23 Aralık 2008

22 Aralık 2008

SEN TAM BANA GÖRESİN...

-Sen tam bana göresin cici koltuk !!! Aradığım işte sensin.Babama senden bahsedicem,hatta fotoğrafını göstericem.Alsın eline dekopajı,çekici,çiviyi senin gibi bişey yapsın… :))
bknz. nobodyandco

MİMLENMİŞİM HABERİM YOK :))

mam Bol Mimli bir hafta geçirdik hepimiz...Tam bitti derken , bir tane daha geldi.Martielex demiş ki "hadi yaz bakalım son zamanlarda dinlediğin 10 şarkı nedir? (bu konu fena değil 10 üzerinden bence 6’yı hak etti…)

*Ayla Dikmen 1976-Anlamazdın (Issız Adam)
*Ajda Pekkan- Flu Gibi
*Nil Burak –Yalnızım Ben (Issız Adam)
*Frank Sinatra-My Way
*Sezen Aksu-Yol Arkadaşım
*Nilüfer-Dinle Sevgili
*Elvis Presley-Kiss me Quick
*Ata Demirer-Arap Saçı (yorum süper :)
*Tual-Tiryakinim
*Ray Charles-America the beautiful

Şimdi sıra sizde yakalayabildiğimanlar ,smilena, ve sağırkedicik

21 Aralık 2008

MASAL AĞACI...

Kısa ama önemli bir iş için İstanbul’a gitmemiz gerekti…Neyse Kaptan işleri bitirince bana sordu
–vaktimiz var nereye gitmek istersin? Bu sefer bir değişiklik olsun.Hep aynı yerlere gitmekten sıkıldım Minyatürk’e gitmek istiyorum dedim.Gerçekten ilgi çekici ve güzeldi…
Ama cici kızımın en ilgisini çeken şey işte bu Masal Ağacı oldu…Mimikleri ve konuşması müthişti...İçine bir lira atınca, kapalı olan kocaman gözlerini açtı bize masallar anlattı…:))
~~~~~~

*yazımı ve fotoğrafladığım görüntüyü kaynak göstermeden yayınlayan
"çikolata" isimli emek hırsızına ve buna fırsat veren kopyacı site gezikolik.com'a buradan bakabilirsiniz...

UYURKEN YATAKTAN DÜŞMEYE SON…

2.adam – Şimdi siz uyurken aşağıya düşmeyeceğime garanti veriyormusunuz ??
1.adam- Kesinlikle…

BİLGİ -SAYAR

- Bilgisayarı açıcam…
- Bilgisayarla işin varmı?
- Bugün benim bilgisayar çöktü…
- Bilgisayarda yazı yazıcam…
Gün içinde saymadım tabi… kaç kere “bilgisayar”kelimesini kullandığımı ya da buna benzer cümleler kurduğumu ama şu “bilgisayar” kelimesine takıldım.Bilgisaymanın dışında bilgileri kayıt ediyor,gerektiğinde düzenliyor,araştır komutuyla bilgileri sıralıyor vs.. bunun yerine, ne bileyim “hafızadatutan” “kayıtedici” gibi isimler bulmamış şu dil kurumu diye düşünürken (biliyorum bulduğum isimler çok başarısız ,kendi kendime kuruyorum işte :)) meğerse bu ismi Prof.Dr.Aydın Köksal isimli bir hoca bulmuş.Eminimki bu çalışma süreci içinde çok çalıştı,çok düşündü.Sorumluluğu var her şeyden önce, gelecek nesillerin kullanacağı bir kelimeyi belirlemek kolay bir iş olmasa gerek…
En güzelini ise özellikle sona sakladım.Bu çok hoşuma gitti..Amerikalılar’ın buluşu olan “computer” kelimesini ,diğer dünya ülkeleri üzerinde bir değişiklik yapmadan aynı şekilde kendi dillerine eklerken ,”Bilgisayar” kelimesiyle kendi dilinde isim veren tek ülke biz olmuşuz…


( bknz: Aydın Köksal hocanın kendi resmi sitesi (özellikle fotosunu eklemedim merak edenler buraya)1

20 Aralık 2008

SADECE ONA...

Koca bir ömre neler sığdırdı? Biz kaçını biliyoruz? Bu anıyı geçen gün ilk defa okudum.
