19 Nisan 2010

OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE MİRAS BAKIR SAHANLIKLAR…

Geçen sefer vakit boldu ve fotoğraf makinem elimden düşmemişti.Bu gidişim daha kısa süreli oldu o da alışverişle geçti Beypazarı’nda…
Çarşı içinde bakır malzemeler satan birçok dükkan var.Bu bakır yumurta sahanlığında karar kıldık arkadaşlarla, 4’lü, 6’lı ve düz modellerden satın aldık…

Photobucket

Haftasonu kahvaltılarını renklendirmek hem de farklı tatlar yaşayacağımız garantisiyle anlattı bakır ustası.Osmanlı mutfağından günümüze miras…

“Bakır tavada pişen yumurtanın lezzeti ve sunumu farklı olur,yalnız dikkatli kullanıp metalle çizmemek gerekiyor” dedi.Saray mutfağından, padişaha pişen yemeklerden konuştuk bir süre...

Eve geldikten sonra şöyle bir baktım netten.Meğer ne önemliymiş o dönem.Alt tarafı bir yumurta dersiniz…
Hatta öyle bir tarif buldum ki Osmanlı kahvaltısında, bunu padişaha beğendirmek ve övgü almak çok önemliymiş.Soğanlı yumurtayı iyi yapmak “Baş aşçılığa terfi sebebi”, aşçının gurur kaynağı olurmuş.:))

Tarifi yazmıyorum ama bakmak isteyen olursa buraya ekliyorum.
Bilmediğim tadlara karşı önyargılıyımdır.Tarif bana uygun gözükmüyor o nedenle kendi klasik yöntemlerimle pişirmeye devam edeceğim…

15 Nisan 2010

FUTBOL OYNAMAK KESİNLİKLE YASAKLANMIŞTI !! PEKİ NE ZAMAN ?

Photobucket

Ortaçağ İngiltere’sinde arazilerinde genç işçi çalıştıran zengin toprak sahipleri gün geçtikçe işçi bulmakta zorlanmaya başlar.Bir topun peşinde koşarak zamanını harcayan insan sayısındaki artış işleri aksatıp,geliri azaltır…

Zaten halkın bir kesimi de, bu oyunu kolların bacakların kırılıp kavgaların çıktığı,bir işsiz güçsüz uğraşısı olarak görmektedir…

Kral II. Edward’a giden şikayet sayısı günden güne fazlalaşır ve 1314 yılında bir emir çıkartılır…

“Bundan sonra İngiltere sınırları içinde her kim olursa olsun ayakla vurularak oynanan top oyununu oynamaya kalkışırsa şiddetle cezalandırılacaktır.”

Futbolun beşiği olan İngiltere’deki bu yasak tam olarak uygulanmaz ve futbol sevgisi artmaya devam ederek, trilyonların konuşulduğu güncelliğini yitirmeyecek bir sektör haline gelir…

KUZEY ATLANTİK ORTASINDA BİR KASIRGA...

Animasyon teknikleriyle istenilen görüntü yaratılabiliyor ya, izlerken önce bir film sahnesi zannettim.

Gerçek olduğunu görünce resmen ürperdim…

Dalga yüksekliği 15-20 m ölçülmüş…

ÖYLE BİR ŞİİR Kİ …

“Hayat kısadır
Biraz hayal
Biraz aşk
Ve sonra Allahaısmarladık…
Hayat boştur
Biraz kin
Biraz ümit
Ve sonra Allahaısmarladık…” demiş Fransız şair Verlaine, “La Vie “yani Türkçesi “Hayat” olan bu şiiriyle…

Memet Güler - Bizim Ekran köşesinde paylaşmıştı bu şiiri ve ben uzun süredir bu kadar etkilenmemiştim …

Türkçe çevirisini, Sofya’da askeri ataşelik görevini sürdürürken ilk defa Mustafa Kemal Atatürk yapmış.

Askeri ve matematik konularında çeviriler yaptığını biliyordum ama bunu daha önce duymamıştım...

foto.

KULAKLARA KÜPE...

Photobucket

"Elinde çekiç olan kişi herşeyi çivi olarak görür..."


foto.knuttz

12 Nisan 2010

DÜNYANIN EN BÜYÜK LASTİK ÖRDEĞİ…

Florentijn Hofman’ın değişik bir tarzı var...
Çalışmalarını müzede ya da bir sanat galerisinde sergilemeyi düşünmemiş...

