20 Ekim 2008

Uluslararası Arkadaşlık Ödülü / Friendship Around The World Award


Annelerle Hayata Dair... ,NAZOYLA ve SİHİRLİELLER dünya çapında arkadaşlarımız olan bloggerları tanıtmak amacıyla her yıl verilen bu ödüle layık görmüşler beni. Önce çok şaşırdım sonra tebessüm ettim tabiki hepsine bu ince ve nazik düşüncelerinden dolayı teşekkür ediyorum...Birbirimizi hiç görmesekte yazılarımızdan,resimlerden tanır hale geldik belkide.. bu benim için çok ilginç bir tecrübe oldu.Bu bloğu açmadan önce nette kurulan arkadaşlıkların samimiyetine ya da gerçekliğine inanmazdım sizler sayesinde herzaman böyle olmayacağını gördüm.Yorumlarınızla,ilginizle sıkıntılarımı birazda olsa unuttum.Herkese emekleri için tekrar teşekkür ediyorum..Şimdi, ödül sürekli alıcı tarafından devrediliyor ve her alan kişi kendine gönderenden 1 fazla kişiye yollamalı . Bir de benim ödül vereceğim arkadaşlarım, diğer ödül alanlardan farklı olmalı ki sürekli aynı kişiler etrafında dönmesin.Bende kuralı bozmadan bu ödülü (bayıldım bu ödül işine umarım buna benzer başka bişilerde bulunur sanalda olsa ödül almak ne güzel bişeymiş ..)
önceee canım sağduyum yakalayabildiğim anlar 'a
Tiger'ın İnsanı Yani Ben 'e vermek istiyorum.İyiki varsınız arkadaşlar...

17 Ekim 2008

RUS KADINLA TÜRK KADINI ARASINDAKİ 7 FARK…

Şu Türk erkeklerinin Rus bayanlara hayranlığı anlat anlat bitmez…Tamam kabul bu ırk oldukça şanslı.Bende bakıyorum yalan mı? 
Hatta Eurovision birincisi Ukraynalı Ruslana’yı televizyonda ilk gördüğümde şarkıdan çok güzelliği etkiledi. :)))
Ancak onları beğenirken Türk bayanlarla kıyaslanması benim sinirimi bozuyor.Mesela neden en çok kainat güzeli çıkaran Venezuella, Porto Riko ya da Colombia’lı kızlarla kıyaslanmıyorda bizimle yapılıyor bu iş? Neden biz? 

Tamam hadi güzel hatırınız kırılmasın kıyasladınız diyelim ama bu kadar acımasız olmaz ki güzel kardeşim.
Bizim ülkemizde güzellik konusunda hiçde geri değil.Hem akıllı,hem güzel,hemde becerikli …
Şimdi neden yazdım bunları ?
Zaman zaman okurum Sinan Akyüz’ü,güzel anlatır başından geçenleri,hele geçen aylarda bir rus bakıcı olayı vardı ki koptum okurken.Ama bu aralar çok fena taktı bizlere başladı hakkımızı yemeye…

Eeee bu kadar iş gelmişken rus bakıcılardan şimdi nerden çıktı bu “Rus kadınla Türk kadını arasındaki 7 fark”
Bakın geçen hafta ne dedi kendisi?


“ Bir: Rus kadınını Allah özene bezene yaratmış,Türk kadınını estetikçi Onur Erol düzeltmiş.
İki: Rus kadını üzerine ne giyerse giysin yakışır,Türk kadını üzerine ne yakışırsa onu giyer.
Üç: Rus kadını seksi görünmek için ,Türk kadını boyunu uzatmak için topuklu ayakkabı giyer.
Dört: Rus kadını eğlenmeyi,Türk kadını ise eğlenirken bile kapris yapmayı sever.
Beş: Rus kadını erkeğe erkekliğini hissettirir, Türk kadını adamı canından bezdirir.
Altı: Rus kadını vericidir, Türk kadını alıcıdır.
Yedi: Rus kadını kendisine, Türk kadını erkeğe yatırım yapar.”

Evet aynen böyle demiş ,yeri gelmiş dalga geçmiş,yeri gelmiş küçümsemiş neticede bayağa ağır yazmış.
Şimdi düşünüyorum da zordur böyle anlattığın kadar güzel bir Rus bayanla evli olmak.Bir süre sonra olmaz desende neler gelir başına bilemezsin..(Tabi bu arada iyileri vardır mutlaka onlar istisnadır.)

