19 Şubat 2009

PEKİ SİZ ?

Son iki hafta içinde kaç kere lazım oldu.Yoğun bir şekilde iş aramaya koyuldum.İş başvuru formlarında ,sicil sorgulama işlemlerinde, derken bankada yeni hesap açtırmam gerekti gene karşımda TC kimlik no…Her seferinde nüfus cüzdanını al ,bak yaz.
Anla işte adın gibi,soyadın gibi her yerde bunu yazmak zorundasın artık.Hafta içinde eşim aradı. –eğer bilgisayarın başındaysan bir bakarmısın arkadaşımın kimliği yanında yok TC no’su lazım oldu…
Beyin hücrelerimizin içinde barındırdığımız bir sürü gereksiz bilgi öylece dururken, bunu ezberleme zamanı çoktan gelmişte geçiyor.
Acaba kaçımız 11 haneli TC kimlik numaramızı kimliğe bakmadan ezbere yazabilir hiç düşündünüz mü?


OLUR MU? DEMEYİN, OLMUŞ İŞTE...

Tabii ki saymadım…Yumurta ile ilgili bu kaçıncı foto ,yazı vs…İtiraf etmeme gerek yok hepiniz anlamışsınızdır onsuz kahvaltı düşünemiyorum ben...
Dolayısıyla onunla ilgili karşıma ne çıkarsa gözden kaçmıyor,değerlendiriliyor.:)))
Bu yetenekli adam yumurtaları üst üste koyarak dengede durmasını sağlıyor.Bununla da yetinmeyip sayısını bilemediğim kadar yumurtayla zoru başarmış ve kendi tasarladığı tabloyu bitirmiş.Domino taşlarını dizmek bundan daha kolay mı ne ???

kynk.

SANDIK…

Rahmetli kayıpederimde babam gibi astsubaymış…1978 senesinde görevdeyken trafik kazası geçirmiş ve rahmetli olmuş…
Sene 1977 bizim kaptan beş yaşında …Israrlarına dayanamayan babası Edirne’de görev yaptığı birliğe kaptanı götürüyor…İşyerine gelen bu sevimli ufaklığa gazinoda meyvesuyu ısmarlayanlar,tost alanlar onunla sohbet etmeye çalışanlar herkes çevresinde pervane… Eeeeee çocuk hem yaramaz,hem de cin fikirli…
Gazinoda öğle tatili yetişkinler arası sohbet belli.Emeklilik,katsayılar,ikramiye vs…İlerleyen saatlerde gazinonun kapısında oyuna dalan çocuğu komutan görüyor başını okşayıp
—hadi gel bir gezinti yapalım diyor…Başlıyorlar etrafı dolaşmaya ,bu sırada komutanın gözü hiç olmaması gereken yerdeki mühimmat sandıklarına takılıyor ve soruyor
–Bunlar ne ? Bu sandıklar niye burada duruyor??? Bizimki cevap veriyor.

--Ben bunların ne olduğunu biliyorum, bunlar emekli sandığı… :)

HOPBAAAA…

Bir ara oyun deyince gözlerim ışıl ışıl olurdu.Seviyorum bilgisayar oyunlarını…
Oyunun amacı alttaki topu dengede tutarken,üstteki topuda aşağı düşürmemek… "Jouer "yazısını tıkla bakalım.Biraz zor söylemedi demeyin…

17 Şubat 2009

BİR PİLOT VARDI...

Askeri okulu başarıyla bitirmiş genç pilotu belki ödüllendirmek belki de yeteneklerini daha da arttırmak için Kanada’ya yolladılar…İki senelik eğitimin ardından yurda dönen pilot önce Merzifon’da daha sonrada Eskişehir’de görevine devam etti…1964 yılında Kıbrıs’da başlayan Rum zulmüne sessiz kalamayan hükümet ,tıpkı diğer askerleri gibi ona da görev verdi…
Eskişehir’den havalanan pilot Kıbrıs semalarına geldiğinde uçağı yerden açılan ateş sonucu alev aldı ve hızla düşüşe geçti…Son anda paraşütünü açmayı başaran genç pilot öyle bir yere iniş yaptı ki… bir tarafı Rum,bir tarafı Türk köyü olan bir nehir yatağına …İyi Türkçe konuşan Rumlar el işaretleriyle birlikte –gel bu tarafa gel dediler…Türk köyündekiler—hayır bu tarafa diye seslendiler…kim doğru söylüyordu ? bilemedi ve yanlış tarafa gitti…Rumlar tarafından esir alınan genç pilot ele geçtikten sonra konuşturulmak adına öyle işkencelere maruz kaldı ki genede direndi…Hiçbir şekilde konuşmayan genç pilot yüzbaşı 29 yaşında , beton çivisi ile şehit edildi…
Hükümet naaşını Rum tarafından istediğinde ,önce isteklerini bildirdi düşman…Yurda getirilen şehit ,büyük bir tören sonrası İstanbul –Edirnekapı şehitliğine defnedildi…
O belki yakınınızdaki bir okula ya da bir sokağa adı verilen İlk hava harp şehidimiz Cengiz Topel’di…
----------------------------------------------------------------------------------

