EVLİLİK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
EVLİLİK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Şubat 2010

BİR DÜĞÜN FOTOĞRAFI…

Yazılım mühendisi Roger Ratzenberger soyağacını araştırma amacıyla kişisel bir web sitesi oluşturmuş ve sayfası konuyla ilgili birçok ödülün sahibi olmuş...

Photobucket

Bu fotoğraf onun ailesine ait…
O zamanki teknolojik imkanlar düşünüldüğünde hayli başarılı bir görüntü yakalanmış ve hiçbir ayrıntı unutulmamış…
Eskilerden bugüne hoş bir anı bırakılmış…

10 Ocak 2010

BİR ANI - BİR EVLENME TEKLİFİ VE SONRASINDA YAŞANANLAR…

Veda zamanı yaklaşmış olmasına rağmen son dakikaları değerlendirmek istercesine sarmaş dolaş bekliyoruz Kaptan’la…
Öğrencilik yıllarımda kaç kez gidip geldim trenle sayısını hatırlamıyorum.Bazen sınıf arkadaşlarıyla matrak muhabbetlerle ,bazen yalnız…
Rahattı ve her şeyden önemlisi güvenliydi o yıllarda.Neyse trenin kalkış düdüğü ile alelacele oturdum yerime el sallıyorum.Kaptan hızla cebinden çıkardığı büyük sarı post- it kağıda bir şeyler yazıyor.Yavaş yavaş hareket etmeye hazırlanan tren camının ortasına “pat” dedi yapıştırdı.Üzerindeki kısa sevgi mesajını okuyup tekrar el salladım…
Yavaş yavaş hızlanmaya başlayan trenin camına notu almak için elimi bir attım açılmıyor.Tekrar ,tekrar yokkk camı hareket ettirmek mümkün değil sıkışmış resmen…
Bilmem kaç km hızla giden trenin kağıdı uçurmasını bekliyorum ne mümkün nasıl bir yapıştırıysa banamısın demiyor.Bu arada yanımdan gelip geçen yolcular camdaki sarı kağıdı ister istemez bakıp okuyor.Bilet kontrolü yapan görevli,tren içinde gezinenler,yol boyunca yanımda yolculuk yapanlar...
Dışarıda o kadar rüzgara ve soğuk havaya rağmen kağıt sabaha kadar uçmadı nasıl olduysa.:)) En sonunda İzmir Basmane garına indiğimizde kağıdı cebime alıp koyabildim.Komik bir anıdır benim için zaman zaman hatırlarım…

Kaptanla liseden arkadaşız,13 yılın sonunda evlendik ancak teklif falan olmadan direk hazırlıklara başlayarak gelişti her şey. Hani evlenme teklifide şöyle ilginç oldu diye anlatmak isterdim ama maalesef öyle bir şey yok bizde…
Şimdi kendime ait bir şey yok dedim ama anlatmak istediğim başka bir evlenme teklifi var beni çok şaşırtan ve de güldüren.Daha önce duymayanlar için anlatalım…

~~ ~~

Amerikalı Reed Harris günlerce düşünür çok sevdiği Kaitlin Whipple’a evlenme teklif edecektir.Arkadaşlarıyla konuşup her şeyi planlar…
Topluca gidilen cafede siparişler verilir. Plana göre genç adam sevdiği kızın bardağına evlilik yüzüğünü koyacak ,sohbet esnasında yüzüğü ağzından çıkarıcak kıza evlenme teklifi edecektir.Buraya kadar her şey normal gözükebilir neticede ağza gelen metal parçasını kim fark etmez?
Ne var ki planlar istenilen şekilde gitmez.Yüzüğü fark etmeden bardaktaki milkshake’i içmeye devam eden Kaitlin yüzüğü bir güzel yutar…O arada genç adam ve arkadaşları bir türlü ortaya çıkmayan yüzüğü beklemektedir.Hatta olayı hızlandırmak için “en hızlı kim içecek ?” yarışı bile yaparlar. :
Boşalan bardağa hepsi şaşkın gözlerle bakarken Redd ,Kaitlin’e iyi olup olmadığını sorar ve ardından durumu anlatır.Doğruca hastanenin yolunu tutan çift röntgen filmleri çekildiğinde yüzüğün midede olduğunu görürler.Doktor bol bol su içip beklemesini söyler kıza.: ))


Sonuçta geri gelen yüzükle birlikte evlenirler.Bu arada Tv programlarına konuk bile olurlar…
Kaitlin bloğunda bu inanılmaz olayı komik bir dille anlatmış üstelik o günün videosunuda eklemeyi unutmamış.



