İZMİR... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İZMİR... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Haziran 2011

GERİZLER BAŞI / İZMİR

İzmir / Bergama yöresine ait bir türkü...
Nette bulunan tüm videoları seyrettim.İstediğim tempoda bir tek bunu bulabildim...


                                                                  Orhan Ölmez - Gerizler Başı 

*Aklımdayken Geriz'in birden çok anlamı var.Ayrıntılı bilgi için buraya bakabilirsiniz.

11 Nisan 2011

SELAM OLSUN İZMİR'E VE TÜM İZMİRLİLERE ....

Dün yine İzmir'i aradı bu gözler...

Kısa gezimizde otobüs penceresinden bakarken ne çok özlediğimi farkettim memlektimi.Benim için özlenen bir şehir oldu artık...


Şu an beklemedeyim Allah'tan kavuşmamıza az kaldı.


İZMİRLİLERE SELAM OLSUN

22 Aralık 2010

KOZALAKTAN SEPET VE VAZO…

İzmir’deki evimiz çam ormanının eteklerinde.Kış aylarında gidersek mutlaka orman yürüyüşüne çıkarız,elimizde poşetlerle…

Dönüşte ormandan toplanan çam kozalakları yanar kuzinede çıtır çıtır seslerini dinlemek hoşuma gider...

Kastamonu El Sanatları Sergisinde çektim bu görüntüyü.Çam kozalağından sepet ve vazo, sprey boyalarla süsleme dışında daha neler neler yapılabilir demek ki?


kozalak
kozalak vazo

23 Kasım 2010

ŞU İZMİR'DEN ÇEKİRDEKSİZ NAR GELİR...

Belki daha önce birkaç kez duydunuz ya da ilk kez dinleyeceksiniz.

Diğer İzmir türkülerine göre daha az biliniyor "Şu İzmir'den Çekirdeksiz Nar Gelir" türküsü...

Her daim Ege yöresini Tolga Çandar'dan dinlemeyi tercih ederim ama Latif Öz'ün bu şarkıdaki yorumunu da beğendim.


Söz: Ahmet Yamacı Derleyen :Muzaffer Sarısözen

30 Ağustos 2010

İZMİR MARŞI...

Erkan Yolaç'ın sunduğu "evet"- "hayır" yarışmasıyla hafızalarımıza kazındı İzmir Marşı...

Günün anlam ve önemine yakışacağını düşündüm.Ben 30 Ağustos' ta hep İzmir'de olurdum...
Bu sene kısmet değilmiş, bunun için üzgünüm.:((



18 Temmuz 2010

İZMİR OTOYOL LEVHALARI DEĞİŞTİ !!!

Sosyal paylaşım sitelerindeki yaratıcı arkadaşlar zaman zaman iyi işler çıkarıyorlar…
Fikir sahibi kimdir bilinmez ancak resim çok ufak kalmış bir de başlık atmayı unutmuşlar…
Son düzenleme ile daha iyi oldu sanırım.:))

Photobucket

26 Haziran 2010

ELEKTRİKLİ FAYTON…

Çocukken İzmir Fuarında faytonla gezintiye çıkardık…
Kaç yıl olmuş?

Geçen haftalarda Atatürk Orman Çiftliğinin Hayvanat bahçesini gezerken faytona binmiş insanları görünce bizim prenses çok şaşırdı.Çünkü hayatında ilk defa fayton gördü…

Binmek için sıraya girmiştik ki kalabalık bir aile grubu bizden önce davrandı.Faytonun sahibi “Yok çok kalabalıksınız,hepinizi alamam at yorulur.” dedi…

Fayton sahibinin yanına oturan 13-14 yaşlarında çocuk fayton hareket etmeden önce eline aldığı kırbaçla ata bir iki kez vurunca adam öyle bir kızdı ki.”Ne yapıyorsun sen? Ben sahibi olduğum halde ona hiç vurmadım” diyerek çocuğun elinden kırbacı aldı…
Photobucket
Dün kataloğu elime aldığımda aklıma gelen bir andı…

Firma hem tarihi kültürü yaşatmak hem de hayvanları ve çevreyi korumak adına bu faytonları tasarlamış…

Günümüzde kullanılan atlı faytonlara karşı , akülü ve şarj olabilme özelliğine sahip bu çevreci araçların kullanılması daha akılcı…

Elektrikli fayton 4 saatte şarj oluyor ve tam şarj ile 60 km yol katediyor…
Daha ne olsun?
Photobucket

Photobucket

12 Mart 2010

MÜZİKLE HERŞEY DEĞİŞİR...

