24 Ekim 2008

BİR KAHRAMANLIK ÖYKÜSÜ...

1974 Kıbrıs Barıs Harekatı zamanında bir Türk tankının Beşparmak dağlarının zirvesine kadar tırmanıp orada kaldığından bahsedilir. Resmini görmeyenler hep onun bir savaş efsanesi olduğunu sanır. Ama bu gerçektir ve bir de hikayesi vardır; Girne Beşparmak dağlarının üzerinde bu savaştan kalma, Türk Ordusu'nun tankı hâlâ hayretle seyredilmektedir. Dünya savaş tarihinin ibret dolu bir tablosudur bu.Bu tankı buraya çıkaran, onbaşı Gürler ERDAĞ, Er Abdulkadir KURT, Er Recep Doğan YİĞİT'tir.
"Birliğin komutanı, tankın sürücüsü kahraman askere;

- Evladım bu tankı buraya nasıl çıkardın? diye sorunca. Asker;

- Komutanım, o anda gözlerimin önünde engelsiz dümdüz bir yol göründü. Rumlar kaçıyordu, ateş ede ede buraya öyle çıktım.Komutan mehmetçiğe emreder.

- Tankı indir.Er cevap verir.

- O yolu görmeden nasıl indireyim komutanım.

Tank hâlâ o dağın zirvesinde durmaktadır. Dünya durdukça da duracaktır. Bu bir destandır. Dilden dile, gönülden gönüle ulaştırılacak bir destandır…


Kaynak:Kuzey Kıbrıs Şükran Dergisi - Enformasyon Dairesi.20 Temmuz 1974 Şafak Vakti Kıbrısta - MesutGünsey.

KÜP...

İzmir’de seramik işi yapan bir arkadaşım vardı.Tesadüfen tanışmıştık sonrasında en iyi müşterilerinden biri oldum…

O dönemde seramiğin kalıba dökülmesinden ,fırınlanmasına, boyanıp kurutulmasına kadar her aşamasını hayranlıkla izlerdim.
İşte o günlerin hatırası bir küp hala evimin bir köşesinde duruyor.

Şimdilerde bu küp bizim için bir eğlence kaynağı oldu.Cici kız evin içinde topladığı ne varsa küpün içine atmaya başladı.Ben önceleri sadece oyuncaklarını atıyor zannediyordum.Üç gün önce akşam otururken aklıma küpe bakmak geldi.O da ne??? Elimi atıyorum limon,tekrar limon, bir limon daha…
Ortalama 1 kg limon sadece bununla kalsa 2 adet elma,birkaç gündür aradığım saatim,1 adet saç fırçası, tatlı kaşığı, küçük bir top,barbie resim kartları,oyuncak vs… uzun süredir bu kadar gülmemiştik.
Derler ya “çocuk evin neşesi” işte bu sözün en güzel kanıtı bu olsa gerek.
1

GÜNÜN SÖZÜ...

"Biri sizi bir defa aldatırsa suç onundur; ikinci kez aldanırsanız bilin ki suç sizindir." Sarah BERNARDT

23 Ekim 2008

HERŞEYDE BİR HAYIR VARDIR...

Yıllar önce İskoçya’da yaşayan dokuz çocuklu Clark ailesinin bir rüyası vardı.Amerika’ya gitmek ve orda yaşamak.Bunun için plan yaptılar,para biriktirmeye başladılar.Yeterli parayı biriktirmek yıllar sürdü ama sonunda bunu başardılar.
Pasaportlarını aldılar ve yolcu gemisinde yerleri ayrıldı.Bütün aile sabırsızlıkla o günü beklemeye başladı.Fakat yolculuğa bir hafta kala en küçük oğullarını köpek ısırdı.Doktor yarayı dikti,pansumanlarını yaptı ama hiç ummadıkları şekilde kapılarının üzerine sarı bir kağıt yapıştırdı.
Kuduz ihtimaline karşı bütün aile iki hafta karantinaya alınmıştı.