*Bu arada uzun bir post oldu şimdi fark ettim kusura bakmayın arkadaşlar…

13 Aralık 2009

EFE BABACAN İMZALI DÜĞÜN FOTOĞRAFLARI…

Kaptan'ın Arkadaslariyla sohbetteyiz.90 'lı yılların başında evlendiklerini anlatıyorlar.Düğünlerinin nasıl olduğunu merak ederek fotoğrafları soruyorum. "Yok ki" diyor bayan.


"Düğünümüz köyde oldu.O koşuşturmada kimsenin aklına gelmedi." Şaka gibi ...


İnanamıyorum böylesine özel bir günde bu ayrıntı nasıl atlanır? "Sonradan çektirseydiniz" diyorum aslında komşularının çektiği bir tane fotoğraf varmış, memuriyet dolayısıyle oradan oraya taşınırken o da kaybolup gitmiş ... :-0

Benim ilk yaptığım işlerden biriydi, yıllar sonra güzel bir anı kalması ümidiyle Ankara'da fotoğrafçıları araştırmıştım.Fotoğrafların albüm şeklinde yeni yeni basıldığı yıllardı.İmkanları biraz zorlayarak iyisi olsun istemiştim iyiki de öyle yapmışım.Hiçte fena olmamış.Şimdi gelinler için çıldıran cici kızıma gösteriyorum. :) O kadar şaşırıyor ve gülüyor ki ...
Photobucket
Bilmiyorum bütün bayanlarda böyle mi? Nerede bir gelin görsem ya da düğün fotoğrafı bakmadan geçemiyorum.Aynı ilgi ve merak bende hala devam etmekte…Hatta ara ara beğendiklerimi kayıt ediyorum.Gördüm ki farklı temada bir hayli fotoğraf birikmiş elimde, bunların içinde özellikle Efe Babacan'ın çektiği görüntüleri beğeniyorum.
Farklı bir bakış açısı ve espirili anlatımı var fotoğrafların...
İçlerinden birkaçını seçip yayınlamak istedim ancak hangisini ekleyeceğime karar veremedim çünkü her biri başka güzel...
Bahsettiğim bu fotoğrafların bulunduğu Web Sitesini gezerken ortama seçkin müziklerde eşlik ediyor ve hemen çıkmanız pek de mümkün olmuyor... :))
Photobucket

Photobucket

Photobucket
Photobucket
Photobucket
Photobucket
Photobucket
İzmir'li Efe Babacan'ın biyografisi de bir hayli ilginç.Turist olarak çıktığı dünya turunda, çekimleri beğenilince fotoğrafçı olmaya karar veriyor.Amerika 'da aldığı eğitimi tamamlayıp dünyanın çeşitli yerlerinde uzun yıllar Çekimler yapıyor.2007 yılında Türkiye'ye dönen Babacan, çalışmalarına İstanbul 'da' da devam ediyor ...
Photobucket

* Fotoğraflar için Efe Babacan'a teşekkür ederim ...

10 Aralık 2009

MASAL BÖYLE BİTTİ…

Külkedisi masalı gerçeğe dönüşür,sıradan genç kız önce ünlü bir aktris ardından Monaco prensinin eşi olur…
Ne ilginçtir ki “Araba kullanmaktan nefret ediyorum,çünkü iyi bir sürücü değilim” der bir röportajında…
14 Eylül 1982 günü kullandığı araç ile trafik kazası geçirir.Kurtarılamayan üç çocuk annesi Prenses Grace Kelly 52 yaşında hayata gözlerini kapatır…

23 Kasım 2009

TÜRK GELİNİ…

Geçtiğimiz aylarda Amerika’da evlenen Jill Peterson ve Kevin Heinz çiftinin sıra dışı düğün törenleri çok konuşulmuş,görüntü Youtube’da izlenme rekoru kırmıştı belki hatırlarsınız… Chris Brown'un “sonsuza dek” şarkısı eşliğinde nedimeler ve sağdıçlarla gerçekleşen şov için çift önceden provalar yaptığını anlatmış, o günün anısına aile dostları birde web sitesi açmıştı…

Şimdi bu düğüne bizden bir rakip gelmiş. :))
Yalnız tek bir farkla,damat alkışlarıyla eşlik ediyor gelin hanım ve arkadaşlarına… Bence bu da ilginç olmuş.


