haftasonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
haftasonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2010

OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE MİRAS BAKIR SAHANLIKLAR…

Geçen sefer vakit boldu ve fotoğraf makinem elimden düşmemişti.Bu gidişim daha kısa süreli oldu o da alışverişle geçti Beypazarı’nda…
Çarşı içinde bakır malzemeler satan birçok dükkan var.Bu bakır yumurta sahanlığında karar kıldık arkadaşlarla, 4’lü, 6’lı ve düz modellerden satın aldık…

Photobucket

Haftasonu kahvaltılarını renklendirmek hem de farklı tatlar yaşayacağımız garantisiyle anlattı bakır ustası.Osmanlı mutfağından günümüze miras…

“Bakır tavada pişen yumurtanın lezzeti ve sunumu farklı olur,yalnız dikkatli kullanıp metalle çizmemek gerekiyor” dedi.Saray mutfağından, padişaha pişen yemeklerden konuştuk bir süre...

Eve geldikten sonra şöyle bir baktım netten.Meğer ne önemliymiş o dönem.Alt tarafı bir yumurta dersiniz…
Hatta öyle bir tarif buldum ki Osmanlı kahvaltısında, bunu padişaha beğendirmek ve övgü almak çok önemliymiş.Soğanlı yumurtayı iyi yapmak “Baş aşçılığa terfi sebebi”, aşçının gurur kaynağı olurmuş.:))

Tarifi yazmıyorum ama bakmak isteyen olursa buraya ekliyorum.
Bilmediğim tadlara karşı önyargılıyımdır.Tarif bana uygun gözükmüyor o nedenle kendi klasik yöntemlerimle pişirmeye devam edeceğim…

01 Ocak 2010

BAHÇE SÜSLERİ SERGİSİ...

Geçen haftasonu Esenboğa Havalimanı yanında bahçe süsleri düzenleme sergisine uğradık.Klasik bilinen modellerin dışında özellikle masal kahramanları ve hayvan figürleri üzerine çalışmalar sergilenmekte…
Heykeller sayıca o kadar çok ki hepsini görüntülemek mümkün olmadı.Şayet yolunuz düşerse görmenizi tavsiye edebilirim.Bir de heykel demişken ek yapayım. :)) Geçtiğimiz günlerde saldırıya uğrayan İtalyan Başbakanı Berlusconi Ağustos ayında burayı gezmiş evi için birebir boyutlarda fil ve zürafa heykelleri satın almış.Tesadüfe bak !! heykel meraklısı başbakanın burnu heykelle kırılmıştı…


Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

27 Aralık 2009

KAHVE ALTI

Çocukluğumda yazları mutlaka İstanbul’a gider teyzemlerde bir süre kalırdım…Tatilde olmama rağmen çok erken kalktığımı günü dolu dolu yaşadığımı hatırlıyorum.Teyzem ise yoğun çalışma hayatına rağmen hazırladığı kahvaltıya mutlaka çorba ile başlar, mide için bunun yararlı olduğunu söylerdi. Ben ise alışık olmadığım için istemez, ısrarlar karşısında mecburen içmek zorunda kalırdım.:((
Kahvaltıda çorba içmek Osmanlı’dan kalan bir gelenek ancak dedim ya baştan nasıl alışılırsa öyle gidiyor ben bir türlü sevemedim…
Buna karşın yine o zamanlardan kalan bir kültür olan sabah kahvesini severim.Zaten kahvaltıyı “kahvaltı” yapan bu “kahvedir”…
Güne başlar başlamaz hemen herkesin telaffuz ettiği bu kelime, o yıllarda yani Osmanlı’da içilen kahve öncesi mideye zarar vermemek için yenilen hafif yiyeceklere “kahve alti” denilerek ilk şeklini almış.Zaman içinde “e” harfinin düşmesiyle kelime “Kahvaltı”ya dönüşmüş…

Şimdi yorucu geçen bir haftaya ödül olarak güzel bir kahvaltı planlıyorum ve herkesin güzel bir haftasonu geçirmesini diliyorum…

21 Ocak 2009

PAMUK ŞEKERİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…

Haftasonu kızımın kahverengi rujumu çantamdan çıkarıp çikolata niyetine yeme faciasından sonra gezmeye çıktık.Havalar malum soğuk, kapalı ortam olduğu için alışveriş merkezlerinden birini tercih ettik.