Bilenler için bir daha,bilmeyenlere ilk olsun düşüncesiyle...
" Atatürk, Mersin’e yaptığı gezilerin birinde, şehirde gördüğü büyük binaları işaret ederek sormuş:

-Bu köşk kimin?
-Kirkor’un...
-Ya şu koca bina?
-Yargo’nun...
-Ya şu?
-Salomon’un... Atatürk biraz sinirlenerek sormuş:
-Onlar bu binaları yaparken siz nerdeydiniz? Topluluğun arkasında yaşlı bir adamın sesi duyulmuş
Biz mi neredeydik? Biz Yemen’de, Tuna Boyları’nda, Balkanlar’da, Arnavutluk Dağlarında, Kafkaslar’da, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk paşam...
Atatürk bu anısını anlatırken: -Hayatımda boyunca cevap veremediğim tek kişi bu ak sakallı ihtiyar olmuştur, diye anlatıp durmuş…"
kynk: sakaryarehberim.com

********************************************************

sevgili arkadaşlarım, daha önce yazdımmı bilmiyorum bana göre düşünceler ya da fikirler kimsenin tekelinde değil.Burada asıl önemli olan bilgi paylaşımı,üçüncü bir göz olabilmek birbirimize .Hepimizin bir tarzı var bu da benim tarzım...Ben okuduğum ilginç şeyleri paylaşmayı seviyorum.bana göre blog sadece eğlence aracı değil,aynı zamanda bilgilenme aracı olmalı.Bir bloğu ziyaret edip çıktığınızda oradan hangi bilgi ya da duygu ve düşüncelerle ayrıldığınız önemli benim için.Tabularımda yok şu yaşta,şu tarzda blog ziyaret ederim diye.Vaktim olduğu ,beğendiğim sürece sorun yok bence.Şimdi bunu niye yazdım diye düşünenler olabilir.Bu ve benzeri yazıları ben karşılaştıkça yayınlamaya devam edeceğim.Biraz önce rahatsızlık verdiğim arkadaş gibi şu an kendini rahatsız hisseden varsa şimdiden buyursun lütfen!!!

" Herkesin istediğini yapabileceği bir yerde, hiç kimse istediğini yapamaz."Roosevelt

19 Aralık 2008

EKOLOJİK DENGESİZLİK TARZAN’I DA ETKİLEDİ…

BU ARA...

Şu Acun’un programında yarışmacıların gereğinden fazla sevinç gösterisi yapıp, birbirlerine sarılmalarını abartılı buluyorum.Hadi çok sevindiler sevgi yumağı oldular onu anladım diyelim ya şu kutu üzerindeki mührü kırıp elleriyle tek bir toz zerreciği kalmayacak şekilde temizlemelerini anlamıyorum.Her yarışmacı sözleşmişcesine bunu yapıyor.Haaa birde şu son zamanların en anlamsız reklamı ( smile adsl ) varya –öğretmenim seni ben …diyerek başlayan işte onu “”esefle kınıyorum”…1

18 Aralık 2008

BİR ZAMANLAR...

Fotoğraflar aslında o kadar değerlidir ki geçmişteki o “an”ların kanıtıdır.Bir daha tekrarı yaşanmayacak o anları sizin için durdurur ve yıllar sonra ispat olacak tek şey olur belkide…
22.04.1939

not: foto bana aittir.izinsiz kullanılmamasını rica ederim...1

GÜNÜN SÖZÜ...

Aslında hiç unutmadım…Yanıldım belki dostum sandım ama seni her zaman çok sevdim... Söz verdiğimiz gibi düğününde ya da oğlun doğduğunda yanında "olamadım" (daha doğrusu olmadım) ama senden haber almayı hiç ihmal etmedim.İyi olduğunu biliyorum…Sen bunu başaramasanda, hırsların uğruna bu dostluğun bitişini hazırlasanda şimdi seni düşünerek yazıyorum sahibine ulaşamasada…

"İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur." Mevlana

ÇİN MALI YUMURTA...