* Cengiz Topel’in uçağı düştükten sonrası aslında varsayımlar üzerine kurulu.Ben bu hikayeyi 1989 senesinde Lefkoşa’daki “Barbarlık Müzesini” gezerken dinledim.İşkence sonrası çekilen fotoğraflarına yüreğin dayanması mümkün değil…
Sonra ne oldu bilinmez öyle ya da böyle hunharca işlenen bu olay bizim tarihimiz ve bunu herkes öğrenmeli…Hani biz barbar ve zalim olarak anılıyoruz yaaa bunu özellikle onun için anlatmak istedim…


bknz. işkence bölüm- Johnson mektubu

14 Şubat 2009

ŞEMSE NİNE...

Günümüz imkan ve şartları düşünüldüğünde “Gerçek olabilir mi ?” diyor insan ,aynı fedakarlık şimdi gösterilebilir mi ? bilinmez ama günün anlam ve önemine uygun olsun istedim bu yaşanmışlık…
“Geleni gideni çok olmasına rağmen Şemse Nine hiç sokağa çıkmazdı. “Nasıl çıkarım beyim evliliğimizin ilk haftasında seferberlik ilan edilince Çanakkale’ye gitti ve giderken ellerimi tuttu gözlerimin içine bakarak ; “karıcığım…gençsin,güzelsin…Gözüm arkada kalmasın,ne olur söz ver bana! Ben gelinceye kadar sokağa çıkma” dedi…Ben ona söz verdim.Nasıl sözümü yerine getirmem???
Cephede kocasının şehit düştüğünü kabul etmeyen ,birgün döneceğine inanan Şemse her evlilik yıldönümünde gelinliğini giyip kocasını beklemiş.Takii nine oluncaya kadar ve günlerden birgün gene evlilik yıldönümünde giydiği gelinlikle son nefesini vermiş.Köy halkı onu kefene sarmadan gelinliği ile gözyaşları içinde kocasına uğurlamış…
“Seni seviyorum” mu dediniz??...Sevmek almak değil vermektir.Ne kadar seviyorsak o kadar fedakarlığa hazırız demektir.
Öyle değilse sevgi değil,bir tutku bir istek talebidir…”

kynk: Çanakkale Şehitleri tanıtım ve araştırma derneği yayını.

ÖDÜL...

Photobucket

Taktir edilmek ve beğenilmek insanı nasıl mutlu ediyor değil mi? Karşımızdaki kişiden duyduğumuz birkaç güzel söz bile insan ruhunu nasıl iyi geliyor ?...
Birkaç gündür devam eden bloglar arası ödüllendirmede arkadaşlarım benide bu işe değer görmüşler…
Her daim yazıları ve yorumlarıyla bana katkıda bulunan Beril’in annesi Zeynep, Elif’den, Mavi Bahçe, HobiCafe, Dijital Sevgi Kelebeği ,Fıkra Sevenlere ,Cimbakuka , İmgeleme , ZiZa ve Bilgicelli’ye …
Her zaman söylediğim gibi, bu bloğun mimarı yılların dostu Yakalayabildiğim Anlar’a
Özgün içeriklerini ve başarılarını hep taktir ettiğim Anne Kaz ve Sevgili Hülya Konar’a… beni değer gördükleri için canı gönülden teşekkür ediyorum…
İşin açıkçası bende seçim yapmaya çalıştım fakat gördüm ki rakam yedi sayısını çoktan geçmiş,ya birini unutup gücendirirsem ? endişesiyle yazmaktan vazgeçtim.Ne olur bu anlamda bana kırılmayın…Çünkü severek takip ettiğim bloglar yediden çok çok fazla sıralayamadım maalesef… Bizler burada enteresan bir dünya kurmuşuz bu işle uğraşmayan bunu anlamıyor.Zaman içinde, belkide farkında bile olmadan bağlanmışız haberimiz mi yok? İki gün netten ayrı kalsam,huzursuzlanma başlıyor.Yani her biriniz ayrı ayrı özleniyorsunuz…Anlatabiliyormuyum?