Her şey güzellik olsaydı bu hayatta?? Önce eş lazım , sonra dost,arkadaş lazım, sadakat,güven,yuva içinde bir anaçlık lazım ki aile bir bütün olsun.

Sen bence bildiğin yoldan şaşma (bir türk bayanla evlidir kendisi) ne varsa bilki Türk kadınlarında var, bırakta azıcık kaprisi olsun. :)

Küçük bir not :Sinan Akyüz’e ulaşmak isterim ona sevgilerimi yollıcam ya da yok olmaz ben tırnaklarımı göstericem derseniz
sakyuz@sabah.com.tr


1

16 Ekim 2008

BİRGÜN YOLUNUZ TİRE'YE DÜŞERSE...

İzmir’in köftesiyle meşhur şirin ilçesi Tire’ye bir gün yolunuz düşerse mutlaka Derekahve’ye de uğrayın derim.
İzmirli olmama rağmen ilk defa bu sene Tire’ye gitme fırsatım oldu.Yolu oldukça rahat, sağlı sollu mısır bahçeleri içinde ilerliyorsunuz , İzmir’e 80 km.

Derekahve ‘ye varınca kendinizi sessiz ve huzurlu bir ortamda buluyorsunuz.Hazin birde öyküsü var buranın” Hristiyan bir genç kız ile Müslüman bir delikanlı birbirlerine aşık olurlar.Farklı dinlere mensup olduklarından yakınları evlenmelerine izin vermezler yıllarca baskılara göğüs gererler fakat bir türlü kavuşamazlar.
Ümitlerini yitirdikleri bir anda gürül gürül çağlayan Derekahvedeki dereye birlikte atlayarak yaşamlarına son verirler.

Bu olay yöre insanını öyle etkiler ki uzun süre etkisinden kurtulamazlar.Daha sonra dinler arasında bu ayrılığa son verirler birbirleriyle dost,komşu olurlar ve görürler ki hangi dine mensup olursa olsun aşkın dili hep aynı…”

İlerleyen zaman içinde derekahvede üst katında Müslümanların,alt katta Hristiyanların ibadet ettiği mescit yapılmış hoşgörü adına…

Tabi gelmişken birde meşhur “Tire Köfte” yemek isterseniz kesinlikle Toptepe’ye çıkmalısınız.
Zaten öyle bir manzara var ki ,köftenin lezzetiyle birleştiğinde resmen mest oluyorsunuz.:))Toptepe'den görünüm.
(foto:Zafer Sönmez )

1

14 Ekim 2008

KIZARTILMIŞ FISTIK VE GÜNÜN SÖZÜ…

Gıda alışverişi yaparken aldığım ürünlerin son kullanma tarihlerine mutlaka bakarım.Hatta bu da yetmez içeriği ,gramajı,kimin ürettiği vs. vs…ambalajı hatim eder gibi takıntı beklide bilmiyorum.
İşte paket yine elimde aynı şeyi yapıyorum bu fıstık biraz değişik üzerinde aynen şöyle yazıyor Peysan “ kızartılmış fıstık”.Bir hayli şaşırdım şimdi ,kuruyemiş kavrulmazmı yaa?
Soru-1 Neler kızartılır? Mesela ekmek,sonra patates,balık..İbrahim Tatlıses’in şarkısı varya “……..kavur balıkları “ zaten bu işe o zaman kızdım ben,o zaman taktım kafaya…Kavrulmuş balık ya da ekmek yenirmi hiç?? Kuruyemişçiye gidersin kavrulmuş çekirdek, kavrulmuş leblebi alırsın ya da kavrulmuş kahve nerden çıktı bu kızartma işi??
Diyeceğim o dur ki Türkçemizi ellerimizle katlediyor ya da buna izin veriyoruz.
Türk Dil Kurumu “Sesli Türkçe sözlük “ çıkarmış bu gidişle hepimize lazım olucak anlaşılan…

ve konuya ilişkin günün sözü..
"Türkçem, benim ses bayrağım." Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
1

11 Ekim 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

"İnsanlar yiyecek ekmekleri ve yatacak yerleri olunca düşünmekten vazgeçerler.."Voltaire