08 Kasım 2009

GÜLER ÖKTEN…

Nihayet bu sezon sona eriyor…137 sayfalık bir romandan dört yıl boyunca olmadık senaryolar üretmekten kendileride yoruldu anlaşılan.Her şeye rağmen yine de en çok izlenenler arasında olmak büyük başarı farkındayım …
Düşünüyorum da Yaprak Dökümü başladığında daha kızım yoktu dünyada…
2007 yılının bir Çarşamba akşamı heyecanla diziyi oturmuş seyrederken doğum vakti gelmiş hastaneye koşturmuştuk. :))
Şimdi kızım 2.5 yaşında …Bir nesil onunla büyüdü desek yalan olmayacak :))
Böyle yazdığım için üzgünüm “kabak tadı verdi ” diye bu seneki bölümleri izlemedim.Yalnız Cevriye Hala fanatikliğim devam etmekte…Onun olduğu sahneleri ara ara izleyip zaplıyorum.Sevgili Güler Ökten’in usta oyunculuğu karşısında söylenecek bir şey bulamıyorum.Televizyon tarihinde pek çok kez oynanan kaynana rolünün hakkını bence en iyi o verdi…
”Güzel olmadığım için başrol oynayamadım” demiş bir röportajında.Bilmiyordum okuyunca şaşırdım ünlü bir yönetmenin 40 yıllık eşi olmasına karşın bunu kullanmaması, alçakgönüllü davranıp her şeyi akışına bırakmasını taktir ettim…


Güler Ökten kimdir ?
Röportaj.

29 Ekim 2009

HAFIZASI YERİNE GELDİ AMA HATIRLAMADIĞI TEK BİR KİŞİ VARDI…

Wei Guangyi Çin’in Sinyang kentinde yaşıyordu…Genç adam geçirdiği bir trafik kazası sonucu hafızasını kaybetti.Kazanın ardından kaldırıldığı hastanede tedavi altına alındı ve yalnızca iki gün sonra bilinci yerine gelmeye başladı…
Geçmişe dair sorulan sorulara cevap veren ,ziyaretine gelen kişileri tanıyan Çinli bir kişiyi hiçbir şekilde tanıyamadı.O da 9 yıllık eşi Yang Cing’di...

