20 Kasım 2008

SEN ÇOK YAŞASAYDIN MURPHY !!!

Küçük bir ajandam vardı.Her sayfasında şu meşhur "Murphy" yasalarından birini yazan...Ama içlerinden bir tanesi varki beynime resmen kazındı...
Hemen hergün bu sözün doğruluğunu yaşadığım için belki de...:))

Murphy yasası derki : "Bir eliniz dolu iken diğer elinizle kilitli bir kapıyı açmak zorunda kaldığınızda, anahtar kesinlikle elinizin dolu olduğu taraftaki cebinizdedir."

****************************************************************************************************************************************
Murphy Kimdir?
"1917 doğumlu Edward a. murphy jr. abd hava kuvvetlerinde 1949'da roketler üzerine deney yapan mühendislerden biriydi. insan üzerine ivmelenmenin etkilerini inceliyordu (usaf proje mx981). Deneylerden biri pilot üzerinde 16 değişik noktaya akselometre takılması gerekiyordu. sensör bir yapıştırıcı ile ancak iki türlü takılabiliyordu ve birisi 16 sensörün tamamını da yanlış takmayı becerdi. bunun üzerine murphy, daha sonra kanun olarak nitelendirilecek ilk söylemlerini bir basın toplantısında açıkladı. bir kaç ay içinde "murph'nin kanunları" mühendislik sahasında çalışanlar arasında yayıldı ve 1958'de de nihayet webster'in sözlüğüne girdi. " kaynak : duman6.gen.tr1

BU SİFONU ÇEKENE AŞK OLSUN…


Ben beğendim...Tasarım iyi güzel…ama kullanılmamak şartıyla.!!!

19 Kasım 2008

BİLGİSAYARIN BAŞINDA...

bilgisayar baÅ?ında
Dokuz yıl önce internetle yeni tanıştığımda mail hesabı nasıl açılır bilmediğimden ,kardeşimin bir arkadaşına rica etmiş yahoo hesabı almıştım…Sonra iş hayatına atıldım derken o ara bir MSN furyası başladı.Her gelen sorar - msn hesabın varmı ??? daha sonra bu sormalar şekil değiştirip
-msn’nin açıksa dosyayı oraya atayıma dönünce ,--artık gerekli alalım neymiş bir görelim dedim Arkadaşlar bir bir eklendi.. Bu arada çok istemesemde buradaki mail kutusuda dolmaya başladı..Netle biraz daha haşır neşir olmaya başlayınca site üyelikleri,şifreler,onay yazıları için bir tane daha mail adresi alındı.Aslında başa ne geleceği bilinmez tedbir içindi her şey…

Aradan biraz daha zaman geçti sırf meraktan hem tanıdıklarıma , hemde tek tük de olsa sinir olduğum kişilere bakarım düşüncesiyle bir facebook hesabı açtım…Bir süre sonra baktımki fakülteden sınıfın yarısı gelmiş “amannnn atın ölümü arpadan olsun” ama şimdiki soyadımı kimse bilmiyor beni hatırlamazlar diye bekarlık soyadımla üye oldum tabii yeni bir mail hesabı ile :))) Arkadaşlar akın akın geliyor özlemişiz birbirimizi, eski günleri fenada olmadı hani…

Sonra bir yıl daha geçti bu sefer bir blog fırtınasıdır gidiyor -- sende aç,anı kalır vs…açalım dur bakalım nasıl bişeymiş? Gene temkinliyiz ya aldım bir mail hesabı daha açtım bloğu yazdım yazdım sağduyu dediki –bu bloğu kızın için yazıyorsun,kendin içinde bir tane aç yaz günlük gibi…Ehhh o da olsun al bir mail hesabı daha işte bu blog karşınızda…

Şimdi bilgisayar başına geç blog hesabını aç,arkasından maillere bak,zaman varsa bebek ağlamazsa yazılarını güncelleyen arkadaşları oku,beğendiklerine yorum yaz bu arada msn’yi aç ama çevrimdışı olmayı unutma yoksa arkadaşlara cevap veremezsen ayıp olur..574 tane açılmamış iletiyi tıkla şöyle bir göz at,Arkasından diğer bloğa git şöyle bir bakın çık…dokuz senelik yahoo hesabına uğramamak olmaz…Bu ara facebook’ta bizim ekip çok hareketli onlara yetişmeye çalış…
Olamazzz oynatmaya az kaldı,ben çocuklu bir bayanım yapmam gereken bir sürü iş var..Farkında olmadan adım adım düşürdü beni ağına bu internet.

