16 Ekim 2011

İZLEYİCİ MODÜLÜNDEKİ PROFİL KARTLARIMIZI KONTROL EDELİM !!

Blogumu izlemeye alan arkadaşlara geri dönüş yapmak ve onların da bloglarını tanımak için profil kartlarını ziyaret ediyorum ancak bazılarının blogları olduğu halde bağlantı adresleri görünmüyor.O zaman ne yapıyorum?? kartta ki isimlerinden google'da arama yaptırıp buluyorum bazende hiç bir şey bulamıyorum.Dolayısıyla geri dönüş yapamıyorum.


Geçtiğimiz günlerde izlemeye aldığım bir blogda kendi profil kartımı  kontrol etmek istedim ve nasıl olduysa  bağlantı adresimin kartta görünmediğini farkettim. :-o
Bunu nasıl atladım? bilmiyorum.Sanıyorum profil resmi değişikliği yaparken silindi ama ne zaman onu hatırlamıyorum neyse...(Burada bahsettiğim blogger profili değil hemen onu belirteyim!! İzleyici modülünde açılan yani Google Friend Connect kartını kastediyorum.)

 Peki bu ne demek?? Bir blogu izlemeye aldınız diyelim bağlantı adresiniz o kartta görünmüyorsa, size dönüş pek mümkün olmayacaktır ya da size ulaşmak  yorumlarda açılan blogger profiline kalmış demektir...

O nedenle izleyici modülündeki profil kartlarımızı ara sıra kontrol edelim derim.

Bağlantı adresimizi nasıl ekleriz ?diye soranlar olursa...

Mesela herhangi bir X blogu izlemeye aldım ve profilim açıldı kartımda blog adresim şu an görünmüyor. :((



Sağ köşedeki ayarlar bölümden  aşağıdaki görünümü açalım.İşaretlediğim  "bağlantı ekle " bölümüne basıp,URL adresimizi ve bağlantı adımızı yazalım sonra Ekle'yi tıklayalım.



Veee profilimin son görünümü artık blog adresim görünüyor.
Umarım anlatabilmişimdir ve birilerinin işine yarar bir konu olmuştur...

15 Ekim 2011

ÖĞRENCİLER YATARAK DERS ÇALIŞMAYI SEVİYOR ...

Lise yıllarımda bir ara uzanarak ders çalışmayı alışkanlık haline getirmiştim, baktım her seferinde uyuyakalıyorum bundan vazgeçtim zaten verimde alamadım. Bir araştırma yapılmış 2011 yılı içinde okuyunca anımsadım. Anfide de bir kaç kez uyumuşluğum vardır hani. :))


Öğrencilerin ders çalışma alışkanlığı üzerine yapılan araştırmada Üniversite öğrencilerinin anfide ders dinlemek yerine uyumayı, uyumaları gereken yataklarında ise ders çalışmayı tercih ettikleri saptanmış.Ders çalışma alanları ev ve yurttaki yatak % 44 ile ilk sırada, yurt çalışma odası % 23'le ikinci, kantin % 22 ile üçüncü ve son sırada kütüphane olarak belirlenmiş.



ÜZÜM HANIM

Gözümden hiç kaçmaz, bunu gerçekten çok beğendim.


14 Ekim 2011

PREFABRİKTE KALDIM 5 GÜN 4 GECE ...

Koca koca çam ağaçlarının altında sıra sıra dizilmiş, çevresi Çin gülleriyle sarılı, denize 20 metre uzaklıkta, içi klimalı tamamen keyfi sebeplerden yani kafa dağıtmak huzur bulmak içindi sevinerek yerleştim...

Evet normal bir sesle konuşsanız bile yan taraftan duyuluyor,içeride küçük bir salon, yatak odası birde banyo var...


Çamaşırlar kapı önündeki çamaşırlığa seriliyor.Ekim ayı olmasına rağmen hava hala sıcak, ıslak ne varsa 
1-2 saate kalmadan kuruyor...


Gündüz Akdeniz'in mavi suları, güneş ve kum.Vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.


Akşamları hafif bir serinlik çöküyor elbet, o zaman pencereleri kapatmak gerekiyor.Klimayı da açık bırakmamak lazım malum cici kızım üşütebilir...


İşte o zaman sıcakla başlıyor derin düşünceler.Gün boyu ısınmış o küçücük kutuda,insanlar zorunlu oldukları için senelerce nasıl kaldılar ??


