanda şimdi seni düşünerek yazıyorum sahibine ulaşamasada…

"İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur." Mevlana

ÇİN MALI YUMURTA...

Belki görenler vardır...bu yumurtayı bayramda , bijuteri satan bir sergiden aldım.Satıcı bayan Çin malı olduğunu üstünden küçük bir delik açıp sulamamı söyledi.Hadi yaaa nasıl bişeymiş !! diyerek bir tane aldım.Unutmuşum…Bayramın üçüncü günü aklıma geldi.Sağolsun kaptan biraz fazlaca üstünü kırdı ama sulamaya başladıktan üç gün sonra filizler çıkmaya başladı.İşte sonuç…
Bana şeyi hatırlattı hani okulda ıslak pamuk içine fasulye koyup beklerdik ya onun gibi bekledim resmen.Ama bu Çinliler içine her ne koydularsa üç günde çıktı helal olsun… :))

1

Şiri (Mim) ,Şiri Bom !!!...

Masa üstünde ne var? diye sormuş sağırkedi.Valla şekilde görüldüğü üzere bende bişey yok…Geçen yıllar içinde birkaç kez değişik duvar kağıdı kullansamda bunların bilgisayar verimliliğini düşürdüğünü anlayınca kaldırdım işin aslı…
Gün geçtikçede mimleyecek birini bulmak bir hayli zorlaşıyor ama yazmak isterlerse gizemli dünya ve renginle renkli hayat bende sizi sobeliyorum… :))


not: daha ilginç mim konuları bulunsa hiç fena olmayacak arkadaşlar...bir süre sonra yazıcak kimseyi bulamayacaksınız benden söylemesi...

17 Aralık 2008

ÇANTA...

Bana göre korkutucu... :O
Buna rağmen -ahh ahh benimde böyle bir çantam olsa!! diyecek mutlaka çıkacaktır..Dikkat çekmekse amaç bence tam isabet..

16 Aralık 2008

İSİS VE ONUN BİRİCİK AŞKI...

Sığınak amaçlı yapılan bodrum katı gizli bir çöplüğe dönüşünce apartman yönetimi işe el koydu.Derhal eşyaların boşaltılması konusunda sakinler uyarıldı.Harıl harıl bir telaş…Bizim koliler vardı onları almak için indim aşağıya ...Herkes atılacakları ayırıyor kendine göre.İçimden ilginç komşulara sahibim dedim-yaa bu çocuk lağzımlığı neden saklanır? Ya buna ne demeli kırık bir klozet…
İşte o çöpe atılacaklar arasında kitap dolusu iki koli gözüme çarptı.En üstte “Mitoloji Sözlüğü” yanından gelip geçerken ikide bir gözüme takılıyor.Dayanamadım atılmasına, aldım eve getirdim.Belki daha kurcalasaydım ilginç bişeyler çıkardı ama ayıp olur diye yapamadım.Hepsi çoktan çöpe gitti… şimdi konuyu nereye getireceğimi merak edenler vardır…Kitap bir hayli eski , basım tarihi yazmıyor ama netten 1972 olduğunu öğrendim.Mitolojik öyküleri sevenler için güzel bir kaynak…
Bunların içinden en hoşuma giden “ilk mumyalama “ amacının anlatıldığı “İsis”,
( hiyeroglifleri okuyanlara ne mutlu bu arada…)
“Osiris dünyanın kural koyucusuydu.İnsanlar Osirisi çok seviyordu.Koyduğu kurallar halkın ve diğer tanrıların beğenisini kazanmıştı.Biri dışında kardeşi Set(seth)…

Set kıskanç biriydi, kardeşinin topladığı bu sevgiyi ve beğeniyi kıskanıyordu.Önce Osiris’ten kurtulmak için plan yaptı,onun ölçülerine göre bir tabut ardından kardeşininde davetli olduğu bir şölen düzenledi.Şölenin sonunda tabutu çıkarttı ve tabutu kime uyarsa ona verileceğini söyledi.Herkes denedi ve tabut sadece Osiris’e uydu.Set hemen tabutun kapağını kapattı ve onu Nil nehrine bıraktı.Isis kocasını kaybedince yıkıldı ve onu aramaya başladı.Günlerden bir gün nehir kenarında bir ağacın kökleri arasında tabutu buldu ve kocasına yakışır büyük bir cenaze hazırlamak için Mısır’a döndü.Bu arada tabutu güvenli olsun diye bir bataklığa sakladı.Set ava çıktığında tabutu buldu.Öyle sinirlenmiştiki Osirisin bedenini parçalara böldü ve Mısırın çeşitli yerlerine dağıttı.Zavallı İsis bütün parçaları teker teker buldu ve bandajlarla ilk mumyalama işlemini yaptı.Osiris’in vücudu tekrar can buldu ve böylece oğlu Horus oluştu.Babasının öcünü almak için amcası Set ile savaştı onu yenerek çöle hapsetti…”

bknz.Mitoloji Sözlüğü-Azra Erhat

ben okudum.sizinlede paylaştım.umarım sıkmadım... :)

BEYİN GÜREŞİ...