06 Ekim 2008

GEL CUMARTESİ GEL…


Onunla tanışmam geçen haziran ayında oldu.Bunalımlarla geçirdiğim bir yaz gününde sıkıntılarımı geçiçi bir süre unutmak için elime aldığım gazetede bir yazı takıldı gözüme…Sanki beni anlatıyordu.Sonraki hafta gene bekledim onu…
Yaz boyunca haftanın sadece bir günü içtenliği ve samimiyetiyle bir araya geldik.Her buluşmamızda ortak yönlerimiz çıktı.Şimdi cumartesileri iple çekiyorum.Sevgili Yasemin Altan Posta Gazetesinde, acaba bu hafta ne yazıcak neyi anlatacak???
1

05 Ekim 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

" Akıllı insanlar başkalarının tecrübelerinden yararlanır, inatçı insanlar herşeyi kendileri denemek ister..." John LUBBOCK

04 Ekim 2008

15 FİDAN DAHA GİTTİ...

Bugün 15 fidan daha gitti.Bayram sonrası hiç bilmediğimiz,tanımadığımız ailelerin yuvalarına ateş düştü…Bizler bayramda nereye gitsek ? nereleri görsek ? telaşındayken onlar vatanı korumak, görevlerini yapmak için oradaydı… Şimdi tv kanalları hepsinin haberlerini yapıcak,cenazelerini görüntüleyecek,hatta acıklı hikayelerini araştırıp anlatacaklar.Bizler dinleyip o an için üzülüp hatta ağlayıp birkaç gün sonra isimlerini bile hatırlamayacağız.Bu arada bir kısım halk sokaklara dökülüp ‘şehitler ölmez,vatan bölünmez ‘ diye naralar atacak ama gerçek olan tek şey bu vatan evlatları bir daha yuvalarına dönmeyecek…


Şu an için bu yazdıklarımın bir önemi yok biliyorum, artık bu duruma alışmayı ,normal karşılamayı öğrettiler bize ne yazıkki halk suskun halk sessiz.’Bizden şu kadar kişi şehit’ ‘terörislerden şu kadar kişi öldürülmüş’ onlara karşılık verilmiş kanları yerde kalmamış martavalları ile dahada uyutulmaya çalışılıyoruz sanki??Şimdi merak ediyorum hani “Bir türk dünyaya bedel ” di ?? 15 fidana karşılık 23 terörist hesaba uymuyor .Bir Türk askerinin bedeli 1,5333’ mü oluyor.???


1

28 Eylül 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

"Yaşamımda edindiğim en büyük bilgi şudur; Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, hiç kimse yardım etmez." Pestalozzi

26 Eylül 2008

YENİ BİR MİM...SİZ KİMSİNİZ?

Heyooo gene mimlendim bu seferki daha basit olucak sorulara baktımda..:) Malum bu ara fazla vaktim olmuyo nete giremiyorum..Flamecim olmasa unutulup gidicez..Neyse geçelim cevaplara..
Soru 1) İsminiz?
İçinizden geldiği gibi siz nasıl hitap ederseniz..

Soru 2) Nerelisiniz?
İzmir
Soru 3) Yaşadığınız yer?
Malesefff Ankara

Soru 4) Mesleğiniz?
Mühendis

Soru 5) Hobileriniz?
Gazete koleksiyonum var önemli gün ve olayları biriktirdiğim…En son 600 lerde bişi saydım muhafaza etmek bir hayli zorlaştı…En eski gazetem 10 kasım 1938 tarihli.Bunlar dedemden babama, babamdan bana kaldı 1991 den beri ben biriktiriyorum..Bunun dışında Eski Mısır tarihine müthiş merakım var…Onunla ilgili doküman eşya ne varsa biriktiririm..Fotoğraf Çekmeye bayılırım ,Elektronik aletlere olan merakımdan tüm fonksiyonlarını öğrenene kadar kurcalarım..Bunun dışında vaktim olursa kitap okur yada flim izlerim…

Soru 6) Evli misiniz?
Evet 9 sene oldu ama tanışalı 18 yıl olmuş şimdi saydım

Soru 7) Kaç çocuğunuz var?
1 tane cici bir kızım var..

Soru 8) En sevdiğiniz yemek?
Kadınbudu köfte ve makarnanın her türlüsü..

