20 Nisan 2011
UĞUR BÖCEKLERİ NEDEN UĞURLU KABUL EDİLİR ?
17 Nisan 2011
KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN SİMGESİ " KELEBEKLER " ...
03 Nisan 2011
İÇİNDE UN,YAĞ VE ŞEKER OLMAYAN TATLI; MEVLEVİ TATLISI ...
Peki unsuz,yağsız ve şekersiz yapılan bu tatlının içinde ne var ? Nasıl yapılıyor? derseniz yüzde yüz doğal meyveler (Hurma,üzüm,ceviz,badem,kayısı,incir,fındık,haşhaş,susam) ve baharat karışımlarıyla yapılıyor içindeki vitamin –minerallerle her yaş grubundaki insana hitap ediyor…
100 gr’ı 218 kalori.
28 Mart 2011
AKBANK ‘IN KURULUŞ ADI NEREDEN GELİYOR ?
19 Mart 2011
PARGALI İBRAHİM PAŞA KİMDİ ?
Belgrad, Rodos, Mısır ve Macaristan seferlerinde ön planda yer almış.Ancak Sultan Süleyman’a yakınlığı sayesinde kavuştuğu güç göze batmaya başlamış....
Hıristiyanlığı gizli yaşadığı, servet düşkünü olduğu konuşulmuş o dönemde …
İftar için saraya çağrıldığı 15 Mart 1536 gecesi bir sebep gösterilmeden boğdurulmuş.Hatta bazı kaynaklar Hürrem Sultan’ın Pargalıyı bahçede yakalattırıp boğazladığını gücü yetmeyince yanındaki askerlerden yardım aldığını anlatıyor…
Ölümünden sonra mal ve mülkünün büyük bölümüne el konulmuş.
Yani Hürrem gene yapmış yapacağını…
14 Mart 2011
NOKIA İSMİNİ NEREDEN ALDI ?
Nokianvirta nehrinin kıyısında kurulduğu için markaya Nokia ismi verildi…
Şu an dünyada her üç cep telefonundan biri Nokia.
Şirket 34 milyar dolar ciroya ve 68 bin çalışana sahip.
17 Şubat 2011
ŞUBAT AYI NİÇİN 28 GÜNDÜR ?
Daha sonra Meşhur Roma İmparatoru Jül Sezar ayları 30 ve 31 gün olarak tekrar düzenletmiş.Şubat ayı o zaman son ay olduğu için 29 gün olarak kalmış ve dört yıl da bir 30 gün çekmiş.Jül Sezar ölünce Roma halkı çok sevdiği İmparatorlarının ismini July olarak Temmuz ayına vermiş.Sezar’a beslediği kıskançlığı herkes tarafından bilinen Agustusta tahta gelir gelmez bir sonraki aya August olarak kendi adını vermiş.Temmuz’un 31, Ağustos 30 gün olmasını da problem eden Agustusta Şubat ayından bir günü alarak Ağustos ayına eklemiş…
İtip kakılan zavallı Şubat ayı işte o günden beri 28 gün çekmiş… :)))
14 Şubat 2011
LİBYA ULUSAL MARŞINI BİR TÜRK BESTELEMİŞTİ…
Nuri Sami Koral desem bilir misiniz ?
