02 Şubat 2009
HER AİLE BİR AĞAÇTIR...
Bakın bakalım nerden nereye gelmişler...
31 Ocak 2009
NE ZAMAN ADAM OLUNUR ???
*Özür dilemeyi bildiğimiz zaman…
*Ahbap –çavuş ilişkisini ortadan kaldırdığımız zaman…
*Kulun kula hizmet etmediği zaman…
*Bedava balık yemeyi kabul etmeyip,balık tutmayı öğrendiğimiz zaman…
*Dik durmayı bildiğimiz ve tükürdüğümüzü yalamadığımız zaman…
*Bal tutanın parmağını yalamadığı zaman…
*Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşamasın !! dediğimiz zaman…
*Özelleştirme adı altında özel kişiler yaratmadığımız zaman…
*Trafik canavarını ülkemizden sınır dışı ettiğimiz zaman…
*Haysiyet ve onurumuzdan ödün vermediğimiz zaman..
*Hayvanlara sevgiyle yaklaştığımız zaman…
*Çağdaş bir kıyafetin iyi bir tavsiye mektubu olduğunu bildiğimiz zaman…
*Kendimize özeleştiri yaptığımız zaman…
*Sarı ışık yanar yanmaz kornaya basmadığımız zaman…
*Ressamın çizdiği resmi sansürlemediğimiz zaman..
*Manevi duygular uğruna, sömürge altına girmeyi reddettiğimiz zaman…
*Dürüst ile sahtekarı ayırt edebildiğimiz zaman…
*Misyon ve vizyon sahibi kişilerin peşinden gittiğimiz zaman...
*İddaa ve ispatı belgelediğimiz zaman…
*Geçmişe daima sahip çıktığımız zaman…
*Emrimizde çalışan kişiye önce değer verip, sonra cezalandırmadığımız zaman…
*Bireysel silahlanmayı yasakladığımız zaman…
*Kandırılmayı alışkanlık haline getirmeyi bıraktığımız zaman…
OKUL ANISI 4...
Öğretmen sınıfı hazırlıksız yakalayıp sözlü yapacağını söylüyor.Bunun üzerine kaptanın hem sıra hemde samimi arkadaşı olan Oktay –Oğlum ben not defterinde ilk sıralardayım kesin beni tahtaya kaldırır.Bana sıra geldiğinde boğazlarımdan hasta olduğumu,hatta hiç konuşamadığımı söyle diyor…Sıra tabi Oktay’a gelip ismi okunduğunda bizimki kalkıp
-Hocam ,Oktay arkadaşımız birkaç gündür rahatsız,hiç konuşamıyor bir dahaki ders sözlüye kalkmak istediğini kağıda yazarak anlattı.diyor.Bunun üzerine öğretmen
–Peki öyle olsun,o zaman ayağa kalkmışken tahtaya seni alalım deyince bizimki tahtaya kalkıp sıfırı alıp oturuyor… :)
********************************************************************
Bunu da nette okudum…
“Lise yıllarında Milli Güvenlik dersinde hocamız olan subay, sınıftaki kızlardan birini kaldırmıs ve ondan subay rütbelerini kücükten büyüğe doğru saymasını istemisti. Sıralamayı aynen yazıyorum:"Teğmen,üsteğmen, yüzbaşı, binbaşı,yarbaşı ve albaşı"
28 Ocak 2009
İNGİLTERE’DE KUĞU OLMAK…
* Külot giymediği için Donald Duck’ın çizgi flimleri Finlandiya’da gösterilmez.(ehh bu da çok garip)
* Bir “big mac” hamburgerin ekmeğinde ortalama178 adet susam bulunur.(kim oturup bunu sayar ki?)