Kışın nasıl ısıttılar? Yazın sıcağında nasıl uyudular?

Sabırlarına hayran kaldım.

OBSESİF ...

"Alacakaranlık" takıntısı ileri boyutlarda...
Posterler,çarşaflar ve tişörtlerle şekillendirilen hayal dünyası perukla daha da genişletilmiş.

Bizimde okul yıllarımızda  posterler odamızı süsledi ama kendimiz olmadığımız bir karakterin yerine koymadık.

Kişilik bozukluğu olarak tarif edilen bu durumun, özellikle gençler üzerinde takip edilmesi gerekiyor...

bknz.Obsesif

09 Ekim 2011

HAYRANLIKTAN TUTKUYA DÖNÜŞÜN ÖYKÜSÜ…

Altı yaşındaki küçük Hanri çocuk aklıyla etrafında olup bitenleri izlerken, istasyondaki hazırlıklar tamamlanmış kalabalık büyük bir coşku ve heyecanla trenin yanaşmasını bekliyormuş.

O zamanlar Aydın’ın Ortaklar kazası küçük bir köy.İstasyon müdürü,muhtar,İmam ve İncir Kooperatif katibi Hanri’nin babası karşılamaya hazırlanırken o güne kadar sadece resimlerini gördüğü  Ata’sı trenden inivermiş.

Yıl 1937, keşif için bölgeye gelen Atatürk halkla sohbet ederken masanın etrafında dolanan küçük Hanri gitmiş gelmiş masadaki leblebilerden avuçlayıp uzaklaşmış.Çocukça yapılan bu hareketi gören Atatürk en sonunda onu yanına çağırarak leblebileri Hanri’nin cebine doldurmuş.

Vakit ilerlerken elinden tuttuğu Hanri’yi  bakması için trene bindirmiş.İşte küçük kalpteki hayranlığın miladı o gün olmuş..

Hanri Benazus gençlik dönemlerine geldiğinde Atatürk fotoğraflarını biriktirmeye başlamış.Daha önce görülmemiş olanları özellikle seçerek, arayarak koleksiyonu günden güne büyütmüş.Zaman içinde tutkuya dönüşen bu uğraşısını yabancı basının çektiği fotoğraflardan tutun da amatör çekimlere, fotoğrafların negatiflerine kadar 63 yılda 4 bin 800 adet fotoğraf toplayarak genişletmiş yani kitaplarda gazetelerde gördüğümüz Atatürk fotoğraflarının çoğu onun muhafaza ettiği bu arşive ait…



İzmir’li Hanri Benazus bugün 82 yaşında.Atatürk ile ilgili 39 adet kitap yazmış.Kolleksiyondaki 3500 adet fotoğrafı Çankaya Köşkündeki Atatürk müzesine hediye etmiş…

En son yayınladığı iki cilt ve 1111 adetten oluşan  Atatürk fotoğrafları albümü geçtiğimiz günlerde aldığım en güzel hediyelerden biri oldu.İçerisinde daha önce hiç görmediğim pek çok resim var.Mesela hepimizin bildiği bir fotoğrafı özellikle göstermek istedim ve ikisini kolajladım.
Resmin orjinal hali 1931 yılında Atatürk Orman Çiftliğinde çekilmiş.Fotoğraf buradan kesilerek üzerinde çalışılmış...
7 Mayıs 1931 /Ankara Atatürk Orman Çiftliğinde 

04 Ekim 2011

Sevdiklerinize Doğum Günü Hürriyet'i Verin

Hürriyet Gazetesi'nden okurlarına doğum günü, sevgililer günü, yıl dönümü ve diğer tüm özel günler için unutamayacakları bir hediye fırsatı!

Doğduğunuz gün Türkiye'de ve dünyada neler olduğunu hiç merak ettiniz mi?


Hürriyet, ilk yayın tarihi 01.05.1948'den günümüze kadar olan tüm baskılarının birinci sayfalarını kullanımınıza sunuyor. Bu sayede aileniz ve sevdiklerinize, doğum günlerine ait sayfayı armağan ederek bu özel günleri unutulmaz kılabilirsiniz. Ya da dilerseniz kendi doğduğunuz güne ait gazetenin ilk sayfasını sipariş edip saklamanız mümkün.