Haftasonu gazetenin biri msn’si açık olmayan ve internete giremeyen çocukların mutsuz ve huzursuz olduğunu yazmıştı.Anlattım işte tüm olanları bir yetişkin olarak bu işe nasıl dahil oldum.Kafamda şifreler,butonlar,hesap adları,sayfa düzenleri vss..

Onun için “bugünün küçüğü,yarının büyüğü” olacaklar daha akılcı davransınlar,temkinli olsunlar,seçici davranıp her şeye atlamasınlar sonra benim gibi işin cılkını çıkartmasınlar…
Demekki neymiş “internette her zaman vitamin “ yokmuş..
1

18 Kasım 2008

YER: KTÜ İKTİSAT FAKÜLTESİ...

not: Allah herkese böyle espirili hocalar nasip etsin...Amin

ÇOK ÖNEMLİ BİR RİCA..

Benim bloguma şu an bakıyorsan ve bir şekilde bu yazıyı okuyorsan senden rica ediyorum. Her kim olursan ol eğer blog sahibiysen blogunun içeriği ile ilgisi olmasa bile lütfen bahsedeceğim yazıyı yaz. Eğer blogun yada web siten yoksa "insan insan" olmanın görevidir diye düşün ve bahsedeceğim siteyi mail listende ki her arkadaşına yolla! Avaz avaz bağırmak ve dur demek istiyorum bu gidişhata!http://kampanya.annecocuk.com/.com/

17 Kasım 2008

HEIMLICH MANEVRASI...

Evlendikten sonra hep iyi komşulara denk geldim,şu an oturduğum apartmana ilk taşındığımızda da aynı şey oldu çok sıcak karşılandım.Efendi ,düzgün insanlar hepsi...

Yalnız her ne olduysa karşı komşum olan genç bayan biraz ilginç çıktı.Bir süre sonra bazen ekmek alırken,bazen çöp koyarken,bazende asansörde karşılaşmamıza rağmen hiçbir konuşma geçmedi aramızda.Ben birkaç kez hamle yaptım karşılık alamayınca devamını getirmedim doğal olarak.Gerçi kimsenin böyle bir zorunluluğu yok konuşmak istemiyorsa istemiyordur.

Neyse bir süre sonra doğum yaptı kendisi benim içim gene rahat etmedi,asansörde karşılaştığımız birgün” hayırlı olsun.güle güle büyütün “dedim o da “teşekkür” etti.

Bir gece eşimle evde flim izlediğimiz sırada kapının önündeki çığlık ve bağırma seslerine kayıtsız kalmadan açtım kapıyı.Kadın korku ve panik içersinde fenalaşmış,eşinin kollarında hareketsiz,başı geriye düşmüş ve nefes alamayan çocukları,adamın bir ayağı asansöre doğru hamle yapmış vaziyette eşine talimatlar veriyor ama kadın duymuyordu.Bizse ne olduğunu anlamaya çalışırken eşim –çocuğun diline bakın ters dönmüş olabilir dedi ve bir hareketle tereddütsüz elini çocuğun boğazına doğru attı.Birden çocukta bir hareket oldu-tamam nefes almaya başladı dedi adam-siz genede hemen acile gidin derken apar topar hastaneye gittiler...

O gece 2’ye kadar bekledik,kontrol altında tutulmuş geldiklerinde öğrendik ki annesi emzirirken aniden nefes yolu tıkanmış.Onlarda ne olduğunu anlayamamış.Ertesi gün kapıdan da olsa bayan teşekküre geldi ve bizim ilk konuşmamız maalesef bu şekilde oldu…

Uzmanlar bu tür durumlarda en kısa süre içinde doktora başvurulması gerektiğini, varsa ağızdaki yabancı cisimlerin (ki biz öyle sandık) mutlaka doktor müdahalesi ile çıkarılması gerektiğini vurguluyor.Yani yaptığımız hareket doğru değilmiş…

O akşam hep, adını duyduğum fakat teknik olarak nasıl olacağını bilemediğim
Heimlich manevrasının (hemlik şeklinde okunuyor) önemini düşündüm.Fakat dünyaca uygulanan hayat kurtarıcı bu ilkyardım hareketi meğerse bebeklere yapılmıyormuş…Bazen dakikaların ,bazende saniyelerin önemli olduğu böyle durumlarda hareket tarzımızı belirlemek adına ilgilenenler için Heimlich manevrasını anlatan kısa film işte burada… 1

KURALI BOZMAMAK ADINA...