* İngiltere’de bütün kuğular kraliçenin malıdır..Devlet korumasında olan kuğuların etini yiyebilecek tek kişi kraliçedir…( bunu duymuştum)
Bu ve benzeri şeyler alt alta sıralanmış okuyorken geçen senelerde İngiltere’de yaşanan ve basına yansıyan olay aklıma geldi.Olayı anlatmaya geçmeden önce Kraliçe Türkiye’yi ziyaret ettiğinde kafama takılan bir konuyu araştırmıştım onuda eklemek gerek.(Gülmeyin ama )
Halktan ya da protokolden kim varsa kraliçeye nasıl hitap ediyor? İşte kafamdaki soru buydu… :)
Hani masal kitaplarında –Kraliçem !! deniyor yaa.. yoksa –efendim mi ? Şimdi --Hanımefendi!! desen olmaz… Neyse –Majesteleri diye hitap etmek gerekiyormuş.Onu öğrendim.(sanki çok lazım olacak yaa.. :)
Bunları okurken sıradan bir vatandaş olmanın mutluluğunu yaşıyor insan çünkü kraliçeyi ağırlamak bir hayli zor…Kadınların eldiven takması ve eğilerek selam vermesi şart.Kraliçe tokalaşmak için elini uzatmadan elinizi uzatamıyorsunuz vs…Kraliçenin annesi bile benzeri kurallara dikkat etmek zorundaymış.Daha bir sürü ayrıntı.Fazla baymadan gelelim olayımıza duymayanlar için onu da yazıyorum…
Geçen senelerde devlete ait bahçelerden sorumlu bir Müslüman Ramazan ayında iftar vaktinin yaklaştığını ancak yanına yiyecek bir şey almadığını fark ediyor.Açlığın vermiş olduğu sabırsızlıkla düşünürken bir bakıyor ki karşısında kuğu…Oracıkta yakaladığı kuğuyu kesip ,iftar vaktine kadar yetiştirip orucunu açıyor…Birkaç gün içinde kuğuların eksik olduğunu anlayan yetkililer adamı sorguya alıyorlar.O da bilmeden bu işi yaptığını söylesede iki aylık hapis cezasından kurtulamıyor…
---------------------------------------------------------------------
*kraliçeyi göremem ama protokol kurallarının birkaçını bilmek isterim derseniz…
AMA BEN SANA KIYAMAM Kİ ??
Bende çok severim ama genelde sıvı sabunu tercih ediyorum hijyenik olması açısından.
Hediye fuarına gittiğim bir gün ,gerçeğini aratmayacak meyvelerden sabunlar yapılmış hoş bir sepet içine yerleştirmiş ilgimi çekti aldım eve getirdim…Bir gece arkadaşlarımız geldi ,çocuğu sabunları meyve zannedip yemeye başlayınca anladım ki dekoratif amaçlı bu tür şeyler şimdilik eve girmemeli.Malum bizde de cici kız var.Her ne kadar eve almayalım desemde göze yasak yok karşıma çıkıyor işte… Bir firma mini mini tombul ellerden sabun yapmış.Tıpkı kızımın elleri gibi… Böyle bişey alsamda kesinlikle kullanmaya kıyamaz ,öylece bakar dururdum…
27 Ocak 2009
YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA…
Denizin içindeki bekleyişi devam ederken etrafına bakındı.Bir süre sonra suda pembemsi bir şeyin kendisine doğru gelip gittiğini fark etti.Ne olduğunu anlayamadığı şeye karşı kendini korumak için,uçuş tulumunun yan cebinden bıçağını çıkardı ve kısa bir süre sonra bıçağı suya doğru gelişi güzel salladı.Biraz durdu ve bir daha aynı hareketi yaptı.Başarılı olamadığını anlayınca geriye doğru bir kulaç attı ve durdu.Tekrar etrafını konrol etmeye çalıştığında suyun içindeki şey hemen yanıbaşındaydı ani bir el hamlesiyle atıldı ve bir baktı yırtılan çorabından çıkmış ayak parmakları –postallarım çıkmış dedi kendi kendine ve sonradan anladı ki basınç değişiminin yanı sıra, metrelerce yükseklikten denize düşüş ve geçirdiği şokun etkisiyle (haklı olarak) algıda güçlük çekiyor…
Bu bekleyiş beşinci saate yaklaşırken karşıdan görünen balıkçı tekneleriyle tekrar hayata döndü…
****************************************************************
*1960’lı yıllarda yaşanmış bu olayı, birebir dinleyen babamın anlatımlarıyla aktarmaya çalıştım.
SU AKAR ,YOLUNU BULUR…
İşte bu lavabo denizel ortam fosillerinden biri olan Ammonit’ten ilham alınarak tasarlanmış.Tahmin edeceğiniz gibi modelin ismini de “Ammonite” koymuşlar.Alışılagelmişin dışında farklı bir şey yapılmaya çalışılmış ,benim ilgimi çekti doğrusu...
