BUNU BİLMİYORDUM... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BUNU BİLMİYORDUM... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Nisan 2011

UĞUR BÖCEKLERİ NEDEN UĞURLU KABUL EDİLİR ?

Uğur böceklerinin  uğuruna inanan tek toplum değilmişiz meğer.İlginçtir, Orta Avrupa’da eline uğur böceği konan kızın evleneceği, Kuzey Avrupa’da ki bazı ülkelerde ise üzerine uğur böceği konan kişinin  dileklerinin gerçekleştireceği inancı aynı bizde ki gibiymiş…

uğur böceği

Böceğin uğuruyla ilgili şöyle bir rivayet var.Zamanın birinde bahçeleri zararlı böcekler istila etmiş.İnsanlar çaresizlik içinde zararlılarla nasıl mücadele edeceğini bilemezken uğur böcekleri ortaya çıkıvermiş.Bitkilere musallat olan ne kadar zararlı varsa hepsini yiyerek yok etmişler.İnsanlık o günden sonra bu böceği uğurlu kabul etmiş…

Uğur böceklerinin birçok tarım ürününe zarar veren yaprakbitlerini yiyerek beslendiği ve yaşamları boyunca yaklaşık 5000 yaprakbiti yediğini söylüyor kaynaklar.

Rivayet doğru olsun olmasın insanlığa bu kadar faydası olan bir böcek zaten uğurlu sayılmaz mı? :))

uğur böcek
foto.    foto.

17 Nisan 2011

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN SİMGESİ " KELEBEKLER " ...

25 Kasım 1960 günü Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde, bir uçurum kenarında 3 kadın cesedi bulunur.Bu cesetler Mirabal kardeşlere aittir.

Ertesi gün gazeteler bu ölümlerin bir araba kazası sonrasında olduğunu duyurur.Ama gerçek göründüğü gibi değildir.

Patria, Minerva ve Maria Teresa Mirabal, Dominik Cumhuriyeti’nde bir köyde doğmuş,ülkelerindeki siyasal özgürlük mücadelesi için kararlılıkla mücadele etmiş, defalarca hapsedilmiş, işkencelere maruz kalmış sonunda da Rafael Leonidas Trujilo Diktatörlüğü tarafından zalimce katledilmiştir.

Siyasal yaşamda kadının yerinin olmayacağı mesajını vermek ve gücün erkek tekelinde olduğunu kanıtlamak için kız kardeşler öldürülmeden önce defalarca tecavüze uğramıştır.

Kardeşlerden birinin kod adının  “kelebek” olmasından esinlenerek efsaneleşen kız kardeşler, gerek Dominik’te gerek dünyada  Las Mariposas (Kelebekler) olarak anılmaya başlar…

1981 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddetin Yok  Edilmesi İçin Uluslar arası Mücadele Günü “ ilan edilir.1981’den bu yana dünyanın dört bir köşesinden kadınlar efsaneleşen bu üç kelebeğin tutuşturduğu ateşi harlıyor…



foto.

Ülkemizde konuyla ilgili durumlar malum.Psikopat eşleri yüzünden kurbanlık koyun gibi kaderini bekleyen -"kelebek olmaya aday"- o kadar çok kadın var ki, devlete sığındığı, koruma istediği halde sırf cezalar ağırlaştırılmadığı için  hergün   ölmeye devam ediyorlar...

03 Nisan 2011

İÇİNDE UN,YAĞ VE ŞEKER OLMAYAN TATLI; MEVLEVİ TATLISI ...

Çanakkale / Gelibolu’dan gelen bu tatlıdan ilk defa haberim oluyor.Tatlının isminden de anlışalacağı üzere, Mevlana’nın kurduğu Mevlevilik Felsefesini yaymak ve yaşatmak için o dönemde bir çok Mevlevihane yapılmış. Bunlardan en büyüğü olan Gelibolu Mevlihanesinin iki mutfağı bulunurmuş.”Birinde aş pişer mide doyar,beyin güçlenirmiş.Diğerinde insan pişer ,beyin doyar,yürek güçlenirmiş”.İşte bu tatlı o dönemde şifa amaçlı yapılıp dağıtılırmış.

