23 Aralık 2010
HIRSIZLAR YENİ TEKNİKLERLE SOYMAYA DEVAM EDİYOR…
Konuyla ilgili eğitimlerden geçmiş memurlar vatandaşları ziyaret edip sorunlarını dinliyor ve önerilerde bulunuyor.
Önce karşımızda sebepsiz polisleri görmek bizi şaşırttı. :)) Konunun mahiyetini öğrenince onları misafir ettik,dinledik, getirdikleri metaryelleri incedik.Anlatılanlar bildiğimiz ancak uygulamadığımız şeyler.Apartman giriş kapılarının kilitli tutulması, diafondan tanımadığımız kişilere kapı açılmaması,özellikle yatak odalarına değerli şeylerin konmaması,evdeki elektroniklerin seri numaralarının alınması, kapı merceğinden baksak bile tanımadığımız kişilere emniyet kilidi ile kapının aralanması,kısa süreli bile olsa evden çıkışta sokak kapısının kilitlenmesi, balkon,banyo,tuvalet pencerelerinin güvenliğinin alınması, en önemlisi komşuluk ilişkilerine gereken önemin verilmesi ve kapı ziline ad soyadı yazılmaması bunun yerine sadece soyadı ya da baş harflerinin yazılması…
Hayli düşündürücü hususlar var.Polis memurlarının anlatımıyla bir apartmanı ziyarete gidiyorlar.Gelişigüzel bir zile basıyorlar.Diafondan “kim o?” sesi geliyor.”Hırsız” diye cevap veriyorlar ve kapı açılıyor… :) :)Diafondan gelen sesi bile dinlemiyoruz o kadar durum vahim yani..
Zile ad soyadı yazılması konusunda da şöyle bir olay yaşamışlar.Atıyorum adamın adı ”Mehmet Karanfil”, hırsız evde olmadığını düşündüğü Mehmet Karanfil’in karşı komşusuna gidiyor “Mehmet Beyler evde yok mu?ben falan yerden arkadaşıyım diyor” buna inanan komşu “yok Mehmet beyler birkaç günlüğüne tatile gitti” diyor.Hırsız rahatça evi talan ediyor…
Örnekler pek çok anlata anlata bitmez.Kısacsı daha dikkatli ve tedbirli olmamız gerekiyor.
Unutmadan Toplum Destekli Polislik Büro Amirliğinden Nilüfer Özdemir’e ve ekip arkadaşı Mehmet Köysüren'e katkılarından dolayı tekrar teşekkür etmek istiyorum.
19 Aralık 2010
LÜTFEN BU HUYUMUZDAN VAZGEÇELİM…
İyi güzelde yol açılıyor diye ambulansın peşine takılmaya çalışanlara ne demeli??
“tamam her konuda ekol bir milletiz ama böyle üzücü durumlardan nasiplenmek isteyenler “lütfen bu huyumuzdan vazgeçelim”…
foto.
12 Aralık 2010
TİLKİ SELİM, DOLAP MUSTAFA VE DİĞERLERİ…
Apar topar başladı işler, banyolar kırıldı vs… Ev haliyle tanınmayacak hale geldi.Yalnız tesisatçı gene yaptı yapacağını.Daha önce “Tilki Selim“ kandırdı bizi.Gördük yaptığı işi 4 ay sonra gene aşağıya akıtmaya başladı.Gittik dedik ki “yaptığın iş olmadı abi, gel bir bak”…
“Siz onu iki sene önce yaptırdınız” deyip çıktı işin içinden ya da çıktığını sandı.
Şimdi bir başkasını getirdik, o da bundan farksız çıktı. :( :(
Akıyor,damlıyor şıp şıp şıp şıp şıp şıp şıp şıp şıp şıp şıp şıp şıp şıp şıp şıp …
10 Aralık 2010
NE DEMİŞ ?
Mehmet Akif Ersoy,İstiklal savaşı yıllarında Anadolu’nun çeşitli illerini gezerek vaazlar vermiş…
Bunların içinde en özel olanı, Kastamonu merkezdeki Nasrullah Camisinde verilen vaaz.Çünkü İstiklal Marşımızın sözleri buradaki konuşmadan hemen sonra kaleme alınmış ve o dönem Kastamonu’da günlük çıkan “Açıksöz “ gazetesinde ilk defa yayınlanmış…
Gazeteyi ilk okuyanlar ise cephedeki askerler olmuş…
Şimdi ise Almanlar İstiklal Marşımızın telif haklarını almak için uğraşıyor,okudukça inanamıyor ve bunları düşündükçe üzülüyor insan neydik ne olduk ???