Soru 9)Sevdiğiniz müzik türü?
Kulağa güzel gelen her müziği dinlerim

Soru 10 ) Nerelere gitmek istersiniz?
Başta Mısır,Fas,Tunus ve tabiki Japonya bu arada Bodrum ve Marmaris’ede hiç gitmedim görmediğim bir oralar kaldı…

Son olarak bu mim işini bulan arkadaşlara ve geçen sefer olduğu gibi bugünde beni mimleyen Flame’ye teşekkür ediyor HAYDİNS ve NAZO 'yu sobeliyorum...hadi bakalım..
1

23 Eylül 2008

MEVLANA DİYOR Kİ…

Ey yiğit,Yazgıya bahane bulma Yükleme kendi suçunu başkasına.Suçunu gör ! dönüp etrafına kendinin kendindendir,gölgeden değil çektiklerin.Ne yaptın da sana dönüşünü görmedin? Ne ektin de ektiğini biçmedin? Eylemlerin ruhundan ve bedeninden doğar,çocuğun gibi sonra gelip eteğinden tutar…

18 Eylül 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

"Her başarılı insanın bir planı, her başarısız insanın bir mazereti vardır. "Henry CLAUSEN

02 Eylül 2008

GECİKMİŞ BİR YAZI...

Sevgili FLAME ’cim unutmamış o acı günü , nasıl unutulabilirki?? Herkesin ayrı bir öyküsü var o günle ilgili…17 Ağustos 1999 ülkemiz için en çokta yakınlarını, sevdiklerini kaybedenler için kalplerde büyük bir depremdi…
Sabah 6 ‘da annemin ev içindeki koşturması,teyzemden,dayımdan,kuzenlerimden haber alamaması…Biz İzmir’deyiz.Teyzem Avcılar’da,Dayım Çorlu’da,Kuzenim Hava Harp Okulunda…Ne oldu? dediğimi hatırlıyorum.Kaptım telefonu elinden o kilitlenmede ne olduysa ikinci çevirmemde düştü…Neyse haberleştik, kimsede bir şey yok sadece Eskişehir’deki teyzemin evinde hasar var… ya sonrası??? Televizyonlardan günlerce takip başladı.Çaresizlik,boş bir bekleyiş…Anne,Baba gitmek istiyorum gönüllü olarak burada oturup bir şeyler yapamamak kahrediyor…Gönderilmedim maalesef …Aslında öyle duygusalım ki orada karşılaşacağım üzücü bir görüntü ile düşüp bayılmamdan , ya da ne bileyim başıma bir şey gelmesinden korktular…
Afyon-Dinar depreminde Isparta’dayım.Hocalarımla iki gün önce “fay aynasının” yanına gitmişiz ,bu bizim işimiz pusulayı koyduk ölçüler aldık, eğimlerini kaydettik,Celal Şengör Hoca gibi “deprem olduğunda sevinmeliyiz,yerkabuğu canlı,sinirleri gerilmiş insanlar nasılki zamanı gelince patlama yaşıyorsa yerkabuğuda öyle işte şöyle bir silkeleniyoo” Depremden korkmak ne demek???Soğukkanlı ol,içinde bulunduğun yapıya güveniyorsan mesele yok.Tabi bu anlattıklarım öğrenciyken geçerliydi,anne olduktan sonra değil.:))) Şimdi korkuyorum yaşanılan o kadar çok acıya uzaktanda olsa tanıklık ettik,sonuçlarını gördük. Mesela o yıllarda hazırlanan deprem çantalarının yerinde şimdi yeller esiyor,Kaçımız binamızın sağlamlığını kontrol ettirdik???Çok iyi biliyorumki teyzemin oturduğu bina hasarlı oturulamazken mütah-“it” ısrarla yeni yaptığı (o zaman 3 senelik) apartmandaki evsahiplerine para ödememek için tamir ettirip oturulur raporu aldı.
Bugün 9 sene içinde alınan dersleri görüyoruz.
”Deprem Dede” yıllarca bu bilim dalına kendini adamış fakat ne acı ki 17 ağustos 99 tarihine kadar tanımadığımız Ahmet Mete Işıkara emekli olduktan sonra “ağaç yaşken eğilir” diyerek okullarda depremden korunma yolları ile ilgili seminerlere katılmaya başlar.Doğudaki okulların birinde öğrencilere deprem sırasında nasıl davranmaları gerektiğini anlatır.Hatta sınıfta uygulama bile yaptırır.Öğrenciler mutlu olmuştur “Deprem Dedeyi” yakından görmüş ,ona soru bile sormuşlardır.Tam bu sırada tenefüs zili çalar.Öğrenciler tenefüsteyken, Işıkara okul müdürüne
–Bir deneme yapalım,deprem olduğuna dair bir anons yapın der.Okul müdürü deprem oluyormuş gibi anonsunu yapar.Bahçedeki tüm çocuklar birden bire okulun içine koşar ve sıraların altına girer.
İşte 7’den 77’ye bizim depreme bakış açımız bu…Sanırım hepimiz balık hafızalıyız herşeyi çabuk unutuyoruz.