Belki görenler vardır...bu yumurtayı bayramda , bijuteri satan bir sergiden aldım.Satıcı bayan Çin malı olduğunu üstünden küçük bir delik açıp sulamamı söyledi.Hadi yaaa nasıl bişeymiş !! diyerek bir tane aldım.Unutmuşum…Bayramın üçüncü günü aklıma geldi.Sağolsun kaptan biraz fazlaca üstünü kırdı ama sulamaya başladıktan üç gün sonra filizler çıkmaya başladı.İşte sonuç…
Bana şeyi hatırlattı hani okulda ıslak pamuk içine fasulye koyup beklerdik ya onun gibi bekledim resmen.Ama bu Çinliler içine her ne koydularsa üç günde çıktı helal olsun… :))

1

Şiri (Mim) ,Şiri Bom !!!...

Masa üstünde ne var? diye sormuş sağırkedi.Valla şekilde görüldüğü üzere bende bişey yok…Geçen yıllar içinde birkaç kez değişik duvar kağıdı kullansamda bunların bilgisayar verimliliğini düşürdüğünü anlayınca kaldırdım işin aslı…
Gün geçtikçede mimleyecek birini bulmak bir hayli zorlaşıyor ama yazmak isterlerse gizemli dünya ve renginle renkli hayat bende sizi sobeliyorum… :))


not: daha ilginç mim konuları bulunsa hiç fena olmayacak arkadaşlar...bir süre sonra yazıcak kimseyi bulamayacaksınız benden söylemesi...

17 Aralık 2008

ÇANTA...

Bana göre korkutucu... :O
Buna rağmen -ahh ahh benimde böyle bir çantam olsa!! diyecek mutlaka çıkacaktır..Dikkat çekmekse amaç bence tam isabet..

16 Aralık 2008

İSİS VE ONUN BİRİCİK AŞKI...

Sığınak amaçlı yapılan bodrum katı gizli bir çöplüğe dönüşünce apartman yönetimi işe el koydu.Derhal eşyaların boşaltılması konusunda sakinler uyarıldı.Harıl harıl bir telaş…Bizim koliler vardı onları almak için indim aşağıya ...Herkes atılacakları ayırıyor kendine göre.İçimden ilginç komşulara sahibim dedim-yaa bu çocuk lağzımlığı neden saklanır? Ya buna ne demeli kırık bir klozet…
İşte o çöpe atılacaklar arasında kitap dolusu iki koli gözüme çarptı.En üstte “Mitoloji Sözlüğü” yanından gelip geçerken ikide bir gözüme takılıyor.Dayanamadım atılmasına, aldım eve getirdim.Belki daha kurcalasaydım ilginç bişeyler çıkardı ama ayıp olur diye yapamadım.Hepsi çoktan çöpe gitti… şimdi konuyu nereye getireceğimi merak edenler vardır…Kitap bir hayli eski , basım tarihi yazmıyor ama netten 1972 olduğunu öğrendim.Mitolojik öyküleri sevenler için güzel bir kaynak…
Bunların içinden en hoşuma giden “ilk mumyalama “ amacının anlatıldığı “İsis”,
( hiyeroglifleri okuyanlara ne mutlu bu arada…)
“Osiris dünyanın kural koyucusuydu.İnsanlar Osirisi çok seviyordu.Koyduğu kurallar halkın ve diğer tanrıların beğenisini kazanmıştı.Biri dışında kardeşi Set(seth)…

Set kıskanç biriydi, kardeşinin topladığı bu sevgiyi ve beğeniyi kıskanıyordu.Önce Osiris’ten kurtulmak için plan yaptı,onun ölçülerine göre bir tabut ardından kardeşininde davetli olduğu bir şölen düzenledi.Şölenin sonunda tabutu çıkarttı ve tabutu kime uyarsa ona verileceğini söyledi.Herkes denedi ve tabut sadece Osiris’e uydu.Set hemen tabutun kapağını kapattı ve onu Nil nehrine bıraktı.Isis kocasını kaybedince yıkıldı ve onu aramaya başladı.Günlerden bir gün nehir kenarında bir ağacın kökleri arasında tabutu buldu ve kocasına yakışır büyük bir cenaze hazırlamak için Mısır’a döndü.Bu arada tabutu güvenli olsun diye bir bataklığa sakladı.Set ava çıktığında tabutu buldu.Öyle sinirlenmiştiki Osirisin bedenini parçalara böldü ve Mısırın çeşitli yerlerine dağıttı.Zavallı İsis bütün parçaları teker teker buldu ve bandajlarla ilk mumyalama işlemini yaptı.Osiris’in vücudu tekrar can buldu ve böylece oğlu Horus oluştu.Babasının öcünü almak için amcası Set ile savaştı onu yenerek çöle hapsetti…”

bknz.Mitoloji Sözlüğü-Azra Erhat

ben okudum.sizinlede paylaştım.umarım sıkmadım... :)

BEYİN GÜREŞİ...