Bende yeni öğrendim adını.Tekirdağlı bir müzik öğretmeniymiş.Şişli Terakki Lisesinde haftada bir de olsa müzik sevgisini aşılamaya çalışmış öğrencilerine…
Pek çok orkestra ,senfoni,konçerto ve oda müziği eserleri bestelemiş…
Nuri Sami Koral’la ilgili asıl ilginç olay henüz bağımsızlığına kavuşmuş Libya’nın 1959 yılında ülkemizi resmi ziyaretiyle başlamış…
Kral I. İdris’e hediye edilmek üzere ulusal marş hazırlanması istenmiş Koral’dan …
Batılı teknikle bestelenecek marş için ülke yerel müziği ve melodileri hakkında bilgi toplamış kendisi ve onlara güzel bir ulusal marş bestelemiş…
“Kral’a Selam Marşı” ve “Libya Ulusal Marşı” hediye edilmiş, Kral çok beğenmiş şükranlarını bildirmiş hatta ülkesine döndükten sonra telif ücretini bile yollamış ve Nuri Sami Koral’ı Libya Devlet Konservatuarını kurması için ülkesine davet etmiş…
Orada üç ay kalmış usta besteci, gösterilen ilgi alaka müthişmiş.Aslında daha fazla kalabilirmiş ancak otoriter rejimin halk üzerindeki baskısı ve yasaklar ülkede misafir Koral’ı bile bezdirmiş.İşlerini bitirip İstanbul’da soluğu almış…
Bu arada Endonezya devlet başkanı da kendilerine ulusal marş bestelemesi için Koral’la iletişime geçmiş,bir marşta onlara bestelemiş…
Yeteneği günden güne duyulan müzisyenin senfonileri İsveç konserlerinde çalınır, Stockholm Radyolarında yayımlanır hale gelmiş…
Arkadaşı Eser Tutel, ele geçen bu fırsatlarla büyük paraların kazanılabileceğini buna rağmen Koral’in mütevazi bir yaşam tercih ettiğini ve 88 yaşında sessizce aramızdan ayrıldığını anılarında anlatıyor…
Ne diyelim göğsümüzü kabartmış,Allah gani gani rahmet eylesin,hiç olmazsa bundan sonraki yeteneklerin kıymeti bilinsin…
02 Şubat 2011
SENEYE NOBEL’E BEN DE ADAYIM… :-o
~~~~~~
30 Ocak 2011
AŞIKLAR NEDEN KİLO VERİR ?
Hoş herkeste durum aynı olmayabilir, bana sorsalardı Mesude Erşan’ın yazısını okumadan önce bu kilo verme “tamamen fiziki kaygılardan”derdim.
“Yemeden- içmeden kesildi yazık” demeden olayın bilimsel açıklamasına bakmak gerek.Durum o kadar da vahim değilmiş…
Şöyle ki ;Dahiliye Uzmanı Dr. İsmail Yağız aşıkların beyin MR görüntüleri üzerinde yapılan incelemelerde “Dopamin” isimli hormonun daha fazla salgılandığını , bunun beyin sağ lobundaki aktiviteyi hızlandırdığını, enerji artışının yanı sıra uykusuzluk,sürekli karşı tarafa odaklanma , tokluk merkezinin uyarılması ve açlık duygusunda his kaybolması, kalp atım hızının artması, stres hormonu “Noradrenalin” fazla salgılanması ve bununda yağ yakımını sağlayarak kilo kaybının oluşması şeklinde olayı özetlemiş …
Tabii yine farkında olmasakta kan akımındaki artış,hafıza ve becerileri de artırıyormuş.İşte o nedenle olayları ayrıntılarıyla hatırlayabiliyor,olumsuz durumlar için çözümler üretiliyor.Yani bu dönemde beyin tahmin ettiğimizden daha iyi çalışıyormuş.:))
17 Ocak 2011
SU KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN MÜ ?
Sıkça duyduğumuz ya da kullandığımız “Su küçüğün, söz büyüğün” atasözünün doğru kullanımı “Sus küçüğün, Söz büyüğündür.”
Geleneklerimizde büyüğe gösterilen saygıyı vurgulamak amacıyla kullanılan söz, “Büyükler konuştuğu zaman, küçükler saygı gösterip dinlemelidir" manasındadır…
foto.knuttz
12 Ocak 2011
MEMLEKETİMİZ SİNEMAYLA NE ZAMAN TANIŞTI ?
08 Ocak 2011
ATLAR NASIL UYUR?
Fuardaki standa yaklaşıp “Batiskaf yaşıyor mu?” diye sordum adam önce şaşırdı ve gülerek “yaşıyor, yaşıyor…” dedi.