Herkesi ve birçok ayrıntıyı hatırlamasına rağmen kendisini tanımayınca Yang Cing büyük bir hayalkırıklığı yaşadı.Kendisine düğün fotoğraflarını gösterdi ama sonuç hep aynıydı…
Wei kızlarına işaret ederek “bu kadın kim?” diye sormaya devam etti.Doktorlar ise olaya bir açıklık getiremedi…


~~~ ~~~
*Bu olay bana Balzac’ın bir sözünü hatırlattı...
” Evlenme davaya benzer; mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır.” demiş.
Tıpkı bu sözdeki gibi adam “böyle fırsat geçti elime, değerlendireyim” mi dedi acaba? :))

kynk.
foto. görsel amaçla konulmuştur.Bahsi geçen şahısla ilgisi yoktur.

24 Ekim 2009

ABDÜLHADİ ÇEKİRDEK...

Birkaç yıl önce Kaptan’a "Hadi amca ile tanışmayı çok istiyorum” dedim.Ortak tanıdıklarımızdan anılarını ve yaptıklarını dinlemiş ,etkilenmiştim.

O ne bir mucit,ne de bilim adamıydı ancak herkesin çok güvendiği,Malatya’nın sevilen simalarından biriydi.Bunların dışında onu diğer insanlardan farklı kılan bir özelliği daha vardı.


Abdülhadi Çekirdek çok sevdiği eşini genç yaşta kaybetmiş ve bir daha evlenmemiş.O zamanlar 27 yaşında ve hali vakti yerinde.


Eşini kaybetmenin üzüntüsüyle kendisini hayır ve cenaze işlerine adamış.”İyi günde herkes herkesin yanında asıl kötü günde insanlar biribirine lazım” diyerek başlamış, nerde bir cenaze olsa hemen yardıma gitmiş.Gerektiğinde naaşları yıkamış,defnetmiş


Öyle ki bazen evden sabah çıkar,akşama kadar birkaç kişinin defin işlemleriyle uğraşırmış.O yıllarda cenaze işleri ile ilgili bir birim olmadığından yardım isteyen hemen Hadi amcaya koşmuş.


Aynı zamanda mahalle muhtarı olan Hadi amca bir,iki ,üç derken her gittiği,tanıdığı,tanımadığı ama işlemlerini yakından takip ettiği her naaşın ismini bir deftere kaydetmeye başlamış.Dile kolay Hadi amcanın muhtarlığa devam ettiği 57 yıllık süre içinde “27 binin üzerinde” cenazeye katılmış.


Bunların içinde devlet adamları,Cumhurbaşkanları da var.Mesela İsmet İnönü’yü bizzat elleriyle defnetmiş.

Aynı zamanda Türkiye Muhtarlar Odası Genel Başkan yardımcılığını yürüten Hadi amca ,bu yoğun koşuşturma içinde hiçbir zaman eşini unutmamış.14 şubat,evlilik yıldönümü,ölüm yıldönümü derken eşini hep ziyaret edermiş.Sevdikleriyle anılarını paylaşır,eşinden bahsedermiş...


~~~~~~

2004 yılına gelindiğinde Malatya Belediyesi şehir mezarlığına giden kavşağa onun ismini verdi. Sonraki yıllar yaşlılık dolayısıyle rahatsızlıkları arttı ve 2007 yılında 81 yaşındayken vefat etti.Herkes tarafından sevilen ve güvenilen bir ismi kaybetmek çevresindekileri çok üzdü, geniş bir katılımla cenazesi uğurlandı. Vali,belediye Başkanı,milletvekilleri,komutanlar ve vatandaşlarla toprağa verildi.

Ölümünden sonra vasiyet ettiği gibi kayıt tuttuğu defter yakıldı mı onu bilmiyorum ancak hep güleryüzlü ve herkesin saygıyla bahsettiği Hadi amca ile tanışmak bana kısmet olmadı.


foto1.Raşit Kısacık

10 Ekim 2009

BİR DEDİKODU…

Yaşantılarına değil ama oturdukları eve özendiğimi hatırlıyorum.Dağın eteğinde,denize karşı bahçelerinde içtiğim kahvenin tadını unutamıyorum mesela…
Çok samimi olduğum söylenemezdi ancak zaman zaman görüşüyorduk.Bundan iki sene evvel boşandılar oldukça kötü bitti evlilikleri , dört yaşındaki oğullarının velayeti babaya verildi.Çocuk özellikle babasını istemiş mahkemede annede “zaten ekonomik gücüm yok bakamam” demiş…
Adam iki ay geçmeden başka bir bayanla tekrar evlenince “hımmm acaba ?” dedi herkes.Neyse kadın mesleği olduğu için bir süre sonra iş buldu.Gelgelelim bu zor dönemi atlatması kolay olmadı.Çocuğu görmek için her yanına aldığında çocuk tarafından istenmedi vs…

Photobucket

Her sene olduğu gibi bu senede ortak tanıdıklarımıza merak ettim sordum.”o nasıl iyimi?” diye…”Ohooo çok iyi,evleniyor biliyormusun bir Amerikalı ile yaz sonunda Amerika’ya yerleşicek hani samimi arkadaşı Kadriye varya o söyledi “dedi Dilek hanım…

Güzel haberler almak insanı mutlu ediyor.Zor günler onun için bitecek dedim içimden.