Konu çok ilgimi çekmesede kuralı bozmamak adına cevaplanması beklenen bir soru var karşımda. Sürahi arkadaşım "bloğunuzda en çok neyi seviyorsunuz ?"sorusu için beni mimlemiş...Aslında fazla bilgim olmadığı için uğraşarak oluşturduğum blogda elimden geldiğince Türkçeyi iyi kullanmaya dikkat ediyorum bazen hızımı alamayıp amiyane tabirler kullanmak istesemde sonradan vazgeçiyorum.Blog arkadaşlarımın seviyeli bir uslup kullanmasından memnun olduğum için bende elimden geldiğince bunu korumaya çalışıyorum.Bunun dışında renk uyumuna dikkat edip görüntü kirliliği yaratmamaya çalışıyorum.Şu hareketli resimlere bayılıyorum belki elimden gelse heryeri bunlarla doldururum ama ciddiyetten de çok uzaklaşmamak için bunu sınırlı tutmaya çalışıyorum.Yazdığım yazıların okunduğunu gösteren counter bölümüyse benim en sevdiğim bölüm:)))

devamını getirirse eğer bende sağırkedi'yi mimliyorum...
1

16 Kasım 2008

YIL 1942...

Nette gezinirken bu foto çıktı karşıma 1942 yılında çekilmiş…Ankara’da oturanlar ya da gelenler burasının şimdiki halini çok iyi bilir çünkü burası “Kızılay” Ankara’nın merkezi, hergün insanların buluşma noktası,iş merkezlerinin bir nevi kalbi…Yurtdışında adamlar dokuyu bozmuyor eskiden nasılsa şimdide öyle gerekirse sit alanı gibi korumaya alıp yıllar sonra müze gibi caddeleri sokakları gezdirip bu işten para kazanıyorlar..Bizde belediyeler yap-yık –tekrar yap modeliyle çalıştıkları için ortalama 1,5 senede bir kaldırım taşları değişir,park yapılır beğenilmez yerine başka şey gelir.Geçen gün gene dikkatimi çekti bizim semtte şelale görünümlü büyük bir havuz yapılmıştı iki sene önce şırıl şırıl akıyordu koca koca ışıklar koydular gece nasıl güzel..Belediye yıkmış yerinde yeller esiyor şimdi… Peki yapımı için harcanan para boşamı gitti , iki sene içinmi yapıldı onca masraf ? Mutlaka değişim, gelişimdir diye düşünenler çıkacaktır aramızdan ama bina yığınları arasında nefes alamadan her şey üstünüze geliyormuş hissiyle dolaşmak bence hoş değil. İşte fotoğrafı görünce aklımdan geçen ilk şey ” bu kadarmı yeşil düşmanıyız? ne güzelmiş keşke bu haliyle kalsaydı “oldu.
1

14 Kasım 2008

NİHAYET...

Daha önceki yazımda anlatmıştım bilinmeyen bir sigorta şirketi tarafından (ilk başta gerçekten adını bilmiyordum şimdi yeni yeni reklamları çıkıyor,ehh bu kadar ipucu yeter) haberim olmadan sigortalanmış, gene haberim olmadan banka hesabımdan para çekilmişti (yinede konuyu bilmeyen burdan bakabilir tıkla) İşte o sigorta şirketi nihayet paramı geri iade etti...Aslında ben burada senelerdir müşterisi olduğum bankayı suçluyorum.Nitekim kendilerinede söyledim. (güvenliğimiz nedeniyle sesimiz kayıt ediliyomuş yaaa fırsat bu fırsat)
Arkadaşlar bizim haberimiz olmadan neler neler oluyor? düşünüyorum kimbilir bu adamlar bilmem kaç kişiden bu şekilde para kestiler...Zaten öyle değilmidir büyük marketlerden alışveriş yaparsınız mesela 9.990 tutar üstünü vermezler ya da rakamı yuvarlar...İşte o hepimizden birer birer çıkan 10 liralar bir bakmışsınız toplamda ne büyük tutar...Bu adamlar geçen senede benden para kesmişler ama doğumdu ,bebekti derken peşine düşmedim...Gene haber vermeden yaptılar bunu fakat bu sene işler değişti çok sinirlendim defalarca aramalarım sonuç verdi. O nedenle hakkımızı savunmak adına dikkatli olup bu sistemde çalışan kuruluşlara karşı uyanık davranmalıyız yoksa bizim halimiz harap...
1

