18 Temmuz 2010
İZMİR OTOYOL LEVHALARI DEĞİŞTİ !!!
MASAI ‘LERDE SELAMLAŞMA…
Selamlaşmada kullanılan “Günaydın” “Merhaba “ya da “İyi Günler “in hemen hemen her dilde karşılığını bulmak mümkün…
Afrika’da yaşayan Masai (Maasai) yerlilerinin selamlaşması ise herkesten farklı…
Onlar birbirlerini selamlarken şöyle söylüyorlar…
“Dilerim ki hayvanların iyidir.” :))
* İlginç bir ayrıntı.Hürriyet Grosser Weltatlas’ı incelerken dikkatimi çekti.
14 Temmuz 2010
KÜÇÜK BİR HATIRLATMA !!!
Söz siyasetçi İndra Gandhi'ye ait...
"Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile, uyandıramazsınız."
foto.knuttz
13 Temmuz 2010
AMASRA GEZİSİNDE OBJEKTİFE TAKILANLAR…
Bir Türk arkadaşını görmek için kalkıp Türkiye’ye gelmiş.O kadar sevmiş ki, ”özellikle insanlarını” diye anlatırdı…
İş bulup çalışmaya da başlayınca Avusturalya’ya dönmemiş burada kalmış…
Kursun bitmesine yakın “ Türkiye’de görülmeye değer yerler” konulu bir komposizyon hazırlamamızı istemişti bizden…
Herkes sırayla en sevdiği yerleri tanıttı.Sonra sınıftan biri Marina’ya sordu. "Sizce? "dedi.
“Türkiye’de turistik çoğu yere gittiğini, ama Amasra kadar güzel bir yer görmediğini anlatmıştı…
Yabancı birinin yapmış olduğu bu gözlemden etkilenmiş, o zaman müthiş meraklanmıştım…
Nihayet o merakım sonlandı…
Vakit konusundaki problemimiz nedeniyle doya doya gezemedik.Ancak bulunduğumuz sayılı saatlerde bir hayli görüntü yakaladım…
Gönül isterdi ki hepsini yayınlayayım.Ne yapalım şimdilik bu kadarıyla yetinelim… :))
* hafızalardan silinmeyen o salata...
12 Temmuz 2010
BİR RİVAYETE GÖRE…
İskambil kağıtlarındaki kupa, papaz, karo ve maça simgelerinin neleri temsil ettiği kaynaklarda şöyle anlatılmakta…
Kupa (♥) krallığı,
Maça (♠) krallıktaki şövalyeleri,
Karo (♦) krallıktaki bir şehri ,
Sinek (♣) krallıktaki köylüleri temsil ediyor…
Bir diğer rivayet ise papaz dörtlüsü üzerine kurulu….
Kupa papazı, Kral Şarlman ‘ı
Maça papazı, Kral Davud ‘u
Karo papazı, Jül Sezar’ı
Sinek papazı, Büyük İskender’i temsil etmekte…
Ayrıca bıyığı olmayan tek papaz kupa papazı... :)
foto. 1.2.3.4.
kynk.
KLARNET NASIL AĞLAR ?
İzlerken bir an aklıma geldi...
Bu nasihata uyan bir örnektir.
İşin ustası klarneti çalmak yerine ,onu ağlatmayı tercih etmiş resmen.
Bu arada amann dikkat video yüksek miktarda hüzün içeriyor... :))
11 Temmuz 2010
ÇİN’DE YENİ BİR SPOR…
Bambu üzerindeki denge yarışlarının uzun bir geçmişi yok.Çin’de son yıllarda yapılmaya başlanmış…
Spora gösterilen ilgi her geçen gün biraz daha artış göstermiş…
Amaç, bambu üzerinde denge sağlayarak bitiş çizgisine ilk ulaşmak …
Tabi ilerleme esnasında yapılması gereken akrobatik hareketler bu sporun en zor yanı…
09 Temmuz 2010
İLGİNÇ KULLANIMIYLA “ÇİLİNGİR SOFRASI “DEYİMİ…
İyi de benim gibi Türkçemizde kullanılan şekliyle çilingirin sofrada işi ne? derseniz kaynakların aktardığı mantıklı bir açıklamayla karşılaşıcaksınız demektir…
Deyimin kökeni Osmanlı dönemine dayanıyor.Padişahlara hazırlanan yemekler güvenlik nedeniyle önce “ Çeşnigir “ adı verilen tadımcı kişilere yedirilirmiş…
Büyük bir tepsiye hazırlanan yiyecekler padişahın huzuruna çıkarılır, tek tek kontrol edildikten sonra yemeye geçilirmiş.Buradan yola çıkarak tepsiye “ Çeşnigir Sofrası “ adı verilmiş…
Daha sonraları kullanımı biraz daha değişmiş. Sofralara alkolünde eklenmesiyle sohbetler derinleşmiş,kişiler alkolün etkisiyle dertlerini açmış anlatılmayacak mevzular daha bir rahat anlatılır olmuş....