Birkaç hafta geçmeden bu sefer Kadriye ile karşılaştım “Onun yanından geliyorum,evleniyor biliyormusun?” Tam o sırada “duydum” diyecekken devam etti.”Samsun’lu biriyle evleniyor,Samsun’a yerleşecek…”
?????? Nasıl yani Amerika neresi,Samsun neresi? Hani Kanada falan olsa yaklaşmış dersin.Uydurulur da bu kadarı nasıl olur onu anlamadım.
Bir haberde şöyle diyordu.”
Dedikodu insan sağlığına iyi geliyor
Eeee bana iyi gelmedi bu…Farkında olmadan dedikoduya alet oldum,dinledim,inandım ...
Evet bende konuşurum insanları ama sadece aile fertlerimle,kişilere zarar vermeden,hayali şeyler üretmeden…
Dedim ya benim sağlığıma iyi gelmedi bu.Kendimi o gün kötü hissettim…
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

01 Ekim 2009

YAŞ FARKI ÖNEMLİ Mİ ?

33 yaşındaki Muhammed Nur Musa Malezya’nın kuzeyinde Terengganu kentinde bir pansiyonda yaşıyordu.Genç adam pansiyon sahibi 104 yaşındaki Wook Kundor’un yalnızlığına önceleri üzülüyordu.Daha sonra kendi deyimiyle duyguları değişti ,saygı ve arkadaşlıkları zamanla aşka dönüştü ve 104 yaşındaki kadına evlenme teklif etti…
Kısa bir süre içinde evlendiler…Bu evlilik adamın ilk, 104 yaşındaki bayanın ise yirmibirinci evliliği oldu..
Kendi ülkeleri dahil olay tüm dünya basınında yer aldı.Muhammed Nur Musa kendinden yaşça büyük bir kadınla evlenmesinin toplum tarafından sorgulanacağını,Kundor’la parası için evlenmediğini, aradaki 71 yıllık yaş farkına rağmen bu birlikteliğin uzun yıllar devam etmesini istediğini konuşmalarında belirtti…

* Ne diyelim...“Aşkın gözü gerçekten körmüş…” diyelim mi ? :)

kynk.

30 Eylül 2009

DÜNYADA EN ÇOK ÜNVANA SAHİP OLAN KİŞİ...

Dünyada “en çok ünvana sahip” olan kişi bir kadındır…
18. Alba Düşesi Dona Maria Del Rosaria Cayetana Fitz-James Stuart Sylvia’nın sekiz düşeslik,onbeş markizlik,yirmibir konteslik ünvanları dışında ondokuz ayrı ünvanı daha vardı…

En sevdiği unvan ise “Kadın”dı… :)

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
*Yukarıda bahsedilen kavramlar bizde olmadığı için çoğu bir anlam ifade etmiyor hatta ne olduğunu bilmiyoruz bile.
Kadın kendini tanıtırken acaba hangilerini kullanıyordu ? Bir hayli ilginç geldiği için paylaştım.Genede benim gibi merak edenler için onuda ekleyelim hemen…
Avrupa ülkelerinde Prensten sonra gelen soyluluk ünvanları bunlar.Mesela Erkek “Dük” eşine de “Düşes” deniyor gbi…

19 Eylül 2009

O KÖTÜ BİR RÜYA GÖRDÜ …

Annesinin ani kayboluşu onu çok etkiledi.Çocuk aklıyla olup bitenlere anlam vermeye çalışıyor,bir yandan da annesine ne olduğunu merak ediyordu.O güne kadar yapılan tüm aramalar sonuçsuz kalmış, kadının akibeti hakkında İngiliz polisi tek ipucu yakalayamamıştı.

Küçük kız bir gece annesini gördü. Rüyasında ”Öldürüldüm,dolaptayım” diyen bir sesle uyandı…


Babasına koştu anlattı rüyasını, ancak baba bilinç altının bir oyunu olduğuna inandırdı kızını.

Sonraki geceler rüyalar devam etti.Bu duruma daha fazla dayanamayan küçük kız öğretmenine rüyasından bahsetti.Küçük kızın anlattıklarından etkilenen öğretmeni polisle konuşmanın daha doğru olacağını düşündü.


Küçük kızın anlattığı detaylar polisinde ilgisini çekti.
Aramalarına bu yönde devam eden polis, ailenin yaşadığı evin arka bahçesindeki dolapta kadının cansız bedenine ulaştı.

Sorguya alınan baba Ukrayna’lı genç bir kadınla ilişkisi olduğunu,karısının bu durumu öğrenmesiyle kendini kaybederek öldürdüğünü itiraf etti…



Ölen Catherine Genestin ve eşi Andre Genestin

Haber.This is London / Nisan 2008

foto. kynk.