Peki unsuz,yağsız ve şekersiz yapılan bu tatlının içinde ne var ? Nasıl yapılıyor? derseniz yüzde yüz doğal meyveler (Hurma,üzüm,ceviz,badem,kayısı,incir,fındık,haşhaş,susam) ve baharat karışımlarıyla yapılıyor içindeki vitamin –minerallerle her yaş grubundaki insana hitap ediyor…


100 gr’ı 218 kalori.

mevlevi tatlısı

28 Mart 2011

AKBANK ‘IN KURULUŞ ADI NEREDEN GELİYOR ?

Banka ilk olarak 1947 yılında “ Adana – Kayseri Bankası “olarak finans sektöründe yerini alır.Daha sonra iki şehrin baş harfleri birleştirilerek “ Akbank “olarak anılmaya başlar…

Kurucularının hepsi Adana ‘da yaşayan, Kayserili işadamlarıdır.O nedenle bankaya bu isim uygun görülür…


detay.Wikipedia

19 Mart 2011

PARGALI İBRAHİM PAŞA KİMDİ ?

Bugünkü Yunanistan’ın Parga kasabasında doğduğu tahmin edilen İbrahim Paşa, genç yaşta Şehzade Süleyman’ın hizmetine girmiş.Süleyman’ın tahta çıkışıyla önce hasodabaşı, 1523’te Sadrazam olmuş.Tam 13 yıl bu görevi sürmüş bu arada Hatice Sultan ile evlenmiş…

Belgrad, Rodos, Mısır ve Macaristan seferlerinde ön planda yer almış.Ancak Sultan Süleyman’a yakınlığı sayesinde kavuştuğu güç göze batmaya başlamış....

Hıristiyanlığı gizli yaşadığı, servet düşkünü olduğu konuşulmuş o dönemde …

İftar için saraya çağrıldığı 15 Mart 1536 gecesi bir sebep gösterilmeden boğdurulmuş.Hatta bazı kaynaklar Hürrem Sultan’ın Pargalıyı bahçede yakalattırıp boğazladığını gücü yetmeyince yanındaki askerlerden yardım aldığını anlatıyor…

Ölümünden sonra mal ve mülkünün büyük bölümüne el konulmuş.

Yani Hürrem gene yapmış yapacağını…

pargalı ibrahim pasa

14 Mart 2011

NOKIA İSMİNİ NEREDEN ALDI ?

Dünyanın en büyük mobil telefon üreticisi Nokia,1865 yılında çizme, bot ve ayakkabı üreterek Finlandiya ‘da faaliyetine başladı.Daha sonra oto lastiği,bisiklet,televizyon ve elektrikli ürünleride üretmeye başlayan şirket 1967 yılından itibaren esas faliyet alanını kişisel bilgisayar ve telefon olarak belirledi.

Nokianvirta nehrinin kıyısında kurulduğu için markaya Nokia ismi verildi…

nokia Nokianvirta


Şu an dünyada her üç cep telefonundan biri Nokia.

Şirket 34 milyar dolar ciroya ve 68 bin çalışana sahip.

Nokianvirta

foto. 1. 2. 3. 4.

17 Şubat 2011

ŞUBAT AYI NİÇİN 28 GÜNDÜR ?



Rivayet o ki, binlerce yıl önce 10 aylık takvim uygulamasına geçen Romalılar, yılın ilk ayı olarak gece ve gündüzün eşit olduğu mart ayını seçmişler.Fakat bu on ayın sonunda artan günler problem olmaya başlayınca Ocak ve Şubat sona eklenerek yıl 12 aya tamamlanmış…

Daha sonra Meşhur Roma İmparatoru Jül Sezar ayları 30 ve 31 gün olarak tekrar düzenletmiş.Şubat ayı o zaman son ay olduğu için 29 gün olarak kalmış ve dört yıl da bir 30 gün çekmiş.Jül Sezar ölünce Roma halkı çok sevdiği İmparatorlarının ismini July olarak Temmuz ayına vermiş.Sezar’a beslediği kıskançlığı herkes tarafından bilinen Agustusta tahta gelir gelmez bir sonraki aya August olarak kendi adını vermiş.Temmuz’un 31, Ağustos 30 gün olmasını da problem eden Agustusta Şubat ayından bir günü alarak Ağustos ayına eklemiş…

İtip kakılan zavallı Şubat ayı işte o günden beri 28 gün çekmiş… :)))

14 Şubat 2011

LİBYA ULUSAL MARŞINI BİR TÜRK BESTELEMİŞTİ…

Bu memleket ne yetenekli insanlar yetiştirmiş, genç nesile isimleri aktarılmadan unutulmuş gitmiş…