Daha çok insana ulaşma isteğiyle halka açık alanları tercih etmiş..
Alan sıkıntısı yaşamadığı için devasa büyüklükteki bu Lastik Ördeği farklı ülkelerde rahatça sergilemiş...
Diğer eserleri arasında en çok bunu sevdim.Kızım doğmazdan kısa bir süre önce boy,boy almıştım.Banyo sırasında onu oyalarken çok işe yaradı. :))
Hofman’ın dediği gibi “Lastik Ördek, her yaşa uygun sevimli ve samimi bir oyuncak”...
Photobucket

Photobucket


Photobucket


TRT ÇOCUK KOROSU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK...

Tek kanallı dönemde TRT çocuk korosu her Pazar saat 10.00 gibi başlardı... :)) İlkokulu yeni bitirmiş olmalıyım,bu görüntüleri hatırlıyorum.

11 Nisan 2010

KOLA SAVAŞLARI VEEE KAZANAN...

Pepsin asidik mide özsuyunda bulunan et, yumurta gibi proteinli yiyeceklerin parçalanmasını sağlayan, mide salgısının en önemli enzimi…

Dünya kola liderlerinden Pepsi, adını sindirime yardımcı olan işte bu
“pepsin” enziminden “esinlenerek” almış ve 1893 yılında satışına başlamış…

O yıllardaki tanıtımda da sindirime yardımcı olan içecek sloganı kullanılmış.

Entresan değil mi?

Coca Cola ile başlayan rekabetten doğan fark yaratma duygusu…
Bana göre satış tekniklerinde hedeflenen “tüketici bilinçaltı”na verilebilecek güzel örneklerden biri…

Günümüzde bu tür içeceklerin tüketiciye etkilerinin araştırılması ya da hangisinin daha iyi olduğunun tartışılması şöyle dursun, burada gözden kaçan ve önemli olan bu markaların aslında aynı amaca hizmet etmesi, sonuçta da tek bir ülke ekonomisinin bundan kazançlı çıkması…

foto. pepsin. pepsi.

06 Nisan 2010

KAYITLARA GEÇEN İLK ESTETİK AMELİYAT…

Deniz Subayı Walter Yeo,Birinci Dünya Savaşındaki bir deniz harbinde ağır yaralanır…
Öyle ki ailesi bile yüzünde oluşan deformasyon sebebiyle onu tanımakta güçlük çeker…
İleri derece şekil bozukluğunun yanı sıra yemek yiyemiyen,konuşamayan ve gözkapaklarını kullanma yetisini kaybettiği için iyi göremeyen Walter Yeo,1917 yılında bakım için İngiltere’deki Queen Mary Hastanesine gönderilir…



Aynı hastanede benzer durumdaki askerlerin tedavisi için yapılan klinik bu arada tamamlanır ve Dr.Harold Gillies şefliğinde açılır...
Tedavisine bu serviste devam eden Yeo’ya Dr.Harold Gillies o güne kadar denenmiş bir teknikle deri naklinde bulunur...
Bir kaç operasyon daha geçiren Walter yeni bir yüze kavuşur...
Gözkapaklarını kullanır,yemek yemeye başlar ve tekrar sosyal yaşantısına geri döner...


İlerleyen zaman içinde kontrollere ara veren Walter Yeo’dan bir daha haber alınmaz...



Hala daha Walter Yeo’ya ne olduğunu,ameliyat sonrası neler yaptığını merak edenler var...
Fotoğraf Sanatçısı Paddy Hartley’de bu kişilerden biri…

Hartley uzun yıllar Walter Yeo’nun akrabalarını bulmaya çalışmış,internet üzerinden duyurular yapmış…
Yeo’nun son olarak 1938'de Plymouth'taki Royal Naval Hastanesi'e gittiği bilgisine ulaşmış…

Yeo’nun yakınlarını aramaya devam eden sanatçı, birkaç yıl önce savaştaki askerlere ait kişisel eşya ve fotoğraf sergisi açmış,tabii Walter Yeo’nun resimlerini eklemeyi unutmamış…




kynk. foto.1 2. 3.

BİL Kİ...