Size özel Hürriyet'inizi, orijinal gazete kağıdına baskılı olarak farklı ebatlarda seçebilirsiniz. Ayrıca ister karton tüp içerisinde, ister özel kutuda, isterseniz de oldukça şık bir ahşap çerçeve içerisinde sipariş verebilirsiniz.

Bunun için tek yapmanız gereken http://bit.ly/dogumgunu1 adresini ziyaret ederek istediğiniz tarihi belirtmeniz!


Bir bumads advertorial içeriğidir.

30 Eylül 2011

GERÇEK ROBINSON CRUSOE

İskoçyalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen  Alexander  Selkirk, özgür ruhlu  ve maceraperest kişiliği ile denizlere gönül verir…

1704 yılında ilk işini bulur.

Kaptan Dampier’in korsan gemisinde çalışmaya başladığında 28 yaşındadır.


Dampier’in korsan gemisi Güney Amerika kıyılarında ilerlerken büyük bir hasar alır.

Onarım için Kaptan Dampier bir adaya yanaşmayı uygun bulsa da  Alexander Serkirk ile arasında çıkan tartışma sonucu,Selkirk’i  Mas Tierra isimli küçük bir adaya bırakıp yoluna devam eder…

Selkirk ada macerasının kısa süreceğini düşünür ancak çok geçmeden yanıldığını anlar.Önceleri sahile gelen deniz aslanlarından korkarak adanın içlerine doğru ilerler.Burada  vahşi keçilerden et ve süt ihtiyacını karşılar.

Adadaki farelerin uyurken  verdiği zarardan korunmak  için vahşi kedilerin yoğun olduğu bölgelerde yaşamayı uygun bulur. Pimento isimli ağaçlardan kendisine kulübe yapar.Ayak tabanları zaman içinde öyle kalınlaşır ki,ayakkabıları parçalandıktan sonra yenisine bir  daha ihtiyaç duymaz…

Adada tam 5 yıl kalır.

1709’da “Duke” isimli gemi tarafından kurtarılır.Memleketine geri dönse de çok geçmeden tekrar denizlere açılır.

Kraliyet Donanmasında Teğmenliğe kadar yükselen Alexander Selkirk  1721 yılında hayatını kaybeder.Kayıtlara göre ölüm sebebi Sarı Hummadır.

Selkirk’in hayat hikayesinden çok etkilenen  Daniel Defoe, yazdığı  “Robinson Crusoe”  isimli romanın ilk basımını 1719 yılında yapar.Roman tüm dünyada büyük bir ilgi görür, zaman içinde de klasikler arasında yerini alır.


1835 basımı "Robinson Crusoe"

25 Eylül 2011

TARZ SAHİBİ ERKEKLER İÇİN :))

İşin modasal yönü beni ilgilendirmiyor, sadece ilginç görünümü yeterli benim için.Hani "kötü" kelimesi de yetersiz kalacak gibi...
Ayağa giyilen o ciddi ayakkabı da işi kurtarmamış.

Avusturalyalı bir tasarımcı  tarafından satışa çıkan bu şalvar model pantalon için 117 dolar fiyat belirlenmiş.

23 Eylül 2011

BİR KADIN DERGİSİ " ŞÜKUFEZAR " ...

foto.

Osmanlı'nın son eğitim bakanlarından  Münif Paşanın  okumuş  kızı Arife Hanım (bazı kaynaklarda "Afife") 1886 yılında yönetimi sadece kadınlardan oluşan,  ismi de  Çiçek Bahçesi anlamına gelen bir dergi çıkartmış.İsmi " Şükufezar ". 

O sırada Osmanlı yıkılma sürecine girmiş, halk bilinçsiz ne yapacağını bilmez halde özellikle kadınlar daha bir zor durumda, okur- yazar oranının  yok denecek kadar az olduğu bir dönem...

Şukufezar,çıkartıldığı ilk günden itibaren kadınların okuyup meslek sahibi olmaları konusunda öğütler vermeyi amaç edinmiş.İçeriğinde iyi bir ev hanımı, itaatkar eş ya da annelikle ilgili tek bir yazı yazılmamış.

Bu anlamda Arife Hanımın makalesi, bir Türk kadını tarafından  kadın -erkek  eşitliği konusunda yazılmış ilk yazı kabul edilmiş.