Cici kız mutlu.Elinden tutmuş geziyorken ,çocuğumun pespembe renkli pamuk şekerleri dikkatini çekti.Aslında haklıydı çünkü daha çok küçük olduğu için yeni yeni bazı şeylerin farkına varıyordu…

Babası dayanamadı bir tane alalım dedi. Bayan ise –yok yeni bir tane yapayım diyerek şekeri makinesine döktü ve elindeki çubuğa pamuk helvayı sarmaya başladı.Bizimki pür dikkat olanları izlerken,bende bayanın ellerindeki eldivene ve diğer hijyenik koşullara bakarak çocukluğumu düşündüm…

Bizim zamanımızda şartlar bu kadar iyi değildi...Değilmiş ki bir gün dondurmadan zehirlendim.İlkokulumuzun önünde açıkta satılan elma şekerleri, macunlar,iplere dizilmiş alıçlar ne garipti çocuktuk işte herkes bilmeden kapış kapış alıyordu…
Birde şu naylon poşet içinde satılan leblebi tozları vardı.Allah’ım ne çileydi onu yemek dişlerine ,damağına ,genzine yapışıp insanı mahvederdi…

Kızımın pamuk şekerini bayan özenle poşetledi eline verdi. Nasıl ve ne şartlarda yapıldığını gördüm içim biraz daha rahat, dedim yaaa şimdikiler biraz daha şanslı…


not: fotodaki şirin şey bana ait değildir...:)

30 Kasım 2008

LEPTOSPİROZ NEDİR ?

Günlük hayatımızda sıkça karşımıza çıkacak bir konu olduğu için ekliyorum.Bence mühim bir konu..
"Kısa süre önce bir kadın son derece önemsenmeyen bir sebepten dolayı hayatını kaybetti. SEBEP!...Hayatını kaybeden kadın haftasonu piknikteyken, bir kutu içeceği (Fanta, Kola vs.) kutusundan içti.Aniden fenalaşan bayan, pazartesi günü Lozan'daki CHUV'ye sevk edildi ve Çarşamba günü vefat etti. Otopsi sonucu Leptospiroz fulgurante'den öldüğü anlaşıldı. Yanında bardak götürmemişti ve içeceği direkt kutudan içmişti. Kutular kontrol edildiğinde, kutularda fare urini (idrarı) bulunduğu, yani Leptospiras ile kirlendiği ortaya çıktı. Muhtemelen kadın, kutunun ÜSTÜNÜ TEMİZLEMEDEN AĞZINA GÖTÜRÜP İÇMİŞTİ... Kutunun üstüne Fare urini (idrarı) bulaşmış ve kurumuş ki( bu zehirli maddeler içermektedir) bu da Leptosiproz'u (enfeksiyoz sarılık) ortaya çıkaran Leptospiras içerir. Bu kutular fare bulunan depolarda muhafaza edilir ve temizlenmeden Pazar'a sürülür.Kutular satın alındıktan sonra buzdolabına konulmadan önce bulaşık deterjanı ile özenle temizlenmelidir.
İspanya'da İNMETRO tarafından yapılan bir araştırma sonucunda,bu kutular tuvaletlerden daha da fazla kirlidir!!! "
Doç.Dr. Osman Genç
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı
Kınıklı Denizli Tıp Laboratuarı Fordwerke'den tıbbi haber

19 Kasım 2008

BİLGİSAYARIN BAŞINDA...

bilgisayar baÅ?ında
Dokuz yıl önce internetle yeni tanıştığımda mail hesabı nasıl açılır bilmediğimden ,kardeşimin bir arkadaşına rica etmiş yahoo hesabı almıştım…Sonra iş hayatına atıldım derken o ara bir MSN furyası başladı.Her gelen sorar - msn hesabın varmı ??? daha sonra bu sormalar şekil değiştirip
-msn’nin açıksa dosyayı oraya atayıma dönünce ,--artık gerekli alalım neymiş bir görelim dedim Arkadaşlar bir bir eklendi.. Bu arada çok istemesemde buradaki mail kutusuda dolmaya başladı..Netle biraz daha haşır neşir olmaya başlayınca site üyelikleri,şifreler,onay yazıları için bir tane daha mail adresi alındı.Aslında başa ne geleceği bilinmez tedbir içindi her şey…

Aradan biraz daha zaman geçti sırf meraktan hem tanıdıklarıma , hemde tek tük de olsa sinir olduğum kişilere bakarım düşüncesiyle bir facebook hesabı açtım…Bir süre sonra baktımki fakülteden sınıfın yarısı gelmiş “amannnn atın ölümü arpadan olsun” ama şimdiki soyadımı kimse bilmiyor beni hatırlamazlar diye bekarlık soyadımla üye oldum tabii yeni bir mail hesabı ile :))) Arkadaşlar akın akın geliyor özlemişiz birbirimizi, eski günleri fenada olmadı hani…

Sonra bir yıl daha geçti bu sefer bir blog fırtınasıdır gidiyor -- sende aç,anı kalır vs…açalım dur bakalım nasıl bişeymiş? Gene temkinliyiz ya aldım bir mail hesabı daha açtım bloğu yazdım yazdım sağduyu dediki –bu bloğu kızın için yazıyorsun,kendin içinde bir tane aç yaz günlük gibi…Ehhh o da olsun al bir mail hesabı daha işte bu blog karşınızda…