Nuri Sami Koral desem bilir misiniz ?
Bende yeni öğrendim adını.Tekirdağlı bir müzik öğretmeniymiş.Şişli Terakki Lisesinde haftada bir de olsa müzik sevgisini aşılamaya çalışmış öğrencilerine…

Pek çok orkestra ,senfoni,konçerto ve oda müziği eserleri bestelemiş…

Nuri Sami Koral’la ilgili asıl ilginç olay henüz bağımsızlığına kavuşmuş Libya’nın 1959 yılında ülkemizi resmi ziyaretiyle başlamış…

Kral I. İdris’e hediye edilmek üzere ulusal marş hazırlanması istenmiş Koral’dan …

Batılı teknikle bestelenecek marş için ülke yerel müziği ve melodileri hakkında bilgi toplamış kendisi ve onlara güzel bir ulusal marş bestelemiş…

“Kral’a Selam Marşı” ve “Libya Ulusal Marşı” hediye edilmiş, Kral çok beğenmiş şükranlarını bildirmiş hatta ülkesine döndükten sonra telif ücretini bile yollamış ve Nuri Sami Koral’ı Libya Devlet Konservatuarını kurması için ülkesine davet etmiş…

Orada üç ay kalmış usta besteci, gösterilen ilgi alaka müthişmiş.Aslında daha fazla kalabilirmiş ancak otoriter rejimin halk üzerindeki baskısı ve yasaklar ülkede misafir Koral’ı bile bezdirmiş.İşlerini bitirip İstanbul’da soluğu almış…

Bu arada Endonezya devlet başkanı da kendilerine ulusal marş bestelemesi için Koral’la iletişime geçmiş,bir marşta onlara bestelemiş…

Yeteneği günden güne duyulan müzisyenin senfonileri İsveç konserlerinde çalınır, Stockholm Radyolarında yayımlanır hale gelmiş…

Arkadaşı Eser Tutel, ele geçen bu fırsatlarla büyük paraların kazanılabileceğini buna rağmen Koral’in mütevazi bir yaşam tercih ettiğini ve 88 yaşında sessizce aramızdan ayrıldığını anılarında anlatıyor…

Ne diyelim göğsümüzü kabartmış,Allah gani gani rahmet eylesin,hiç olmazsa bundan sonraki yeteneklerin kıymeti bilinsin…

02 Şubat 2011

SENEYE NOBEL’E BEN DE ADAYIM… :-o


Dinamiti bulan İsveçli Alfred Nobel, bu icadıyla savaşa katkıda bulunmuş olmaktan öyle büyük pişmanlık duymuş ki vasiyet etmiş her yıl “bir önceki yıl insanlığa en çok hizmet eden beş kişiye ödül verilsin” demiş… (ehhh pek yakışmış)



~~~~~~

Nobel Derneği 1901 yılından başlayarak fizik,kimya, tıp, edebiyat ve barış dallarında ödülü vermeye başlamış.Bunlara 1969 yılında “ekonomi” ödülü de eklenmiş… (ne iyi olmuş)