HADİ BAKALIM BİR DE SEN DENE !!!

Hem çok zevkli ,hemde ilginç geldi bu oyun.Amaç kırmızı kareyi, siyah çerçeveye ve diger mavi objelere değdirmemek... Amerikan Hava Kuvvetlerinde pilotlara uygulanan bu test sonunda 2 dk. yapanlar bile çıkmış...Birde sen dene bakalım 18sn yapanlar başarılı ,22sn ise üstün başarı sayılıyor...Bu arada en iyi sonuçlarınızı yazarsanız sevinirim... tıklayın

100. KAYIT...

Bir yerde okumuştum yusufçuklar yaşamlarını ve soylarını sürdürmeyi dostluklarına borçlularmış...Yumurtlama döneminde su birikintilerindeki bitkilere yaklaşarak yumurtalarını bırakmaya çalışırken kuyruk ve kanatları ıslandığı için kalkmakta zorlandıklarını, hemen yardımına çevredeki diğer yusufçukların koştuğunu hatta bu sudan çekme işleminde zincir gibi birbirlerine tutunarak yaptıklarını okumuş çok etkilenmiştim...Birde hatırladığım dinlenmeye çekilip uyumak istediklerinde başka canlılara yem olmamak için gruplar halinde nöbetleşe uyudukları...İlginç değilmi? Oldum olası severim zaten resmimide bu yüzden yusufçuk seçmiştim...
Yanlış hatırlıyor olabilirim Flame 'cim 150. yazısında yorum yaparken sende bir gün 100. yazını yazarsın demişti aylar önce...O benim blog dünyasındaki ilk arkadaşım yeri çok ayrı bu vasıtayla tanıdım kendisini...(Tabi bu bloğun açılması için beni teşvik eden,bloğun asıl mimarı biricik dostum sağduyum'dan sonra )

Bu işe başlarken daha öncede yazmıştım sanırım bu kadar kendimi iyi hissedeceğimi düşünmemiştim.2008 yılı bana hiç iyi gelmedi bilenler biliyor...Hayatımın en üzücü yılıydı diyebilirim.Az bir zaman kaldı yeni bir yıla merhaba diyeceğiz ama ben bu yılla birlikte umutlarımı , hayallerimi ve şu an aklıma gelmeyen bir çok şeyi kaybettim...Evliliğim sinir bozukluğundan bitme noktasına geldi.Hayatımda ilk defa avukat,çek,senet,icra kelimeleriyle tanıştım...Sadece kitaplardan okuduğum bu kelimelerin içeriklerini ,mevzuatını hatim ettim...Kötüydü işte nasıl anlatayım...Neyse hızımı alamadım çok kaptırdım kendimi :)) Herkese teşekkür ediyorum... samimi yorumlarınız ve içtenliğinizle yalnız hissetmedim kendimi.Umarım geçen seferki gibi engellemelerle karşılaşmayıp çok uzun seneler birlikte oluruz..

notçuk: 100 kayıtta neler yapmışım? diye dönüp baktım.. İlk günlerde yazdığım fakat okunmadığını düşündüğüm yazılarım var.Şayet okumak isteyen olursa linklerini aşağıya ekliyorum...:))
1

13 Kasım 2008

KELİMEYİ DOĞRULAMASAK OLMAZ MI?

Arkadaşlar yorum pencerelerinde karşıma çıkan şu "kelime doğrulama" bölümüne resmen gıcık olmaya başladım...Daha önce bendede vardı zaman kaybı olduğunu düşünüp kaldırdım...Gerçekten ne işe yaradığını hala anlamış değilim.Bilen varsa yazsın lütfen.:((
1

DİN BİLGİSİ SINAVI...