Ammonit fosili
25 Ocak 2009
SIRADIŞI BİR İNŞAAT HİKAYESİ…
Süleymaniye Camisi yapılırken Mimar Sinan muhteşem eseri için öyle özen göstermişki en şiddetli depreme dayanıklı olsun ,hiçbir şekilde yıkılmasın diye temellerini iyi kazdırmış sırf kazılma işlemi üç sene sürmüş…
İnşaat süresi uzadıkça padişah sabırsızlanmış oysa bilememiş ince hesaplamaların,yazım –çizim ve geleceğe kalacak eserin mükemmel olması için zaman gerektiğini…Dile kolay tam yedi sene sürmüş Süleymaniye’nin yapımı…Zaman zaman saraydan kontrol için gelen Kanuni Sultan Süleyman işlerin yavaş gitmesinden şikayet eder dururmuş.İşte tam bu sırada İran Şahı inşaat yavaşladı diye sandıklar dolusu mücevher, bir de mektup yollamış.”Duyduğuma göre gücünüz yetmemiş cami yapımına “ diye …Çok kızmış sultan,hazine o zaman dolu memleket zaten zengin ama asıl sorun para değilmiş…Derhal emir vermiş--kendi paramızla yapacağımız camiye bir kuruş yabancı eli değemez al bunları kırdır diye vermiş sandıklar dolusu mücevheri Mimar Sinan’a ,tenezzül etmemiş yani padişah…Minarelerin yapıldığı zamana denk gelmiş.Büyük havanlarda dövülen mücevherler çimento harcına karıştırılmış.İşte güneş ışıkları vurduğunda Süleymaniye’nin minareleri bu yüzden pırıl pırıl parlarmış...
kynk.süleymaniye
24 Ocak 2009
UMARIM İHTİYAÇ OLMAZ...
8 Ocak’ta ki yazımda Ankara’da hırsızlık olaylarının arttığından bahsetmiştim…Maalesef dün okudum ki Funda’nın evine hırsız girmiş.Tahmin ettiğim gibi psikolojisi etkilenmiş hemen ev arayışına girmiş haklı olarak.Kış günü zor olacak ,aranan evde hemen bulunmaz , eeee bir taşınma maliyeti artık malum.Allah kolaylıklar versin çok üzüldüm bununla gelmiş geçmiş olsun…Ama görüyormusunuz hainlerin yaptığı iş, aileleri nasıl zor durumlarda bırakıyor? Maddi ve manevi etkileniyorsunuz.
Neyse asıl anlatmak istediğim konuya gelecek olursam.Böyle durumlarda evden hemen taşınamıyabiliriz sadece fikir vermek için yazıyorum.Bizim eve hırsız girdiğinde önce çelik kapı taktırdık.Tabii bunlar çelik kapıyıda artık açıyorlar.Özellikle kapının kolon kısımlarına beton dökülerek sağlamlaştırıldığına dikkat edin derim.Çünkü kolonları eğerek kapının açılmasını sağlıyorlar.Hatta başka bir arkadaşım çelik kapının önünede ayrıca bir demir kapı daha taktırdı.Onun dışında kesinlikle tavsiye edeceğim alarm.Evden çıkarken alarm kuruyorsunuz ya da gece yatarken.Kapı açıldığı andan itibaren geri sayımın başladığı süre içinde size ait şifrenin girilmesi gerekiyor.Şifre girilmez ise siren sesi oldukça yüksek biçimde başlıyor ötmeye.Tam beş dakika…Gene aynı anda sizin daha önce belirlediğiniz 10 kişinin telefonlarını otomatik arıyor.Yani alarm aynı zamanda evdeki telefon sisteminede bağlı.Ses kaydı var içinde eve yetkisiz giriş yapıldığına dair 10 kişiye haber veriyor.Bunun dışında elektrik kesildiğinde içinde 48 saat dayanacak bataryası var.Oradan güç alıyor.Evden taşınmanız durumunda alarm sökülebiliyor.Tabii bu arada teknik servis konularını vs..konuşarak netleştirin.Piyasada bu konuyla ilgili birkaç firma olduğunu biliyorum.
Bunlar kapı içindi,pencere ,balkon vs..tek tek düşünmek gerekiyor aslında.Daha öncede dediğim gibi umarım hiç kimsenin ihtiyacı olmaz ama ben bu konuda bayağa hassasım yazmadan geçemedim…
23 Ocak 2009
HAYATTA HERŞEYE HAZIRLIKLI OL…
Güzel bir yemek sonrası bir arada olmayı planlarken canım babacığım rahatsızlandı.Bir kaç sene önce adını ona konduramadığım hastalığı erken teşhisle atlattığı için her an aportta bekleme durumu insanı manen yoruyor.
Onlar acile gidip film ,tahlil vs..uğraşırken saatler geçmedi.
Devamı bugüne kalan tekkikler için tekrar hastaneye gittiler.Bense güne kalp atışlarımı sayarak uyandım.İlerleyen saatlerde aksilik bu yaa televizyondan çıt diye bir ses geldi ve görüntü gitti.Minik yaramazım en sevdiği programı izlemek ister
—anneciii aç aç !! Yok işte çalışmıyor…Servisi ararken bir yandan tahlil sonuçlarından gelecek haberlere kilitli beynim…Servise durumu anlattım –tabii dedi lambası yanmış.teknik servis ücreti,bakım, vs..kdv dahil 700milyonu bulur.