1

25 Ağustos 2008

MANTI ,BAKLAVA, KRAVAT VE KAÇAN FIRSATLAR…

Gazetemi okurken gözüme bir duyuru takıldı.Kayseri Mantısını patentlemek üzere ilan verilmiş.Mantının yapılışından tutunda, hamurun kalınlığı kıymanın özelliği hatta teknik özellikleri adı altında malzemeleri ne ararsanız var anlayacağınız…Sevindim hiç olmazsa baklava ,döner ve lokumdan sonra hiç olmazsa bunu kurtardık diye düşündüm…


Bir doktor arkadaşım anlatmıştı Amerika’da kaldığı dönemde sık sık “Yunan Döneri “yemeğe gitmişler.O da çok şaşırmış ama maalesef döner biz farkında olmadan gitmiş elimizden haberimiz yok.


Durun daha bitmedi güzel haberler devam ediyor.Bilmiyorum duydunuzmu?? Birkaç ay önce Gaziantep’lilerden önce baklavanın patentini gene Yunanlılar aldılar…Ne güzel dimi??? Tüm dünyada bilinen “Türk Lokumu” deyimide yakında tarihe karışacak.Şimdi onun patentini vermek üzereyiz…Gelecekte “İskender Kebap” ,”İçli Köfte”,”Adana”,”Urfa” vs..elimizden giderse şaşırmayın.


Bugün okuduğuma göre Hırvatların durumuda bizimkinden farksız…


Kravat ilk olarak Hırvatistan’da doğmuş.17.yüzyılda Fransa ordusunda görev yapan lejyonerlerin (paralı asker) sevgilileri geri dönsün diye boyunlarına bağladıkları kumaş parçalarını (bugün bizim bildiğimiz adıyla Kravat) dönemin Fransa kralı 14.Louis çok beğeniyor ve bunlardan üretilmesini istiyor.İşte o gün bugündür Kravat Fransızların sanılıyor yani bende öyle biliyordum ne yalan söyleyim…”Kim 500 Milyar İster” yarışmasında adam bu soruya “Fransa “ cevabını veripte doğru cevabın “Hırvatistan” olduğunu öğrenince şok geçirmişti sonraki günlerde hakkımı yediler diye mahkemeye başvurmuştu hatırladınızmı???
Neticede şunu anlatmaya çalışıyorum, Milli Kültüre ait olan ne varsa sahip çıkmak gerekiyor.Yoksa günün birinde gelip alırlar elinizden neyiniz varsa, sizde öylece bakakalırsınız…
1

KADERE İNANMAYANLARA...

Yer: Japonya.

merak edenler için küçük bir not, sürücü yaralı kurtulmuş... :-o

16 Ağustos 2008

YAŞLILIK HERALDE BÖYLE BİŞEY...

Yaklaşık bir ay önce kızımın ilk saçını kestirdim hem sıcaklardan cildi tahriş olmuştu hemde epey rahatsız oluyordu…

Onun psikolojisini de düşünerek çok kısa kestirmedim çünkü sürekli aynaya bakıyor bizim cimcime.

Saçlar kesildi benim küçük prensesim rahatladı.Hatta iki hafta içinde bayağa bir şekle girdi.Gelin görünki Ankara’ya dönüşümüzde babamız bu saçları beğenmedi.Hafta boyunca söyledi durdu.
Haftasonu geldiğinde gezmeye diye çıkan baba-kız eve bir geldi ki saçlar gitmiş.
Ben şoktan ne yapacağımı bilemedim.
Haberim yok!!
Bağırdım, söylendim ama ne çare?
Üç numara saçlarıyla küçük prenses gitti yerine bir oğlan çocuğu geldi sanki.Yaşanan aile krizini özetle geçiyorum şimdi geliyorum asıl anlatacağım mevzuya...