Bu işe gönül vermiş,emek vermiş herkesin olsun bu ödül...

13 Şubat 2009

NEYE NİYET,NEYE KISMET…

Photobucket
Amerika’da yaşanan bu olay,sonucu itibariyle bana –vayy be dedirtti…
Elli yaşlarında bir adam şiddetli diş ağrısı neticesinde soluğu dişçi koltuğunda alır.Diş hekimi daha önce yapılan dolguda sorun olduğunu,yenilenmesi gerektiğini söyler ve eski dolguyu çıkarıp yenisini yapar.Kontrol içinde birkaç gün sonra gelmesini söyler adama…
Adam gittikten sonra,sehpa üzerinde duran eski dolguya gözü takılır hekimin…Bakar bakar anlamaz bu nasıl bir maddeden yapılmış?Açar kitaplarını karıştırır ,bir süre araştırdıktan sonra öğrenir ki bu malzeme sadece Rusya’da kullanılmaktadır…
O yıllarda Amerika’nın en büyük düşmanı Sovyetler Birliği ( yani bugünkü Rusya).Olayı istihbaratçı bir arkadaşına anlatır ve malzemeyi tahlile göndermeye karar verirler.Sonuçlar geldikten sonra , kontrole gelicek adamı gözaltına alırlar.
Anlaşılır ki adam yıllarca Amerika’da yaşayan ve aranmakta olan azılı bir Rus ajanı çıkar…

NEDEN TİMSAH GÖZYAŞI DENİR???

Karşımda “timsah gözyaşları dökme” deriz.Hareketlerinde samimiyet görmediğimiz,yalandan üzüldüğüne inandığımız kişiler için kullandığımız bir deyim…Gerçekten timsah gözyaşı döker mi? Ya da neden böyle söylenir??
Timsahlar avını yerken ,ağız kısmını çokça açtıklarında gözlerinden bir sıvı salgılar…Onun için doğal bir hareket olmasına rağmen sanki ağlıyormuş gibi bir görünüm kazanır.

İşte burdan yola çıkarak üzgün olmadığı halde üzülüyormuş gibi yapan insanlar için bu deyim kullanılmaya başlamış…
kynk.



*Bu yazım kaynak gösterilmeden aşağıdaki adreslerde de kopyalanmış halde yayınlanmaktadır*

ravzayahasret
hayatımdeğişti.com

BU KARA LEKEYLE NASIL YAŞANIR ???

--Dediler ki buradaki çamur her derde deva,güzellik için birebir sürdük bakalım bekliyoruz… :))

10 Şubat 2009

TOPLUMUN BASKISI MI?

Çocuktum ,eve misafir gelmiş…
--Hadi getir bakalım karnen nasıl??? ( yaaa belki ben karnemi göstermek istemiyorum.)
************************************************************
Lise bitti.Ahmet amca karşıdan geliyor…
--Naptın? Üniversite sınavını kazandınmı? (mecburum ve memur çocuğuyum başka şansım yok ki.)
************************************************************
Orhan amca telefonda babamı istiyor bu arada…
--Nasılsın? Okul bittimi? (bilmiyorum bu gidişle zor biter.)
************************************************************
Üniversite bitti nihayet.Eyvahh Şükran teyze oturmaya gelmiş…
--İş buldun mu?Çok zor değilmi? Artık kimse iş bulamıyor vs...(maalesef kimse gel otur burada iş var demiyor.)
************************************************************
İş buldum çok şükür.Aaaaa Gülsüm teyzelerde buradaymış.
--Yok mu evlilik falan? (evlenmem şart mı? )
*************************************************************
Aradığım aşkı buldum ve evlendim.Eyvahhhh Şükran teyze gene gelmiş oturmaya…
--Çocuk yok mu? Yoksa olmuyormu? Kaç tane düşünüyorsunuz? vs.vs.vs.................................................................................
Bilmiyorum size tanıdık geldi mi? Kendi yaş grubuma bunların cevaplarını vermek zor olmadı ama büyüklere ????