Photobucket
Bil ki…
Domuzların önüne elmaslar serilmez…
Mücevherden ancak sarraflar anlar başkası bilmez…
Ne fark eder ki kör insan için elmas da bir cam da, sana bakan kör ise kendini camdan sanma…


Mevlâna Celâleddin-i Rûmî

SİTE ÖNERİSİ…

Sitedeki fotoğraf ve bilgi yükleme işlemi halen devam etmekte…
Tamamlandığında 2500 kronolojik fotoğraf,

1500 pul, 50 video, anı ,anekdot ve akademik yazılarla bugüne kadar yapılmamış büyüklükte bir Atatürk portalına sahip olunacak…
İncelemeye ve şimdiden kaydetmeye değer…


http://www.isteataturk.com

03 Nisan 2010

TAHTA KAŞIKLARI BULAŞIK MAKİNASINDA YIKAYANLARDANIM...

Teflonlarımız çizilmesin diye kullandığımız tahta kaşıkları bulaşık makinasına koymamamız gerektiğini öğrendim bugün.Sadece o da değil,soğuk servis amaçlı kullanılan plastik maşa,çatal,kepçe vs.onlarda…
Benckiser firmasının vermiş olduğu bir seminere katıldım.”Su tüketimi ve Enerji Tasarrufu” ile ilgiliydi.

Tahta kaşıkların bulaşık makinası deterjanını emdiği ve bu şekilde kuruduğu anlatılınca şaşırdım.Plastik olanlarınsa birkaç yıkamadan sonra üzerindeki koruyucu parlak tabakanın aşındığı ve alttaki kansorejen içerikli malzemenin ortaya çıktığı anlatıldı…


foto.

02 Nisan 2010

ÇOCUKLARI ANLAMAK...

Photobucket

Yeni mezun genç diplomasını babasına uzattı ve şöyle dedi:
“Seni ve annemi mutlu etmek için hukuk fakültesini bitirdim. Şimdi, altı yaşımdan beri size söylediğim gibi itfaiyeci olacağım...

foto.knuttz

BUGÜN BU BLOĞUN DOĞUM GÜNÜDÜR. :))

Photobucket

İlgi gösterip takip eden herkese en içten sevgilerimi yolluyorum...

30 Mart 2010

PANGRAM NEDİR?

Bir dilin alfabesindeki tüm harfleri en az bir kere kullanmak koşuluyla oluşturulan ve belli bir anlam ifade eden cümlelerdir pangram …
En yaygın kullanımıyla Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan iki pangram örneği,
"Pijamalı hasta yağız şoföre çabucak güvendi." ve
"The quick brown fox jumps over the lazy dog." şeklinde hazırlanmıştır… Tabii kendi çabalarımızla yeni pangramlar oluşturup örnekleri çoğaltmamızda mümkündür… (bknz.)

Photobucket

Pangramlar, elektronik cihazlardaki alfabe testlerinde(mesela bilgisayarlardaki yazı fontları ya da klavye denetimi), kriminolojide suçluya ait yazı örneğinin alınması gibi çeşitli alanlarda kullanılmaktadır…

KESKİN NİŞANCI…

O doğadaki en keskin nişancılardan biri…
Su yüzeyine yakın bir noktadan avını gözler,suyun kırılma indisine göre açı sapmasını hesaplar ve ona göre nişan alıp ağzından püskürttüğü suyla hedefini vurup suya düşürür…
Onun adı “ Okçu Balığı ”…
Albert Ludwigs Üniversitesi'nden Dr. Stefan Schuster’ın yapmış olduğu çalışmaya ait bir görüntü…


27 Mart 2010

ŞEHİT AĞACINI ZİYARET…

Güneş ışığıyla parlayan sayısız künyeye düşünceli düşünceli bakarken, Müjgan hanım yanıma gelip üzerindeki gümüşlerin ne olduğunu sordu.
”Onlar gümüş değil,şehitlerin künyesi bu da Şehit Ağacı “dedim daha önce duymamış…

Photobucket

Kızılcahamam’ı kaçıncı ziyaretim hatırlamıyorum ,bu kez özellikle Şehit Ağacını görmek için gittim.Belediye hamamlarının karşısında,Şehit Fatih Duru parkının içinde…
Böyle bir anıt fikri ilçede görev yapan Kadın Doğum Uzmanı Dr.Derviş Özer ve eşinden gelmiş.Genel Kurmay’dan terörle mücadelede şehit düşmüş tüm Mehmetçiklerin isim listesi alınmış ve künyeleri yaptırılmış.Beş ay öncede ziyarete açılmış.
Ağaçtaki künye sayısının 6300 olduğu ve kış şartları nedeniyle zarar gören zincirlerin tekrar değiştirilerek ağacın cam bir fanus ile kapatılmasına karar verildiği söylendi…