Bütün hayaller suya düşmüştü.Amerika’ya gidemiyeceklerdi.Kendilerinin binemediği gemi şehirden ayrılırken ümitsizlik ve kızgınlıkla dolu baba gözyaşları döktü,içinden hem oğlunu ısıran köpeğe,hemde kadere lanetler yağdırdı…
Beş gün sonra İskoçya’da trajik bir haber yayıldı.Bilet aldıkları,ama binemedikleri gemi batmıştı.Hiç batmayacağı düşünülen Titanik isimli gemi batmış,yüzlerce kişi ölmüştü.Clark ailesi,bir köpek çocuklarını ısırmasaydı bu gemiye binmiş ,belkide okyanusun dondurucu sularında boğulmuş olacaktı.


Bay Clark haberi duyunca ,oğlunu bağrına bastı ve ailenin kurtulmasına vesile olduğu için teşekkür etti.Önceleri trajedi gibi görünen bu olaydan sonra yüzlerce kez şükretti.



kynk: myzurna.com

21 Ekim 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

Bugün günlük hayatta çok kullandığım ve doğruluğuna inandığım bir söz seçtim...

" Söz uçar, yazı kalır."

20 Ekim 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

" Geçmiş günü beyhude yere yad etme,bir gelmemiş an için feryad etme, geçmiş gelecek masal bunlar hep, eğlenmene bak,ömrünü berbat etme... niceleri geldi neler istediler... sonunda dünyayı bırakıp gittiler... sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi ?? işte o gidenlerde hep senin gibiydiler..... "
<<ÖMER HAYYAM>>

Uluslararası Arkadaşlık Ödülü / Friendship Around The World Award


Annelerle Hayata Dair... ,NAZOYLA ve SİHİRLİELLER dünya çapında arkadaşlarımız olan bloggerları tanıtmak amacıyla her yıl verilen bu ödüle layık görmüşler beni. Önce çok şaşırdım sonra tebessüm ettim tabiki hepsine bu ince ve nazik düşüncelerinden dolayı teşekkür ediyorum...Birbirimizi hiç görmesekte yazılarımızdan,resimlerden tanır hale geldik belkide.. bu benim için çok ilginç bir tecrübe oldu.Bu bloğu açmadan önce nette kurulan arkadaşlıkların samimiyetine ya da gerçekliğine inanmazdım sizler sayesinde herzaman böyle olmayacağını gördüm.Yorumlarınızla,ilginizle sıkıntılarımı birazda olsa unuttum.Herkese emekleri için tekrar teşekkür ediyorum..Şimdi, ödül sürekli alıcı tarafından devrediliyor ve her alan kişi kendine gönderenden 1 fazla kişiye yollamalı . Bir de benim ödül vereceğim arkadaşlarım, diğer ödül alanlardan farklı olmalı ki sürekli aynı kişiler etrafında dönmesin.Bende kuralı bozmadan bu ödülü (bayıldım bu ödül işine umarım buna benzer başka bişilerde bulunur sanalda olsa ödül almak ne güzel bişeymiş ..)
önceee canım sağduyum yakalayabildiğim anlar 'a
Tiger'ın İnsanı Yani Ben 'e vermek istiyorum.İyiki varsınız arkadaşlar...

17 Ekim 2008

RUS KADINLA TÜRK KADINI ARASINDAKİ 7 FARK…

Şu Türk erkeklerinin Rus bayanlara hayranlığı anlat anlat bitmez…Tamam kabul bu ırk oldukça şanslı.Bende bakıyorum yalan mı? 
Hatta Eurovision birincisi Ukraynalı Ruslana’yı televizyonda ilk gördüğümde şarkıdan çok güzelliği etkiledi. :)))
Ancak onları beğenirken Türk bayanlarla kıyaslanması benim sinirimi bozuyor.Mesela neden en çok kainat güzeli çıkaran Venezuella, Porto Riko ya da Colombia’lı kızlarla kıyaslanmıyorda bizimle yapılıyor bu iş? Neden biz? 

