28 Ocak 2009

İNGİLTERE’DE KUĞU OLMAK…

* Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgılar.(inanamıyor insan )
* Külot giymediği için Donald Duck’ın çizgi flimleri Finlandiya’da gösterilmez.(ehh bu da çok garip)
* Bir “big mac” hamburgerin ekmeğinde ortalama178 adet susam bulunur.(kim oturup bunu sayar ki?)
* İngiltere’de bütün kuğular kraliçenin malıdır..Devlet korumasında olan kuğuların etini yiyebilecek tek kişi kraliçedir…( bunu duymuştum)


Bu ve benzeri şeyler alt alta sıralanmış okuyorken geçen senelerde İngiltere’de yaşanan ve basına yansıyan olay aklıma geldi.Olayı anlatmaya geçmeden önce Kraliçe Türkiye’yi ziyaret ettiğinde kafama takılan bir konuyu araştırmıştım onuda eklemek gerek.(Gülmeyin ama )
Halktan ya da protokolden kim varsa kraliçeye nasıl hitap ediyor? İşte kafamdaki soru buydu… :)
Hani masal kitaplarında –Kraliçem !! deniyor yaa.. yoksa –efendim mi ? Şimdi --Hanımefendi!! desen olmaz…
Neyse –Majesteleri diye hitap etmek gerekiyormuş.Onu öğrendim.(sanki çok lazım olacak yaa.. :)
Bunları okurken sıradan bir vatandaş olmanın mutluluğunu yaşıyor insan çünkü kraliçeyi ağırlamak bir hayli zor…Kadınların eldiven takması ve eğilerek selam vermesi şart.Kraliçe tokalaşmak için elini uzatmadan elinizi uzatamıyorsunuz vs…Kraliçenin annesi bile benzeri kurallara dikkat etmek zorundaymış.Daha bir sürü ayrıntı.Fazla baymadan gelelim olayımıza duymayanlar için onu da yazıyorum…
Geçen senelerde devlete ait bahçelerden sorumlu bir Müslüman Ramazan ayında iftar vaktinin yaklaştığını ancak yanına yiyecek bir şey almadığını fark ediyor.Açlığın vermiş olduğu sabırsızlıkla düşünürken bir bakıyor ki karşısında kuğu…Oracıkta yakaladığı kuğuyu kesip ,iftar vaktine kadar yetiştirip orucunu açıyor…Birkaç gün içinde kuğuların eksik olduğunu anlayan yetkililer adamı sorguya alıyorlar.O da bilmeden bu işi yaptığını söylesede iki aylık hapis cezasından kurtulamıyor…
---------------------------------------------------------------------
*kraliçeyi göremem ama protokol kurallarının birkaçını bilmek isterim derseniz

AMA BEN SANA KIYAMAM Kİ ??

Güzeller güzeli ,canımın içi kızkardeşimin sabun takıntısını ailede bilmeyen yoktur…Alışverişe gittiği zaman ihtiyaç olsun olmasın sepete attığı ilk şey sabun olur…Elmalı,Zeytinyağlı,Yosunlu,kayısı özlü derken ipin ucu bir ara öyle kaçtı ki rahat dükkan açacak kadar sabunumuz oldu… :))
Bende çok severim ama genelde sıvı sabunu tercih ediyorum hijyenik olması açısından.
Hediye fuarına gittiğim bir gün ,gerçeğini aratmayacak meyvelerden sabunlar yapılmış hoş bir sepet içine yerleştirmiş ilgimi çekti aldım eve getirdim…Bir gece arkadaşlarımız geldi ,çocuğu sabunları meyve zannedip yemeye başlayınca anladım ki dekoratif amaçlı bu tür şeyler şimdilik eve girmemeli.Malum bizde de cici kız var.Her ne kadar eve almayalım desemde göze yasak yok karşıma çıkıyor işte… Bir firma mini mini tombul ellerden sabun yapmış.Tıpkı kızımın elleri gibi… Böyle bişey alsamda kesinlikle kullanmaya kıyamaz ,öylece bakar dururdum…


bknz.sabun

27 Ocak 2009

YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA…

Genç havacı teğmen mesleğinin ilk yıllarında görev yaptığı askeri üsten uçağı ile havalandı…Rutin uçuşlarından biriydi bu ve her şey yolundaydı.Karadeniz semalarına geldiğinde uçağın göstergelerinde bir tuhaflık olduğunu anladı.Dakikaların hatta saniyelerin önemli olduğu bu anlarda el çabukluğu ile yapılması gereken ne varsa yaptı ancak uçak hızla irtifa kaybediyordu.Yapılacak tek bir şey kalmıştı uçuş koltuğunu fırlatmak…Fırlattı kendini, neler olacağını düşünmeden o an saniyeler saat gibi geldi belkide…Oldukça hızlı bir şekilde düşüşe geçti ve en sonunda Karadeniz’in derin ve karanlık sularında buldu kendini …Geçirdiği şok ve çarpmanın sert etkisiyle önce bir süre kendine gelemedi. Su bir hayli soğuktu.”Umarım yerimi tesbit ederler “ diye düşündü durdu hep…Bu arada zaman mevhumunu kaybetmemek için kolundaki saatin emniyetini almak istedi.İçine su girmesin !!! diye kolundan çıkardı ve üst cebine koydu.Bu hareketi yaptı ama vücudunun nerdeyse tamamının suda olduğunu ve soğuktan artık hissetmediğinin farkına varmadan…
Denizin içindeki bekleyişi devam ederken etrafına bakındı.Bir süre sonra suda pembemsi bir şeyin kendisine doğru gelip gittiğini fark etti.Ne olduğunu anlayamadığı şeye karşı kendini korumak için,uçuş tulumunun yan cebinden bıçağını çıkardı ve kısa bir süre sonra bıçağı suya doğru gelişi güzel salladı.Biraz durdu ve bir daha aynı hareketi yaptı.Başarılı olamadığını anlayınca geriye doğru bir kulaç attı ve durdu.Tekrar etrafını konrol etmeye çalıştığında suyun içindeki şey hemen yanıbaşındaydı ani bir el hamlesiyle atıldı ve bir baktı yırtılan çorabından çıkmış ayak parmakları –postallarım çıkmış dedi kendi kendine ve sonradan anladı ki basınç değişiminin yanı sıra, metrelerce yükseklikten denize düşüş ve geçirdiği şokun etkisiyle (haklı olarak) algıda güçlük çekiyor…
Bu bekleyiş beşinci saate yaklaşırken karşıdan görünen balıkçı tekneleriyle tekrar hayata döndü…


****************************************************************
*1960’lı yıllarda yaşanmış bu olayı, birebir dinleyen babamın anlatımlarıyla aktarmaya çalıştım.