08 Aralık 2010
PARK YAPILMAZ KARDEŞİM... :))
İlk foto bana ait diğeri Kaptana... :))
19 Kasım 2010
“ZAYIFLAMA KAHVESİ” DENİLEN ŞEY…
Geçen aylarda bakarım diye kesip saklamışım gazete küpürünü.Melike Karakartal Habitus isimli köşesinde uyarmıştı.Zayıflama kahvesi diye birşey çıkmış dikkatimi çekti haliyle...
Yeni trend bu kahvelerle zayıflamak!! Yaşanan ölümlere kayıtsız kalamayan tüketici hap,şurup benzeri şeyleri kullanmaktan vazgeçince yeni bir pazarlama formülü bulunmuş.
Tabii yine kimse sizi zorlamıyor.Zayıflamak için çözüm arayan tüketici” bir de bu kahveyi deneyim” demekten kendini alamıyor.
Üstelik işe de yarıyormuş bu kahve kısa sürede kilo vermenize yardımcı oluyormuş.Ancak öldürücü içeriğe sahip diet haplarındaki aynı kimyasallar bu sefer kahve ile karıştırılarak kullanılmaya başlamış.
Kuvvetli iştah bastırıcılardaymış işin sırrı kahvede değil yani.
“Ne anladım bu işten ?” diyor insan.
Onu bunu bilmem zayıflarken biraz acı çekecek insan.Az ve kontrollü yemek artı spor…
09 Ekim 2010
ANGARYA İŞLER…
Hani olur ya yapmak istemezsin ama “yapamam” diyemezsin.Sonra sana kalır o işler ve bir türlü bitmez !!!
İşte bu baskı beni mahveden…
06 Ekim 2010
ŞOFÖRÜN HATASINI TOPRAK ÖRTER...
Makinam yanımda olmadığı için arzu edilen netlik yakalanamadı ama önemli olan sözün gerçekliğiydi...
01 Ekim 2010
MİLLET ÇIKTI AY'A BİZ KALDIK YİNE YAYA…
Süre ilk etapta kısa gelebilir ancak bu saniyeler içinde bile insanlar gerekli tedbirleri alabilmiş.
Tabii bu Japonlar için projenin ilk aşaması, artık başardılar yaa gerisi gelir.Eminim ilerleyen zamanda bu 30 sn’li süreyi dakikalara çıkaracaklardır…
13 Eylül 2010
NE DEMİŞ ?
Aşık Veysel'in sevdiğim bir dörtlüğüdür aslında çok şey anlatır...
Bu düğümü kim çözerdi ?
Koyun kurt ile gezerdi,
Fikir başka başka olmasaydı…"
07 Eylül 2010
NE DEMİŞ ?
Bu arada “o nedir ?” diye soran misafirimize okumaya başladım…
İlkelerin olacak,seni satın alamayacaklar…
Aptalların uydurduğu atasözlerine inanmayacaksın…
“Paranın satın alamayacağı şey yoktur,herkesin fiyatı vardır” gibi sözlere kanmayacaksın…
Onurunla ,kimliğinle ve beyninle akıllı yaşayacaksın…
Üreteceksin,seveceksin,sevileceksin…
İnançların arkasında duracaksın…
Sevgilerin karşılıksız ,yardımların gizli olacak…
Seni, attan ottan ayıran özelliğin farkına varacaksın !!!
Çünkü sen insansın ve bunu yakaladığın gün bembeyaz yaşayacaksın…"
Müjdat GEZEN
....................................
Bende büyük bir hayalkırıklığı… :((
Kısa sürede olsa yaptım bu işi hatta devamda edebilirdim olmadı işte…
“Amca “dedim.”Bu bir sanat,herkes senin düşün gibi değil” bu işin erbabı örnek kişileri anlattım ama ben anlattıkça yüz ifadesinden boşa konuştuğumu anladım...
İçimden “Bu ülke neydi, ne oldu ?” dedim.