Tamam hadi güzel hatırınız kırılmasın kıyasladınız diyelim ama bu kadar acımasız olmaz ki güzel kardeşim.
Bizim ülkemizde güzellik konusunda hiçde geri değil.Hem akıllı,hem güzel,hemde becerikli …
Şimdi neden yazdım bunları ?
Zaman zaman okurum Sinan Akyüz’ü,güzel anlatır başından geçenleri,hele geçen aylarda bir rus bakıcı olayı vardı ki koptum okurken.Ama bu aralar çok fena taktı bizlere başladı hakkımızı yemeye…

Eeee bu kadar iş gelmişken rus bakıcılardan şimdi nerden çıktı bu “Rus kadınla Türk kadını arasındaki 7 fark”
Bakın geçen hafta ne dedi kendisi?


“ Bir: Rus kadınını Allah özene bezene yaratmış,Türk kadınını estetikçi Onur Erol düzeltmiş.
İki: Rus kadını üzerine ne giyerse giysin yakışır,Türk kadını üzerine ne yakışırsa onu giyer.
Üç: Rus kadını seksi görünmek için ,Türk kadını boyunu uzatmak için topuklu ayakkabı giyer.
Dört: Rus kadını eğlenmeyi,Türk kadını ise eğlenirken bile kapris yapmayı sever.
Beş: Rus kadını erkeğe erkekliğini hissettirir, Türk kadını adamı canından bezdirir.
Altı: Rus kadını vericidir, Türk kadını alıcıdır.
Yedi: Rus kadını kendisine, Türk kadını erkeğe yatırım yapar.”

Evet aynen böyle demiş ,yeri gelmiş dalga geçmiş,yeri gelmiş küçümsemiş neticede bayağa ağır yazmış.
Şimdi düşünüyorum da zordur böyle anlattığın kadar güzel bir Rus bayanla evli olmak.Bir süre sonra olmaz desende neler gelir başına bilemezsin..(Tabi bu arada iyileri vardır mutlaka onlar istisnadır.)

Her şey güzellik olsaydı bu hayatta?? Önce eş lazım , sonra dost,arkadaş lazım, sadakat,güven,yuva içinde bir anaçlık lazım ki aile bir bütün olsun.

Sen bence bildiğin yoldan şaşma (bir türk bayanla evlidir kendisi) ne varsa bilki Türk kadınlarında var, bırakta azıcık kaprisi olsun. :)

Küçük bir not :Sinan Akyüz’e ulaşmak isterim ona sevgilerimi yollıcam ya da yok olmaz ben tırnaklarımı göstericem derseniz
sakyuz@sabah.com.tr


1

16 Ekim 2008

BİRGÜN YOLUNUZ TİRE'YE DÜŞERSE...

İzmir’in köftesiyle meşhur şirin ilçesi Tire’ye bir gün yolunuz düşerse mutlaka Derekahve’ye de uğrayın derim.
İzmirli olmama rağmen ilk defa bu sene Tire’ye gitme fırsatım oldu.Yolu oldukça rahat, sağlı sollu mısır bahçeleri içinde ilerliyorsunuz , İzmir’e 80 km.

Derekahve ‘ye varınca kendinizi sessiz ve huzurlu bir ortamda buluyorsunuz.Hazin birde öyküsü var buranın” Hristiyan bir genç kız ile Müslüman bir delikanlı birbirlerine aşık olurlar.Farklı dinlere mensup olduklarından yakınları evlenmelerine izin vermezler yıllarca baskılara göğüs gererler fakat bir türlü kavuşamazlar.
Ümitlerini yitirdikleri bir anda gürül gürül çağlayan Derekahvedeki dereye birlikte atlayarak yaşamlarına son verirler.