~~~~~~

Kurallar gereği Nobel ödülüne aday gösterilen kişilerin kimlikleri asla açıklanmıyor ve bununla ilgili tüm kayıtlar 50 yıl boyunca gizli tutuluyor, şayet kişiler kendilerini aday gösterirlerse anında diskalifiye oluyorlar… (yani kaynakların anlattığına göre öyle.)
~~~~~~
Şayet Nobel ödülü almak isteyipte alamıyorsanız,1991 yılından bu yana “Olanaksız Araştırmalar Tarihi” tarafından “yapılamayan ya da yapılmaması gereken bilimsel çalışmalara” verilen Ig Nobel ödülü ile şansınızı deneyebilirsiniz , seneye kadar kulis yapıp bende şansımı bu branştan denemeye karar verdim.Nasıl olsa ödüle herkes aday gösterilebiliyor artık

30 Ocak 2011

AŞIKLAR NEDEN KİLO VERİR ?

Hoş herkeste durum aynı olmayabilir, bana sorsalardı Mesude Erşan’ın yazısını okumadan önce bu kilo verme “tamamen fiziki kaygılardan”derdim.

“Yemeden- içmeden kesildi yazık” demeden olayın bilimsel açıklamasına bakmak gerek.Durum o kadar da vahim değilmiş…

Şöyle ki ;Dahiliye Uzmanı Dr. İsmail Yağız aşıkların beyin MR görüntüleri üzerinde yapılan incelemelerde “Dopamin” isimli hormonun daha fazla salgılandığını , bunun beyin sağ lobundaki aktiviteyi hızlandırdığını, enerji artışının yanı sıra uykusuzluk,sürekli karşı tarafa odaklanma , tokluk merkezinin uyarılması ve açlık duygusunda his kaybolması, kalp atım hızının artması, stres hormonu “Noradrenalin” fazla salgılanması ve bununda yağ yakımını sağlayarak kilo kaybının oluşması şeklinde olayı özetlemiş …

kilo

Tabii yine farkında olmasakta kan akımındaki artış,hafıza ve becerileri de artırıyormuş.İşte o nedenle olayları ayrıntılarıyla hatırlayabiliyor,olumsuz durumlar için çözümler üretiliyor.Yani bu dönemde beyin tahmin ettiğimizden daha iyi çalışıyormuş.:))

17 Ocak 2011

SU KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN MÜ ?

sus kucugun soz buyugun

Sıkça duyduğumuz ya da kullandığımız “Su küçüğün, söz büyüğün” atasözünün doğru kullanımı “Sus küçüğün, Söz büyüğündür.”

Geleneklerimizde büyüğe gösterilen saygıyı vurgulamak amacıyla kullanılan söz, “Büyükler konuştuğu zaman, küçükler saygı gösterip dinlemelidir" manasındadır…


foto.knuttz

12 Ocak 2011

MEMLEKETİMİZ SİNEMAYLA NE ZAMAN TANIŞTI ?

Osmanlının son dönemine rastlar memleketimizin sinemayla tanışması.

Önce II. Abdülhamid’e bir gösteri sunulur Yıldız Sarayında.

Fransız hokkabaz padişahın beğenisini kazanınca sık sık gidip gelmeye başlar saraya, yanında yeni görüntülerle…

“Hareketli Görüntüler Alemi” diye adlandırır padişah ve 1896 yılında önce saraya hizmet veren gösterilerin, halka da açılması konusunda talimat verir…

İlk sunum Beyoğlu’nda yapılır.
O dönemde ki ismiyle "Pera" şimdiki adıyla Beyoğlu’nun zengin sakinleri doldurur salonları…

Zaman içinde halkın sinemaya olan yoğun ilgisi padişahı endişelendirir, farklı dünyaları gören gözleri istemez…

Desteğini çeker ve 1908 yılına kadar İstanbul’a elektriğin girmesine izin vermez.

2. Meşrutiyetin ilanına kadar sinema sokaklarda, panayırlarda gezen stroskoplar yardımıyla izletilir.

Zamanla elektrik gelir caddeler,sokaklar aydınlanır.
Yabancı uyruklu vatandaşların girişimleriyle sinema salonları bir bir açılmaya başlar.
İstanbul’dan sonra “Hareketli Görüntüler Alemi” Anadolu’ya açılır sonrası malum…

sinema

08 Ocak 2011

ATLAR NASIL UYUR?

Fuardaki standa yaklaşıp “Batiskaf yaşıyor mu?” diye sordum adam önce şaşırdı ve gülerek “yaşıyor, yaşıyor…” dedi.

batiskaf

Güzelliğini hala unutamıyorum.Doğu gezimizde uğramak istedim “ Sultan Suyu Harasına “ o kadar duydum ismini ancak görmek kısmet olmadı.İzinle girilebiliyor, gerçi görmek isteyeni de geri çevirmiyorlar.

Taaaa Osmanlı zamanında kurulmuş.Burada verimli topraklarda hepsi özel yetiştiriliyor atların, bebek gibi özenle bakıyorlar…

Dedeleri padihşahları taşımış,hepsi asil hepsinin ayrı özellikleri var…

Malatya-Akçadağ’daki bu devlet işletmesini gezerken tek bacağını hafif bükerek havaya kaldırmış bir şekilde gördüm Batiskaf’ı...

Ne yaptığını sordum.Bakıcısı;

“Şu an uyuyor.” dedi ve atların günlerce hatta haftalarca yere yatmadan ayakta durabildiğini ve bu esnada uyuduklarını, ayakta durarak hem daha az enerji harcadıklarını hem de daha rahat ettiklerini, atların ya doğum yaptıklarında ya da hasta olduklarında yere uzandıklarını anlattı…

at

Ankara-Gölbaşı Nisan 2010


Batiskaf foto kynk. Gültekin Tetik

07 Ocak 2011

BLOGLARIMIZI YEDEKLEMEYİ UNUTMAYALIM...

Herkese küçük bir hatırlatma olsun bu...

Aklıma geldikçe yaparım ama uzun süredir bloğu yedeklemediğimi farkettim.Malum yılın ilk günleri emekler boşa gitmesin değil mi? Şöyle bir eskiyi yedekleyelim...

(çok yazıldı,çizildi yine de bilmeyenler ve bloglamaya yeni başlayanlar için bende ekliyorum.)

blogger yedekleme için;

1. Adım

2. Adım

3. Adım
*Kaydetme işlemini yerel diske yapmayın!! Bilgisayarın çökme ihtimaline karşı D sürücünü tercih etmeyi unutmayın...