İngiliz yazar George Bernard Shaw ile dönemin Başbakanı Winston Churchill birbirlerine zekice takılmaktan çok hoşlanırlardı. George Bernard Shaw yazdığı bir piyesin ilk gecesi için, Churchill'e bir davetiye gönderdi ve içine küçük bir not düştü: "Size iki kişilik bir davetiye gönderiyorum.Oyunuma bir dostunuzu da getirebilirsiniz, tabii eğer varsa..."

Churchill'in davetiyeyi alınca bu iğnelemenin altında kalmamak için Bernard Shaw'a cevaben bir notla karşılık verdi : "Başka yere sözüm olduğu için oyununuzun ilk gecesine gelemiyorum. Piyesin ikinci gecesine gelmek isterim, tabii oyununuz ikinci gün de oynayabilirse..."


kaynak:başkent üniv.yayınları

ÇIKMAMIŞ CANDAN ÜMİT KESİLEMEZ...

Geneleksel atasözümüzden yola çıkılarak...izleyin bakalım ne olmuş?

14 Aralık 2008

BALIĞIN CİNSİYETİ NASIL BELLİ OLUR ?

( Bana göre balığın cinsiyeti duruşundan belli olur. :))
--Sol profilden her zaman daha iyi çıktığımı söylerler.

NOEL AĞACI,SÜSLER VS…

İnkar edemem, yılbaşı yaklaşırken büyük hipermarketlerin ortaya döktüğü çam ağacı süsleri,mumlar,ışıklandırmalar,noel baba figürleri vs…içimi kıpır kıpır ediyor.

Hele o gümüş renkli toplar var ya onlara bayılıyorum.Hazırlanan noel ağaçlarına tebessümle bakıyorum ancak…Hiçbir zaman evime çam ağacı almayı düşünmüyorum ya da içimdeki duyguyu bastırmaya çalışıyorum çünkü biliyorumki bizim kültürümüzde böyle bir şey yok !!!

Benim çocukluğumda yılbaşı, çam ağacı süslemek değildi…yılbaşı yaşanacak yeni bir yılın başlangıcıydı,ilk günüydü…Yeni nesile bunu kabul ettirmek isteyenler var farkındayım.Ne zaman benim kültürüme saygı gösterip ya da bizim yaptığımız geleneksel herhangi bir şeyi onlar yapmaya başlarsa ( ? ) belki o zaman düşünürüm.O zamana kadar hızla tırmanan bu işin parçası olmayacağım…


not : “tavşan dağa küsmüş ,dağın haberi olmamış.” :) tavşan olduğumu bilerek yazdım bu yazıyı…
1

FARKLI BİR TASARIM...


Eşimle bir ara praktiker’den raf yapmak için bir hayli malzeme almıştık.Eve gel ölç,matkapla del,dübel yerleştir,montajını bitir derken evin heryeri raf olmuştu.Üzerinde kitap,oyuncak vs…Sonra başka eve taşındık.İşte bu taşınma safhasında Kaptan rafları sökerken duvarın birinine öyle bir zarar verdiki usta çağırıp sıva yaptırmak zorunda kaldık.Bende bir daha duvara raf çakmamaya karar verdim.
Şimdi bu tasarımı görünce hoşuma gitti…Keşke o zaman böyle bişi olsaydı hiç fena olmazdı…

13 Aralık 2008

KURBAN DERİLERİ ...

Kurban Bayramı bitti.Dini inanışlarımızı ve görevlerimizi yerine getirdik.Umarım bağışlanan kurban derileri farklı amaçlarda kullanılmadan gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmıştır…

İŞ İŞTEN GEÇMİŞTİR ARTIK...