Zaman içinde çeşnigir sofrası “ çilingir sofrası “ şeklinde söylenmeye başlamış…
kynk. kynk. foto.
WINDOWS DUVAR KAĞIDI...
04 Temmuz 2010
JABUTICABA AĞACI…
Dünyada daha bilmediğimiz ne ilginçlikler,ne güzellikler var…
Jabuticaba ağacı, gövdesinden meyve veren tek ağaç.Bir diğer ismi Brezilya üzümü…
Anavatanı Güney Amerika en çok Arjantin, Brezilya ve Paraguay’da yetişiyor…
Ağaç yılda iki kez meyve veriyor.
Uzun saklanabilme özelliğine sahip bu meyveden marmelat ,reçel ve meyve suyu yapılabiliyor...
Sağlıklı olduğuna inanılan bu yaz meyvesinin astım,bademcik ve ishal tedavisinde kullanıldığı yine kaynaklarda anlatılmakta…
GÜNÜN SÖZÜ...
MEFARET HANIM…
1951 yılında tayin olduğu Bodrum’un ilk kadın hakimi olur…
Kısa sürede sever Bodrum halkı Mefaret Hanımı…
Dürüst temiz kişiliğini örnek gösterir…
1954 yılında intihar eder…
Kimine göre nişanlısının ölümü sebeptir bu intihara,kimine göreyse idam cezası verdiği bir gencin abisi kaçırıp tecavüz eder Mefaret Hanıma…
Bunu hazmedemeyen Bodrum Hakimi intihar eder…
Adına türkü yakılır…
01 Temmuz 2010
ÇOK AYIP…
Kimi insanın midesi çok hassastır.Sizin görmezden geleceğiniz bazı şeyler onlar için bir kabustur, yolculuklar bile eziyettir …
Benim bu tür sıkıntılarım pek yok çok şükür.Sadece bardakta duyacağım yumurta vs. kokusu,bir de ismini bile duymaktan nefret ettiğim hamamböceği tiksinmem için sebeptir…
Şimdi midem sağlam diye övündüğüme bakmayın.Yaklaşık yarım saat önce enteresan bir durum oldu…
Eleştri alan bir siteyi MAALESEF ziyaret ettim.İçeriğinde hiçbir bilgi kaynağının olmadığı,Türkçe’nin alabildiğine katledildiği,gelenek örf adetlerin hiçe sayıldığı anlamsız bir adres.Pişman oldum ama iş işten geçti...
Özür dilerim böyle yazdığım için ama şu an miğdemde karşı konulmaz bir tiksinti duygusu var…
Hiçbirimiz mükemmel değiliz zaman zaman küfür ediyor argo kelimeler kullanabiliyoruz.Ancak bunu aleni yapmamak,toplumu hiçe saymamak,çevremizdeki kişilere rahatsızlık vermemek bir görev olmalı bireyler için…
“Ben istediğimi yazarım”dan ziyade ZAMANI daha eğlenceli,daha yararlı kılmak böyle bir teknolojik imkanı değerlendirmek hepimiz için önemli olmalı…
Blog dünyasında aktif üç seneyi bitirdim.Bu süre içinde çok nadide kişilikler tanıdım…
Yaşıtlarım , benden çok büyük ya da küçük arkadaşlarım…
İçlerinden kimisini imrenerek kimisini takdir ederek,kimisine de tebessüm ederek okudum…
Seçimlerime elbette dikkat ettim.Hemen hemen hiç rahatsız olmadım…
Takip etme sınırı olmasaydı belki daha çok blog okuyup daha çok güzel insan tanıyabilirdim.Ayıp duygusundan haberdar olan daha daha çok insan…
Aslında bu yazıyı sizler için yazdım desem ??
Bu işe gönül veren, yazılarında gereken özeni gösteren,samimi ve güzel paylaşımlarını sergileyen tanıdığım veya tanımadığım bütün arkadaşlarıma buradan teşekkür etmek istiyorum.
Bize ayıbı öğrettikleri içinde annelere,babalara ve iyi eğitim veren öğretmenlere de en içten sevgilerimi yolluyorum…
ASTRAGAN KUZULARI...