Kulağa güzel gelen her müzik dinlenebilir benim için ancak İzmirli oluşumdan kaynaklı içimi coşturan bazen gözlerimden damlalar akmasına neden olan zeybek türkülerinin yeri başkadır bende…
Bazen istisnalar olabiliyor, yapılan iş iyi ve doğru olunca yörenin önemi olmuyor…
Üzerinden zaman geçmiş olsa da bu tekrar tekrar dinlenir…


25 Kasım 2009

İZMİR FARKI…

Kimseyi taşlama yapmak niyetinde değilim lütfen yanlış anlaşılmasın.Sadece bugün arkadaşımla aramızda geçen konuşmayı yazmak istiyorum…

Konu konuyu açtı.Daha önce İzmir’e hiç gitmeyen arkadaşım bana bir soru yöneltti.
”Dün televizyonu izlerken hayret ettim yaşanan olaylarda bir anda evler Türk bayraklarıyla donatıldı.Onca bayrak o kadar kısa sürede nasıl asıldı? diye sordu bana… “O İzmir farkı” dedim övünerek.”Bizler işgal görmüş bir şehirin mirasçılarıyız.Adettir bayraklar her zaman evin en kolay ulaşılabilecek yerinde durur.Sen bir de resmi bayramlarda gör her evin penceresinde mutlaka bayrak olur asla unutulmaz”dedim…

İşte Ankara’ya ilk geldiğim yıllarda en çok bunu yadırgamıştım.Katılımın daha fazla olması,daha çok evde bayrak görmeyi umardım diye konuşmama sitemle devam ettim…
Photobucket

29 Ekim 2009

SAYGISIZLIĞA KARŞI SAVAŞ DERNEĞİ...

Dün Pazar alışverişinde pazarcı bana resmen küfretti…Hani ince kabuklarıyla kızartılabilen patates var ya 3 kilo 5 liraymış.Ben “az kişiyiz 1 kilo alıcam” dedim.En doğal hakkım ister 10 kilo,ister 1 kilo alırım…Kusura bakmasınlar ama Ankara’da pazarcılar çok kaba elletmez,seçtirmez,eyvallahsız davranırlar.Ben İzmir’de böyle bir şey görmedim.Şaşkınlık içindeyim. :-o “1 kilo alacaksan hiç alma “dedi hareketleri ve mimikleride cabası …
1930'lu yıllarda Atatürk tarafından kurulmuş bir dernek varmış biliyor musunuz? Adı “Saygısızlığa Karşı Savaş Derneği”…
Yasak dinlemeyene,yere tükürene, herkesin rahatını bozana,saygısızlığın her türlüsüne savaş açmış bir dernek.O yıllarda ülkeyi her alanda modernize etmeye çalışan Atatürk’ün ölümünden sonra bu dernek sessiz sedasız kapanmış…


Google’da araştırma yapmak istedim. Saygısızlığa Karşı Savaş Derneği hakkında çıkan tüm haberler seçeneğini
tıkladım hemen.Bakın karşıma çıkan cümle aynen şöyle...(anlam itibariyle de mecaz yüklü bu arada :)
“Bu bize pek mantıklı görünmüyor. Acaba kelimeleri yanlış yazmış olabilir misiniz?Ya da arama yaptığınız tarih aralığı çok mu dar?”


derneğin 10.yıl afişi *
kynk.

22 Eylül 2009

MİDYE...

”Yeme şu pis şeyi” der annem ,kendisi olsa hiç aklına gelmez ama ben midyeyi görünce dayanamam…
Babamın geçirdiği ağır rahatsızlık sonucu doktorunun ilk söylediği şeylerden biriydi.
”Mesela midye yemiyeceksin” dedi…Deniz kirliliğine bağlı olarak, bünyesinde ağır metaller ve yüklü civa bulundurduğu için kanseri ya tetikliyor ya da oluşumuna neden oluyor diye anlattı…
Ne yazık bunları bilipte ,uygulamaya gelince yapmamak ne tuhaf ?…

13 Eylül 2009

KİRKİNCE - ÇİRKİNCE -ŞİRİNCE...

