04 Eylül 2010

ÖLÜMLÜ İLK TRAFİK KAZASI…

1885’te benzinle çalışan ilk motorlu otomobilin icadıyla birlikte ufak tefek kazalar elbette yaşanır ancak ilk ölümlü trafik kazası Londra’da 17 Ağustos 1896’da meydana gelir…

Ehliyetini yeni almış bir sürücü 12km hızla giderken yolda yürüyen bir bayana çarpar.

44 yaşındaki iki çocuk annesi Bridget Driscoll olay yerinde hayatını kaybeder…


Photobucket

“Kötü bir rastlantı” olarak değerlendirilen kaza sonrasında sürücüye herhangi bir ceza verilmez çünkü bu konuyla ilgili ceza kanununda bir madde yoktur…

Polis kayıtlarına geçen tarihteki bu ilk ölümlü trafik kazası “Böyle bir olayın bir daha yaşanmaması dileğiyle” kapatılır…


*Şimdi düşünülecek olursa, böyle bir temenni ne kadar şaşırtıyor insanı öyle değil mi?


kynk.
kynk.
ford foto.

FARKLI BİR ÇİÇEK ÇİZME TEKNİĞİ VE EMRİVAKİ ÇALIŞMALAR... :))

Hani kabiliyet yok !! dedim yaa Nermin Hocam tuval siparişi verdi boyaları aldırttı...

İlk yağlıboya çalışması için fırçayı aldım elime ancak yardım edeceğine söz verdi...

Kimisi birşeye benzetemese de fena olmadı sanırım, tam bitmedi aslında atölyede kuruma aşamasında son rütuşları olucak 5 parça tuval,çerçevesiz onun modeli böyleymiş. :)) Bu arada kızımın boyası yıpranmış oyuncak sepetide elden geçti.Şekillere dokunmadan beyaz akrilik boya ile yenilendi...
Photobucket

Devamı gelir mi bilmiyorum ama malzeme ararken bile birçok şey hakkında fikrim olduğu kesin.

Çiçek Çizme Tekniğini ise Nuray Engin’in Sanat Bahçesi sayfasında gördüm ve çok beğendim.Denemeğe değer...



01 Eylül 2010

BİR CUMHURİYET HANIMEFENDİSİ NASIL GİYİNDİ ?

Photobucket


Benim Mevhibe İnönü’ye hayranlığım yazdığı bu mektupla başladı.

Bugün eski bir dergide ise bu resmiyle karşılaştım orijinal haliyle tam sayfa basılmış.

O kadar zarif ve örnek tarzıyla “1940’larda işte böyleydi “ dercesine…

Diğer resimler 2009 yılında açılan Mevhibe İnönü sergisine ait.

Fazla söze gerek yok aslında her şey görüldüğü gibi…

Photobucket


Photobucket

foto. (1) (2) (3)

GÜNÜN SÖZÜ…

Bu bölümü etiketlemeye başlıyalı yaklaşık üç sene olmuş.Seçtiğim sözlerin beğenildiğini düşünüyorum çünkü gerek fotoğraflar,gerekse sözler en çok kopyalananlar arasında… :)))

Bugünkü söz yine güncelliğini korumakta…
“Yeryüzünde olanları kimi kişiler yaparlar, kimi kişiler onların nasıl yapıldığını seyrederler, kimi kişiler ise onların nasıl yapıldığına hayret ederler…”

Photobucket


kynk.

EY TWITTER !! SEN NELERE KADİRSİN…

Virgin America Havayolları’nda yolcular uçağa alınmasına rağmen yarım saatlik bir rötar olacağı kabin ekibi tarafından duyurulmuş…

Bu sırada yolculardan biri bilgisayarını açarak internete bağlanmış.Daha iyi görebilmek için okuma ışığına elini uzatan yolcu, ışığın arızalı olduğunu farketmiş…

Şikayetini hemen Twitter üzerinden yazmış.Hangi seferde uçtuğunu,koltuk numarasını da eklemeyi unutmamış tabii…

Virgin America’nın sosyal paylaşım ağlar departmanı mesajı okur okumaz uçağa teknisyeni yönlendirmiş.Arıza kısa sürede giderilmiş…

Ehh ne diyelim darısı bizlere…J


kynk.