Cici kız bugünlerde evdeki telefonlarla pek bir haşır neşir…Aloooo demeyi öğrendi…Gerçi onun söyleyişiyle –Aluuvvvvv gibi bişi çıkıyor ,o bunu söyledikçe gülüyorum...Bir aşkın eseri olan “Alooo” sözcüğü şimdi benim kızımın dilinde ilginç geldi işte nerden nereye …Günlük hayatımızdaki olaylar aynı zamanda anlatabileceğimiz şeylere zemin hazırlıyor fikir veriyor.Bugünkü yazının fikrinide cici kız verdi işte...:))
“Cahillikler Kitabında” okumuştum kafamdaki ilk yorum rekabet ve kazanma hırsı her dönem aynıymış oldu … Graham telefonu icat etmiş etmesine ama
Amerikalı Elisha Gray aslında Alexander Graham Bell ‘den çok önce telefonla ilgili çalışmalarına başlamış.Hatta ikiside deneyler için aynı binanın laboratuvarlarını kullanmışlar.İlerleyen günlerde Elisha Gray durumdan haberdar olmuş patentini almak üzere başvuruda bulunmuş ve diger başvuru kagitlarinin arasinda sirasini beklemeye başlamış...Fakat çok kısa bir süre sonra geçirdiği kaza sonucu yanınca uzun süre yatmak zorunda kalmış…Bu dönemde patent için gerekli parayıda yatıramamış..Aynı günlerde Graham Bell ‘de patent almak için başvurmuş hemen kayitlara gecirilmesini ve incelenmesini istemiş.. Isteği onaylanmış...Böylece Graham Bell telefonun mucidi olarak tarih kitaplarina gecmiş...Sonrasında Elisha Gray bu duruma itiraz etsede mahkemeler bunu dikkate almamış..Zaten bir süre sonra rahatsızlığı ilerleyen Elisha Gray ölmüş….Bununla ilgili bir ilginç nokta daha varki daha sonra başka mucitler ve rakipler tarafından Graham Bell’ e davalar açılmış..
Kısacası öyle ya da böyle insanlık yararına şu an elimiz ayağımız ilk kim bulduysa Allah ondan razı olsun…Ne diyelim?1

GÜNÜN SÖZÜ...

Bugünkü söz anlamı bakımından çok dokundurucu…Bu milletin bir ferdi olarak okuyunca fena halde üstüme alındım ne yalan söyliyim…

“Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile uyandıramazsınız…”
Gandhi


bknz. Gandhi

11 Aralık 2008

TIK TIK !!!

-Tık tık !!!
-Kim o ?
-Benim açarmısın ?
-Sanırım beş dakikaya kadar açabilirim...

KAPTANIN OKUL ANISI ...-3-

telteltel
Bu seferki anı bir hayli ilginç…

Kaptan lise birinci sınıftayken sene 1988 ,sınıflarına güzel bir kız kayıt olur.Asker bir babayla ,postanede çalışan bir annenin cici kızı.(Bunu belirtmem gerekiyor çünkü olayın kilit noktası :) ayrıca o sene aynı sınıfta okumadık çocukluk anısı olduğunu düşünerek yazıyorum yoksa çokta kıskancımdır yani…)

Neyse kaptan kızı çok beğenir ,birkaç hafta sohbet arkadaşlığı yavaş yavaş samimiyete dönüşünce bizimki kızın ev telefonunu ister.

Kız –Hayır olmaz veremem desede

bizimki–Bulurum nasıl olsa der, iş iddiaya gelir.

Kaptan 118 bilinmeyen numaralar servisini arar..(şu an 11811 olmuş)

--Aloo, ………….’ın ev telefonunu alabilirmiyim? ……..semtinde...

Operatördeki bayan – Kimi aradın çocuğum orası bizim ev kiminle görüşeceksin? der.Bizimki cevap vermeden sessizce telefonu kapatır…1

10 Aralık 2008

İLGİNÇ BİR MARKA ÖYKÜSÜ ...

Canım babam çok hoşsohbet biridir.Onunla sohbetler hem çok zevklidir hemde bilgilendirici olur.
Müthiş coğrafya bilgisine rağmen hala elinde atlaslarla gezer.
Biz nereye atlas,harita vs. oraya…


Geçtiğimiz günlerde bir konuşmamızda ilgimi çeken bir konudan bahsetti.