Küçücük lamba zaten 300 küsür euro imiş ellerinde yokmuş siparişle Belçika’dan bir haftada gelirmiş miş miş.
Asgari ücretle ev geçindirilen bir ülkede 700 milyon tv tamirine verilir mi? Size sorarım…Bu arada netten model fiyatınada baktım 200 küsür eurao üstü tabii bize katlanmış fiyatı.Neyse buna da canım sıkıldı…Bu tür şeylerede öyle kafamı takarım ki ama gelin görünki hala telefonda gözüm.Çok şükür bir sorun yokmuş.—Ohh dedim şükür başka ne isterim???
Beterin beteri var derler yaa ben bugün kötü haberlerde alabilirdim şu bulunduğum an da üzüntülere boğulmuş olabilirdim onun için oymuş buymuş önemli değil.Sağlık en büyük servet.Buna inanın, hastanelerde aylarca yaşamak çok zor bir duygu.Dilerim hepimiz sevdiklerimizle sağlıklı uzun bir ömür geçiririz.
Aminn…
NİAGARA ŞELALESİ (1911)…
Stratejik önemi nedeniyle herkesin gözü hep burada olucak unutmayalım…
Bknz.Niagara Şelalesi
2003
MİNİ BİR MİM
“Pammuk gibi bir yer” ile " fıkra sevenler" aynı konuda sağolsunlar benide mimlemişler yazmak vacib oldu demek.
Bu soruları nerden buluyorlar anlamıyorum. :-o
1-yakınınızda bulunan ilk kitabı alın.
2. 161. sayfayı açın.
3. 5. cümleyi okuyun.
4. Blog sayfasına yazın.
5. En güzel cümle ve en güzel kitabı seçmeyin.Sadece yakınınızda olan ilk kitabı alın.
6. 5 blog arkadaşınıza yollayın.
Elimin altındaki en yakın kitabı aldım maalesef 80 sayfada bitmiş…İkinci kitapta şansımı denedim.Dünyanın en akıllı insanı (kitabın kapağında öyle yazıyor )Erdal DEMİRKIRAN “Sadece aptallar 8 saat uyur” kitabının 161.sayfası 5. cümlesi ….Kimse de bu adama “güzel kardeşim,bu senin için bulunmaz bir fırsat işte 4 saat uyku zaten sana yeter” cümlesini yazdım…
Daha önce cevaplamadılarsa papağan gibi ,St.Ziza, Smilena, GeCe, Gülcan ve Erguvan ağacı‘na pasladım…
22 Ocak 2009
ELLERİNİZ HİÇ AYRILMASIN…
Neyse işte adamlar gene yapmış yapacağını bu eldivenleri görünce dedim tam bize göreymiş.Kışın eldivenleri giyince doğru dürüst elele tutuşamıyor insan…Ankara’da hiç karşıma çıkmadı bilmiyorum daha önce bilen gören var mı?
Fiyatı: 24.49 $’mış…
Smittens
21 Ocak 2009
PAMUK ŞEKERİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…
Cici kız mutlu.Elinden tutmuş geziyorken ,çocuğumun pespembe renkli pamuk şekerleri dikkatini çekti.Aslında haklıydı çünkü daha çok küçük olduğu için yeni yeni bazı şeylerin farkına varıyordu…
Babası dayanamadı bir tane alalım dedi. Bayan ise –yok yeni bir tane yapayım diyerek şekeri makinesine döktü ve elindeki çubuğa pamuk helvayı sarmaya başladı.Bizimki pür dikkat olanları izlerken,bende bayanın ellerindeki eldivene ve diğer hijyenik koşullara bakarak çocukluğumu düşündüm…
Bizim zamanımızda şartlar bu kadar iyi değildi...Değilmiş ki bir gün dondurmadan zehirlendim.İlkokulumuzun önünde açıkta satılan elma şekerleri, macunlar,iplere dizilmiş alıçlar ne garipti çocuktuk işte herkes bilmeden kapış kapış alıyordu…
Birde şu naylon poşet içinde satılan leblebi tozları vardı.Allah’ım ne çileydi onu yemek dişlerine ,damağına ,genzine yapışıp insanı mahvederdi…
Kızımın pamuk şekerini bayan özenle poşetledi eline verdi. Nasıl ve ne şartlarda yapıldığını gördüm içim biraz daha rahat, dedim yaaa şimdikiler biraz daha şanslı…