İŞARETİN BÖYLESİ…

Dönemin İstanbul Kaymakamı Kalaylıkoz Ahmet Paşa, hamamlarda gayri müslimlerin ayırt edilmesi için peştemallarına çıngırak takılma zorunluluğu getirmişti…

Photobucket

Yine o dönemdeki eski meyhanelerde içkinin ancak yürekli insanlar tarafından içilebileceğine işaret olarak güğümlerin üzerine pirinçten bir yürek konulurdu…


30 Ağustos 2010

YAĞMUR SEVİYESİNİ ÖLÇEN ÇİZME...


Mevsimlerin dengesi iyice bozuldu,yaz ayında bile sel haberlerini izliyebiliyoruz artık...
Tabii tüm olumsuzluklara rağmen zeki beyinler işlemeye devam ediyor.
Regina Regis isimli firma yağmurlu havalarda su seviyesini ölçmek için bu çizmeleri üretmiş...
Şu an satışı sadece İtalya'da görünüyor.Fiyatı 69 €..
Bu arada adamlar sitelerine eğlenceli bir de müzik koymuşlar.Kaç dakika oldu bilmiyorum bir türlü çıkamadım. :))

İZMİR MARŞI...

Erkan Yolaç'ın sunduğu "evet"- "hayır" yarışmasıyla hafızalarımıza kazındı İzmir Marşı...

Günün anlam ve önemine yakışacağını düşündüm.Ben 30 Ağustos' ta hep İzmir'de olurdum...
Bu sene kısmet değilmiş, bunun için üzgünüm.:((



27 Ağustos 2010

6 TELLİ CENNET KUŞUNUN MARİFETİ…

Photobucket


Çokta kolay olmuyor aslında, bir de en ufak fikriniz yoksa internetten uygun kelimelerle arama yapmak biraz zamanınızı alıyor…
Karşımda balet edasıyla dans eden bir kuş,renkler şahane…
Bilim adamlarının Endonezya’da yeni keşfettiği kayıp cennete ait bir kuş…

42 farklı türü olduğu söyleniyor.Yeni Gine’nin Foja dağlarında yaşayan bu erkek kuşun kafasında her biri 10 santim uzunluğunda 6 güzel tüy bulunuyor.İsmini de buradan alıyor…

Görüntüdeki erkeğin dişi için yaptığı dans tamamen kur amaçlı.Sergilenen renkli tüylerse etkilemeye çalışmanın bir parçası…

KAVUN ÇEKİRDEĞİNİ ÇOK SEVERİM AMA…

Bizim evde kavun çekirdekleri atılmaz…

Babam güzelce temizler,hafifçe tuzlar kurumaya bırakır.Bir kaç gün içinde kuruyan çekirdekleri hafif nemli teflon tavada kavurur…

Kardeşimde bende bayılırız o tada…

Hatta çocukluğumuzda karpuz çekirdeklerini de atmazdı.O zamanlar iri iri olurdu karpuzun çekirdekleri şimdiki gibi değil…

Geçenlerde bende özenle temizledim,kurumaya bıraktım mevsim kavunu kelek falanda çıkmadı gayet iyiydi…

Gelgelelim kavurduktan sonra içi boş çıktı çekirdeklerin…

Düşünün ki daha çekirdeği bile gelişmeden kavun kocaman olmuş.Söylememe gerek yok genetiğine neler yapılmış…

Bilerek ya da bilmeyerek tüketilen bu yiyeceklerle işimiz zor…

Photobucket

TAKİP EDİLMEYE DEĞER…

Photobucket
Blog dünyası böyledir işte…

İçeriğiniz özgün ise hemen fark edilirsiniz tıpkı Adele Enersen’ın yaptıkları gibi...

Haziran ayında açmış bloğunu daha çok yeni buna rağmen ilgi müthiş...

Finlandiyalı Adele Enersen iki aylık kızı Mila’nın uykudaki hallerini farklı bir tarz ile fotoğraflıyor...