27 Ağustos 2010
KAVUN ÇEKİRDEĞİNİ ÇOK SEVERİM AMA…
Babam güzelce temizler,hafifçe tuzlar kurumaya bırakır.Bir kaç gün içinde kuruyan çekirdekleri hafif nemli teflon tavada kavurur…
Kardeşimde bende bayılırız o tada…
Hatta çocukluğumuzda karpuz çekirdeklerini de atmazdı.O zamanlar iri iri olurdu karpuzun çekirdekleri şimdiki gibi değil…
Geçenlerde bende özenle temizledim,kurumaya bıraktım mevsim kavunu kelek falanda çıkmadı gayet iyiydi…
Gelgelelim kavurduktan sonra içi boş çıktı çekirdeklerin…
Düşünün ki daha çekirdeği bile gelişmeden kavun kocaman olmuş.Söylememe gerek yok genetiğine neler yapılmış…
Bilerek ya da bilmeyerek tüketilen bu yiyeceklerle işimiz zor…
07 Ağustos 2010
KISA SÜRELİ HUZUR ARAYIŞI…
27 Temmuz 2010
NE DEMİŞ ?
Kynk…
25 Temmuz 2010
DİKKATLİ OLALIM.GAZETELERE HABER OLUCAK DAVRANIŞLARDA BULUNMAYALIM.YOKSA...
Üzücü olaylarda mağdur kişilerin daha da mağdur edilmesi midir gazetecilik? yoksa insanlarla bir haberi paylaşmak mıdır?
Haberi vermek amacıyla kişilerin özel hayatlarına bu kadar müdahale edilmesi haksızlık değil midir?
70 yaşında tecavüze uğramış bir teyzeyi haber yaparken, “dur bu habere kadının ev adresini de ekleyeyim” demek midir gazetecilik ? bu mesleğin hiç mi ahlaki kuralları yoktur?
Ya buna ne demeli ?? Ölümünün üstünden sene geçmiş olmasına rağmen ,Münevver Karabulut cinayetine ait ortaya çıkan kanlı görüntülerin bize faydası nedir?
“İşte bu kanlı tişörtü, kafasıda burada kesilmişti “diyerek yayınlanan polis kayıtlarına ulaşmak bu kadar kolay mıdır? ya da biz bu görüntüleri izleyince cinayetin bir kilit noktası daha aydınlığa kavuşacak mıdır?
Eskiden böyle bir şey yoktu.Ne polis kaydı ? ne cinayet aletlerinin gösterilmesi vs. Artık her şey aleni…
Biz bu kadar etkileniyorken,yakınları ne durumdadır?
Hiç unutmuyorum geçen sene bu zamanlar keyifli bir tatil gününe başlamak için gazeteyi elime almış resmen şok olmuştum.Tam sayfa ,evet şöyle kocaman bir testere bütün sayfaya sığdırılmış ve manşet atılmış. ”İşte bununla kesildi.” diye…
Her şey açığa çıktı,katil yakalandı cezasını da yargı vericek…
Bu saatten sonra yapılacak haberler kişilerin ailelerine veya yakınlarına acı vermekten başka bir şey olmayacak...
”Çocuğunuz böyle öldürüldü.,şöyle acı çekti “demekten vazgeçin…
Artık insanları acılarıyla baş başa bırakın…
22 Temmuz 2010
MUTLU SON !! (tabii şimdilik…)
Daha önce kısa kısa bahsetmiştim … :)) (1.) (2.)
7 aylık maratonun sonuna gelindi…
Veee nihayet kiracı evden kaçtı.Aslında bitmek bilmeyen prosedürler yasal sürece olan inancımı tüketmek üzereydi…
En çokta sinirimi bozan şahısın emlakçıya “ben böyle evi bir daha nerden bulurum? Ne arayan var,ne soran ? Bedavadan oturuyorum işte…” demesiydi.
Eşyaların bir kısmını almadan alelacele kaçması, çokta korkusuz olmadığının bir göstergesi oldu...
Evet elimizde 7 aydır ödenmemiş kira, artı aidat ve birkaç aylık birikmiş elektrik su borcu var. Buna da şükür demekten başka çare kalmadı…
Bu işlerden canı sıkıldığı için babamın bu evi satacağını tahmin ediyorum.Artık uğraşmak istemiyor…
Allah herkesi iyi ve dürüst insanlarla karşılaştırsın ne diyelim...