Din Bilgisi dersinde hoca, sınav sorularını okuyup arkasından –hepiniz müslüman çocuğusunuz ,bu sorulara doğru cevap vermeyeni döverim diyerek sınavı başlattı…

Öğrenciler hocanın bu acımasız tutumundan ona dönemin meşhur dizi karakteri "peder hoze" lakabını takmıştı...

Öğrencilerden biri nasıl olsa beni dövemez diye soruları cevaplamadı...
Sadece sınav kağıdının başına “Bismillahirrahmanirrahim” yazdı ve kağıdı boş bir biçimde öğretmene teslim etti.

Sınav sonuçları bir hafta sonra sınıfta herkese okundu.Sınav kağıdını boş teslim eden öğrenci –Hocam benim notumu okumadınız? diye sordu…

--Senin sınav sonucunu okulun panosuna astım ordan öğrenirsin diye cevap verdi öğretmen.

Merak ettiğimiz için tenefüs zili çaldığında merakla aşağı indik .Panoda asılı kağıdın üzerinde fosforlu kalemle kocaman bir sıfır ,altında da “sadakallah ül azim “ yazıyordu…

Şimdi bu olayı her hatırladığımda tebessüm ediyor, sınav kağıdını boş veren o çocukla evli olduğuma inanamıyorum. :))

1

GÜNÜN SÖZÜ...

İnsan vardır,değerlidir dertler içinde...
İnsan var,hayır yok dünyaya gelişinde.
Ne büyük yanılgı,ne büyük aldanıştır
"İnsan" diye anılması ikisinin de...


Mevlana

12 Kasım 2008

PARA NEYİ SATIN ALABİLİR,NEYİ ALAMAZ ?


  • Para ev satın alabilir,fakat yuva satın alamaz...

  • Para yatak satın alabilir,fakat uyku satın alamaz...
  • Para saat satın alabilir,fakat zaman satın alamaz...

  • Para kitap satın alabilir,fakat bilgi satın alamaz...

  • Para yiyecek satın alabilir,fakat iştah satın alamaz...

  • Para makam satın alabilir,fakat saygınlık satın alamaz...

  • Para seks satın alabilir,fakat aşk satın alamaz...

  • Para sigorta satın alabilir,fakat güvenlik satın alamaz...

  • Para su satın alabilir,fakat deniz satın alamaz...

  • Para kan satın alabilir,fakat yaşam satın alamaz...

  • Para ilaç satın alabilir,fakat sağlık satın alamaz...

(başkent üniv.yayınları)

11 Kasım 2008

SİZCE BUNLAR NE ???

Aşağıda gördükleriniz sizce ne olabilir ? :) ne olduklarını tahmin etmeye çalışın... hatta daha yakından bakın...İçinde gizli kamera olan kalemler???

Yanlış !!!Başka tahmini olan ???

Biraz daha tahmin yürüttükten sonra cevap için tıklayın(1) tıklayın (2) ...

ESKİYE DAİR...

Beynim az önce "flashback" yaptı ve eskiye dair iki şey aklıma geldi...Tabi yazacaklarımı küçükler hatırlamayabilir...Eskiden misafir gelmeden önce hazırlık safhasında mutlaka sigara varmı? diye kontrol edilir yoksa hemen bakkaldan farklı farklı sigaralar alınır,bunlar sehpa üstünde varsa şekerlik ya da gondol gibi bişeyin içine dizilir,misafir geldiğinde ısrarla ikram edilir,evin içinde göz gözü görmeyecek bir ortam oluşturulup,misafir gittikten sonra ev uzun süre havalandırılırdı...Yaaa şimdi düşünüyorumda ne kadar yanlış bir iş...Çok seviyorum sigara içmeyi,bırakmam çok zor kaldıki eşimde kullanmıyor benim için bu dahada zor, ama evin içinde içilmesi üstelik çocuğun yanında ne kadar kötü...Üstelik evin içine sinen o iğrenç kokuda cabası...