Yazısında  şöyle demiş. "Biz saçı uzun,aklı kısa denerek erkeklerin alaycı gülüşlerine hedef olmuş bir tayfayız.Erkekliği kadınlığa,kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek bunun aksini  ispat etmeye çalışacağız."


Üzerinden  tam 125 yıl geçmiş.

Çevrelerce feminizm diye adlandırılan bu hareketin başarılı olmadığı aşikar.

Kadınlar okuyup meslek sahibi olsa bile  gelinen nokta ortada, kaç arpa yol alınmış ???

Hayli düşündürücü...

1 Milyon Çocuk Burada!




Türkiye’nin en çok tercih edilen çocuk ve gençlik portalı Tipeez.com, iki yıldan kısa bir zamanda 1.000.000 üyeye ulaştı!

Her hafta birbirinden çeşitli aktiviteleri ve eğlenceli sürprizleriyle dijital neslin nabzını tutan Tipeez, hem 18 yaş altı çocuk ve gençlerin, hem de ebeveynlerin ilk tercihi olmayı sürdürüyor. Üyelerinin yaratıcılıklarını ve ifade yeteneklerini geliştirmeye yönelik ödüllü yarışmaları, eğlenceli oyunları sayesinde portal, kısa sürede tam 1.000.000 çocuğun uğrak yeri haline geldi. Gece 22:00’de kapanan sohbet odaları, deneyimli moderasyon ekibi, ebeveyne kontrol yetkisi sağlayan özel sistemi, kaba ve müstehcen konuşmalara izin vermeyen patentli programıyla Tipeez.com’da, birbirinden farklı birçok güvenlik önlemi mevcut.

Çocuk ve gençlere, özenle tasarlanmış güvenli bir ortamda bilinçli internet kullanımı tecrübesi yaşatan portalda sürekli güncel haberlerin yayınlandığı bir haber kanalı da mevcut. Bu haber kanalı aracılığıyla Tipeez, üyelerine haber okuma alışkanlığı kazandırmakla kalmıyor, aynı zamanda gündemdeki gelişmeleri yorumlamaya ve sorgulamaya da teşvik ediyor.

Siz de geç kalmadan Tipeez Dünyası’nı keşfetmek için tıklayın!


Bir bumads advertorial içeriğidir.


13 Eylül 2011

TRILOBIT

Kapı pencere hala açık tabii, nereden geldiyse gece elimde böcek ilacı korka korka üzerine gidiyorum böceğin...
Aslında küçücük birşey ama dayanamıyorum ürperiyorum, tüylerim diken diken...


Okul yıllarında da en çok Trilobit (trilobite) görmeye dayanamazdım.Kitap sayfalarını çevirirken gözlerim fal taşı gibi açılır "iyi ki neslin tükenmişte şimdi yaşamıyorsun" derdim.


Trilobit, vaktiyle denizlerde yaşamış bir eklembacaklı.1300'den fazla cinsi bir o kadar türü var.


Dünyanın dört bir yanında trilobit fosillerine rastlamak mümkün.


Vücutları  uzunlamasına üç bölümden oluşuyor  baş, göğüs ve karın olmak üzere, isminin başındaki tri (üç) işte buradan geliyor.




Fosilleşmiş  Trilobit kolonisi, görüntü Fas'tan 





Büyüklüğünü kıyaslama  açısından  iyi bir örnek, görüntü Bolivya'dan. 


Bu fosilde Paleontolog  Joseph  namı diğer "Paleo Joe" tarafından 2005 yılında İngiltere'de bulunmuş.

12 Eylül 2011

FESTİVALDEN GÖRÜNTÜLER...

Üç gün boyunca devam eden festival dün akşam itibariyle sona erdi.Bizim planımız sabah gidip, öğleden sonra Ankara'ya geri dönmekti ancak o kadar renkli  bir kalabalık vardı ki farklı ülkeler,farklı belediyelerden ziyaretçilerle dönüşümüz  akşam 18.00 'i buldu.