İngiliz yazar George Bernard Shaw ile dönemin Başbakanı Winston Churchill birbirlerine zekice takılmaktan çok hoşlanırlardı. George Bernard Shaw yazdığı bir piyesin ilk gecesi için, Churchill'e bir davetiye gönderdi ve içine küçük bir not düştü: "Size iki kişilik bir davetiye gönderiyorum.Oyunuma bir dostunuzu da getirebilirsiniz, tabii eğer varsa..."

Churchill'in davetiyeyi alınca bu iğnelemenin altında kalmamak için Bernard Shaw'a cevaben bir notla karşılık verdi : "Başka yere sözüm olduğu için oyununuzun ilk gecesine gelemiyorum. Piyesin ikinci gecesine gelmek isterim, tabii oyununuz ikinci gün de oynayabilirse..."


kaynak:başkent üniv.yayınları

ÇIKMAMIŞ CANDAN ÜMİT KESİLEMEZ...

Geneleksel atasözümüzden yola çıkılarak...izleyin bakalım ne olmuş?

14 Aralık 2008

BALIĞIN CİNSİYETİ NASIL BELLİ OLUR ?

( Bana göre balığın cinsiyeti duruşundan belli olur. :))
--Sol profilden her zaman daha iyi çıktığımı söylerler.

NOEL AĞACI,SÜSLER VS…

İnkar edemem, yılbaşı yaklaşırken büyük hipermarketlerin ortaya döktüğü çam ağacı süsleri,mumlar,ışıklandırmalar,noel baba figürleri vs…içimi kıpır kıpır ediyor.

Hele o gümüş renkli toplar var ya onlara bayılıyorum.Hazırlanan noel ağaçlarına tebessümle bakıyorum ancak…Hiçbir zaman evime çam ağacı almayı düşünmüyorum ya da içimdeki duyguyu bastırmaya çalışıyorum çünkü biliyorumki bizim kültürümüzde böyle bir şey yok !!!

Benim çocukluğumda yılbaşı, çam ağacı süslemek değildi…yılbaşı yaşanacak yeni bir yılın başlangıcıydı,ilk günüydü…Yeni nesile bunu kabul ettirmek isteyenler var farkındayım.Ne zaman benim kültürüme saygı gösterip ya da bizim yaptığımız geleneksel herhangi bir şeyi onlar yapmaya başlarsa ( ? ) belki o zaman düşünürüm.O zamana kadar hızla tırmanan bu işin parçası olmayacağım…


not : “tavşan dağa küsmüş ,dağın haberi olmamış.” :) tavşan olduğumu bilerek yazdım bu yazıyı…
1

FARKLI BİR TASARIM...


Eşimle bir ara praktiker’den raf yapmak için bir hayli malzeme almıştık.Eve gel ölç,matkapla del,dübel yerleştir,montajını bitir derken evin heryeri raf olmuştu.Üzerinde kitap,oyuncak vs…Sonra başka eve taşındık.İşte bu taşınma safhasında Kaptan rafları sökerken duvarın birinine öyle bir zarar verdiki usta çağırıp sıva yaptırmak zorunda kaldık.Bende bir daha duvara raf çakmamaya karar verdim.
Şimdi bu tasarımı görünce hoşuma gitti…Keşke o zaman böyle bişi olsaydı hiç fena olmazdı…

13 Aralık 2008

KURBAN DERİLERİ ...

Kurban Bayramı bitti.Dini inanışlarımızı ve görevlerimizi yerine getirdik.Umarım bağışlanan kurban derileri farklı amaçlarda kullanılmadan gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmıştır…

İŞ İŞTEN GEÇMİŞTİR ARTIK...