AĞIR AĞIR ÇIKACAKSIN BU MERDİVENLERDEN

Kişilerin yaratıcı fikirler bulması ve bunları hayata geçirmesi ayrı bir yetenek.Özellikle evi geniş olmayan kişiler için olabildiğince yerden faydalanmak çok önemli.Mesela bir arkadaşım evi çok küçük olduğu için koridordaki kapı girişlerinin üstüne dolap yaptırmıştı.Çok da güzel olmuştu ancak şiddetli bir deprem esnasında bu dolapların düşüp,çıkışı engelleyeceğini düşünmemişti.
Sanırım bu tür şeylerin iyi düşünülüp tasarlanması gerekiyor.
İşte burada da adamlar yapmış gene yapacağını çok da ilginç olmuş.Ben kitapları incelemekten çıkamazdım heralde böyle bir merdivenden.:)) Ancak buradan rahatça eşya indirilip çıkarılırmı onu bilmiyorum?

bknz.

Einstein...

Malzemeler : çamurlu bir araba camı ve el yeteneği…Sen sanatçıysan eğer malzemenin ve yerin önemi var mı?

08 Şubat 2009

KOZMETİK AMAÇLI KULLANILAN KİL...


Ben şanslıyım bugüne kadar pek cilt sorunu yaşamadım.O nedenle yüzüme fazla kozmetik maddesi kullanma ihtiyacı duymuyorum.Zaten ilk denemede hafif bir yanma hissi duyarsam kesinlikle bir daha kullanmıyorum.Bizim kaptanın berberi Ahmet bey belli dönemlerde yüze uygulanan killerle eşime bakım yapıyormuş.Çok işe yaradığından bahsediyor ama ben nedense kendime uygulamaktan çekiniyorum.Bu kil maddesi ile ilgili olarak bildiğim bir şey var ki alırken kalsit içermemesine dikkat edin derim.Çünkü kalsit cildinizi zedeler veya çizer.Kontrol için kilin içine az miktarda sirke koyarak test edebilirsiniz…Köpürmüyorsa sorun yok demektir.

07 Şubat 2009

TABİATIN CEZALANDIRMASI…

Geçimini balıkçılıkla sağlayan adam,günün birinde aldığı teklifi hiç tereddüt etmeden kabul etti.Belki daha çok kazanma hırsı,belki daha rahat bir hayata kavuşmaktı amacı.Ona göre iş basitti.Gece teknesine bindirdiği insanları deniz yoluyla başka bir ülkeye nakledecekti.İş usule aykırıydı ama kişi başı alacağı parayı düşününce, işin tehlikesini bir tarafa bıraktı.Bir süre sonra bu ticaretten iyi kazandığını görünce haftada iki olan sefer sayısını beşe çıkarttı.Karısı ve oğluna işin yasal olmadığından bahsetmedi…
İlerleyen günlerde adam işi daha da üçkağıtçılığa dökerek teknesine aldığı kaçakları haritada bile yeri belli olmayan ada ya da adacıklara bırakmaya başladı.Arkasında bıraktığı kişilerin akıbetinden habersiz…
Adamın maceraperest küçük oğlu o gün kararını verdi.—Bugün bende babamla yola çıkar,gezer tozar ertesi gün geldiğinde onunla geri dönerim.Sabaha karşı gizlice tekneye bindi.Diğer kaçakların arasında fark edilmedi bile…Babası gene bilinmeyen adacığa insanları bıraktığında çocukta onların arasındaydı.Adam gün aydınlanmadan hemen geri döndü.
Eve geldiğinde oğlu yoktu.—Seninle gitmedi mi? deyince karısı, panikledi adam hiç tereddüt etmeden teknesiyle tekrar yola koyuldu.İki saatin sonunda vardığında gözlerine inanamadı çünkü ada yerinde yoktu.Aslında biliyordu o bölge dünyada gel git olaylarının en yoğun yaşandığı yerlerden biriydi.Anladı ki yaşanan bu olay karşısında ada insanlarla birlikte sulara gömülmüştü.İşte tabiat adamı böyle cezalandırdı…