Taaaa Osmanlı zamanında kurulmuş.Burada verimli topraklarda hepsi özel yetiştiriliyor atların, bebek gibi özenle bakıyorlar…
Dedeleri padihşahları taşımış,hepsi asil hepsinin ayrı özellikleri var…
Malatya-Akçadağ’daki bu devlet işletmesini gezerken tek bacağını hafif bükerek havaya kaldırmış bir şekilde gördüm Batiskaf’ı...
Ne yaptığını sordum.Bakıcısı;
“Şu an uyuyor.” dedi ve atların günlerce hatta haftalarca yere yatmadan ayakta durabildiğini ve bu esnada uyuduklarını, ayakta durarak hem daha az enerji harcadıklarını hem de daha rahat ettiklerini, atların ya doğum yaptıklarında ya da hasta olduklarında yere uzandıklarını anlattı…
Batiskaf foto kynk. Gültekin Tetik
07 Ocak 2011
BLOGLARIMIZI YEDEKLEMEYİ UNUTMAYALIM...
Aklıma geldikçe yaparım ama uzun süredir bloğu yedeklemediğimi farkettim.Malum yılın ilk günleri emekler boşa gitmesin değil mi? Şöyle bir eskiyi yedekleyelim...
(çok yazıldı,çizildi yine de bilmeyenler ve bloglamaya yeni başlayanlar için bende ekliyorum.)
blogger yedekleme için;
1. Adım
*15.02.2014 / yazıyı güncelleme adına bu notu düşüyorum arkadaşlar.
Zaman içinde blogger tema değişiklikleri nedeniyle yukarıda ki yazı kullanılabilirliğini kaybetmiş görünüyor ancak mantık olarak gidiş yolumuz ve yapacağımız işlemler aynıdır.
Yeni blogger görünümüne göre yedek almak için aşağıdaki adımları takip ediniz.
Ayarlar > Diğer sekmesi > Blog araçları > Blogu dışa aktar > Blogu İndir butonuna tıklamanız yeterli.
05 Ocak 2011
KAYITLARA GEÇMİŞ EN BÜYÜK KAR TANESİ…
Guinness Rekorlar Kitabı da ,1887 yılında Fort Keogh bölgesinde yapılan bu ölçümü kayıtlarına geçmiştir…
04 Ocak 2011
HAVYAR NASIL ELDE EDİLİR ?
“Dişi mersin balığı yakalandığında balıkçılar balığın huzur içinde ölmesi için ellerinde geleni yapar.Çünkü balık tehdit hissettiğinde yumurtaları bozan ekşi bir kimyasal salgılar.”
Yumurtasından havyar elde edilen bu balığın etide lezzetlidir, ayrıca sidik torbasından tutkal yapılır...
26 Aralık 2010
SADAKA TAŞI…
Sayısız dergi , ansiklopedi ve gazetelerde yazıları yayınlanmış pek çok ödül almış kendisi…
Mesela bugünkü araştırmada bana lazım olan sadaka taşları ile ilgili şöyle bilgiler vermiş…
Sadaka Taşı Osmanlı döneminde düşünülmüş, kullanımı oldukça yaygın hatta en önemli icatlardan birisiymiş…
Çoğu mermerden yapılma silindir ya da kare şeklinde, iç kısmı oyuk ve bir yere sabit olan bu taşların içine durumu iyi olanlar muhtaçlara yardımda bulunmak isteyenler para bırakır, gecenin ilerleyen saatlerinde taşın yanına gelen fakirler bu paranın tamamını değil lazım olan kısmını kendisine alır, geri kalanını da bir başka yardıma muhtaç kişiye ya da kişilere bırakırmış…
İhtiyaç sahiplerinin rencide edilmemesi, alan elin veren eli görmemesi “DİNİMİZİN GEREĞİ” olduğundan özellikle gözden ırak yerlere bu taşlar konulurmuş. Cami avlusu, türbe köşeleri ya da mezarlıklara bırakılan bu taşlara bozuk madeni paranın yanı sıra yiyecek ya da giyecek bırakıldığı da görülürmüş.