01 Temmuz 2010
ÇOK AYIP…
Kimi insanın midesi çok hassastır.Sizin görmezden geleceğiniz bazı şeyler onlar için bir kabustur, yolculuklar bile eziyettir …
Benim bu tür sıkıntılarım pek yok çok şükür.Sadece bardakta duyacağım yumurta vs. kokusu,bir de ismini bile duymaktan nefret ettiğim hamamböceği tiksinmem için sebeptir…
Şimdi midem sağlam diye övündüğüme bakmayın.Yaklaşık yarım saat önce enteresan bir durum oldu…
Eleştri alan bir siteyi MAALESEF ziyaret ettim.İçeriğinde hiçbir bilgi kaynağının olmadığı,Türkçe’nin alabildiğine katledildiği,gelenek örf adetlerin hiçe sayıldığı anlamsız bir adres.Pişman oldum ama iş işten geçti...
Özür dilerim böyle yazdığım için ama şu an miğdemde karşı konulmaz bir tiksinti duygusu var…
Hiçbirimiz mükemmel değiliz zaman zaman küfür ediyor argo kelimeler kullanabiliyoruz.Ancak bunu aleni yapmamak,toplumu hiçe saymamak,çevremizdeki kişilere rahatsızlık vermemek bir görev olmalı bireyler için…
“Ben istediğimi yazarım”dan ziyade ZAMANI daha eğlenceli,daha yararlı kılmak böyle bir teknolojik imkanı değerlendirmek hepimiz için önemli olmalı…
Blog dünyasında aktif üç seneyi bitirdim.Bu süre içinde çok nadide kişilikler tanıdım…
Yaşıtlarım , benden çok büyük ya da küçük arkadaşlarım…
İçlerinden kimisini imrenerek kimisini takdir ederek,kimisine de tebessüm ederek okudum…
Seçimlerime elbette dikkat ettim.Hemen hemen hiç rahatsız olmadım…
Takip etme sınırı olmasaydı belki daha çok blog okuyup daha çok güzel insan tanıyabilirdim.Ayıp duygusundan haberdar olan daha daha çok insan…
Aslında bu yazıyı sizler için yazdım desem ??
Bu işe gönül veren, yazılarında gereken özeni gösteren,samimi ve güzel paylaşımlarını sergileyen tanıdığım veya tanımadığım bütün arkadaşlarıma buradan teşekkür etmek istiyorum.
Bize ayıbı öğrettikleri içinde annelere,babalara ve iyi eğitim veren öğretmenlere de en içten sevgilerimi yolluyorum…
ASTRAGAN KUZULARI...
İsmini Tatar ve Kazakların bulunduğu Astrahan şehrinden almış.Aynı zamanda bu bölgede yetişen Buhara koçlarıda yeni doğduklarında astragan olarak anılıyor…
Kuzuların tüyleri parlak,yumuşak ve kıvırcık…
Kaliteli bir astragan elde etmek için kuzuların yeni doğmuş olması gerekiyor.Çünkü kuzular hemen kesilmezse tüylerin yumuşaklığı ve kıvırcıklığı kayboluyor…
Hatta işi daha ileriye götüren kimi üretici kuzuları anne karnındayken zamanından önce çıkarıp alıyor…
Tarihçi Cemal Kutay’da, bir nevi simge haline gelen astragan kalpaktan yola çıkarak Atatürk’ün astraganı sevdiğini anlatıyor…
Ata’sının tercihini bilenler o dönemde yeni kurulan Orman Çiftliğinde de bu koyunlardan yetiştirilebileceğini söylüyorlar.
Kuzular doğuyor.En fazla dokuz kez nefes almasına izin veriyorlar.Kuzu nefes aldıkça tüylerin kıvırcıklığı artıyor, dokuz nefesten sonra hayvanı boğup derisini işliyorlar…
Bir çiftlik ziyaretinde yapılan işlemlerle ilgili Atatürk’e bilgi veriliyor…
“Böyle hunharlık olur mu?” diyen ve duruma sinirlenen Atatürk çalışanların işten çıkartılıp,tesisin tamamen kapatılması talimatını veriyor…
13 Haziran 2010
DEĞİŞMEYEN BİR BEN…
Hayatım boyunca hep alçakgönüllü oldum ama hiçbir avantajını göremedim…
Bu davranış şeklimin bana getirdiği kayıplar her geçen gün artmaya devam etti…
Bazı şeylerde sonradan değişmiyor.Nasıl başlıyorsanız maalesef öyle devam ediyorsunuz …
Ben yinede söylemiş olayım çok da fazla mütevazi olmaya gerek yok bu hayatta…
foto.knuttz.