Photobucket

Photobucket

GECİKMİŞ BİR TEŞEKKÜR…

Yoğunluk nedeniyle bu hafta nete giriş yapamadım dolayısıyla blogla ilgilenemedim,arkadaşlarımı ziyaret edemedim. :((
Gecikmiş bir teşekkürüm var.Blog arkadaşlarımın abisi,değerli büyüğüm sevgili Haykırış çok ince düşünerek ve bir hayli emek harcayarak kişisel blog ödülleri hazırlamış.Benim gibi diğer arkadaşlara da sürpriz oldu diye düşünüyorum,kendisine en içten teşekkürlerimi yolluyorum…


Photobucket

21 Mart 2010

GERGEDAN RUPERT’IN SIRADIŞI ÖYKÜSÜ…

Evcil hayvan yetiştirmenin sınırlarını zorlayacak bir hikayeye sahip gergedan Rupert’ın hikayesi.Aynı evin içinde geçen sekiz yıllık bir dostluğun öyküsü bu…


Dr John Condy’nin oğlu Mike Condy gergedana “Rupert” adını koyar. Zaman içinde aile fertlerinden biri haline gelen Rupert’ı özel formüllü bir sütle büyütmeye başlarlar.

Herkes kedi köpek beslerken, onların bir gergedana bakıyor olması Mike’a müthiş bir mutluluk verir…

Gergedanların evcilleştirilmesi mümkün olmamasına rağmen, oturma odasında uyuyan,veranda da dinlenen ve söylenenleri artık anlamaya başlayan gergedan,çocukların en iyi oyun arkadaşı olur…
Dr John Condy,1960 yılında Güney Afrika ülkesi, eski adı Rodezya şimdiki adıyla Zimbabve’ye görevli olarak atanır.Bir süre sonra diğer çalışma arkadaşları gibi İngiltere’de yaşayan ailesini de yanına getirtir…
O dönemde
Zambezi nehri üzerine kurulan Kariba barajı tamamlanmasıyla bölgedeki vahşi yaşam alanlarının bir kısmı sular altında kalır.Bu durumdan olumsuz etkilenen hayvanları kurtarma çalışmalarında bulunan Dr Condy, annesi suda boğulmuş bir bebek gergedana sahip çıkarak eve getirmek zorunda kalır…


Mike Condy ve kızkardeşi Kate Condy’nin yanı sıra komşu çocuklarına da alışan Rupert, onları sırtına alır, dolaştırır.Evin köpeğiyle de çok iyi dosttur… Ziyaretçiler onu görmeye gelirken muz getirmeyi unutmazlar.Çünkü Rupert’ın bu zayıf noktasını herkes öğrenmiştir.



Çay saatlerinde masanın başında sırasını bekleyen, çocuklara uykudan önce “iyi geceler” öpücüğü vermeyi öğrenen gergedan günden güne büyümeye de devam eder.


Birlikteliklerinin sekizinci yılında Rupert hastalanır.Uzunca bir süre bununla mücadele eder,ancak kurtarılamayarak ölür…
Bugün 50’li yaşlarında olan Mike Condy gergedanı Rupert ile yaşadıklarını asla unutamayacağını,onu hep sevgiyle hatırlayacağını anılarında anlatır…


19 Mart 2010

SASANDO…

Sasando’yu bir takvim yaprağında gördüm önce…Yanı başımdaki kütüphane kaynaklarından yapılan araştırma ne yazık ki sonuçsuz kaldı.İnternetteki bilgiler ise kısıtlıydı.


Endonezya’da kullanılan geleneksel bir çalgı Sasando, doğum, düğün ya da benzeri sosyal etkinliklerde kullanılıyor.Hüzünlü müziği ve rahatlatıcı etkisi nedeniyle cenaze törenlerinde de çalınıyor.Gitar,ud gibi telli bir çalgı olan sasandonun yapımında bambu, palmiye yaprakları ve çiviler kullanılıyor.Müzik aletini çalmaksa özel bir yetenek gerektiriyor.
Kısaca bahsetmişken bu ilginç çalgının bir de sesini dinletelim…