Cici kız denize girmeyi çok sevdi.Her sene gittiğimiz kampta,yerimize oturduk.
Yan masada oturan yaşlı teyze bizim prensesi görür görmez başladı sevmeye kısa bir süre sonra sordu.
-Kız mı? Oğlan mı?
-Kız teyze dedim.
-Canımm çokk tatlı maşallah.
Bu arada bizim cici dolaştı,yemeğini yedi,denize girdi.tekrar masamızdayız.Teyze okuduğu gazeteden kafasını kaldırdı,tekrar sevdi ciciyi, öptü bana dönerek sordu.

-Kız mı? Oğlan mı?
Kulağının daha önce iyi duymadığını düşünerek yanına oturdum.

-Kız teyze dedim.Babası saçlarını çok kısa kestirdi.O yüzden erkeğe benziyor.:))
-Bizde derlerki bunun arkası oğlan ,kardeşi olursa eğer kesin erkek olucak.

Kısa bir sohbetten sonra çocukla ilgilenmem gerektiğini söyleyerek izin istedim.Masaya tekrar döndüğümde teyze tekrar selam verdi.Kızımı işaret ederek tekrar sordu.
-Kız mı? Oğlan mı?

İçimden hııııı diyerek anladımki teyze yaşlılıktan olsa gerek unutuyor…
Sabırla tekrar cevap verdim.-Kız teyze dedim.

2.gün – Aynı teyze bu sefer karşı masada.
Bizim cici dolandı dolandı tekrar aynı teyzenin yanında.Teyze bana dönerek sordu.
- -Kızmı? Oğlanmı?
-Kız teyze dedim.
-Bunun arkası oğlan…

3.gün-Aynı teyze karşımda…
Bir bakıyorumki gelini anneme el sallıyor.Yıllar önce aynı lojmanda oturmuşuz.Masaya oturuyoruz.Bu sefer hazırlıklıydım.Toka tutmayan saçlara zorlada olsa toka taktım.Bu arada teyzenin 84 yaşında olduğunu öğreniyorum. Teyze soruyor bana
–Kızmı??
Gelişme kaydettik diyorum içimden .Yok aslında yaşlılık bunun adı.Birgün bende onun kadar uzun yaşarsam acaba ne durumda olacağım.Yaşlılık heralde böyle birşey...


1

GÜNÜN SÖZÜ...

"Ne kadar bilirsen bil,söylediklerin karşındakinin anlayacağı kadardır." Mevlana

DÜN GECE METEOR YAĞMURU OLDUMU???

Dün gece Meteroloji meteor yağmuru olacağını çıplak gözle görüleceğini söylemişti…Aldım minder ve yastıklarımı uzandım terasa , gece boyunca bekledim bir kayan yıldız görebilmek için…Ama gelin görünki bir tane bile denk gelmedi bir an heyecanlanıp baktıklarımsa bodrum üzerinden gelen uçaklardı ..Kızdım meterolojiye –Hani nerde meteor yağmuru???
Bu arada yaşanmış bir olay geldi aklıma meteroloji ile ilgili yazmadan geçmek istemedim. Geçen yılların birinde Eski Trabzonspor başkanının bir akrabası derbi maçını izlemek için Almanya’dan Türkiye’ye gelecek.Zat-ı muhterem kişimiz Almanya’da çalıştığı işyerinden sadece 2 gün izin alabilmiş.Derbi maçını izleyip hemen dönmesi gerekmiş anlıyacağınız.Bari uçak biletimi gidiş-dönüş alayım demiş.Fakat mevsimlerden kış,bir tipi bir kar…Bu seferde almış bir evham ya zamanında dönemezsem???Zaman kısıtlı, hava şartlarından uçuşlar iptal olursa.Bunun üzerine arkadaşları meterolojiyi arayıp bilgi almasını,hava durumunu en iyi onların bileceğini söyleyince hemen sarılmış telefona aramış bizim meterolojiyi…Kısaca kendini tanıtma faslından sonra sormuş,
Vatandaş–Hava Çarşamba günü nasıl olacak???
Meteroloji –Yoğun kar yağışı bekliyoruz.
Vatandaş –Yapmayın yaaaa..Tühh .. Peki bizim için bişey yapamazmısınız???

1