16 Eylül 2009

KIRK YILLIK KANİ NASIL YANİ ?

Dileklerinizin gerçeklemesi koşuluyla değişmeniz istense değişirmiydiniz? Vatanınızı ,dilinizi ya da dininizi değiştirmeniz istense, tıpkı Ebubekir Kani Efendi ‘nin başına geldiği gibi…
Ondan dinini değiştirmesini istediler kabul etti ama yalandan…
Kırklı yaşlarının sonlarına yaklaşan ve kendisini ilme adamış bir şairdi üstelik dinine gösterdiği özenle bilinirdi…

Devlet görevinde olduğu Limni adasında Rum Despina’yı görene kadar her şey yolundaydı onun için…
Despina ile evlenmenin koşulunu papaz olan babası koydu.Hristiyan olursa sorun yoktu.Kızın aşkından divane olan Kani Efendi kabul etti dedik yaa yalandan da olsa…
Aile habersiz vaftiz töreni hazırladığında ise çok bozuldu, törenin sonunda kendisine Rumca’da çok kullanılan “Yanni” ismi bile verildi…
Kani artık olmuştu “Yanni” ama bunun karşılığını vermeliydi…
Evlendiler…Her şey yolunda giderken birgün evlerinde davet verdiler kızın ailesi ve akrabalar için.Hristiyanların et yemediği kutsal sayılan günlerin birinde…
masa donatıldı,et,balık ne varsa…
Aile masayı görünce şaşırdı,”Bilmez misin biz bu özel günlerde perhiz yaparız, et yemeyiz yasaktır ,yersek günaha gireriz,sende artık hristiyan oldun bilmen gerekir “dediklerinde Ebubekir Kani Efendi işte o meşhur sözünü söyledi…
“ İlahi …Kırk yıllık Kani,olur mu hiç Yanni ?”

*** Sözün aslının “Kırk yıllık Kani,olur mu Yanni ” olduğu bilinmektedir.Zaman içinde “Yanni” “yani“ olarak kullanılmaya devam etmiştir…

foto.
kynk.

04 Eylül 2009

BİRLİKTE SON UYKU...

Charles Pigeon gaz lambası üreten Fransız bir mucit…Kendi döneminde madencilerin kullandığı gaz lambasını , patlamayı önleyen bir sistemle daha güvenilir hale getirip satmaya başlamış…Ama onu asıl ünlü yapan Paris -Montparnasse Mezarlığındaki bu mezar taşı…

Eşi 1909 yılında,kendisi 1915 yılında vefat etmiş.Şimdi eşiyle aynı mezarda.



Yatağın üzerinde Charles Pigeon takım elbise giymiş elinde kalem ve bir not defteri ,eşi ise yanına uzanmış onu dinliyor.
Yatağın başında elinde lamba tutan bir melek var…


Hani bizde derler yaa “ ebedi istirahatgahına yollandı” işte aynı bu cümleyi anlatırcasına bir mezar yapılmış.Kendi isteğimi yoksa aile fertlerinin tercihi mi onunla ilgili bir şey kaynaklarda belirtilmemiş…



kynk. 1 -2-3

06 Ağustos 2009

“BEKARLARDAN VERGİ ALINSIN”...

Belki de TBMM’ne bugüne kadar verilmiş en ilginç yasa tasarısı, o dönemde çok konuşulmuş, çok tartışılmış “Bekarlardan vergi alınması”konusu…
Özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfus azlığı ve ekonomik sıkıntılar neticesinde evliliği düşünmeyen kişileri teşvik etmek, bunun yanı sıra hazineye gelir kazandırmak amacıyla Yozgat Milletvekili Süleyman Sırrı İçöz tarafından teklif edilmiş “Bekarlık Vergisi” (1929)…
Mecliste uzun uzun tartışılmış,kimisi şiddetle karşı çıkmış,kimisi bence uygun demiş,bu arada memleketteki bekarlar sıkıntılıymış “para yokluğunda bu vergide nerden çıktı” dercesine.
İşin başka bir komik tarafı yasa tasarısıyla birlikte memlekette evlenme oranlarında birden artışlar yaşanmış belli ki “vergiden muaf olalım” düşüncesiyle… :))
Bu arada tartışmaya dönemin yazarları katılmış bunlardan en etkileyici cevap Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan gelmiş “''Evlenmedim, evlenmeyi de düşünmüyorum. Bekarlığın ceremesi kaç lira ise çekmeye hazırım''
Süleyman Sırrı bey ise yılmamış tekrar tekrar bu konuyu gündeme getirmiş mecliste….Karşıt görüşlerede şöyle cevap vermiş “Çok çocuklu fakir ailelere yardım amacıyla bu teklifi verdim.Bu teklifim bekarları zorlama değil teşviktir” demiş.
Teklif birkaç kez daha görüşüldükten sonra red edilmiş.