Bu olay yöre insanını öyle etkiler ki uzun süre etkisinden kurtulamazlar.Daha sonra dinler arasında bu ayrılığa son verirler birbirleriyle dost,komşu olurlar ve görürler ki hangi dine mensup olursa olsun aşkın dili hep aynı…”

İlerleyen zaman içinde derekahvede üst katında Müslümanların,alt katta Hristiyanların ibadet ettiği mescit yapılmış hoşgörü adına…

Tabi gelmişken birde meşhur “Tire Köfte” yemek isterseniz kesinlikle Toptepe’ye çıkmalısınız.
Zaten öyle bir manzara var ki ,köftenin lezzetiyle birleştiğinde resmen mest oluyorsunuz.:))Toptepe'den görünüm.
(foto:Zafer Sönmez )

1

14 Ekim 2008

KIZARTILMIŞ FISTIK VE GÜNÜN SÖZÜ…

Gıda alışverişi yaparken aldığım ürünlerin son kullanma tarihlerine mutlaka bakarım.Hatta bu da yetmez içeriği ,gramajı,kimin ürettiği vs. vs…ambalajı hatim eder gibi takıntı beklide bilmiyorum.
İşte paket yine elimde aynı şeyi yapıyorum bu fıstık biraz değişik üzerinde aynen şöyle yazıyor Peysan “ kızartılmış fıstık”.Bir hayli şaşırdım şimdi ,kuruyemiş kavrulmazmı yaa?
Soru-1 Neler kızartılır? Mesela ekmek,sonra patates,balık..İbrahim Tatlıses’in şarkısı varya “……..kavur balıkları “ zaten bu işe o zaman kızdım ben,o zaman taktım kafaya…Kavrulmuş balık ya da ekmek yenirmi hiç?? Kuruyemişçiye gidersin kavrulmuş çekirdek, kavrulmuş leblebi alırsın ya da kavrulmuş kahve nerden çıktı bu kızartma işi??
Diyeceğim o dur ki Türkçemizi ellerimizle katlediyor ya da buna izin veriyoruz.
Türk Dil Kurumu “Sesli Türkçe sözlük “ çıkarmış bu gidişle hepimize lazım olucak anlaşılan…

ve konuya ilişkin günün sözü..
"Türkçem, benim ses bayrağım." Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
1

11 Ekim 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

"İnsanlar yiyecek ekmekleri ve yatacak yerleri olunca düşünmekten vazgeçerler.."Voltaire

06 Ekim 2008

GEL CUMARTESİ GEL…


Onunla tanışmam geçen haziran ayında oldu.Bunalımlarla geçirdiğim bir yaz gününde sıkıntılarımı geçiçi bir süre unutmak için elime aldığım gazetede bir yazı takıldı gözüme…Sanki beni anlatıyordu.Sonraki hafta gene bekledim onu…
Yaz boyunca haftanın sadece bir günü içtenliği ve samimiyetiyle bir araya geldik.Her buluşmamızda ortak yönlerimiz çıktı.Şimdi cumartesileri iple çekiyorum.Sevgili Yasemin Altan Posta Gazetesinde, acaba bu hafta ne yazıcak neyi anlatacak???
1

05 Ekim 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

" Akıllı insanlar başkalarının tecrübelerinden yararlanır, inatçı insanlar herşeyi kendileri denemek ister..." John LUBBOCK

04 Ekim 2008

15 FİDAN DAHA GİTTİ...

Bugün 15 fidan daha gitti.Bayram sonrası hiç bilmediğimiz,tanımadığımız ailelerin yuvalarına ateş düştü…Bizler bayramda nereye gitsek ? nereleri görsek ? telaşındayken onlar vatanı korumak, görevlerini yapmak için oradaydı… Şimdi tv kanalları hepsinin haberlerini yapıcak,cenazelerini görüntüleyecek,hatta acıklı hikayelerini araştırıp anlatacaklar.Bizler dinleyip o an için üzülüp hatta ağlayıp birkaç gün sonra isimlerini bile hatırlamayacağız.Bu arada bir kısım halk sokaklara dökülüp ‘şehitler ölmez,vatan bölünmez ‘ diye naralar atacak ama gerçek olan tek şey bu vatan evlatları bir daha yuvalarına dönmeyecek…