İsmini Tatar ve Kazakların bulunduğu Astrahan şehrinden almış.Aynı zamanda bu bölgede yetişen Buhara koçlarıda yeni doğduklarında astragan olarak anılıyor…
Kuzuların tüyleri parlak,yumuşak ve kıvırcık…
Kaliteli bir astragan elde etmek için kuzuların yeni doğmuş olması gerekiyor.Çünkü kuzular hemen kesilmezse tüylerin yumuşaklığı ve kıvırcıklığı kayboluyor…
Hatta işi daha ileriye götüren kimi üretici kuzuları anne karnındayken zamanından önce çıkarıp alıyor…
Tarihçi Cemal Kutay’da, bir nevi simge haline gelen astragan kalpaktan yola çıkarak Atatürk’ün astraganı sevdiğini anlatıyor…
Ata’sının tercihini bilenler o dönemde yeni kurulan Orman Çiftliğinde de bu koyunlardan yetiştirilebileceğini söylüyorlar.
Kuzular doğuyor.En fazla dokuz kez nefes almasına izin veriyorlar.Kuzu nefes aldıkça tüylerin kıvırcıklığı artıyor, dokuz nefesten sonra hayvanı boğup derisini işliyorlar…
Bir çiftlik ziyaretinde yapılan işlemlerle ilgili Atatürk’e bilgi veriliyor…
“Böyle hunharlık olur mu?” diyen ve duruma sinirlenen Atatürk çalışanların işten çıkartılıp,tesisin tamamen kapatılması talimatını veriyor…
30 Haziran 2010
DEV ÖRÜMCEK YENGECİNİN KABUK DEĞİŞTİRME GÖRÜNTÜSÜ…
Yalnız “İşte budur” diyebileceğim görüntülerin altında hiçbir açıklama olmaması hoşuma gitmiyor.Özellikle belgesel niteliği taşıyanlar...
Bu hafta en sevdiğim görüntü bu oldu.Azıcık ürpermedim desem yalan olur.Bu nedir? Nasıl bir şeydir derken sonunda buldum.
Dünyanın en büyük eklembacaklıları arasında ilk sırayı alıyor Örümcek Yengeci…
Japonya adalarının güneyinde olması nedeniyle Japon Örümcek Yengeci şeklinde de anılıyor.Ortalama yaşam süreleri 100 yıl,kabuk genişliği 37 cm.ağırlığı 20 kg civarı…
Korkmadan izleyin arkadaşlar…
29 Haziran 2010
GELENEKSEL AYAŞ DUT FESTİVAL’İNDEN KARELER…
Bunun yarattığı sıkıntı ve havanın yağmurlu olması nedeniyle arkadaşlarıma söz vermek istemedim ancak ısrarlara dayanamayıp etkinlik için fotoğraf makinamı hazırladım...
27 Haziran 2010
PERA CLASSIC’S ALBÜMÜ….
Yaş 30’ları geçince böyle oluyor demek ki zevkler alaturkaya dönüş yapıyor…
Keman ve piano ağırlıklı çalışılmış,enstürümental yani söz yok ama insanı o kadar dinlendiriyor bir o kadar rahat düşünmenizi sağlıyor.
Şarkıların çoğu tanıdık ama arşiv için saklamaya değer...
Una Calle Nos Separa (Anlamazdın)
Öyle Sarhoş Olsamki
Les Mouettes De Mikanos ( Deniz ve Mehtap)
Le Meteque (Hasret)
Rebe Rumelekh (Bir başkadır benim memleketim )
If I Were A Rich Man (Ah bir zengin Olsam)
Ya Du Travail (Her akşam votka Rakı ve Şarap) vb. şarkılar var albümde toplamda 14 şarkı…
Demolarına baktım ama sadece bunu bulabildim fikir olsun diye ekliyorum…
26 Haziran 2010
ELEKTRİKLİ FAYTON…
Fayton sahibinin yanına oturan 13-14 yaşlarında çocuk fayton hareket etmeden önce eline aldığı kırbaçla ata bir iki kez vurunca adam öyle bir kızdı ki.”Ne yapıyorsun sen? Ben sahibi olduğum halde ona hiç vurmadım” diyerek çocuğun elinden kırbacı aldı…
Daha ne olsun?
25 Haziran 2010
Korkunun olduğu yerde saygı var mıdır? Saygının olduğu yerde korku var mıdır? Olması gereken hangisidir?
Mesela insanlar fakirlikten, yokluktan vs’den korkarlar ama onlara saygı göstermezler"…
Yine sormuş "saygının olduğu yerde korku varmıdır?" cevaplamış"evet…
Saygının olduğu yerde, saygıya dayalı, bozulmaması yönünde bir korku vardır"…
Aramızda saygı olsun ve korkumuz saygıyı kaybetmemek üzerine olsun…
24 Haziran 2010
KARPUZ SÜSLEME SANATI...
Aslında izlerken çok da zor gözükmüyor...
Geçen ay “ yazın geldiğini düşünüp” aldığımız kelek karpuzlar üzerinde deneme yapmadığıma pişman oldum şimdi... :))