kynk.

foto.


Ayrıca bu yazımı kaynak göstermeden kopyalayan siteyide burada bulabilirsiniz.

02 Haziran 2009

DAMAT...

…Artık çok geçti…"bekarlık sultanlıktır" diyen arkadaşları başına neler geleceğini maalesef imzayı attıktan sonra anlattı…

13 Nisan 2009

BEN ANLATANIN YALANCISIYIM…

Elçilikte çalışan bir tanıdığımızın anlattığı olayı yazmak istedim.Acaba öyle mi ?diye şöyle baktım ama bir şey bulamadım açıkçası bana ilginç geldi…

Ankara’da yoğun bir kar yağışı sonrası sabah arabasının üstündeki karları temizlemek için çok uğraştığını anlatmış arkadaşımıza yine aynı elçilikte çalışan yabancı uyruklu bayan.

--Çok üşüdüm resmen buz kestim deyince arkadaşımız –Sende eşine söyleseydin.Hatta biraz nazlansaydın.Yaaa şimdi nasıl temizlerim baksana havaya falan deseydin o da temizlerdi deyince, yabancı bayan şaşırmış…


-- Nazlanmak mı? O ne demek? Nasıl bişey diye sormuş.Neticede bu benim görevim kendi arabamı neden eşime temizleteyim ki ?diye olayı anlamaya çalışmış.Nazlanmanın nasıl bir şey olduğunu elinden geldiğince örneklerle anlatmaya çalışan arkadaş ve karşısında şaşırmış gözlerle bakan bayanın konuşması orada sonlanmış.

Birkaç gün sonra yabancı bayan gelmiş ve demiş ki
– geçen gün konuştuğumuz konu kafama takıldı ve merak edip ben bir araştırma yaptım.Anlattığın “nazlanma” denen olay Türklerde, Araplarda ve Yunanlılarda varmış…

O an kendimden de bir şeyler buldum ki tebessümle dinledim ve sizle paylaşmak istedim…

22 Mart 2009

İŞ VE EVLİLİK ...

Yaşanmış bir iş görüşmesi ve onun küçük ayrıntısı...


" Uluslararası bir nakliye firması yöneticisi,işe alınacak şoförlerle tek tek görüşüyordu.Başvuruda bulunan şoförlerden birine ,evli olup olmadığını sordu.Şoför önce durdu ve kafasını sallayarak şöyle yanıtladı.
”Ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorum efendim,evli değilim ama…Emirleri harfi harfine yerine getirmeyi çok iyi biliyorum” :)

26 Şubat 2009

YAPILAN YANLIŞLAR NASIL TRAJEDİYE DÖNÜŞTÜ ?

Takvim yaprakları 21 Mart 1994’ü gösteriyordu.Genç adam evlerinin bulunduğu gökdelenin onuncu katından yaşadığı bu mutsuz hayatı sonlandırmak üzereyken son kez aşağıya baktı.Mutsuzdu çünkü hayatında hiç mutlu olmadığını,her işte başarısız olduğunu düşünüyordu.Bunun sebebi olarakta sürekli kavga eden anne ve babasını görüyordu…Mutsuz bir aile ortamında yetiştiği için hep gergin ve korku içindeydi…Yaptığı iş tabiki doğru değildi.Ne olurdu biri kolundan tutsa -- hayır hayat her şeye rağmen yaşamaya değer,mutlaka bir sebebin olmalı deseydi…Kafası karma karışık, gençliğin verdiği tecrübesizlikle kendini boşluğa bıraktı.Binanın sekizinci katında gökdelen güvenlik örgütünce kurulmuş çelik koruyucu bir ağ vardı.Ancak gencin atladığı sırada dokuzuncu katta oturan anne ve babası yine kavga ediyordu.Baba sinirle eline geçirdiği tüfeği ateşledi.Anne son anda kendini yere atarak kurtardı ancak tüfekten çıkan saçmalar o sırada dokuzuncu kat hizasından geçmekte olan gencin ölümüne neden oldu…