Şimdi bilgisayar başına geç blog hesabını aç,arkasından maillere bak,zaman varsa bebek ağlamazsa yazılarını güncelleyen arkadaşları oku,beğendiklerine yorum yaz bu arada msn’yi aç ama çevrimdışı olmayı unutma yoksa arkadaşlara cevap veremezsen ayıp olur..574 tane açılmamış iletiyi tıkla şöyle bir göz at,Arkasından diğer bloğa git şöyle bir bakın çık…dokuz senelik yahoo hesabına uğramamak olmaz…Bu ara facebook’ta bizim ekip çok hareketli onlara yetişmeye çalış…
Olamazzz oynatmaya az kaldı,ben çocuklu bir bayanım yapmam gereken bir sürü iş var..Farkında olmadan adım adım düşürdü beni ağına bu internet.

Haftasonu gazetenin biri msn’si açık olmayan ve internete giremeyen çocukların mutsuz ve huzursuz olduğunu yazmıştı.Anlattım işte tüm olanları bir yetişkin olarak bu işe nasıl dahil oldum.Kafamda şifreler,butonlar,hesap adları,sayfa düzenleri vss..

Onun için “bugünün küçüğü,yarının büyüğü” olacaklar daha akılcı davransınlar,temkinli olsunlar,seçici davranıp her şeye atlamasınlar sonra benim gibi işin cılkını çıkartmasınlar…
Demekki neymiş “internette her zaman vitamin “ yokmuş..
1

16 Ağustos 2008

YAŞLILIK HERALDE BÖYLE BİŞEY...

Yaklaşık bir ay önce kızımın ilk saçını kestirdim hem sıcaklardan cildi tahriş olmuştu hemde epey rahatsız oluyordu…

Onun psikolojisini de düşünerek çok kısa kestirmedim çünkü sürekli aynaya bakıyor bizim cimcime.

Saçlar kesildi benim küçük prensesim rahatladı.Hatta iki hafta içinde bayağa bir şekle girdi.Gelin görünki Ankara’ya dönüşümüzde babamız bu saçları beğenmedi.Hafta boyunca söyledi durdu.
Haftasonu geldiğinde gezmeye diye çıkan baba-kız eve bir geldi ki saçlar gitmiş.
Ben şoktan ne yapacağımı bilemedim.
Haberim yok!!
Bağırdım, söylendim ama ne çare?
Üç numara saçlarıyla küçük prenses gitti yerine bir oğlan çocuğu geldi sanki.Yaşanan aile krizini özetle geçiyorum şimdi geliyorum asıl anlatacağım mevzuya...

Cici kız denize girmeyi çok sevdi.Her sene gittiğimiz kampta,yerimize oturduk.
Yan masada oturan yaşlı teyze bizim prensesi görür görmez başladı sevmeye kısa bir süre sonra sordu.
-Kız mı? Oğlan mı?
-Kız teyze dedim.
-Canımm çokk tatlı maşallah.
Bu arada bizim cici dolaştı,yemeğini yedi,denize girdi.tekrar masamızdayız.Teyze okuduğu gazeteden kafasını kaldırdı,tekrar sevdi ciciyi, öptü bana dönerek sordu.

-Kız mı? Oğlan mı?
Kulağının daha önce iyi duymadığını düşünerek yanına oturdum.

-Kız teyze dedim.Babası saçlarını çok kısa kestirdi.O yüzden erkeğe benziyor.:))
-Bizde derlerki bunun arkası oğlan ,kardeşi olursa eğer kesin erkek olucak.

Kısa bir sohbetten sonra çocukla ilgilenmem gerektiğini söyleyerek izin istedim.Masaya tekrar döndüğümde teyze tekrar selam verdi.Kızımı işaret ederek tekrar sordu.
-Kız mı? Oğlan mı?

İçimden hııııı diyerek anladımki teyze yaşlılıktan olsa gerek unutuyor…
Sabırla tekrar cevap verdim.-Kız teyze dedim.

2.gün – Aynı teyze bu sefer karşı masada.
Bizim cici dolandı dolandı tekrar aynı teyzenin yanında.Teyze bana dönerek sordu.
- -Kızmı? Oğlanmı?
-Kız teyze dedim.
-Bunun arkası oğlan…

3.gün-Aynı teyze karşımda…
Bir bakıyorumki gelini anneme el sallıyor.Yıllar önce aynı lojmanda oturmuşuz.Masaya oturuyoruz.Bu sefer hazırlıklıydım.Toka tutmayan saçlara zorlada olsa toka taktım.Bu arada teyzenin 84 yaşında olduğunu öğreniyorum. Teyze soruyor bana
–Kızmı??
Gelişme kaydettik diyorum içimden .Yok aslında yaşlılık bunun adı.Birgün bende onun kadar uzun yaşarsam acaba ne durumda olacağım.Yaşlılık heralde böyle birşey...


1