Hindistan’ın İngiliz sömürgesinde olduğu dönemde burada yaşayan İngilizler uzun yıllar inci ticareti yapmışlar.
Köle niyetiyle tuttukları Hintlileri -o gün için rakamı atıyorum- 25 köleyi alıp teknelerle denize açılıp bellerine bağladıkları su kabaklarıyla inci çıkarmak için denize bırakıyorlarmış.


Köle işçiler sabahtan akşama kadar suya dalıp çıkma suretiyle topladıkları istiridyeleri biriktirip kendisini almaya gelecek tekneleri başlıyorlarmış beklemeye …


Tabi o zamana kadar bir köpekbalığına yem olmaz ya da vurgun yemezlerse.İşte bu inci işinden zengin olan İngiliz asilzade biriktirdiği para ile petrol işine girmiş sonrada benzin istasyonu filosu kurmaya karar vermiş .
Veeee demişki –ben bu işi denizden,istiridye kabuklarından çıkan inciler sayesinde kurdum.Logosu istiridye kabuğu adı da “Shell “ olsun.


1
İngilizcede Shell...

09 Aralık 2008

SAÇLAR İHMALE GELMEZ !!! -2-

Uzun süre yıkanmayan saçların sonu budur...

BAYRAMLAR GÜZELDİR...

Bayramlar gerçekten güzel…Uzun zamandır bir araya gelme fırsatı bulamadığımız dostlarımızla buluşmak ,sohbet insanı rahatlatıyor…Kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim nerdeyse bir sene oldu…Haa bu arada belirtmeden geçmek istemiyorum her şeyin tadında olması taraftarıyım aslında dokuz günlük tatilin uzun olduğunu düşünüyorum.Ramazan bayramında bir dokuz gün daha tatil olmuştu zaten…Bu süre içinde çalışmadan ,üretmeden geçen bu zamanın kayıp olduğunu düşünenlerdenim…En azından bu tatili ülke olarak hak edip etmediğimiz tartışılır…Neyse keyifliyim komik bir şeyler yazmak için oturdum konuyu fazla dağıtmadan anlatmak istiyorum.
Bir ağabeyimiz var müthiş komik bir adam özlemişiz sohbetini öyle güldük ki…
Sigara yasağından konu açtım…--Yaa artık bırakmamız gerekiyor,baksanıza kapalı hiçbir alanda içilmiyor,fellik fellik yer arıyoruz gittiğimiz yerde dediğimde cevabı hiç gecikmedi…
--Hiç bırakmayı düşünmüyorum,”benim için yanıp tutuşan bir tek o var”.. :)
İlerleyen saatler içinde bir olay anlattıki, bilmiyorum gerçekten yaşanmış dedi ben anlatanın yalancısıyım.Ama varsa böyle efsane bir öğrenci tanışmayıda çok isterdim doğrusu…
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yemekhanesinde boşyer bulamadığı için elinde tepsiyle dolaşan öğrenci ,bir bakarki hocalarının oturduğu masada boş yer var..Hiçbir sakınca görmeden selam verip patt masaya oturur.Hocalardan biri bu olaya bozulur…--Oğlum sence ineklerle kuşlar aynı yerde yemek yermi? diye sorar…Öğrenci yaptığı hatayı anlar fakat hiç bozuntuya vermeden
–O zaman ben hemen uçayım hocam der…
Tabii bu olay dilden dile dolaşır,anlatılır.Hoca maçın rövanşını almak istercesine bir gün sınıfta sohbet konusu açar…Aynı öğrenciye soru yöneltir…--Karşınızda iki küp birinde on insan beynine eşit “akıl” diğerinde ağzına kadar “para” hangisini alırdın ?
--Tabiki parayı alırım hocam…
--Bakın gördünüzmü arkadaşınızın seçimini.Ben olsam aklı alırdım diyen hocaya cevap gelir..
--Doğrudur hocam herkes kendinde olmayan ne varsa onu alırdı… 1

04 Aralık 2008

SAÇLAR İHMALE GELMEZ !!!

Fotoyu görünce aklıma ilk bu geldi...Başka konuşturmak isteyen varsa buyursun...

GÜNÜN SÖZÜ...