Cumhuriyetin ilk yıllarında dönemin İzmir valisi Kazım Dirik Paşa Selçuk ilçesinin güzel kasabası Çirkince’ye gelir…
İnciri ve zeytinyağı ile meşhur bu rum kasabası orijinal adıyla “Kırkınca “ rum telafuzzu ile “Kirkince” diye anılmaktadır.Zaman içinde Türkçe’de “Çirkince’ye” dönüşen bu ismi paşa beğenmez.
“Hiç bu kadar güzel bir yerin adı Çirkince olur mu? Olsa olsa
Şirince olur “ der ve 1930 yılında ismi resmileştirir.
 
Şirince İzmir'in Selçuk ilçesine 8 km mesafededir ve gezip görülmeye değer bir yerdir…
 
foto.Can Omay

31 Temmuz 2009

BEKLE BENİ SIĞACIK…

Tatile gitmeden önce bir sürü şarkı yükledim mp3’e hani uzun uzun yürüyüşler yaparken dinlerim diye…Özellikle Pinhani’nin şarkılarını yükleyip Sığacık’ta gezerken dinlemek vardı kafamda (hani Kavak Yelleri modunda) ama unuttuğum için bu isteğimi gerçekleştiremedim.
Şimdi hazırım, Özii’cim sağolsun bir dahaki gidiş için hazırlık yapmama yardımcı oldu… bknz.Sığacık

25 Temmuz 2009

TATULA…

Resmi çekmekte biraz geç kaldım çünkü iki gün önce hemen hemen tüm çiçekleri açmıştı Tatula’nın.

Solan çiçeklerin yerine birkaç hafta içinde yenileri çıkıyor ancak o anı yakalamak asıl mesele…

Sıcak iklimi seven bu bitkinin sahibi,eski Yunanlıların savaşlarda düşmanlarını bayıltmak için kullandıklarını anlattı.Çünkü keskin bir kokusu ve zehirli etkisi var.Tabi bu kastedilen zehir etkisi tek bir çiçekle olmuyor onu da ekleyim.

İnternette Tatula ilgili çeşitli bilgiler mevcut,özellikle şifalı bitkiler içinde eski tıpta kullanıldığı anlatılmakta ancak bu tür şeyler riskli olduğu için onları çok ciddiye almamak lazım diye düşünüyorum.


Ben sadece işin görüntü kısmıyla ilgileniyorum.Çiçeklerin hepsi aynı anda açtığında harika bir görüntü oluşuyor.

detay.

20 Temmuz 2009

UNUTULMUŞ BİR İZMİR GELENEĞİ…


Bu İzmir’e özgü bir adet.Şimdilerde unutulmuş olsa da benim severek sürdürdüğüm bir gelenek…

Yasemin çiçekleri dallardan toplanıp,çam yapraklarının sivri uçlarına tek tek takılır.Sonra bu demet, içi su dolu geniş bir kaseye bırakılır.Evinizin içine ya da balkonunuza yaseminin güzel kokusu yayılmaya başlar.Özellikle akşam üstleri…


Gelelim bunun neden yapıldığına? Sadece mekan güzel koksun diye yapılmıyor, yaz gecelerinin kabusu sivrisinekler yasemin kokusunu sevmedikleri için ortamdan uzak duruyor...

24 Haziran 2009

BURALARDAYIM...

Aslında bu sene planlarım arasında yoktu.Özdere'ye gelebilmek benim için hayaldi...Hersene olduğu gibi yine buralardayım.Dönüş tarihim henüz belli değil.Tek üzüntüm bulunduğum yerde internetin olmaması... :((

12 Ocak 2009

BİR TARAFTAR ÖYKÜSÜ…

Babam ilkokul öğrencisi…Kendisini büyüten anneanne Müveddet, okul dönüşü düğüne gideceklerini söylüyor torununa.

Zamanında evlerine gelip giden ve Müveddet teyzesinin yaptığı çörekleri çok seven genç delikanlı ,tüm mahalleyi düğününde görmek istiyor.

Hummalı bir hazırlık başlıyor .İzmir- Konak’ta gerçekleşecek düğüne vaktinde ulaşıyorlar ve nihayet düğün başlıyor.İlerleyen saatlerde damat babamı sevmek için yanına çağırıyor ve kucağına oturtuyor.