~~~~~~~~~~~~~~~~

*15.02.2014  / yazıyı güncelleme adına bu notu düşüyorum arkadaşlar.

Zaman içinde blogger tema değişiklikleri nedeniyle yukarıda ki yazı kullanılabilirliğini kaybetmiş görünüyor ancak mantık olarak gidiş yolumuz ve yapacağımız işlemler aynıdır.

Yeni blogger görünümüne göre yedek almak için aşağıdaki adımları takip ediniz.

 Ayarlar > Diğer sekmesi > Blog araçları > Blogu dışa aktar > Blogu İndir butonuna tıklamanız yeterli.

05 Ocak 2011

KAYITLARA GEÇMİŞ EN BÜYÜK KAR TANESİ…

Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük kar tanesi, Amerika’nın Montana eyaletine düşen 38 cm'lik kar tanesidir…

Guinness Rekorlar Kitabı da ,1887 yılında Fort Keogh bölgesinde yapılan bu ölçümü kayıtlarına
geçmiştir…


kar tanesi

Kar kristallerinin mikroskop görünümleri...

snow

04 Ocak 2011

HAVYAR NASIL ELDE EDİLİR ?

Kilo fiyatı milyarlar ile telaffuz edilen havyarın yapımı “The Bucket List” filminde şöyle anlatır…

“Dişi mersin balığı yakalandığında balıkçılar balığın huzur içinde ölmesi için ellerinde geleni yapar.Çünkü balık tehdit hissettiğinde yumurtaları bozan ekşi bir kimyasal salgılar.”

Yumurtasından havyar elde edilen bu balığın etide lezzetlidir, ayrıca sidik torbasından tutkal yapılır...


havyar

26 Aralık 2010

SADAKA TAŞI…

Türk kültürünü her yönüyle araştırmış ve bunları arşivleyerek gelecek nesillere miras bırakmış Ord.Prof.Dr.Süheyl Ünver
Sayısız dergi , ansiklopedi ve gazetelerde yazıları yayınlanmış pek çok ödül almış kendisi…

Mesela bugünkü araştırmada bana lazım olan sadaka taşları ile ilgili şöyle bilgiler vermiş…

Sadaka Taşı Osmanlı döneminde düşünülmüş, kullanımı oldukça yaygın hatta en önemli icatlardan birisiymiş…

Çoğu mermerden yapılma silindir ya da kare şeklinde, iç kısmı oyuk ve bir yere sabit olan bu taşların içine durumu iyi olanlar muhtaçlara yardımda bulunmak isteyenler para bırakır, gecenin ilerleyen saatlerinde taşın yanına gelen fakirler bu paranın tamamını değil lazım olan kısmını kendisine alır, geri kalanını da bir başka yardıma muhtaç kişiye ya da kişilere bırakırmış…

sadaka tasi
İhtiyaç sahiplerinin rencide edilmemesi, alan elin veren eli görmemesi “DİNİMİZİN GEREĞİ” olduğundan özellikle gözden ırak yerlere bu taşlar konulurmuş. Cami avlusu, türbe köşeleri ya da mezarlıklara bırakılan bu taşlara bozuk madeni paranın yanı sıra yiyecek ya da giyecek bırakıldığı da görülürmüş.

Günümüzde göstere göstere yapılan yardımları izlerken daha iyi mukayese ediyor ve bu ince düşüncenin sahibi Osmanlının “neden bu kadar büyük bir devlet olduğunu” insan daha iyi anlıyor…

19 Aralık 2010

AMELİYATHANE ÖRTÜLERİ VE ÖNLÜKLERİ NEDEN YEŞİL RENKLİDİR?