Ülkemizin şu an bulunduğu ekonomik koşullar düşünüldüğünde, bugün seçtiğim sözün daha iyi anlaşılacağı kanısındayım...
**********************************************************
"Küçük harcamalardan sakının, ufak bir delik koskocaman bir gemiyi batırmaya yeter." Benjamin Franklin

ÇANAKKALE SAVAŞINDA ASKERLERİMİZİN YEMEK LİSTESİ...

43. ALAY 1. Piyade Taburu . 1. bölük yemek listesi


GÜN ...........SABAH.........ÖĞLEN .......AKŞAM .........EKMEK
15 Haziran.. üzüm hoşafı ....yok ...yağlı buğday çorbası ...tam
26 Haziran ..... yok............yok ......üzüm hoşafı ......tam
18 Temmuz....üzüm hoşafı ....yok ......yok ..............yarım
8 Ağustos ....Yarım ekmek ....yok.....şekersiz üzüm hoşafı....yok

Not: 21 Temmuz 1917'den itibaren başlayarak ordu emriyle ekmek istihkakı 500 grama indirilmiştir çünkü un ve ekmek kalmamıştır.

AÇLIK VE YOKSULLUK OLABİLİR AMA İMAN VE İNANÇ TÜRK EVLADININ AŞI, ZENGİNLİGİ VE GALİBİYETİNİN TEMELİDİR.
kaynak: hukuki.net
********************************************************************
Belki görenler vardır ama ben daha önce görmemiştim...İlk bakışta şöyle bir duraksadım...Bu kadar fedakarlıktan sonra ,şu anki durumumuz çok düşündürücü değilmi???

********************************************************************

ek : tarih konusundaki çelişkilerden ötürü bazı kaynaklar bu listenin Kars- Sarıkamış 9.piyade tümen komt. ait olduğunu yazmaktadır.

03 Aralık 2008

ZİHNİ SİNİR DÜŞÜNCELERİM...

Bizim işyerine bir mucit gelirdi geçen senelerde tabi bana göre proje geliştiriciydi kendisi.Emekli olduktan sonra bir atölye açmış kendisine oturup düşünmüş ne yapabilirim? diye…Özel bir kimyasalda bekletip kuruttuğu kumaşlardan şapka yapmış önce .Sivrisinek kovucu özelliği var bu kokuya sinek gelmiyor diyordu…Sonra bu şapkayı dahada geliştirip “taşsavar” şapka yapmış.Özellikle futbol maçlarına giderken takmak için...Kafaya alınabilecek sert darbelere karşı koruyucu hatta jop darbelerinde bile kafayı koruyordu, bizzat denemiştim :) İşte bu ve buna benzer birkaç şey üretmiş patentini almış , pazar araştırması yapıyordu o aralar…
Bende hamileliğimin ortalarına gelmiş bir hayli sıkıntılıydım.Eskisi kadar rahat uyuyamıyordum ağırlıktan…Özendim demekki adama kafamda kurdukça kuruyorum.O güne kadar iyi ve yararlı olacak ne varsa zaten yapılmış…En sonunda dedimki ben olsam hamilelere özel bir yatak üretirdim.Malum 6-7 ay boyunca karnınızın üzerine yatamıyorsunuz.Sırt ve ayak ağrıları cabası.. Şöyle ortası karnımıza zarar vermiyecek şekilde çukur (resmim iyi olsa çizicem ama ..:)) ne bileyim yeterki anne adayları rahat uyusun,dinlensin…Fikir geliştirilebilir,tabi bir de bunun satışı olurmu bilmiyorum belli bir süre kullanılacağı için “aman eşimde rahat etsin” diyecek baba adayları bulunursa neden olmasın?
İlerleyen zamanlarda çocuk doğunca uykusuzluktan, kendi kendine sallanan beşik olsada çocuk sallana sallana uyusa diye geçirdim kafamdan…Birkaç gün sonra mağazanın birinde görünce sevinçten uçtum, o güne kadar dikkatimi çekmedi demekki…Yalnız beşik değildi,sallanan koltuk diyelim,en fazla 5-6 ay kullanılır diye almaktan vazgeçtim çünkü kızım 4 aylık olmuştu.