Günümüzde göstere göstere yapılan yardımları izlerken daha iyi mukayese ediyor ve bu ince düşüncenin sahibi Osmanlının “neden bu kadar büyük bir devlet olduğunu” insan daha iyi anlıyor…
19 Aralık 2010
AMELİYATHANE ÖRTÜLERİ VE ÖNLÜKLERİ NEDEN YEŞİL RENKLİDİR?
Neyse hesapta yokken birkaç gün yatması gerektiğini söylemiş doktorlar.Bu arada hastane içinde sağlık meslek lisesi öğrencileri stajda.Yatan hastalarla konuşup defterlerine notlar alıyorlar.
"-Kaçıncı ameliyatınız?
-Kaç yaşındasınız?
-Sosyal güvenceniz?
-Sağlık hizmetlerini yeterli buluyormusunuz? vs…”
Onlarla en çok babam ilgilenmiş, haliyle yapıcak bir şey yok canı sıkılıyor sorulara cevap veriyor derken “ben de size bir soru sorayım o zaman” diyor.
“hep merak etmişimdir ameliyathane önlükleri veya örtüleri neden yeşil renklidir? ”
????
“biz bunu bir araştıralım amca daha önce hiç düşünmemiştik” diye cevap veriyorlar…
“Eeee ne neymiş sebebi?” dedim bende, bulamadıklarını söylemiş çocuklar ya da bakmadılar bile artık bilmiyorum.
Ameliyathane önlüklerinin yeşil ( bazende mavi) seçilmesinin nedeni optik ilüzyon etkisi ile açıklanmakta.Optik ilüzyon genellikle görsel algılamamızdaki yanılmalardan oluşur.
Yapılan testler sonucu uzun süre kırmızı renge bakıp sonrasında başka bir renge baktığımızda görülen rengin yeşil olduğu, bu etki ile kişide baş dönmesi,mide bulantısı veya nesneleri algılayamama gibi belirtiler görüldüğü anlaşılmış.
Bazı ameliyatların saatler sürdüğü düşünülünce sürekli kırmızı kan rengine bakan operatörün başını kaldırdığında (kısa süreli dinlenme ya da neşter alıp verme gibi anlarda ) yukarıda anlatılan belirtilerden daha az etkilenmesi ve ameliyat gidişatının bozulmadan daha uzun süre çalışma imkanı sağlaması açısından örtü ve önlüklerde yeşil rengin kullanılması uygun görülmüş.
27 Kasım 2010
İGLOO NEDİR ? NASIL ISINIR ?
Dış cephe destekli binalarda olduğu gibi igloolarda esas olan yalıtımdır…
Buzdan yapılmış blokların arası karla iyice sıvanır.İçeri girip çıkma esnasında soğuk hava içeri gireceği için önce geçici bir kapı yapılır.İçeri girildikten sonra yeraltından geçirilen diğer asıl kapıya doğru kar kazılarak ilerlenir.Yaşam alanı bu kapıdan sonra gereken şekilde düzenlenir.
Neticede ev buzdan yapılmıştır içerisi bizim ölçülerimizde sıcak olmasa da yaşanılacak ısı muhafazası daha mümkün hale getirilmiştir…
*bu yazı Ali Polat’ın “Hiç Merak Ettiniz mi?” kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır. foto.
24 Kasım 2010
İNKILAP TARİHİNDEN NASIL ÇAKILIR ???
Konudan konuya geçiş esnasında fikir beyan eden babacığıma --hıı hıı ! evet şeklinde eşlik etmeye çalıştım ama biliyorum unuttuğum konular var İnkılap Tarihinde yetersizim…
--“ Biliyorsun Mondros Mütarekesinin imzalandığı yer…” dedi ve benim tepki vermediğimi anlayınca –hatırlamıyor musun yoksa ?
--????????
--Git araştırıp oku, ondan sonra kaldığımız yerden devam ederiz.”diye cevap verdi.
Bir nevi kibarca kovaladı beni…
Osmanlının yıkılışının tescilidir bu anlaşma ama ben nerede imzalandığını bilmiyorum.Valla utandım…