— Sana bir soru soracağım ,söyle bakalım TAŞ ‘lık bir arazide mi? İçinde çalıların olduğu bir BAHÇE ‘de mi? Yoksa büyük bir SARAY ‘da mı yaşamak istersin ? Babam şaşırıyor tabi bu soru karşısında süreyi fazla uzatmadan hemen cevap veriyor.

—Tabiki büyük bir SARAY’da yaşamak isterim.

—Peki o zaman seçimini yaptın diyen Türk futbolunun büyük golcüsü damat Metin Oktay cebinden çıkardığı Galatasaray rozetini babamın yakasına takıyor…

****************************************************************
Futbol her daim popülerliğini sürdürecek bu kesin.Kimimiz fanatik,kimimiz sadece izleyici,kimimiz futbolun “f ‘sinden anlamaz ama genelde herkesin tuttuğu ya da sempatizanı olduğu bir takım var.Fakat bu işin ilk başlangıç noktasını hatırlayan pek azdır tahmin ediyorum…---yaaa benim dayım koyu Beşiktaşlıydı bende Beşiktaşlı oldum diyenler.—Babam beni doğuştan Fenerbahçeli yaptı diyenler …Öyle ya da böyle herkesin bu işle ilgili bir başlangıcı var.Bana göre babamın yaptığı başlangıç hem çok orijinal hem de çok anlamlı yazmak istedim içimden geldi… :)

Taraftar dört yaşındayken...

*(fotonun izinsiz kullanılmamasını rica ederim)
bknz.Metin OKTAY

11 Ocak 2009

2009' da İlk Mim...

Made in Mesut Demir sağolsun mim listesinde beni de unutmamış…”Sevdiğiniz mekanlar neresi ? “ diye sormuş…Aslında çok yer var ama içlerinde benim için özel hani gittiğim zaman kafamı dinleyeceğim ,bana huzur veren birkaç yer sayabilirim…

Mesela her sene mutlaka gittiğim İzmir-Özdere ve Gümüldür…

Bu sahilde her sabah yürümek ,akşamda semaverde demlediğimiz çayı bu manzaraya bakarak içmek…
Bu temiz denizde balık tutmanın keyfini hiçbir yerde bulamadım (Özdere)…
Veee illede Sığacık...İzmir-Seferihisar' ın beldesi.Hani şu ""Kavak Yelleri" dizisinin çekildiği yer.Çocuklar sürekli --Ben Urla'ya gidiyorum diyor yaa aslında Sığacık'ta çekimlerin büyük bölümü neyse..
Burasıda gene İzmir'de Ilıksu...Oldukça temiz bir denize sahip,aynı zamanda termal su kaynakları olduğu için fizik tedavi için birebir...

İzmir İnciraltı...Herhangi bir cafe ya da çaybahçesi farketmez manzarası yeter... (hani memleketim diye söylemiyorum İzmir "Özgürlükler Kenti" kim ne söylerse söylesin)
Ankara'da ise en sevdiğim yerlerden biri Beypazarı ilçesi...Tüm günü dolu dolu yaşayabilirsiniz.Ama özellikle Beypazar'lıların yaptığı ürünleri satışa çıkardığı günü tercih ederseniz daha iyi olur Çarşamba günüydü sanırım... "Cırcırların Konağını" tavsiye ederim.

Gene Ankara'da en çok gittiğim yerlerden biri...Bu manzaraya bakıp çay içmek beni mutlu ediyor...
Son olarakta Antalya geldi aklıma...Antalya'da neresi olursa olsun farketmez çünkü orasıda benim için özel yerlerden biri...

********************************************************************
Yazmak isterlerse GeCe , @ysed, Egemenli Hayat, Herşey cuBurda ,Smilena ve Sağır Kedi’ye sorayım bakalım onlar nereleri seviyorlar ???

29 Aralık 2008

BAZEN DOSTLUKLAR HAYAT BİLE KURTARIR...