İkinci aklıma gelen şey bir dizi."Martı Adası" diye bir dizi oynuyordu TRT 'de.Yayınlandığı dönem o kadar çok konuşulmuş ve insanlar o kadar çok korkmuştuki bazı kişilerin psikolojileri bozulmuş intihar vakaları olmuş, en sonunda çocuklara izletmeyin uyarısı almıştı...Yani bize yasaktı...Konusuna gelince hatırladığım tek şey insanlara sürekli saldıran (hatta öldüren)martıların olduğu bir adaydı şimdi ne kadar komik geliyor..:))1

EĞLENCELİ BİR SİTE..

Acaba 50 'li yada 60'lı yıllarda yaşasaydım nasıl bir görüntüye sahip olurdum diye düşünüyorsanz işte size eğlenceli bir site...1950'den 2000 yılına kadar fotonuzu düzenleme şansı veriyor..ben bir kaç model denedim ve çok güldüm..
http://www.yearbookyourself.com/

10 Kasım 2008

ATA 'NIN EVİNDE GEZİNTİ...

O kadar beğendim ki...Ankara'da olmama rağmen daha önce hiç duymamıştım...Gezmiş kadar oldum.Üç boyutlu görüntü sanki herşey gerçek gibi görünüyor...(En çok ta banyo ilgimi çekti.) Müzik deseniz bir harika acaba kim söylüyor onuda merak ettim doğrusu..Neticede çok duygulandım mutlaka herkes görmeli sanalda olsa gezmeli... yakalayabildiğim anlar 'a sonsuz teşekkürler bu paylaşımı için ...'

evi gezmeden önce kısa bir bilgi:
'Sivas'tan Ankara'ya gelmek üzere, Mustafa Kemal başkanlığında yola çıkan temsil heyeti üyeleri, yolculuk için bütün varlıkları ile ancak 20 yumurta, 1 okka peynir ve 20 ekmek alabilmişlerdi. Yolcuları taşıyan üç külüstür otomobilden ikisinin lastikleri paçavralarla doldurulmuştu. Güçlüklerle dolu bu yolculuk sonunda 27 Aralık 1919'da Ankara'ya varan heyet, büyük bir coşkuyla karşılanarak Ziraat Mektebi'ne yerleşti. Ziraat Mektebi'ndeki sıkışıklık nedeniyle istasyon şefinin köşküne taşınan Mustafa Kemal, işleri çoğalınca kendine daha uygun bir yer aramaya başladı.'' Ata'nın bu arayışı sonunda bulduğu, 1921-1932 yıllarında konut ve çalışma yeri olarak kullandığı o ev, bugün 3 yıllık restorasyon sonunda onarılan Atatürk Müze Köşkü...
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in evsahipliğinde ve protokolün katılımıyla düzenlenen törenle açıldı ve 25 günde 4 bin 377 ziyaretçiyi ağırladı...
Ziyaret: cumartesi-pazar günleri 13.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Pazartesi günleri kapalı olan köşk, diğer günler önceden randevu alınarak da gezilebiliyor. " ( Anadolu Üniv. e-gazete'den alıntıdır.)

09 Kasım 2008

BUNLARI BİLİYORMUYDUNUZ ???


* 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini"

* 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde; "Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

*1996'da Haiti Cumhurbaşkanının vasiyetinde, mezar taşına yazılmasını istediği metinde; "Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm" yazdığını,

*2000'de ABD Başkanı'nın milenyum mesajında; '' Milenyumun hiç şüphe yokturki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir" denildiğini,

*2005'de Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns`un önerisinin "Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk'ü örnek alsın yeter" olduğunu,

*2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini,
BİLİYOR MUYDUNUZ!!!

NEYDİK NE OLDUK ???

08 Kasım 2008

KİMMİŞ?


Bloglama nedir, nasıl bir şeydir? anlatmaya başladı sevgili dostum…
2007 yılında ilk blogla başlayan yazma serüvenine Nisan 2008’de
İçimden Geldiği Gibi~~~’de katıldı…
İlgimi çeken şeyleri paylaşmak adına bir araç,sıkıntılı günlere ilaç oldu...