--------------------------------------------------------------------------

*Atlas Okyanusundaki bir adada yaşanan bu olayı babamın anlatımıyla aktardım…( Bu gidişle bloğun adını “babamdan hikayeler” olarak değiştireceğim herhalde :)))

BEN SEBEBİNİ ANLADIM…

Geçen gün dikkatimi çekti.Ayla Dikmen’in “ Anlamazdın” şarkısı çalmaya başladığında cici kızım tebessüm edip olduğu yerde kendi kendine bir sağa bir sola dönerek dans etmeye başlıyor, hatta birkaç kere babası ile dans etmek istedi.
Bu duygusal şarkı daha iki yaşına girmemiş bir çocuğu bile etkiliyebiliyorsa ,yapılan iş amacına ulaşmış demektir…


not:fotodaki bıdık bana ait değildir...:)

TAVSİYE EDİLİR...

İlgilenler için faydalı bir site olduğunu düşünüyorum…Takvimden istediğiniz bir tarihi tıkladığınızda,Atatürk’ün o tarihte hangi faliyetlerde bulunduğunu öğrenebiliyorsunuz…Bilgiler kronolojik olarak sıralanmış.

TEDBİRİ ELDEN BIRAKMA !!!

--Ben tedbirli adamım,ne olur ne olmaz… :))

02 Şubat 2009

GEZEGEN İSİMLERİ NASIL VERİLDİ ???



Eğitim sistemimiz ne yazık ki ezbere dayalı olduğu için okulda öğrendiğim ne varsa bakıyorum zaman içinde bir bir aklımdan uçup gitmiş…


Özellikle sınavlara hazırlanırken iyi not alabilmek adına habire ezber yapıyormuşum.Yalnız içlerinde hiç unutmadıklarımda varmış yeni fark ettim mesela Kimya- periyodik cetvelin 1A grubundan 8A grubu elementlerine kadar isimleri tek tek hatırlıyormuşum meğer.Sanki ne işime yarayacaksa şimdi…Yöntem aslında çok basit , kendim uydurmuş falanda değilim hoca garip kelimeler zincirini bir araya getirip cümle kuruyordu .Mesela 8A grubu için He-y, Ne , Ar-ıyorsun, Kr-larda, Xe –mi,Rn –rastladın gibi…

Türkçe dersinde de bir “fıstıkçı şahap” vardı.hatırlayan var mı bilmem??…Oysa bu şekilde ezberletmek yerine belki biraz daha farklı yöntemler kullanılsaydı bilgiler daha kalıcı olabilirdi.

Şimdi bu gezegen adlarını görünce aklıma o geldi.Coğrafya dersinde Güneş sistemi içindeki gezegen sırası sınavda çıkacak diye cümle kurmaya çalış , neydi neydi diye debelen dur…
Bak bunu hiç anlatmadılar mesela, bende yeni okudum kısaca özetliyorum.


Teleskop icat olana kadar bilinen sadece beş gezegene Merkür,Venüs,Mars, Jüpiter ve Satürn’e Romalılar mitolojik tanrı isimleri vermişler.


Merkür’e çok hızlı hareket ettiği için Tanrı Merkür’ün,
Venüs’e gökyüzünde parlayan mücevher gibi göründüğü için Aşk ve güzellik tanrısı Venüs’ün Mars’a kızıl renkte olduğu aynı zamanda kan ve ateşi hatırlattığı için savaş tanrısı Mars’ın
Jüpiter’e en büyük olduğu için tanrıların kralı Jüpiter’in
Satürn’e o zaman bilinen en dış gezegen diye Jüpiter’in babasının ismi verilmiş.


Gelelim sonrasına Uzay bilimciler daha sonra keşfedilen gezegenler Uranüs,Neptün ve Plüton’a bu kuralı bozmadan gene mitolojik tanrı isimleri vermişler.
Uranüs’e gökyüzü renklerini anımsattığı için gök tanrısı Uranüs’ün  Neptün’e deniz rengine benzediği için deniz tanrısı Neptün ‘ün Plüton’a karanlık görünümünden dolayı yer tanrısı Plüton’un adı verilmiş.


Kynk.gezegen isimleriBknz..fıstıkçı şahap (burada) yorum kısmında anlatılmış…

~~~~~~


TEŞEKKÜR... :))

Eğer bir gün karşındaki insana milyon kere teşekkür etmek istersen, o zaman bu resimdeki adres sana lazım olabilir... :)