Babaannem sağ olmasına rağmen babamı anneannesi (Müveddet )büyütmüş…
İzmir Eşrefpaşa’da  Kurtuluş Savaşı hikayelerinin  anlatıldığı diğer yandan 10 Kasım’larda Ata’nın ruhuna mevlütlerin okunduğu evlerden oluşan bir mahallede büyütmüş torununu.Bu onun hikayesi…
Müveddet 1894 Limni doğumlu. Katip bir babanın en büyük kızı .1911 yılında Limni Yunanlılara devredilince ada Türkler tarafından boşaltılıyor ailece Foça üzerinden İzmir’e geliyorlar.Yeni bir hayatın başlangıcı ilk etapta kolay olmuyor anne Fitnat çocuklar Müveddet(17),Ahmet(12) ,Şükriye(3) ve baba Ahmet Efendi vilayette memur olarak işe başlıyor…
Mayıs 1919 ‘da  İzmir’i de isteyen Yunanlı burayı da işgal ediyor.Herkes üzgün, korku içinde sadece kadınların ve çocukların kaldığı erkeklerinse cepheye gittiği bir şehir…
Günlerden bir gün Müveddet Konak meydanında kontrol sırasında Limni’de aynı mahallede koşup ,oyun oynadığı çocukluk arkadaşı “Kosta” ile karşılaşıyor.Genç subay arkadaşı Müveddet’i görünce bir hayli sevinsede bunu etrafa belli etmemeye çalışıyor.O günden sonra belli zamanlarda görüşmeye başlıyorlar.Bu arada Yunan baskısı o kadar artmış ki halk eski padişahlık yönetimini resmen özlüyor…

Kosta her karşılaşmalarında
–Bu gece arama olucak…
--Bugün falanca yere gitmeyin !!!
--O gün evden dışarı çıkmayın !!!… şeklinde uyarılarda bulunuyor..
İzmir’in işgali süresince (1919-1922) yani üç sene boyunca Kosta çocukluk arkadaşının aleyhine gelişebilecek durumları önceden haber veriyor böylece tecavüz,eziyet ve baskılardan arkadaşını , dolayısıyle ailesini koruyor.Bu arada kulaktan kulağa cepheden Atatürk’ün Samsun’dan başlattığı ilk kurtuluş hareketlerinin haberleri geliyor.9 Eylül 1922 tarihine kadar devam eden işgal Yunanlıların kaçmasıyla son buluyor tabii birçok kişiyide katlederek gidiyorlar …Müveddet bir daha Kosta’yı göremiyor ama hayatı boyunca onun yardımlarınıda unutmuyor …

* Ailenin en küçüğü Şükriye Teyze 92 yaşında öldü.Adnan Menderes hükümeti zamanında çıkarılan kanuna göre Osmanlı döneminde memur kişilere verilen emeklilik hakkıyla 2000 yılına kadar babasının hizmetlerinden dolayı maaşını almaya devam etti…


Hikayenin sahibi Müveddet.(foto'nun izinsiz kullanılmamasını rica ederim.)

1

16 Ekim 2008

BİRGÜN YOLUNUZ TİRE'YE DÜŞERSE...

İzmir’in köftesiyle meşhur şirin ilçesi Tire’ye bir gün yolunuz düşerse mutlaka Derekahve’ye de uğrayın derim.
İzmirli olmama rağmen ilk defa bu sene Tire’ye gitme fırsatım oldu.Yolu oldukça rahat, sağlı sollu mısır bahçeleri içinde ilerliyorsunuz , İzmir’e 80 km.

Derekahve ‘ye varınca kendinizi sessiz ve huzurlu bir ortamda buluyorsunuz.Hazin birde öyküsü var buranın” Hristiyan bir genç kız ile Müslüman bir delikanlı birbirlerine aşık olurlar.Farklı dinlere mensup olduklarından yakınları evlenmelerine izin vermezler yıllarca baskılara göğüs gererler fakat bir türlü kavuşamazlar.
Ümitlerini yitirdikleri bir anda gürül gürül çağlayan Derekahvedeki dereye birlikte atlayarak yaşamlarına son verirler.

Bu olay yöre insanını öyle etkiler ki uzun süre etkisinden kurtulamazlar.Daha sonra dinler arasında bu ayrılığa son verirler birbirleriyle dost,komşu olurlar ve görürler ki hangi dine mensup olursa olsun aşkın dili hep aynı…”

İlerleyen zaman içinde derekahvede üst katında Müslümanların,alt katta Hristiyanların ibadet ettiği mescit yapılmış hoşgörü adına…

Tabi gelmişken birde meşhur “Tire Köfte” yemek isterseniz kesinlikle Toptepe’ye çıkmalısınız.
Zaten öyle bir manzara var ki ,köftenin lezzetiyle birleştiğinde resmen mest oluyorsunuz.:))Toptepe'den görünüm.
(foto:Zafer Sönmez )

1