Özellikle yaşanmış gerçek hikayeleri bulup, olayın dokusunu bozmadan kendim kaleme almayı seviyorum.Tabii ilgimi çekmesi çok önemli…
Birkaç satırda anlatılmış sıradan bir haberi daha heyecanlı hale getirmeyi ya da sayfalarca yazılmış bir olayı kısa ve öz biçimde anlatmak sonuçta da okunduğunu görmek beni mutlu ediyor…Evet bazen kelimeleri bulmakta zorluk çekiyorum ama o da amatörlükten :)


Komik fotolara da asla hayır diyemiyorum.Elimden geldiğince fazla yazılmamış ilginçleri paylaşmayı seviyorum.Yazıların tamamı bana ait olmasına rağmen kaynak göstermeye önem veriyorum.Şayet kullanmak istediğiniz bir içerik olursa bu konuya sizinde özen göstermenizi rica ediyorum…

Bunların dışında söyleyebileceğim İzmir’liyim,Mühendisim,Kaptanla evliyim ve 2.5 yaşında bir prensesin annesiyim… :))
~~~~~~
icimdengeldigigibi@hotmail.com

PİŞTİ...

Bu ara iki reklam gözüme takılıyor…Tabi cici kız reklam olmadan yemek yemiyor.Onun sayesinde reklamların tüm replikleri ezberimde.Bahsedeceğim reklamlar aynı dönemde gösterilmeye başladı hani biri birinden kopya çekmiş diyeceğim olmayacak…Belki sizde fark ettiniz biri “biskrem” diğeri “profilo”reklamı.
Evlilik yıldönümleri için evde hazırlık yapan bayanlar,eve maç izlemeye gelen ve yıldönümlerini unutan erkekler…Senaryo her şeyiyle hemen hemen aynı.
Mesaj 1- Kocanız evlilik yıldönümünü unutmuş olabilir ama bir Profiloya sahipseniz üzülmeyin.O rahat ve teknolojik üstelik dayanıklı ev aletleri olduğu için sinirlenmeniz durumunda vurun kırın hiçbirşey olmaz…
Mesaj 2- Biskrem o kadar güzel ve lezzetli ki ne kadar kızgın ve üzgün olursanız olun o her şeye değer yiyin ve unutun…
Sonuç olarak espirili yaklaşımıyla pişti olan ,ama amacınada ulaşmış iki reklam…

1

07 Kasım 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

Memlekette o kadar ilginç şeyler oluyorki.Çok detaya girmeyeceğim.Dün hesabıma para yatırmıştım.Fatura için internet bankacılığına girdiğimde bir sigorta şirketinden kesinti yapıldığını gördüm..Neden? ne için ?haber vermeden ,sormadan beni sigortalamışlar.:)) O sinirle bankayı aradım sigortaya yönlendirdi.Poliçeyi iptal ettirdim.Bakalım para geri hesabıma dönecekmi? İşte günün sözü burdan yola çıkarak sizlerin karşısında…

"Bankalar, güneşli günde şemsiye uzatıp, yağmur başladığında geri alırlar..."
Mark Twain
1

VEEEE ÖDÜL BİZİM...

MTV Avrupa Müzik Ödülleri dün gece sahiplerini buldu...Oylarımız boşa gitmedi anlaşılan " Emre Aydın " tüm ülke birincilerini sollayarak birinci olmayı başardı. İngiltere birincisi, dünyaca ünlü şarkıcı Leona Lewis’i bile sollayan Emre Aydın artık Avrupa’nın En İyi Sanatçısı...
Kesinlikle bu ödülü hakettiğini düşünüyorum çünkü genç yaşına rağmen işini çok iyi yapıyor...Teşekkürler Emre ve oy kullanan herkese...1

06 Kasım 2008

BULUŞ...

"Rhesus" Çin ve Hindistan'ın kuzey kesimlerinde yaşayan kirli sarı renkte makak cinsinden bir maymun cinsi.1940 yılında iki bilim adamı bir tavşanın dolaşım sistemine bu maymunun kanından bir çok kez zerkettiklerinde ,bunun serumunun, beyaz ırktan olan insanlardan yüzde 85 'inin kanını yapışkan duruma getirdiğini farketmişler...Bu özelliğe "Rhesus faktörü "adı verilmiş ve kanları bu şekilde yapışkanlaşan insanlar adı geçen maymunun adının ilk iki harfinden ötürü "RH pozitif",yapışkanlaşmayanlara da "RH negatif " adını almış.Farkında olmadan yapılan bu buluş sayesinde o zamana dek bilinmeyen birçok hastalık önlenerek, tanısı olanaklı duruma gelmiş...