Ben bayıldım bu bloğa ve takibe aldım...
Photobucket

23 Ağustos 2010

DORIS SALCEDO ‘NUN SANDALYELERİ…

Doris Salcedo Kolombiya’lı bir heykeltıraş…
Yalnız bizim düşündüğümüz heykeltıraşlar gibi değil kendisi,tasarımları oldukça sıra dışı…


Eserlerinde eski mobilya ve tablolar kullanıyor…
Masa,dolap,sandalye, kumaş vb. malzemelerle bu eşyaların önceki sahiplerini anlatıyor ve özellikle ırkçılık karşıtı anıt çalışmalarıyla biliniyor…


Photobucket

Sandalyeler isimli çalışmasını,2003 yılında 8.’si düzenlenen ve bir çağdaş sanat festivali olan Uluslararası İstanbul Bienali’nde sergilemek üzere hazırlamış…

Karaköy Yemeniciler caddesi üzerinde boş iki bina arasına 1600 adet sandalye doldurulmuş.Bu çalışma festivalin en beğenilen eseri olmuş…


NE DEMİŞ ?

" Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? "
Victor Hugo

Photobucket

21 Ağustos 2010

GURME…

Photobucket

“Yok hocam, resim kabiliyetim sıfır ancak Cin Ali falan çizebilirim.” dedim.

“Denemeden bilemezsin.”diye cevap verdi Nermin Hocam.
“Gel bak seni Can ile tanıştırayım” dediğinde ise şaşırıp kaldım.Karşımda 7 yaşında bir çocuk elinde fırça, yağlıboya resim yapıyordu…

“Harika olmuş Can, peki büyüyünce ne olucaksın? “ diye sordum duruşundan belli büyümüşte küçülmüş...

“Gurmen olacağım”…
“ ???? O nedir ? “
“Hani yemeklerin tadına bakıyorlar yaaa…”
“O gurme olmasın? pek yemeklede aran yok bakıyorum çok zayıfsın.” dediğimde
“ İyi o zaman bende cumhurbaşkanı olurum.” diye karşılık verdi zamane çocuğu… :))


foto.flickr

“SUYU ÇOK KULLANDIN GÜZELİM…”

Bu konudaki hassasiyetimi bilen arkadaşım yardım istemek için telefon açtı dün.
“Sular kesilince ben mi aklına geliyorum? İlginç…” diye güldüm önce.

Elde olan bişey değil ciddi ciddi fobi, suyun yokluğu müthiş bir baskı yaratıyor bende.

O nedenle, su varken tasarruf edilmeli diye düşünür öyle hareket ederim.
Photobucket

Bahsetmek istediğim bu teknolojik ürün henüz Türkiye’ye gelmedi sanıyorum.Çünkü aramalarda bişey çıkmadı.

Çakıl taşı biçimindeki alet, duş teknesine bırakılıyor ve fazla su israfını ölçerek size sinyal veriyor.LED lambası normal su kullanımında yeşil, normali aşan su sarfiyatında sarı, çok fazla kullanıldığında kırmızı ışıkla haber veriyor.

Satış fiyatı ise 10 €.

Photobucket





GÜNÜN SÖZÜ...

" İnsan gülmediği günü , yaşadım diye hayat defterine kaydetmemelidir. " Sokrates

Photobucket

19 Ağustos 2010

DÜNYA ŞAMPİYONUMUZUN TRAJİK ÖLÜMÜ…

Öldüğü gün cebinde şöyle bir not bulmuşlar…

“Bezirgan yanında mis kokar,
Demirci yanında is kokar,
İnsan kiminle arkadaşlık ederse,
Onun huyundan kapar…”

Şair ruhlu adammış Kara Ahmet...
Duygusal ve kibar biri olarak anılırmış arkadaşları tarafından…

Küçük yaşta yetim kalmış,evlenme çağına geldiğinde zengin bir ailenin kızı olan Fato’ya gönül vermiş.Annesini gönderip istetmiş.”Biz çulsuz adama kız vermeyiz.” deyince kızın ailesi kahrından her şeyini satıp İstanbul’a göç etmiş.