Şimdi düşünüyorum sanırım psikolojiniz ve bulunduğunuz ortam yaratıcılığınızı tetikliyor…Fikir komik ya da gereksiz olsa bile...


"Zihni Sinir"
1

02 Aralık 2008

İÇERİK HIRSIZLIĞI ...

Son günlerde hangi emekçi bloğu açsam aynı şeyden şikayetçi... "İçerik Hırsızlığına" son vermek için artık herkes birşeyler yapmaya başladı..Hatta bunun için bir site kurulmuş bile..." Utanç Duvarı " ismi.
Bilginiz olsun istedim.Haberin detaylarına bakmak isterseniz Sürahi'nin içinde...:))

01 Aralık 2008

RÜYALAR BAZI ŞEYLERİN ÖNCEDEN HABERCİSİ OLUR MU?

Hani benim şu köpekbalıklı rüyam vardı ya …Birkaç arkadaş anlamını sormuş hatta Sağırkedi anlamına bile bakmış sağolsun hiç aklıma gelmemişti ama bu yazıya ilham verdi başka bir şey geldi aklıma…

Sene 1998, final sınavlarına çalışmak için çok sevdiğim, bir o kadarda başarılı bulduğum arkadaşım Anıl’ı mütevazi öğrenci evime çağırdım.


O ara ben çok sıkı Kerim Tekin hayranıyım, evde poster -resim ne varsa asılı…
Uzun bir çalışma saatinin sonunda uyumaya karar verdik.Sabah uyandığımızda ona rahat uyuyup uyumadığını sordum.

 - valla uyudum aslında da garip garip rüyalar gördüm.
Kerim Tekin ‘i gördüm mesela okulun anfisinde ders işleyeceğimiz sırada bir bakıyorum o kaskatı sanki buz kalıbıyla kaplanmış hareket etmiyor.Rüya işte dedik, kahvaltımızı bitirdik sonra okula gidip sınavımıza girdik sınav sonrası o evine gitti.Bende doğruca evime geldim.

Akşam televizyonu açtım ki ne göreyim? 
Kerim Tekin trafik kazası geçirmiş, telefona sarılıp arkadaşımı aradım inanamadık. :-((

Uzunca bir süre bunu konuştuk acaba rüyalar bazı şeylerin önceden habercisi olabilirmiydi ,ya da bu bir tesadüfmüydü ??

***************************************************************


Eşimle kitapçıdan rüya yorumlarıyla ilgili bir kitap almıştık,bazı günler birbirimize anlattığımız rüyaların anlamlarına bakarız diye…


İlk zamanlar kitaplıkta unutuldu gitti, bir gün bir yoruma bakmamız icap etti.

”Sevdiğiniz bir kişinin hastalanacağı vs..” 
ilerleyen zamanlarda bir daha...
" Kötü bir haber alacaksınız” , ”iftiraya uğrayacaksınız”,”bir akrabanın ölümü “ derken bunların hiçbiri olmadı tabii bu kitabın yorumuydu kitabı inceledim baştan aşağı kötü ne varsa yorum olarak yazılıydı. (şu an kimin yazdığını hatırlamıyorum ama)

Neticede her seferinde bizim sinirimizi bozduğu için maalesef kitabı atmak zorunda kaldım.


Herkesin rüyalarıyla ilgili ilginç deneyimleri olabilir ama bazı şeylerin önceden habercisi olur mu ondan tam emin değilim…

1

İZLEYİCİ GÖZÜYLE...

Fazla dizi takip edemiyorum ama kanallar arası gezinirken dikkatimi çekti Atv ‘de bu dönem Adanalı furyası başladı…Uğur Yücel’in dizisi, Meşhur Dilber Hala ve adıda kendi gibi Adanalı olan dizideki ana karakterlerin konuştukları şiveye takıldım…Hadi Dilber hala neyse eski kuşağı temsilen öyle konuşuyor diyelim ama ya diğerleri? Benimde tanıdığım, Adanalı arkadaşlarım var ama hiçbiri böyle konuşmuyor…İstanbul Türkçesiyle konuşuyorlar..Karakterleri sevimli göstermek adınamı bilmiyorum kullanılan Türkçeyi beğenmiyorum ve burada Adanalı’lara haksızlık yapıldığını düşünüyorum…1