(kaynak:Başkent üniv.kültür yayınları)

Bugüne kadar hiç aklıma gelmemişti ya da dikkatimi çekmemişti...Sadece Türk halkının yüzde 40'nın "Rh pozitif" olduğunu biliyordum okuyunca bu da ilginç geldi...

04 Kasım 2008

BİR KADINI AĞLATIRKEN ÇOK DİKKAT EDİN...

Nette okurken hem çok dokundu, hemde ilginç geldi sizinle paylaşmak istedim..
"bir kadını ağlatırken çok dikkat edin, çünkü tanrı gözyaşlarını sayar...
kadın erkeğin kaburgasından yaratıldı, ayaklarından yaratılmadı, öyle olsaydı ezilirdi; üstün olmasın diye başından da yaratılmadı. ama göğsünden yaratıldı, eşit olsun diye. kolun biraz altından yaratıldı, korunsun diye. kalp hizasından yaratıldı, sevilsin diye.. "

(*)Talmud'dan alınmıştır...
(*)yahudilerin kutsal kitaplarından biridir. Aslında bir nevi hukuk ansiklopedisidir. yahudi halkının bin yıllık yaşam serüvenini, gelenek ve göreneklerini konu alır.300 yılda derlenebilmiştir. i.s. 4. yüzyılın başlarından 6. yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür derleme işi. mişna ve gemara adlı iki bölüme ayrılmıştır.1

01 Kasım 2008

2008 MTV MÜZİK ÖDÜLLERİ İÇİN ...

2008 MTV Avrupa Müzik Ödülleri 06 Kasım da Liverpool'da yapılacak.Adaylardan "Emre Aydın" için oy kullanmak isterseniz http://ema.mtv.com.tr/vote/ adresinden Kategoriler bölümünde Avrupanın en sevilen sanatçılarını seçip Türkiye için oy atabilirsiniz...Birden fazla oy atılabiliyor bilginiz olsun..

31 Ekim 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

“ Mal kaybeden birşey kaybetmemiştir, Onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir, Cesaretini kaybeden herşeyini kaybetmiştir…”GOETHE

ANNE ZÜRAFA VE YAVRUSU...

Bir zürafanın dünyaya gelmesi zorlu bir iştir…14,5 ay süren hamilelik serüveninden sonra anne rahminden yaklaşık 3 metrelik yükseklikten aşağı düşer ve bu düşüş genellikle sırt üstü olur.Yeni doğmuş zürafa birkaç saniye içinde yüz üstü dönerek ayaklarını vücudunun altına alır.Sonra doğumsıvısının son kalıntılarını yüzünden ve kulaklarından silkeler.Şimdi annesinden alacağı sert ama bir o kadar da şefkatli hayat dersine hazırdır artık…
Anne zürafa bebeğinin üzerine eğilir kısa bir süre bekler sonra ilk bakışta mantıksız gibi görünen bişey yapar.Bebeğini ön ayaklarıyla tekmelercesine dürterek onu ayağa kalkmaya zorlar. Yavru ayağa kalkmadığı taktirde bu zorlu süreç defalarca tekrarlanır.Ayakta durma mücadelesi çok önemlidir.Yavrunun yorgunluğu arttıkça anne onu tekrar tekrar tekmeleyerek çabalaması için uyarır.Nihayet yavru zürafa titrek bacaklarının üzerinde ilk defa durmayı başarır.
Daha sonra anne zürafa başka ilginç bir şey yapar.Yavruyu yeniden tekmeleyerek yere düşürür.Niyemi?Ona nasıl ayağa kalktığını hatırlatmak için!
Vahşi hayatta bebek zürafalar için en güvenli yer annelerinin yanı ve sürülerdir,sürüden ayrılmamaları için mümkün olan en kısa sürede ayağa kalkmaları gerekir.Aslanlar,sırtlanlar,leoparlar ve vahşi av köpekleri genç zürafaları büyük bir keyifle takip ederler,eğer anne zürafa yavrusuna nasıl ayağa kalkacağını öğretmezse yırtıcı hayvanlara yem olması işten değildir...
kaynak:Cengiz Erşahin-cesaret veren öyküler...

SALYANGOZUN AZMİ...







UNUTMAYIN ! "İMKANSIZ GENELLİKLE HENÜZ DENENMEMİŞ OLANDIR… "