*ABD ‘de kendilerine “Darwin Ödülleri Jürisi” adını veren topluluk ilginç ölüm nedenlerini araştırmış ve bu akıllara zarar trajik olayı “Jüri Özel Ödülüne” layık görmüş…
kynk.etiyo.com
---------------------------------------------------------------------------------
Bu olaydan alınacak dersler : “Bireysel silahlanmaya hayır “, “İntihar bir çözüm yolu değildir.Yaşamak için mutlaka nedenler olmalıdır…”

21 Şubat 2009

İNTİKAMLA GELEN KARİYER BAŞLANGICI…

İngiltere’de 3 Aralık 1926 günü terk edilmiş bir araç bulundu.Kapıları açık,kaza geçirmiş gibi öylece duran boş bir otomobil…Şehrin dışında ıssız bir yerde olduğu için kimse ne olduğunu anlayamadı.Polise haber verildi. Kayıtlardan arabanın Agatha Christie isimli bir bayana ait olduğu ortaya çıktı.Varlıklı bir ailede yetişmiş olan Agatha ,kabiliyetli,kitap okumayı çok seven ve amatör yazılar yazan biriydi…


Boş arabayla ilgili olarak kadının eşine haber verildi.Ancak Agatha’nın nerde olduğunu kimse bilmiyordu.Esrarengiz bir biçimde yok olan kadının kayboluşuna İngiliz basınıda büyük ilgi gösterdi.Dönemin en ünlü dedektifleri hatta İngiliz hükümeti bile konuyla ilgilendi.Bir görgü tanığı arabadan çıkan sağ bir kadın gördüğünü söylüyordu…
Fikir almak adına ünlü roman kahramanı “Sherlock Holmes” un yazarı Conan Doyle’ye bile danışıldı…

Tüm bölgeye dağıtılan kadının fotoğraflarını ,bir otelde caz söyleyen müzik topluluğu tanıdı.—Bu bayan akşamları buraya geliyor deyip yerini bildirdiler.Polisler kadının kaldığı otelde kayıtları incelediğinde “Christie” soyadını bulamadı.Fakat otel görevlisi “Neele” soyadlı genç bayanın kaldığını söyledi.

Onbir gün sonra kadına ulaşıp sorguya aldıklarında inkar etti 
–Ben turistim dedi sonra ifade değiştirdi hafızasını kaybetmiş numarası yaparak kimliğini açıklamadı.Bunun üzerine dedektifler aynı şehirde yaşayan gerçek Nancy Neele ‘yi bulup sorguya aldıklarında bir gerçeği öğrendiler.

Agatha Christie’nin eşi bir süreden beri Nancy Neele ile kendisini aldatıyordu.Aldatılan kadın Agatha kaybolmazdan önce iki sevgili hafta sonu için plan yapmışlardı.Agatha planı ile tüm dikkatleri üzerine çekip,ikisinin hafta sonu planlarını mahvetmiş bununla da kalmayıp tüm basının bu ilişkiyi öğrenmesini sağlamıştı.

Boşanmayla biten evlilik sonrası eşi, yapılan tüm soruşturma giderlerini ödemek zorunda kaldı.Dünyaca ünlü cinayet roman yazarı olarak Agatha Christie’de edebiyat dünyasına adımını atmış oldu.



Agatha Christie
---------------------------------------------------------------------------------


*Gene kelimelerimin yettiği kadar olayı aktarmaya çalıştım.Bence müthiş bir başlangıç olmuş.Okuduğumda bir hayli etkilendim ve gizemi çözmek istedim.Tabi çözemedim ama ilk aklıma gelen “Allah akıllı kadının gazabından,erkeği korusun” oldu…:))


bknz.Agatha Christie
kynk.Bütün Dünya