Beypazarı  çok enteresan bir yer çünkü o kadar çok şeyi ile ünlü ki ve iddialı.İlk defa gelenler için saydığımda "yok artık"  dediler.
Mesela havuç,Beypazarı'nın simgesi...
80 katlı baklavası, kurusu, güveci, yaprak sarması,havuç lokumu, gümüş işçiliği, Cumbalı Evleri ve diğer el sanatları şu an aklıma ilk gelenler.Onun dışında her gittiğimde yeni bir yer keşfediyorum.Bu seferki ilginç keşfimi ayrı bir yazı da paylaşacağım. :))


Festivalde bu sene tek farklı şey  ASSA  yani Ankara Sine-i Sanat Atölyesi sanatçılarıydı.Sokak performansları görülmeye değerdi,  herkes büyük bir ilgiyle izledi.


Bu arada son bir şey eklemek isterim.Beypazarını festival zamanı ziyaret edemedim diye sakın üzülmeyin.Halk pazarı her Çarşamba açık oluyor bilginiz olsun...

09 Eylül 2011

HER ZAMAN GÜZELSİN SIĞACIK...


Sırtındaki  eviyle salyangoz, sakinliğin  simgesi olmuş artık Sığacık ile bütünleşmiş Uluslararası bir  logo haline getirilmiş.


Liman eskisi gibi değil,"şöyle bir gideyim denizin içene bakayım" diyemiyorsunuz.Kapatılmış, lüks yatlar demirlemiş limana.Sıra sıra dizili balıkçılardan seçerek aldığınız balığınızla kıyıda bir mangal yakma imkanınız da artık  yok restoranlar almış onun yerini ama olsun gene de güzelsin beee Sığacık... 



Çatılarda  salyangoz figürleri ve kuş evleri...







Sığacık kalesinden gün batımı.





*Fotoğraflar istediğim gibi değil.Yanınızda yaramaz bir ufaklık olunca iki dur,bir bak alelacele ancak bu kadar oldu.

NE DEMİŞ ?


"İyilikten zarar gelmeyeceğini öğretirler,

Fakat arkanızdan enayi denileceğini öğretmezler.."

*Aldous Huxley

08 Eylül 2011

GELENEKSEL BEYPAZARI FESTİVALİ - 9-10-11 EYLÜL

Geleneksel Beypazarı El sanatları Havuç ve Güveç Festivali  her yıl Haziran ayında yapılırdı.Bu sene bir değişiklikle tarihler Eylül ayına alındı.


Oldukça renkli ve güzel geçer, bol bol kışlık alışverişler yapabilirsiniz mesela.
Haftasonu bir aksilik çıkmazsa  gitmeyi düşünüyorum.


Ankara ve civarında olanlar için bir haftasonu alternatifi, festival üç gün (9-10-11 Eylül 2011) sürecek...


07 Eylül 2011

ANILARDA KALAN GÜZEL ŞİRİNCE ...

Bir kaç senedir uğramamıştım Şirince'ye...


Ödemiş'e diye yola çıkıp son anda rota değiştirdik.Her şey öyle değişmiş ki bu kısa zamanda.Sakin halini iyi bildiğim için "gizli cennet artık keşfedilmiş " diyorum içimden.


Yoğunluktan adım atacak yer yok !!!


Park yeri konusu hem şaşırttı hem de canımı sıktı, daha kasabaya henüz varmışız zorunlu yönümüzü değiştirmemizi istediler. :-o
Eski köye yeni adet.Bu ne şimdi ???


Sayısız araba dağın tepesine yapılan ücretli otoparka kat kat dizilmiş.Güneş tepede, arabayı park et çocukla kasabaya doğru yürüyüşe geç üstümüz başımız toz içinde...


Kimisine izin verilmiş otoparka bile geçmeden direk aracıyla dalıyor kalabalığın içine.Bir,iki,üç derken insanlar "ezilmeden bir çıksak şu sokaktan" diye söyleniyor...


O yeşil halini görebilmekse artık ne mümkün.Bir bardak çay içelim ama nerede?? Evlerin önü,bahçeler,her köşenin başı kapılmış standlarla, iş iyice ticarete dökülmüş.Herkeste bir telaş, ne yapılırsa çabuk çabuk yapılıyor.Oysa ben sakinlik üzerine huzur bulmak için gelirdim hep buraya...

Bilmiyorum bu sefer bir başkaydı işte, eski ismine yakışırcasına buldum herşeyi, hoşuma gitmedi fotoğrafta çekmek istemedi canım.İlgimi çeken tek şey bu zeytinyağı şişeleri oldu.

Kimbilir? belki bir başka sakin zamanda giderim.Anılarımdaki o güzel Şirince'yi tekrar yaşamak için...