Kontrolleri için babamı yolladık Kırıkkale’ye.(Hastane işi için Ankara’dan Kırıkkale’ye gidilir mi? diye sormayın o uzun hikaye)

Neyse hesapta yokken birkaç gün yatması gerektiğini söylemiş doktorlar.Bu arada hastane içinde sağlık meslek lisesi öğrencileri stajda.Yatan hastalarla konuşup defterlerine notlar alıyorlar.


"-Kaçıncı ameliyatınız?

-Kaç yaşındasınız?

-Sosyal güvenceniz?

-Sağlık hizmetlerini yeterli buluyormusunuz? vs…”

Onlarla en çok babam ilgilenmiş, haliyle yapıcak bir şey yok canı sıkılıyor sorulara cevap veriyor derken “ben de size bir soru sorayım o zaman” diyor.
“hep merak etmişimdir ameliyathane önlükleri veya örtüleri neden yeşil renklidir? ”

????

“biz bunu bir araştıralım amca daha önce hiç düşünmemiştik” diye cevap veriyorlar…

“Eeee ne neymiş sebebi?” dedim bende, bulamadıklarını söylemiş çocuklar ya da bakmadılar bile artık bilmiyorum.


ameliyathane

Ameliyathane önlüklerinin yeşil ( bazende mavi) seçilmesinin nedeni optik ilüzyon etkisi ile açıklanmakta.Optik ilüzyon genellikle görsel algılamamızdaki yanılmalardan oluşur.

Yapılan testler sonucu uzun süre kırmızı renge bakıp sonrasında başka bir renge baktığımızda görülen rengin yeşil olduğu, bu etki ile kişide baş dönmesi,mide bulantısı veya nesneleri algılayamama gibi belirtiler görüldüğü anlaşılmış.

Bazı ameliyatların saatler sürdüğü düşünülünce sürekli kırmızı kan rengine bakan operatörün başını kaldırdığında (kısa süreli dinlenme ya da neşter alıp verme gibi anlarda ) yukarıda anlatılan belirtilerden daha az etkilenmesi ve ameliyat gidişatının bozulmadan daha uzun süre çalışma imkanı sağlaması açısından örtü ve önlüklerde yeşil rengin kullanılması uygun görülmüş.

27 Kasım 2010

İGLOO NEDİR ? NASIL ISINIR ?

Hiç düşündünüz mü? Bu soğuk kış günlerinde bizler evlerimizi ısıtmaya çalışırken, kutuplarda “igloo” adı verilen buzdan yapılmış evlerde yaşayan insanlar nasıl ısınır???

Dış cephe destekli binalarda olduğu gibi igloolarda esas olan yalıtımdır…

Buzdan yapılmış blokların arası karla iyice sıvanır.İçeri girip çıkma esnasında soğuk hava içeri gireceği için önce geçici bir kapı yapılır.İçeri girildikten sonra yeraltından geçirilen diğer asıl kapıya doğru kar kazılarak ilerlenir.Yaşam alanı bu kapıdan sonra gereken şekilde düzenlenir.



Neticede ev buzdan yapılmıştır içerisi bizim ölçülerimizde sıcak olmasa da yaşanılacak ısı muhafazası daha mümkün hale getirilmiştir…


*bu yazı Ali Polat’ın “Hiç Merak Ettiniz mi?” kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır. foto.

24 Kasım 2010

İNKILAP TARİHİNDEN NASIL ÇAKILIR ???


Genel kültürü kuvvetli bir baba ile sohbet zaman zaman insanı zorluyor hatta 35’inden sonra insanı mahçup ediyor…

Konudan konuya geçiş esnasında fikir beyan eden babacığıma --hıı hıı ! evet şeklinde eşlik etmeye çalıştım ama biliyorum unuttuğum konular var İnkılap Tarihinde yetersizim…

--“ Biliyorsun Mondros Mütarekesinin imzalandığı yer…” dedi ve benim tepki vermediğimi anlayınca –hatırlamıyor musun yoksa ?

--????????

--Git araştırıp oku, ondan sonra kaldığımız yerden devam ederiz.”diye cevap verdi.

Bir nevi kibarca kovaladı beni…

Osmanlının yıkılışının tescilidir bu anlaşma ama ben nerede imzalandığını bilmiyorum.Valla utandım…