Şu an için bu yazdıklarımın bir önemi yok biliyorum, artık bu duruma alışmayı ,normal karşılamayı öğrettiler bize ne yazıkki halk suskun halk sessiz.’Bizden şu kadar kişi şehit’ ‘terörislerden şu kadar kişi öldürülmüş’ onlara karşılık verilmiş kanları yerde kalmamış martavalları ile dahada uyutulmaya çalışılıyoruz sanki??Şimdi merak ediyorum hani “Bir türk dünyaya bedel ” di ?? 15 fidana karşılık 23 terörist hesaba uymuyor .Bir Türk askerinin bedeli 1,5333’ mü oluyor.???


1

28 Eylül 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

"Yaşamımda edindiğim en büyük bilgi şudur; Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, hiç kimse yardım etmez." Pestalozzi

26 Eylül 2008

YENİ BİR MİM...SİZ KİMSİNİZ?

Heyooo gene mimlendim bu seferki daha basit olucak sorulara baktımda..:) Malum bu ara fazla vaktim olmuyo nete giremiyorum..Flamecim olmasa unutulup gidicez..Neyse geçelim cevaplara..
Soru 1) İsminiz?
İçinizden geldiği gibi siz nasıl hitap ederseniz..

Soru 2) Nerelisiniz?
İzmir
Soru 3) Yaşadığınız yer?
Malesefff Ankara

Soru 4) Mesleğiniz?
Mühendis

Soru 5) Hobileriniz?
Gazete koleksiyonum var önemli gün ve olayları biriktirdiğim…En son 600 lerde bişi saydım muhafaza etmek bir hayli zorlaştı…En eski gazetem 10 kasım 1938 tarihli.Bunlar dedemden babama, babamdan bana kaldı 1991 den beri ben biriktiriyorum..Bunun dışında Eski Mısır tarihine müthiş merakım var…Onunla ilgili doküman eşya ne varsa biriktiririm..Fotoğraf Çekmeye bayılırım ,Elektronik aletlere olan merakımdan tüm fonksiyonlarını öğrenene kadar kurcalarım..Bunun dışında vaktim olursa kitap okur yada flim izlerim…

Soru 6) Evli misiniz?
Evet 9 sene oldu ama tanışalı 18 yıl olmuş şimdi saydım

Soru 7) Kaç çocuğunuz var?
1 tane cici bir kızım var..

Soru 8) En sevdiğiniz yemek?
Kadınbudu köfte ve makarnanın her türlüsü..

Soru 9)Sevdiğiniz müzik türü?
Kulağa güzel gelen her müziği dinlerim

Soru 10 ) Nerelere gitmek istersiniz?
Başta Mısır,Fas,Tunus ve tabiki Japonya bu arada Bodrum ve Marmaris’ede hiç gitmedim görmediğim bir oralar kaldı…

Son olarak bu mim işini bulan arkadaşlara ve geçen sefer olduğu gibi bugünde beni mimleyen Flame’ye teşekkür ediyor HAYDİNS ve NAZO 'yu sobeliyorum...hadi bakalım..
1

23 Eylül 2008

MEVLANA DİYOR Kİ…

Ey yiğit,Yazgıya bahane bulma Yükleme kendi suçunu başkasına.Suçunu gör ! dönüp etrafına kendinin kendindendir,gölgeden değil çektiklerin.Ne yaptın da sana dönüşünü görmedin? Ne ektin de ektiğini biçmedin? Eylemlerin ruhundan ve bedeninden doğar,çocuğun gibi sonra gelip eteğinden tutar…

18 Eylül 2008

GÜNÜN SÖZÜ...

"Her başarılı insanın bir planı, her başarısız insanın bir mazereti vardır. "Henry CLAUSEN

02 Eylül 2008

GECİKMİŞ BİR YAZI...