Çocuk yaşta başlayan güreş merakıyla Ethem Beyin güreş akademisine yazılmış.O dönemde Ethem Bey konusunda uzman, yüzden fazla öğrenciyi çalıştırmaktaymış…

Kara Ahmet yine dönemin usta isimleri Torlaklı Hafız Pehlivan,Hergeleci İbrahim, Galatasaray Sultanisi idman hocası Faik Beyden dersler almaya devam etmiş…

Belçika’da ,Avusturalya’da ve Rusya’da müsabakalara katılıp dereceler almaya başlamış,bu arada derdini anlatacak kadar Fransızca öğrenmiş…
Ardından ,1899 yılında düzenlenen Dünya Baş Pehlivanlığı Şampiyonasına katılmak için düşmüş Paris yollarına…

Tüm rakiplerini bir bir tuşlayarak finale kadar yükselmiş.Dünya Şampiyonu Fransız Paul Pons rakibini küçümseyip “Ben Kara Ahmet’i samanlık çuvalı yerden yere vururum.” diye gazetelere demeç vermiş.İlk maç zorlu başlamış Kara Ahmet’le Paul Pons iki saat güreş tutmuş sonuç berabere …

Ertesi güne sarkan maç bu sefer üç saat sürmüş gene berabere kalınmış.Üçüncü günde durum değişmemiş…

Jüri dördüncü ve son kez güreşe karar vermiş.Altı saat süren müsabaka gene berabere bitince sonuç jüriye kalmış.”Kara Ahmet’e meydan okuyan sendin yenmen gerekirdi,üstelik sen daha gençtin,rakibin önceki maçlardan yorgundu.” diyerek Kara Ahmet’i Dünya Şampiyonu ilan etmiş…


Salon alkışlardan inlemiş,Fransızlar bile bu başarı karşısında çığlıklar atıp tebrik için sıraya girmiş.Altın kemeri alan şampiyon seyircileri uzun uzun selamlamış.Gazeteler günlerce bu haberden bahsetmiş…

1900 ‘lü yıllara gelindiğinde Kara Ahmet göğsündeki ağrılar nedeniyle güreşi bırakmış.

24.05.1902 günü İstanbul Aksaray’daki bir gezinti esnasında fenalaşarak yere yığılmış.Hükümet doktorları Şevket ve İsmail beylerin muayenesi ile “Kalp yetmezliğiden ölüm” raporu verilmiş.

Ertesi sabah Eyüp Sultan Kabristanına gömülmüş.Aynı günün akşamı mezarlıktan gelen sesler ve çalışanlarının anlattıkları karşısında şüpheye düşen yetkililer, mezarın açılması talimatını vermiş.Ortaya çıkan görüntü şok etkisi yaratmış.Naaşı tekrar muayeneye gönderilen Kara Ahmet’in aslında ölmediği geçirdiği zatürre krizi nedeniyle bayıldığı anlaşılmış…


Yararlanılan kynk. Heeri / Sezai Işkın‘la Er Meydanı

foto.

~~~~~~~~
* Bu hikaye yazılmak için uzun süre bekledi önce onu belirteyim.Haksızlık yaptım, çok uzun olduğu için onu bir nevi cezalandırdım.Toparlamakta biraz zorlandım ancak nihayetinde daha okunur hale getirdiğime inanıyorum…

Oldum olası sevmedim, çok uzun metinleri okurken hala sıkılıyorum.Belki de tarih bilgisindeki eksikliğim bundan kaynaklanmakta.
Sırf bu nedenlerden okumadığımız daha ne olaylar var kimbilir ???

TEŞEKKÜRLER…

Photobucket

Bloglamaya ilk başladığım zaman blog teması simsiyahtı.Öyle bir seçim yapmıştım çünkü beni anlatıyordu…

Sonra yazmakta hoşuma gitti.Her post sıkıntılı düşüncelerden biraz daha uzaklaştırdı beni…

Zaman içinde alt fonda yumuşadı siyahtan griye doğru bir geçiş yaptı.Bu bile bir değişimdi…

Yazarken daha mutlu olduğumu biliyorum…
Değer gösterip takip eden ve yokluğumda destek veren herkese buradan teşekkür ediyorum…


foto.knuttz.

14 Ağustos 2010

...

"Ömür dediğin üç gündür,
dün geldi geçti yarın meçhuldür…
O halde ömür dediğin bir gündür,o da bugündür….(Can Yücel) "

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İçimde ,günlerdir devam eden sıkıntının sonuna gelindi...
Teyzemi üç gün önce defnettik...
Ruh halim yazmaya elverişli değil.O nedenle bir süre sizlerle olamayacağım arkadaşlar.