Cici kız bugünlerde evdeki telefonlarla pek bir haşır neşir…Aloooo demeyi öğrendi…Gerçi onun söyleyişiyle –Aluuvvvvv gibi bişi çıkıyor ,o bunu söyledikçe gülüyorum...Bir aşkın eseri olan “Alooo” sözcüğü şimdi benim kızımın dilinde ilginç geldi işte nerden nereye …Günlük hayatımızdaki olaylar aynı zamanda anlatabileceğimiz şeylere zemin hazırlıyor fikir veriyor.Bugünkü yazının fikrinide cici kız verdi işte...:))
“Cahillikler Kitabında” okumuştum kafamdaki ilk yorum rekabet ve kazanma hırsı her dönem aynıymış oldu … Graham telefonu icat etmiş etmesine ama
Amerikalı Elisha Gray aslında Alexander Graham Bell ‘den çok önce telefonla ilgili çalışmalarına başlamış.Hatta ikiside deneyler için aynı binanın laboratuvarlarını kullanmışlar.İlerleyen günlerde Elisha Gray durumdan haberdar olmuş patentini almak üzere başvuruda bulunmuş ve diger başvuru kagitlarinin arasinda sirasini beklemeye başlamış...Fakat çok kısa bir süre sonra geçirdiği kaza sonucu yanınca uzun süre yatmak zorunda kalmış…Bu dönemde patent için gerekli parayıda yatıramamış..Aynı günlerde Graham Bell ‘de patent almak için başvurmuş hemen kayitlara gecirilmesini ve incelenmesini istemiş.. Isteği onaylanmış...Böylece Graham Bell telefonun mucidi olarak tarih kitaplarina gecmiş...Sonrasında Elisha Gray bu duruma itiraz etsede mahkemeler bunu dikkate almamış..Zaten bir süre sonra rahatsızlığı ilerleyen Elisha Gray ölmüş….Bununla ilgili bir ilginç nokta daha varki daha sonra başka mucitler ve rakipler tarafından Graham Bell’ e davalar açılmış..
Kısacası öyle ya da böyle insanlık yararına şu an elimiz ayağımız ilk kim bulduysa Allah ondan razı olsun…Ne diyelim?1

GÜNÜN SÖZÜ...

Bugünkü söz anlamı bakımından çok dokundurucu…Bu milletin bir ferdi olarak okuyunca fena halde üstüme alındım ne yalan söyliyim…

“Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile uyandıramazsınız…”
Gandhi


bknz. Gandhi

11 Aralık 2008

TIK TIK !!!

-Tık tık !!!
-Kim o ?
-Benim açarmısın ?
-Sanırım beş dakikaya kadar açabilirim...

KAPTANIN OKUL ANISI ...-3-

telteltel
Bu seferki anı bir hayli ilginç…

Kaptan lise birinci sınıftayken sene 1988 ,sınıflarına güzel bir kız kayıt olur.Asker bir babayla ,postanede çalışan bir annenin cici kızı.(Bunu belirtmem gerekiyor çünkü olayın kilit noktası :) ayrıca o sene aynı sınıfta okumadık çocukluk anısı olduğunu düşünerek yazıyorum yoksa çokta kıskancımdır yani…)

Neyse kaptan kızı çok beğenir ,birkaç hafta sohbet arkadaşlığı yavaş yavaş samimiyete dönüşünce bizimki kızın ev telefonunu ister.

Kız –Hayır olmaz veremem desede

bizimki–Bulurum nasıl olsa der, iş iddiaya gelir.

Kaptan 118 bilinmeyen numaralar servisini arar..(şu an 11811 olmuş)

--Aloo, ………….’ın ev telefonunu alabilirmiyim? ……..semtinde...

Operatördeki bayan – Kimi aradın çocuğum orası bizim ev kiminle görüşeceksin? der.Bizimki cevap vermeden sessizce telefonu kapatır…1

10 Aralık 2008

İLGİNÇ BİR MARKA ÖYKÜSÜ ...

Canım babam çok hoşsohbet biridir.Onunla sohbetler hem çok zevklidir hemde bilgilendirici olur.
Müthiş coğrafya bilgisine rağmen hala elinde atlaslarla gezer.
Biz nereye atlas,harita vs. oraya…


Geçtiğimiz günlerde bir konuşmamızda ilgimi çeken bir konudan bahsetti.


Hindistan’ın İngiliz sömürgesinde olduğu dönemde burada yaşayan İngilizler uzun yıllar inci ticareti yapmışlar.
Köle niyetiyle tuttukları Hintlileri -o gün için rakamı atıyorum- 25 köleyi alıp teknelerle denize açılıp bellerine bağladıkları su kabaklarıyla inci çıkarmak için denize bırakıyorlarmış.


Köle işçiler sabahtan akşama kadar suya dalıp çıkma suretiyle topladıkları istiridyeleri biriktirip kendisini almaya gelecek tekneleri başlıyorlarmış beklemeye …


Tabi o zamana kadar bir köpekbalığına yem olmaz ya da vurgun yemezlerse.İşte bu inci işinden zengin olan İngiliz asilzade biriktirdiği para ile petrol işine girmiş sonrada benzin istasyonu filosu kurmaya karar vermiş .
Veeee demişki –ben bu işi denizden,istiridye kabuklarından çıkan inciler sayesinde kurdum.Logosu istiridye kabuğu adı da “Shell “ olsun.


1
İngilizcede Shell...