Sevgili FLAME ’cim unutmamış o acı günü , nasıl unutulabilirki?? Herkesin ayrı bir öyküsü var o günle ilgili…17 Ağustos 1999 ülkemiz için en çokta yakınlarını, sevdiklerini kaybedenler için kalplerde büyük bir depremdi…
Sabah 6 ‘da annemin ev içindeki koşturması,teyzemden,dayımdan,kuzenlerimden haber alamaması…Biz İzmir’deyiz.Teyzem Avcılar’da,Dayım Çorlu’da,Kuzenim Hava Harp Okulunda…Ne oldu? dediğimi hatırlıyorum.Kaptım telefonu elinden o kilitlenmede ne olduysa ikinci çevirmemde düştü…Neyse haberleştik, kimsede bir şey yok sadece Eskişehir’deki teyzemin evinde hasar var… ya sonrası??? Televizyonlardan günlerce takip başladı.Çaresizlik,boş bir bekleyiş…Anne,Baba gitmek istiyorum gönüllü olarak burada oturup bir şeyler yapamamak kahrediyor…Gönderilmedim maalesef …Aslında öyle duygusalım ki orada karşılaşacağım üzücü bir görüntü ile düşüp bayılmamdan , ya da ne bileyim başıma bir şey gelmesinden korktular…
Afyon-Dinar depreminde Isparta’dayım.Hocalarımla iki gün önce “fay aynasının” yanına gitmişiz ,bu bizim işimiz pusulayı koyduk ölçüler aldık, eğimlerini kaydettik,Celal Şengör Hoca gibi “deprem olduğunda sevinmeliyiz,yerkabuğu canlı,sinirleri gerilmiş insanlar nasılki zamanı gelince patlama yaşıyorsa yerkabuğuda öyle işte şöyle bir silkeleniyoo” Depremden korkmak ne demek???Soğukkanlı ol,içinde bulunduğun yapıya güveniyorsan mesele yok.Tabi bu anlattıklarım öğrenciyken geçerliydi,anne olduktan sonra değil.:))) Şimdi korkuyorum yaşanılan o kadar çok acıya uzaktanda olsa tanıklık ettik,sonuçlarını gördük. Mesela o yıllarda hazırlanan deprem çantalarının yerinde şimdi yeller esiyor,Kaçımız binamızın sağlamlığını kontrol ettirdik???Çok iyi biliyorumki teyzemin oturduğu bina hasarlı oturulamazken mütah-“it” ısrarla yeni yaptığı (o zaman 3 senelik) apartmandaki evsahiplerine para ödememek için tamir ettirip oturulur raporu aldı.
Bugün 9 sene içinde alınan dersleri görüyoruz.
”Deprem Dede” yıllarca bu bilim dalına kendini adamış fakat ne acı ki 17 ağustos 99 tarihine kadar tanımadığımız Ahmet Mete Işıkara emekli olduktan sonra “ağaç yaşken eğilir” diyerek okullarda depremden korunma yolları ile ilgili seminerlere katılmaya başlar.Doğudaki okulların birinde öğrencilere deprem sırasında nasıl davranmaları gerektiğini anlatır.Hatta sınıfta uygulama bile yaptırır.Öğrenciler mutlu olmuştur “Deprem Dedeyi” yakından görmüş ,ona soru bile sormuşlardır.Tam bu sırada tenefüs zili çalar.Öğrenciler tenefüsteyken, Işıkara okul müdürüne
–Bir deneme yapalım,deprem olduğuna dair bir anons yapın der.Okul müdürü deprem oluyormuş gibi anonsunu yapar.Bahçedeki tüm çocuklar birden bire okulun içine koşar ve sıraların altına girer.
İşte 7’den 77’ye bizim depreme bakış açımız bu…Sanırım hepimiz balık hafızalıyız herşeyi çabuk unutuyoruz.

1